- 307 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Masum aŞk 9
"Selam dostum;
Hayat ne tuhaf değil mi dostum. Kalbin birine aitken bedenin başka birinin yanında olması bin parçaya bölünmek gibi bir şey aslında. Birinin gözlerinde bir başkasının bakışlarını aramak ve içinde ki duyguları kimselere belli etmeden yaşamak zor dostum. Dün Gönül’ün doğum günü kusursuzdu, herkes çok eğlendi. Benim içinde güzel geçebilirdi. Ama nedendir bilmiyorum ruhum orda değildi. Mert’in bana armağan ettiği şu şarkı "karşı tarafın ışıkları" tüm sözleriyle Ayhan’ı düşündürdü bana. Eve gelince akşam balkona çıktım. Ordan Ayhan’ların evine baktım. Yanmıyordu ışıkları. Hiç çatıya da çıkmıyordu bu Ayhan. Ne telefonları açar ne cama çıkar bari bir kere sesini duysaydım. Her gün evlerini aramaktan telefon sapığı oldum sonunda beni bulup şikayet edecekler.
Evet dostum artık onunla ayrıyız ben başka biriyle çıkıyorum. Onu aklımdan ve kalbimden çıkarmalıyım artık. Bu kaybolan ruhumu boşluğa salmalıyım. Unutmalıyım, unutmalı, unutmalı...
Bir beste yaptım onu düşünürken şimdi onu buraya saklıyorum annem bulursa onu da yakar ona iyi bak olur mu günlük..
Sevdim Allah’ım onu çok sevdim tanrım
Onun için canımı verirdim
Oysa beni yıktı gitti beni beni terketti
Neden Allah’ım? Neden Tanrım?
Bu aşk bana yasak yasakk
Aşkım gelme bana
Gelsen de ne fayda
Kalbim senin değil
Senin olmaz asla, aslaaa
NAZLI...
Nazlı o gece karışık duygular içerisinde yatağına uzanmıştı. Ertesi günün ne getireceğini Allah bilirdi. Yeni evlerine henüz taşınmışlardı fakat Ayhan ile ayrılmışlardı. Mert ’te bir türlü içine sinmiyordu Nazlı’nın. Oysa Mert o akşam her zaman ki askıntı tavrının dışında romantik bir hale bürünmüştü. Aşık gibi bakıyor konuşuyordu. Ama Nazlı sanki Ayhan’a ihanet ediyor gibi hissediyordu, kalbine ihanet ediyor gibi. Gece yine Ayhan’ı düşünerek uyudu.
Beyaz pamuk gibi bulutların ışıl ışıl bir deniz maviliğinde olan gökyüzünü şenlendirdiği güneşin haydi uyanın hayat ne güzel mesajı verdiği bir pazar sabahıydı. Nazlı annesinin sesine uyandı.
-Nazlıııı! Kızım kalk kahvaltı hazır elini yüzünü yıka saçlarını topla sofrayı kur.
Nazlı yatakta bir o tarafa bir bu tarafa yuvarlanıp yorganı kafasına kadar çekmiş kendi kendine söyleniyordu.
-of ya anne. Daha kalkmadan elli tane şey söyledin insanın kalkası gelmiyor. Uyuyacam işte of napıcan?
Nazlı sözünü bitirir bitirmez birden yorganın çekilip açıldığını gördü. Kardeşi annesini taklit edip
-kafanı kıracam kızım. Dedi.
Nazlı işaret parmağını burnuna getirip "sus" işereti yapmıştı. Ama kardeşi bağırarak
-annee uyanmış uyuma numarası yapıyor. Dedi.
Annesi elinde bezle gelip hadi kalkın kalkın dedi.
Nazlı zoraki kalkıp elini, yüzünü yıkadı. Mutfağa doğru yöneldi ki annesi "saçını topla" dedi. Tekrardan bir toka arayışına girdi ki kardeşi elindeki lastik tokayı bir sapan kullanır gibi çekip fırlattı. Saçını toplayan Nazlı sofrayı kurmak için kahvaltılıkları aldı annesi ardından "balkonda ki masaya götür" dedi. Nazlı balkondan dışarı baktı masayı hazırlarken hayat başlamıştı çoktan kuşlar uçuşurken kediler şakalaşıyordu çocuklar çoktan sokaklara düşmüş oyunlar oynuyorlardı. Bir taraftan araba, bir taraftan fabrika sesleri dinmiyordu bu koca şehrin gürültüleri telaşeleri.
Sonra oturdular kahvaltıya annesi ne vardı da balkona kurmuştu kahvaltı masasını tam karşısında Ayhan’ların evini görmekten ne yese boğazına takılır gibi oluyordu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.