Canlar Nehaber
Y Kuşağından
Ne diyeceğim, aslında demesem iyi de. Desem mi, demesem mi,seviyor sevmiyor gibi papatya falına mı bakayım. Canınız çıkmasın lan seviyorum sizi.. Ekseri yaş ortalamamız fazla büyük geliyor bana.. Ne tartışmalar yaşadık, ne suçlamalarda bulunduk off off sorma gitsin.. Şu 20 yılda okumadığım vurdulu kırdılı yorum, şiir, yazı kalmadı ya hu.
Çağ değişiyor dostlar, :) O kadar çok konu var ki hayatta. Ya hu açıyorsunuz bir film sitesi, hangi türde film izleyeceğinizi bile artık bilemiyorsunuz. Gizem ve bilim kurgular yine ilk tercihim, doğa manzarası çok olanlar ayrı keyif. Bill Gates gibi zengin olsam varya sitenin tüm üyelerinden isterim ıban numarası veya btc eth adresi gönderirim yav hepinize 3-5 nerede kullanırsanız kullanın yani.. İnsan verdiği müddetçe, iyilik yaptığı müddetçe mutlu olabiliyor.. Lanet gelmesin 98-99 lardan beri yavaş yavaş internet kullanmaya başladım ömrümüzün yarısı eder neredeyse, şu dark web mi neyse hala nedir bilmiyorum, aslında lisedeyken aklıma gelmişti, bu devirde köroğlu olmak istersen hacker ol diyordu iç sesim, yine de ilgi alaka olmayınca..
Hadi bakalım öncelikle bugünlerde aldığınız güzel bir haberi paylaşın benimle. Güzel haberler paylaşıldıkça çoğalsın, umut olsun insanımıza milletimize.. Benim mi, bugünlerde aldığım en güzel haber yks tercihinde ilk tercihine yerleşti yiğen. hem de istediği bölüm.
Bu aralar hep hüzün, anamoli, karmaşa, tarafgirlik takılıyoruz ya hu.. Covid 19 desen dünyanın başına bela oldu. Aman dikkat edin..
Aslında sitemize dert giderme bölümü açmalıyız, kimin derdi varsa bir ekip ilgilenmeli onunla. Edebiyat güzellik demek değil mi?
İşsizlerimize iş, bekarlarımıza eş, öğrencilerimize yardım, iş adamlarımıza yurt içi yurt dışı el kol olma, covidli hastalarımıza gönüllü ve dikkatli refakatçilik, şiirim eleştirilsin diyenlere eleştiri ( lakin geri dönüşler çok hırcın ya hu) roman yazalım dedim 3-4 kişi olmadı. Yürümedi. Başlamadı bile. Ya hu üstad, dünya telaşesinden mi?? :)
Dedikodu yapmayalım, çok engel yemişim ekseri eski kuşaklardan, benim de hırcınlığım tutuyor haklısınız kimi de.Hayat tebessüm ettikçe güzel ya hu, Tanrıyla çok uğraşıyorum, 35-36 yıl sonra İslamı terkettim, şimdi dua edecek Tanrı bulamıyorum ya hu. Büyük dert. Dua bir bakıma ferahlama gibi, spor salonları da covid tehlikesi var.. sormayın yani dert büyük..
Sizler benim canlarımsınız, lakin çok fark oluyor aramızda, bu soyut düşünce ve inanç meseleleri yüzünden insanlar çok ayrılıyor birbirinden. bu fıtrat denen şey ne melem bir şey, coğrafya, eğitim öğretim, kültürel çevre, iş çevresi, inanç, yaş boy kilo, sarışınlık esmerlik, kellik uzun saçlılık vb her şey karışıyor sanırım içine..
Seçimlerde kime oy verecesiniz deyin bakem:) aman aman, din dil ırk ve siyasi düşünce en tehlikeli bölüm yaşamda, sosyal ilişkilerde, edebiyatta da, şiirde de..
Kimi zaman aklıma kötü şeyler geliyor, 68 kuşağını sürelim gitsin düşünce hayatımızdan demiyorum değil. Çok fazla asresifler ya hu. Dünya yeni bir döneme giriyor, off ki off, düşündükçe gel de mutlu ol..
Şimdi eleştirmek de istemiyorum, çünkü eleştirdiklerim başıma gelince anlıyorum. Yaklaşık 10 yıl önce dinsizlere demediğim kalmazdı uygun dille yine de, :)) şimdi dinsizliğimle iftihar etme makamındayım sanki. Arasıra atesitlere çakayım diyorum yani laf atayım, başıma gelir melir diye es geçiyorum, iyi ediyorum aslında..
Polatlıya kadar top seslerinden sonra geldiğimiz durum için ne kadar minnet duysak az yine de atalarımıza. 3-4 bilmedim 7 yıl askerlik yapan dedelerimiz.. Sonra Atatürk’ün oluşturduğu paktlar mı, barış antlaşmalarımı desem, balkan, ortadoğu, kafkaslar falan.. Savaşları ihtiyarlar çıkarır, gençler ölür derler ya hani.. be hani insan, nisyan kökünden gelir derler kültürümüzde de, yani unutur. Anadolu coğrafyası, Hititler ile Mısırlıların, doğu kültürü ile batı kültürünün, istanbul-costantiniyye ile anadolu şehirlerin, merkezler ile çevrenin çatışmaları ile dolu. Osmanlı dönemine girmiyorum bile. Beylikler dönemine de girmiyorum.
Bu görsel hafıza çok doldu son 20 yılda, mecburen belki de, televizyon, internet konusunda doldu zihinler. Hani derler ya yine, son iki yılda fikirlerinde bir değişiklik olmayan insan okumamış demektir diye. Ya hu hep aynı şey okunur mu? Bunun yok mu çeşidi, çorba bile yapsanız içine en az üç dört çeşit birşeyler katıyorsunuz. Neden düşüncelerinize, kültürünüze çeşitli konularda yenilerini eklemiyorsunuz, hep çocukluktan gençlikten kalan bilgilerinizi savunma modundasınız desem topa tutarsınız beni.. aman ha.. top karşılayacak refleks kalmadı gol atmayın, zaten hayata yenik başlamışız:))
Bu esmer insanlar var ya, afrikalılar değil, bildiğimiz esmerler; kara kaşlı kara gözlü kara saçlılar diğer renklere göre daha çok bağışıklık hastalıklara, acaba bu doğru mu? Renkli gözlüler, bembeyaz tenliler falan daha çabuk hasta oluyormuş, engelli dostlarımızı düşünemiyorum bile. Engelsiz yaşam herkesin hakkı lakin uygulaması bir o kadar da zor. Yasalarda yazanların uygulanması çok meşakkatli devlet acısından bile.
Şu porfolya meselesini halledemedim sitede, ya hu 25 şiir seçeceğim diğerlerini pasifleyeceğim, yazdım bakalım değerlimize, yani sayın ansızına. bir el atar sıra gelirse..
Ee başka ne yazım, daha daha nasılsınız? Covide dikkat edin canlar cananlar, kötü geliyor gibi, ikinci dalga için eylül ekim gibi gelir diye bir haber okudum amma sanırım ikinci dalga çoktan geldi, nasıl savuştururuz tıp çaresiz kaldı bir bakıma, uyarılara, mesafelere hijyene dikkat edelim.
Ben de öğütçü gibi hissettim kendimi, kim sever ki öğütcüyü. ben sevmem, herkesin aklı kendine derler ya, pazara çıkarsak herkes kendi aklını alır gibi sözlerimiz de var. Akıllarımızı da şu telefon hatları gibi bağlayamaz mıyız ki, çağ biraz da oraya gidiyor, ya hu kablosuz iletişim manyak bir teknoloji, şimdi malzemeyi, malları, uzaktan hareket ettirme yoluna girdi çağımız mı desem , hayal mi görüyorum yoksa.. olabilir hayallerim çok, hayal adamız sonuçta..
Şöyle bir baktım da; yine uzun olmuş:), ne yazdım sal’la gitsin deryaya, bir balinaya plankton misüllü yem olsun.
Afiyet olsun sitedaşlara..
En sevdiğinize emanet olun, sevdiklerinizin ayağına taş değmesin
La Havle Çav Bella.
YORUMLAR
Nesildaşım senden kısa yazı çıkmaz ben bilmiyorum neyse ki ben üşenmiyorum okumaya.
Iyi dilekler bolümü ne denir ben de dilerim ki olur.
Sitede dertleşme bölümü;))) çok yürümez diye düşünüyorum;)))
Bazen öyle yazılar çıkabiliyor ki( akıl almaz) neye göre bana göre...kendi kendime yahu ne denir şimdi buna diyorum...iste algı..dunyayi algılama biçimi...
Tamam herkes fikrini söylesin ama bunu söylerken karşı tarafı gömmemin hiçbir anlamı yok..cunku açık davetiye çıkarıyorsun..neye mi kavgaya...
Insan basit bir yaratık, asıl hata çok fazla anlam yüklemek belki de...
Bak ne yazdim ben şimdi...bu da böyle olsun yahu;)))
Sağlıcakla
black_sky tarafından 8/28/2020 12:07:25 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
“Mannheim, bir toplumda bir kuşağın varlığından söz edebilmek için beş unsurun oluşması gerektiğini ileri sürmüştür. Mannheim (1952: 292) bunları;
• Kültürel süreç içerisinde yeni katılımcıların ortaya çıkması,
• Bu süreçte eski katılımcıların sürekli yok olması,
• Herhangi bir kuşağın üyelerinin, sadece tarihsel sürecin zamansal olarak sınırlı bir bölümüne katılabilmesi,
• Kültürel mirasın aktarılması için sürekli nedenlerin gerekmesi,
• Kuşaktan kuşağa geçişin devamlı bir süreç olması, şeklinde sıralamaktadır.”(1)
Bilgiye erişim yasaklanmadığı sürece de bu ayrıntılar giderek artacaktır.
Birinci dünya savaşı yıllarında ülkemizde cereyan eden fikir akımları Osmanlıcılık, Batıcılık ve Türkçülüktür. Osmanlıcılık yani bir nevi ümmetçilik dinsel birliği, Batıcılık ekseri pozitif bilimsel birlikteliği, Türkçülük yani Turancılık da Milli birliğin peşinde koşmuştur. Ve hala siyasetimizde de, toplumsal ilişkilerimizde de, değer algılarımızda da güncelliklerini giderek azalan bir şekilde göstermektedirler.
Tüm bu fikir akımlarını medeniyetlerin kurulması, durgunluk aşamasında güç toplaması, çıkışa geçmesi, destekler belirlemesi, doğal sınırlar, daha ötesine geçilmesine güç yetmeyen sınırlar ve ardından da ani bir medeniyet kirizi veya çöküşü takip eder.
Bu medeniyet ve çağ krizinin ortasına düşmüş kuşak işte çağdaşlarıyla birlikte ekseri X-Y kuşağıdır. Fiziki yaş olarak 25-55 yaş aralığıdır. X kuşağı da yaşadığı deneyimler açısından sonraki nesilleri anlamaya en yatkın kuşaktır. Elbette bu yaşla ilgili değil aslında, yaşanan yaşam süreçlerinden edinilen deneyimlerin bir sonucudur. Şahsen Y kuşağına müntesip olsam da ben bile ıskalıyorum bir çok teknolojyi, fikri ve hoşgörüyü. Bunun yanında Y kuşağından başlayarak gittikçe artan bir şiddette bir çok değer önemini daha doğrusu yaşam önemini yitirmeye başladı. Yazının devamında açmaya çalışacağım..
Toplum biliminde ise kuşaklar yaklaşık 25-30 yıllık yaş kümeleriyle değerlendirilir.
Felsefe ve kültürde ise anlayış değişiklikleri, yaşama duygularının şiddeti, agresefliği ve pasifliği, yeni biçimler, bir nevi eskiden ayrılan bir anlayıştır.
Şahsen bu ayrımların kökünü çocukluk yıllarındaki yeni öğrenmeye görmeye başlayan insanların oynadıkları oyunlarda arıyorum. Bu yüzden son kuşaklara, görsel hafıza kuşağı bile desem tutarsızlık olmayacaktır diye düşünüyorum.
Bu kuşak meselesine ilk girerken tam bireysel kapitalist çağdan da bahsetmiştim. Ülkemiz için bir zamanlar kullanılan kendi kendine yeten ender ülke benzetmesi gibi, kendi kendine yeten aileler, bireyler gibi. Bunu başaramazsak Anadolu köle cennetine dönecek, bunu düşünen gören bir ben miyim.
Doğa ile çetin mücadelelerle büyümüş kuşakların, yokluk görmüş, acı çekmiş, çok fazla hırpalanmış, çok fazla birbirine sizin de yazınızda değindiğiniz gibi; dinsel, ırksal, mezhepsel, ideolojisel, kırsal, kentsel, merkez çevre vb olarak bölünen ve devamlı birbirini ezmeye çalışan, söyledikleri ile yaptıkları görünende çok fazla gizli ajandaya sahip oldukları tahmin edilmesi zor olmayan bir çağdan gelenlerin agresifliğini, bizlerin anlayabilmesi çok zor olsa da; engellenmesi gereken bir kuşak anlayışının önceliği var karşımda.
Rahmetli Mehmet Akif’in dediği gibi mealen; çiğnenirim, tekmelenirim, ezilirim lakin hakkı tutar ayağa kaldırım gibi bir haleti ruhuyedeyim haddimi bilmeden hem de. Elbette her kavramın değişikliğe uğradığı bir zaman dilimdeyiz bu bağlamda da.
68 kuşağını elimden gelse ayırmak istiyorum, ifademden algıladığınız ile benim anlatmak istediğim çok farklı olsa da, burada anlatılmak istenenin yaşla bir ilgisi yok, yani covid salgını yüzünden dile getirilen 65 yaşındakiler evden çıkmasın bir anlayışı görmenizi istemem. Lakin genel olarak gördüğüm de ekseri yaşa indirgenmiş kuşak problemleri. Lütfen bunu yapmayınız. Bilim kurulu yapsa bile bizler yapmamalıyız ve bu şekilde de asla anlamamalıyız.
İki kutuplu dünya yerini her ne kadar iki kutupla devam ettirmeye çalışsa da, artık eski yunanda veya eski kadimde olduğu gibi site devletleri, şirket sistemleri, tımar düzenleri, devşirilmeler şeklinde Hindistan örneğindeki kast sistemine dönmek üzere dünya.
Y kuşağı olarak buna karşıyım.
Sağın ve solun, pkk’nın, etö ve fetönün, metölerin, tarikat, cemaat, siyasi aykırılıkların son hızla yeni dünya sistemine monte edilmeye çalışılmasına karşıyım. Erk diyorsunuz, bu erk insanın insana krallığı olamaz. Dönüşüm Tanrısaldan ziyade, insani huzur ve mutluluk üzerine olmadıkça da ben bu kuşak söylemini devam ettireceğim.
Değerli hocam; gidişin gerektirdiği gerçeklikler var. Kervanları yolda düzme anlayışı ile bugüne kadar geldik her bağlamda lakin bu yıllardan sonra kervanların yolda düzülmesini de kimse kolay başaramaz. İnatla bunu başarmak isteyenlerin tarihteki yansımaları Hitler, Mussoloni, Firavun, Nemrut, Kazıklı Voyvada gibi narsistlerdir. Bop projesini durdurabilecek tek kuşak başarabilirse Y kuşağı hocam. Bu projede dediğiniz gibi veya bir çok düşünürün gördüğü gibi, böl parçala yönet şeklindedir. Ülkemizde bir kesim kabul etmese de denge mekanizmaları üzerine kurulmuştur yani devlet alıp satan büyük şirket ve eski tarihi düşüncelerin sahiplerini durdurabilmemizin yegane yolu da Y Kuşağı altındaki çağdaşlıkta birleşmektir. Bu çağdaşlıkta şu düstur önemli; benim özgürlüğümün başladığı yerde seninki bitmeli, ki bunları biz sizlerden öğrendik.
Y kuşağını tarif ederken, iki çizgisiyle gökten aldığı enerjiyi, alttaki çizgisiyle halka veren bir sembol görmüştüm, eski deyimle, Hakk’tan alıp halka vermek gibi .. Denke geldi eski kuşak sosyologların harflendirme ve isimlendirmeleriyle. Elbette mümkün olmasa da Tanrıya bakıp muzip bir çocuk gibi senin ne yaptığını çok iyi biliyorum Tanrım, tebessümü var şuan suratımda. Sizler bu muzip gülüşe, anlıyorum ve destekliyorum diyeceğinize, kaş kaldırıyorsunuz, sus, konuşma, deme, yazma gibi.. olmaz bu, illahi olur diyorsanız başım herkese helaldir tabiri caizse. Yazı yazmak kimi rahatsız edebilir, niye eder hangi kuşağı rahatsız eder diye yine bir soru sorayım. Benim rahatsız olduğum o kadar yazı, tepki var ki nasıl anlatayım.
Kanada’da bir çok aile çocuklarını kendi yetiştirip devletin açtığı sınavlara sokarak diploma almalarını sağlıyor, neredeyse okul-öğretmenlik ortadan kalkmak üzere bu bağlamda. Uzaktan öğrenme, açıktan okumalar da teknoloji sayesinde aldı başını gidiyor. Lakin bu gidişte de sizle röportaj yaparken belirtmiştim, sizdeki bilgiler sağlam bilgiler, sizin kuşaklar künhünü arayan ve belgeleyen son nesil, ekseri 1960-70 lerin neslindeki bilimsellik, ruhanilik bizlere azalarak geçiyor, bizler; tak takıştır yapıştır babında diye mealen belirtmiştim. Bu anomali karşımıza yapay zekaları, teknolojik refah ve üretimi çok hızlı bir şekilde çıkaracak. Gereksiz bilgiler ile, yaşam için, mutluluk için gerekli bilgiler ayrımı yapılacak.
Belki de hesap makinesiyle başlayan zihnin geri plana itilmesidir tüm bu kuşak ayrıştırmaların nedeni. Görülen o ki, son 200 yılda meydana gelen her türlü etkileşimin bir sıçrama yapma zamanındayız. Bunu yapamazsak, Anadolu köleleştirilecek. Bu gün gibi ortada. Bunun müsebbibleri de ister rus destekli koministler ister abd destekli sağcılar-ülkücüler, arap abd destekli dini yapılar olsa da inatla bunlar devam ettiriliyor ülkemde. Sanki bizi bizi yönetmiyoruz. Y kuşağı olarak bu destekli her türlü yapıya yanlış yapıyorsunuz ve çocuklarınızın torunlarınızın sonunu cehennemini hazırlıyorsunuz desem ne anlatabilirim bilemiyorum.
Bizler artık yorulduk, bu yorgunluğumuzu pasif agresiflikle enerjiye sonra sinerjiye dönüştürmeye çalışsak da şahsen karşıma hiç ummadığım tepkiler çıkıyor. Bu tepkiler ekseri dinsel, sağ sol, mezhepsel, cinsiyetsel, cumhuriyetçi ve Osmanlıcı olsa da yaş farklılığından gelen tepkiler ise en acıtıcı olanı. Çağ dönüşüyor bizler nelerle uğraşıyoruz. Ülkemizde insan yaşam hiç olmadığı kadar tehdit altında, ne işi var Kanaladı şirketin Kaz dağında. Ekseri din ile milliyetçilik, atatürkçülük, kemalizm ile oturtulmaya çalışılan anlayışları kim sürüyor önümüze. Her birinden Türk milletine ki içinde bu topraklarda nefes alan her insan vardır. Kimse görmüyor mu, önümüze inatla sürülen Kemalistliğin, sünniliğin, Kürtçülüğün, aleviliğin yerel olmadığını. Kumpaslarla değiştirilen parti başkanları, darbelerle hakları gasp edilen bir milletin evladıyken aynı delikten defalarca sokulmak, yemene gidenin dönmediği gibi fakirin evladını ölmesi gereken asker olarak görüp dekontla askerliğe onay vermek bu çağda, askeriye ve kurumlar içindeki her türlü tacizi, fişlemeyi, zorlamayı, hatta ruhi ve bedeni işkenceleri sümen altı etmek hangi kuşakların sucu ve bunları inatla çeşitli bahanelerle desteklemek ne demek hocam?
Ruhun yaşı hesaplansa eminim ki 1960 yıllarından başlayarak doğan ve büyüyen ekseri 90 lı yılların çocukluğu yaşamış insanların ruhu, fiziki yaşa göre daha ihtiyar olmalı. Çaresiz yatalak bir hastayı düşünün, annesine babasına işkence eden bir evladın karşısındaki şaşırmışlık sanki elektirikli sandalyeye oturtulmuş gibi ruhu sızlayan bir büyüğüz bu bağlamda zihin olarak. Bize bu işkenceyi reva görenler de ekseri bizden önceki kuşaklar. Tersten okumayı başarabilir misiniz?
Hadi hep birlikte yalan söyleyene hapis cezası çıkaralım hocam, kim ister? Lise de ülkü ocakları, lise son ve üniversitede başörtüsü zulümleri, sosyalist veya kominist hemşehrimle aynı evde yaşama tecrübesi, kamu da neyin ne olduğu anlayamadan Khk’lı olmak ve saçma iddaalarda terörist olarak yargılanmak, bunun yanında devamlı okumak, ekseri hece şiiri üzerinden bir din tarih akışını izlemek, uzaktan kamu yönetimi ve sosyoloji bölümlerini okumak, 20 yıldır istemeden de olsa internet, 2010 lardan sonra da akıllı telefonlarla görsel -yazısal basını takip eden biriyim. Ve inanın tüm gücümü sizler tarafından sömürülmemesi için çalışsam da artık enerjimi kaybetmek üzereyim. Bu kalan enerji ile de Y kuşağı özelinde devletini ve milletini önümüzdeki çağda yaşatmak için kullanmak istiyorum. Bunun yeri burası değil mi? Kim demiş? Kime hakaret etmişim, kime küfretmişim özelde. Kafam çok atarsa uzak dur benden değerli sitedaşım diyorum sadece. Özele indirgemeseydim iyiydi ya..
Benim yetiştiğim kültürde komşu çocuğuyla kavga etsem, önce ben haşlanırım, patara yerim, her zaman suçu kendimizde aramamız gerektiği öğretilerek büyütüldük. Gene ne yaptın gebermeyecise gibi .. atamıza anamıza ağız burun eğsek ilk çocukluğumuzda kafamızda soba tasları delikler açtı. haddimizi biliriz, terbiyemiz noksan değildir, lakin cahillerden bıktım. İş ortamlarında komilikten garsonluğa kasiyerlikten devlet memurluğuna kadar kendi tırnaklarımla kazıdım, edebiyatı ve hece şiirini de kazıyacağım yolunu da biliyorum kendimi de lakin, eski düzen şair ve yazarlara uymamak için hatta ayılar karşısında nefes almamaya çalışıyorum yoksa parçalayacaklar. Lakin bakıyorum irdeliyorum ya hu nerede hata yaptım diye göremiyorum. Göstermeye çalıştınız ama yine göremedim işte. Belki de aptallığımdandır.
Tüm bunlar da hak aramımızı, polemiklere girip edep sınırlarını aşmamızı engelledi ve içsel bir korku da oluşturdu.
Nasıl korkmayayım ki; Nesimi’nin derisini yüzenlerden, Aşık Veyseli Ankara’ya layık görmeyenlere, sağ sol diye birbirine bıçak çeken ve kurşun sıkanlardan, din adına her türlü haksızlığı diğerlerine reva görenlere, aydınlatılmayan cinayetlerden, Muhsin Yazıcıoğlu, Uğur Mumcu cinayetlerine, bombalanan yakılan aydınlara, artık herşey yolunda giriyor derken 15 temmuz karışıklığı ile cumhur ve millet olarak ayrılmaya, cumhuriyeti anlayamadan hanedanlığa, tımar sistemine dönme çalışmalarına, her gün okuduğum torpil haberlerinden, kadınlara uygulanan şiddete, sağlık çalışanları bile covid testi yaptıramazken, kimilerinin düzenli covid testi yaptırmalarına, asgari ücretin hiçbir refahı ve mutluluğu sağlayamamasından, üniversitelerde kurulmuş akademik terörizme, millet yalın ayak gezerken basın manşetleriyle savaş çığırtkanlığı yapıp tüm sorunları güvenliğe indirgeyenlere karşı nasıl korkmayalım da Y kuşağı olarak yeni bir hareket başlatmayalım.
Hareket bile sayılmaz ki; kendi kendimize bir sitede ki, ömrümüzün üçte birine mal olmuş bir sitede bunları yazıp çizerken bile başımıza bir şey gelir mi korkusuna karşı ne yapalım, sizler söyleyin..
Hani derler ya değerli hocam, bir kedim bile yok diye.. Daha benim yerime çalışacak insansı robotum bile yok!
Geçenlerde ihtimal benden 10-15 yıl önde olan bir sitedaşın şiirinde bir mısra okudum; bu devirde ben hala karnımı doyurmak için uğraşıyorsam, utanırım dediği gibi..
Sizin gibi bir akademisyenden bu tür bir tepki ile karşılaşmaktan utandım resmen. Şikayet mi edecekler siteye, buyurun etsinler. Atsınlar, benim tüm içtenliğime karşı dar görüşlülükleri ile cadı gibi yakmaya çalışanlar.
Hani derler ya hocam, bir gider bin geliriz diye.. Aynen öyle be hocam, ben olmam başkası olur, lakin bu kahramanlık değildir, klavye kahramanlığı da değildir, zihin ve düşünce belki de hayal kahramanlığıdır.
Öz vatanımızda parya yaptırmayın Y Kuşağını, asya’dan bir at başı gibi uzanan bu vatana Y kuşağının mezar taşını koydurtmayın.
Hem özel olarak hem genel olarak hem de küresel çapta daha nasıl bir harmanlama yapabilirdim bilmiyorum.
Lakin çok sevindim bu yazınıza, her zaman baştacı ve gönül içre olarak kalacaksınız hocam. illahi görüşmeye tanışmaya bile gerek yok. sizi saymaktan öte seviyorum, o yüzden kerpetenle dişini sökeceğim deseniz sadece gözlerimi kapar ağzımı açarım. Çünkü bilirim ki 68 kuşakları olsalar da bu devletin ve milletin sarsılmaz temellerisiniz yabana atılmayan bir gerçekliktir bu da, bizler için gerekirse can verirler, bizlerin onlar için can vereceğimiz gibi..
Hani derler ya, et ve tırnak gibiyiz diye... Lakin çağın okunmasını sağlayalım elimizden geldiğince..Yoksa btanımlanamayan bir cisim yaklaşıyor hocam hepimiz için..
Y kuşağını sizler var ettiniz o yüzden nefes veriniz.. Çünkü ölüyor, toplu intiharlardan bahsederim arasıra gelecekte peyder pey olacak diye.. Türkiye için küçük amerike diyorlar bilirsiniz, abd de gençler ekseri y ve z kuşakları corona bulaştırma partileri vermeye başlamışlar ki abd yetkilileri de teyit etti..
Hayatı ciddiye veya bir çok şeyi ciddiye almayan bir anlayış geliyor ki... ben buna tek başıma nasıl karşı koyabilirim..
Y kuşağı anlar yine beni eminim..
93 94 95 .... 87 hay allah ne zaman düştü 86-85 yeter artık geri gitmez, 94-83 yine mi çaktılar, toparlanacak gibi 83-84-85-86...
Saygı huzur ve sağlık dileklerimle
En sevdiğinize emanet olun hocam.
Sürçi lisan olduysa da sal'la gitsin diyorum Y kuşaklarına
Kuşakları anlamak için aşağıda linki verdiğim makaleyi okuyunuz, sonra olmadı yeniden devam ederiz..
1 ) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/560660
black_sky
Aslında sanmıyorum...ilk olarak nesildaşım olarak başlayan sonra y kuşağı olarak imza atmaktan hoşlandığım durum bu.
kendimi rahat hissettiğim aynı düzlemde buluşulan, bir miras dedigin ve algısal olarak bir bütünlük ve anlayış olarak başladı bende. Böyle bir duruma ait hissetmek hoşuma gitti yani anlaşılmak ve anlamak. Yaşadığımız koşullar şekillendiriyor bizi,içine aliyor, biçiyor, geliştiriyor belli bir algı seviyesine taşıyor. Her kuşak içinde bile belli algı şekli oluşuyor..her devirde kişi kendine yakın olanı arıyor..
Ait olma ihtiyacı doğruyor her şeyi...inanci, yaşamı....
En son bölümü sildim çünkü açık şekilde öyle düşündüğüm şey öyle değilmiş...
Ben severim imza..
y kuşağından
Sağlıcakla