- 386 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
OLGA BERGOLTS
Rus şair Olga Bergolts, 1910 yılında Petrograd’da doğdu. Bir doktorun kızıdır. Leningrad’da öğrenim görmüş, sanat tarihi kurlarını izlemiş ve Edebiyat Fakültesi’ni bitirmiştir.
Daha sonra yerel Kazakistan basınında görev alan Bergolts, çocuk kitapları yazmış ve röportajlar yayınlamıştır. Ama çok geçmeden Leningrad’a dönecek;elektirik malzemesi yapan büyük bir fabrikanın gazetesine yönetici olarak, sonra da gene aynı fabrikanın tarihini yazmaya koyulacaktır.
Marşak ve Gorki, 1934 ve 1936 yıllarında, ilk şiir kitaplarını yayınlamasına yardımcı olmuşlar ve Bergolts böylece üne kavuşmuştur. Türküler Kitabı başlığını taşıyan yapıtının, bu ünde büyük payı bulunduğu kabul edilmelidir.
1937 yılındaki ’’temizlik hareketi’’ sırasında tutuklanan şair, ancak iki yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Leningrad’da kalan Bergolts, yurttaşlarına her gün radyodan seslenmekte ve Alman kuşatması altındaki kentten haberler vermektedir.
1954 yılında, Sovyet edebiyat hayatında bir dönüm noktası olarak anılan açık oturumda: ’’Şiir demişti Bergots, insanın özünün dile gelişidir.’’ Nitekim şairin bütün yapıtı, lirik bir otobiyografi niteliğini taşır. Elsa Triolet’in deyişiyle, ’’yüzyılın ve şairin iç hayatının parçalanmaz şekilde iç içe geçtiği bir itirafname’’ olarak da tanımlayabileceğimiz şiirsel yapıtının yanı sıra Bergolts, çeşitli tiyatro piyesleri kaleme almış, 1960 yılında da Günün Yıldızları adlı başarılı bir roman yayınlamıştır.
Bertgolts, arkasında birbirinden güzel yapıtlar bırakarak, 13 Kasım 1975 yılında Petersburg’da yaşama veda etmiştir.Bu güzel insanı ’’Savaş. Leningrad’’ adlı şiiriyle selamlıyorum. Işık içinde yatsın.
...Kesildi top ateşi.
Şafakla dolu şehir.
Yorgun nöbetçilerin değişme saatıdır şimdi
yollar ıssız ve berraktır.
Cam kırıklarını süpürüyor kapıcılar.
Ve ince boğuk kırılır gibi bir ses
usanmaz bir yankı halinde kendini tekrar ediyor.
Ebemkuşakları koşuyor kaldırımlar boyunca
ortasında cam kırıklarının .
Şehirde bahar.
Moloz ve yangın kokuyor hava.
Ve rıhtımlara çarparak şırıldayan ırmak.
Yüzyıllardan beri şırıldadığı gibi. Ve sessizlik.
...Ve sen ey genç kız,
mutluluk hakkında bildiğin neydi? Mutluluk
asık suratlı ve settir ve uykusuzluğu sever,
ve bazan ölümle elele yürür mutlulık.
Neşe bir hiçtir onun yanında ve sevinç toz gibi kalır.
Tüm gücünü yitirir onun önünde düşman dayanamaz vuruşuna korku ve çöküş bile.
Kuğuların kanadında açar mutluluk
öylesine ulaşılmaz doruklara uçar ki
öylesine yalnız sevgi dolu ve arı
imrendirir eski tanrıları.
Mutluyum işte.www.edebiyatdefteri.com/nedir/
Ve her gün biraz daha derinden duyuyorum
bütün ömrüm boyunca bugünler için yaşadığımı,
bu amansız baharı görmek için.
Ve gurur duyuyorum, neden gizleyim,
kaderine basit bir asker olarak girdiğimden dolayı
aziz şehrim, ve her yer aldığımdan dolayı ozanlarının safında.
Sen değil miydin Tevrat’tan çıkıp gelme bu korkunç kış içinde
beni kardeşlerimin savaştığı siperlere götüren
ve orada kahrolmuş çocuklar için
ağlamamı emreden sen değil miydin!
Yerine getirdim yüce buyruğunu.
Anıt dikemediğim
saysan sayılmaz mübarek ölülerine,
yangınların aydınlığında karın kızıllaştığı
ve siperlerin soluk soluğa kazılablidiği
ve boşuna çırpındığı bize yardım için dinamitin
ve cesetlerin bin bir eziyetle gömüldüğü o yerde, evet,
yüce buyruğunu yerine getirdim...
Ve içimde seçtiğim yolun olanca ağırlığı
ve yaşayan örgüsünü feda etmeksizin
yüreğimin ta kökünden koparıp çıkardım bak bu şiiri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.