- 1670 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Platonik aşk hikayesi..
Nasıl anlatılır bilmiyorum adını zincirlerle doladıkları şu anlatılması basit yaşaması ölüm olan PLATONİK…
Ben kendimce, Sami/ce anlatmak isterdim hep, çünkü bende yaşadım o adını zincirlerle bağladıkları ateşlerde yaktıkları basit diye avuttukları platoniği.
Hiç ummadığın anda imkânsız diyebildiğin habersiz sevdalara derlermiş Platonik diye. Herkes bunu karşısındakine anlatamadığı için Platonik der değil mi. Hayır, karşısındaki insana anlatamadığı için değil aradaki uçurumlardandır Platonik. Bu kelimeyi daha çok çocuklar yaşarmış hani olur ya kendinden kat kat büyük insanlara âşık olurlar veya olduklarını sanarlar. Acaba diyorum bendemi aşık oldum sandım. Buna da okuyanlar karar versin.
Henüz çok küçüktüm. Belki küçük yaş guruplarına göre lise kelimesi çok değerli çok büyüklerin gittikleri eğitim yuvası, oysa lise çocukluğun yavaş yavaş akıp gitmesine yardımcı bir destek en azından bana göre öyle.
Ben hiçbir zaman büyüyemedim. Liseye ilk gittiğim günü hatırlıyorum bir telaş bir heyecan, daha sınıfın kapısından içeri girdiğimde çok yanlış bir karar verdiğimi anlamıştım. Hiç sevmediğim alışık olmadığım bir ortamda yalnızları oynuyordum. Okulun ilk günleri nasıl tanınırsan öyle kalırsın derler yanlış. Yalnız kaldım konuşamadım devamlı ağladım. İlkokul çocukları gibi Annemi özlerdim hep çocuk gelişimi bana göre ağır bir meslekti. Öylede oldu alışmam 3 senemi aldı tam ben alıştım mezun oldum okul bitti.
Annemin benden uzak kalması sebebiyle öz kardeşim değerini taşıyan Ayşe,Zeki kardeşlerim ile kalmaya başladım. Hani insan en çok sevdiğini çok karalarmış ya bende kardeşleri mi aslında onların hayatıma renk kattığını da biliyordum.
Bir gün kardeşlerim den daha renkli bir insanı gördüm ve hikâyem başladı. Her şeyden sıkılıp bir köşede gizli gizli ağlayan bir erkek olmama rağmen eğlenmeye gülmeye başlamıştım onunla. O mu? Nasıl anlatsam bilmiyorum ki. O dünyalar tatlısı bir insan nur yüzlü bir kızdı . Çocukluğunda ailesinin dağılması yüzünden yalnız kalmış son yıllarda belki de ondan sıkıntılıydı. İşte onu gördüğüm an anlam veremediğim sıcak bir şeyler aktı içime. Gülüşü konuşması davranışları korkusuz gülümsemeleri içimde sönmeyecek bir ateşi körüklemişti. Bir müddet içimdeki o yangını söndürmeye çalıştım baktım ki sönmüyor yan ateşim nereye kadar yakacaksan yan dedim. Aramızdaki uçurum yaş farkı yüzünden ona abla diyordum.
Aslında bilmiyordu ben onu hep Aşk/ım diye seviyordum ilk zamanlar doğru olduğunu düşündüğüm bu sevginin zamanla imkânsız olduğunu anladım ve içimdeki sevgiden kimselere bahsetmedim bahsedemedim. Alev alev ateş ateş yandım belki de ama yinede ağzıma açıp tek bir kelime bile edemedim. Mektuplar yazdım ona gece yarılarında veremedim, şarkılar söyledim sessiz sessiz o hiç duyamadı beni. Ağıtlar yaktım yaşlarımı o görmedi. Yollarını bekledim geceler boyu ama o. O hiç gelmedi, bana hiç gelmedi. Zamanla canımın yandığını hissettim anladım ki herkesin ağzında sakız yaptığı kimsenin tam anlamıyla yaşayamadığı aşk/ı yaşıyordum tek farkı vardı bendeki Platonik denilen acıdan başka bir şey vermeyen bir aşk/tı. Yine de yaşanılan acılara rağmen tek bir ufaklık demesine biterdim. Bir an için bile olsa sıcaklığını hissetmek bana baktığını fark etmek her şeyden değerliydi o benim dünyamdı. Bir anda dünyam oluvermişti.
O zamanlar işi gereği devamlı şehir dışına çıkardı ve ben gecelerce beklerdim yollarını odamın balkonuna çıkıp “Ne olur Allah’ım çabuk dönsün kokusunu çok özledim” diye dualar ederdim. O zamanlar öyle ilgiliydim ki onunla sevdiği ne varsa nelerden zevk alıp nelerden nefret ettiğini ezbere biliyordum. Belki zamanla her şeyi unutacaktım ama unutmayacağım tek şey vardı.
Devamlı kullandığı o kokusu içime işlemişti öyle yapışmıştı ki bana o kokuyu hissettiğimde bütün sinirlerim sıkıntılarım dertlerim bir yana akıp giderdi.
Hayatına girmeye çalışan erkekleri öldürmek gelirdi içimden bazen televizyondaki erkeklere bakıp iç çekerdi ve ben o an onu bile yok etmeyi düşünürdüm. Yaşanılan büyük sevdaların bazen felaketten bile beter olduğunu anlayabiliyorum artık. Devamlı kızdırırdı beni devamlı sinirlendirirdi. Her kızdığımda dayanamaz gelirdi saçlarımı okşardı hep, elini benliğimde hissettiğim an Aşk için ölmeli Aşk o zaman Aşk deyimini hatırlardım hep ve hep öl demesini bekledim. Bana bir kere öl de öl onunla aynı sofrada oturup yemek yemek aynı kanepeye uzanıp muhabbet etmek aynı havayı solumak tarif edilemez bir mutluluktu..
Ya hep keşke diye yaktım canımı hep keşke. Ne onunla oluyordu nede onsuz artık bu aşk/ın ölüm derecesine gelmiştim tavırlarım apaçık ortadaydı. Bu durumu kardeşlerimin anlaması sonucunda o evden o insandan Alıştığım o kokudan uzaklaştım acımı çeke çeke her gece öle öle vazgeçtim hayallerimden.
Her gece sabah ezanlarında ellerimi açıp Allah’a haykırırdım. “Allah ım yalvarıyorum sana, bağlansın bütün yolları nereye giderse gitsin yolu hep bana çıksın ve oda bir gün bana muhtaç olduğunu anlasın. ” Zamanla büyüdüm ve onu zorda olsa attım kalbimin bir köşesinden diğer bir köşesine artık bilincim vardı sağlıklı düşünerek hareket ediyordum. O lise bitene kadar bu acıyla yandım. Ben hep ona aşk/ım demek istedim bu yüzden hayatıma giren 2 kişiye de aşkım kelimesini kullanmadım.
Seni seviyorum cümlesini sadece ona sakladım. Saçlarımı kimseye okşattırmadım. Ellerimi kimselere tutturmadım. Çünkü biliyordum Allah ım kabul edecekti dualarımı ve ben tertemiz aşkımla ona kendimi emanet edecektim.
Etmek için bir fırsatta bulmuşum aslında ama değerini anlayamamışım yıllarca beklediğim aşk kapımı çaldığında korkularım yüzünden açamadım mutluluğun kapısını. Açmadım bununla beraber her şeyden soğudum ve herkesi kaybettim.
O Lise Yılları bitmişti aradan yıllar geçmişti. Bir gün duydum ki evlenecekmiş istemeye gitmişler. Bir an bacaklarımı kaybettim sanki yığılıp kaldım olduğum yere ve çektiğim acıları gözümün önüne getirdim. Sakin olmalıydım yoksa çıldırabilirdim. Hayat ne kadar garipti ben hayat yeni başlıyor derken bitiyormuş. Annem rahatsızlandı. Onun rahatsızlığı hayatımı güneşten mahrum tuttu. Yılmadım yaşamalıydım kaybettiklerimi yeni baştan kazanacaktım.
Arkadaş larımı çevremi işimi mesleğimi Ailemi ve kardeşlerimi.
Zamanla her şeyi kazanmıştım Annem yatıyordu ama ben hala yaşıyordum. Gücümü kazandım ve ezilmemeyi öğrendim. Duydum ki o aşk boynu bükük kalmış onunla da mutlu olamamış. Oysa bilmiyordu benim kara büyüm vardı üzerinde gecelerim vardı dualarım vardı gözlerim vardı gönlünde.
Hep beklediğim aşk/ın kapımı çalması ne kadar imkânsızdı değil mi? İmkânsız diye bir şey yoktur imkânsızı insan kendi yaratırmış şimdi mi?
O Platonik dediğimiz tam anlamıyla acısını yaşadığım aşk. Kendimi emanet ettiğim yanında hiçbir şeyden korkmadığım huzur bulduğum yârim. Kokusunu hala hissedebiliyorum çünkü o artık sadece benimmm. 3 Gün sonra yüzüklerimiz takılacak ve biz uzun bir yola el ele hiç korkmadan ağlamadan bir of bile demeden güneşimiz sıcak yıldızımız bol yürüyeceğiz.
Kader işte yollarımızı yeniden yeniden yeniden kesiştiriyor. Aramızdaki o uçurum yaş farkı var ya bulutlar sayesinde kapandı. O bulutlar beni alıp uçurumun taaa tepesine bıraktı. Sevgili bulutum canım onu çok seviyorum.
Mutluluğun kapısından giriyorum. Korkmuyorum artık yalnızlığımdan. Ürkütmüyor aşk kelimesi ya acısını çekersem diye. Sıkıntım yok bir başkası yârimi alacak diye. Huzurlu güvende mutluyum var mı ötesiiiii.
Her İnsanın bir hikâyesi vardır. İşte buda benim hikâyem ve biliyorum aslında herkes kendi hayatının başrolünü oynar ama kural tanıyamayan ben, diyorum işte “benim hayatım ondan ibaret bütün sahnelerimde o var yeter ki bu perde hiç kapanmasın”
AŞKIIMMm seni çok seviyorum çoookkk. Evlendin çocukların 3 tane oldular yaşlandın saçlarına aklar da düşmüş gördüm bir Pazar alış verişinde. Ben se senin kara sevdanlayım hala bende senle yaşlanıyorum sana hiç diyemediğim ben sana aşık tım aşığım adı Platonik te olsa sana aşıktım.
Sami Arlan..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.