- 432 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEN TÜRKSÜN GÖSTER ÜRKSÜN
Kırmızının üstündeki beyaz gibi saf, gökkuşağı gibi çok kültürlü bir millet bizimkisi. Türk milleti. Adını okuyunca bile tüylerim ürperiyor doğrusu. Genciyle yaşlısıyla, yediden yetmişe büyük ve köklü bir kültür yuvası. İnsanlarımız da çeşit çeşit. Sanki farklı farklı karakterler var ve rollerini o kadar iyi yapıyorlar ki biz anlamıyoruz. Mesela metrobüse her bindiğinizde bağırarak telefonla konuşan gergin insanı hep görürsünüz. Hayatı aksiyon filmi tadında yaşar. Ne oluyoruz arkadaş, Arka Sokaklar’ın çekimine falan mı geldik? Kamera nerede? Dur bir saçımı düzelteyim. Ya da bağıra bağıra siyaset konuşan altmışlı yaşlarındaki o görünmez kahraman amca. Ya amca git sudokunu çöz, konuştuğunla kalacaksın yani. Bir şey değişecek mi ki? Olabilecek en yüksek sesle müzik dinleyenler mesela. Hadi itiraf edeyim bu o kadar rahatsız etmiyor ama arkadaş, yolda yürüyorum, bir tane Murat 131 geçiyor, müzik de son ses. Ulan dünyaya mesaj mı veriyorsun bre gafil, az kıs şunun sesini de rahat rahat yürüyeyim yolda. Yolda yürüyorum, sonra birdenbire "Allah belanı versin, Allah seni kahretsin, bana gelen sana gelsin yar." dizeleri... Murat 131, içinde safkan bir keko. Dünyaya sesleniyor, haksız da değil hani. Kro ama para onda:) Ama şu müzik sistemini bir düzelt. Neyse devam edelim, metrobüste de var bu tipler. Nesilleri tükenmeyecek belli. Ama arkadaş, nesli tükenmeyen bir örnek var ki hayatın özeti resmen. 4 yaşında çocuk. Anacuğuyla babacuğuyla gidiyor yolda.
Anne: Emir Muhammed dikkat et düşeceksin. (Burada tiz bir Anadolu kadını sesi var. Çocuğun ismine gelecek olursak biliyorsunuz Türkiye’de iki isim hakkı var. İki isim söyledin bitti, sus:) Tabi bu kuralı çiğneyenler de oluyor. Mesela lisede bir arkadaş vardı. Adil Ahmet Bahadır SEZER. Yani bir ödül falan alsa, "Adil Ahmet Bahadır SEZER’i sahneye çağırıyoruz." [Adil Ahmet Bahadır SEZER sahneye gelir.]
-E diğerleri nerede?
-Benim ismim bu.
-Ciddi olamazsın:)
Bu iki isim birbirine en yakışmayan ve en sinir bozucu isimlerden oluşur. Emir Hasan, Rahman Oğuz falan. Bir de tek isimler var tabi. Abdülmuttalip, Abuzettin, Abidin, Tonguç, Bigütay, Berkecan, Gülşişe. [Soldan sağa gittikçe doğudan batıya gidiyorsunuz:)]
Konu fazla dağıldı, sonra da çocuk birdenbire yere düşer, sonra ağlamaya başlar. Sonra anacuğu yerden kaldırır, bir de o döver. Düşene bir de sen vur. Nasıl anasın lan sen:) O çocuk 4 yaşında, beyinciği gelişmemiş, ayrıca niye düşmesin, yer çekimi diye bir şey var. Sana göre gök itimiyse onu bilemem:)
Otomatik tepkilerimiz var bizim, mesela biri bir şeyi eleştirince gelen tepki şu, "O zaman sen yap da görelim." Yav arkadaş, adamın öyle bir iddiası yok ki niye yapsın:) Sadece olan bir şeyi eleştiriyor. Zaten ülkedeki sorunların çok büyük kısmı eleştiri ve tartışma kültürünün eksikliğinden kaynaklanıyor arkadaş. Binbir çeşit insan var, haliyle binbir çeşit fikir var. Engelleme hakkına sahip değilsin ki. Kral mısın, padişah mısın, cumhurbaşkanı mısın? Bilirkişi misin:) Neyse çok sinir bozucular.
Ya da biri bir şeyi başardığında;
1- Kesin ip var.
2- Ben bunun şeceresini bilirim, dini imanı yok bunun.
Eğer tanıdıksa,
-Ya birader sen de parayı buldun, bizi görmez oldun.
He anasını satayım, parayı buldum, gözlerim bozuldu. Kafam da bozulmadan çık git şuradan. Bak hâlâ ya:) Ulan hemşehri hemşehriyi gurbette dolandırırmış ya, Türkse eğer gurbet fark etmez, her yerde aşağı çeker arkadaş.
-Bey bey, duydun mu benim arkadaşın kocası Vahdettin padişah olmuş.
- Ben onun şeceresini bilirim, haindir o.
Elektrik kesilince;
-Aaaaaaaaaa( Gittikçe düşen bir ses. Hep bir ağızdan:))
Uçakta(Elazığ uçağı);
- Sen nereye gidisin gadan gele?
- Elazığ’a gidiyorum amca. ( Elâzığ uçağıyla Buckingham Sarayı’na gidiyorum amk. AMK: Azıcık mantıklı konuş )
- Memleket nere?
-Elazığ.
-İçinden mi?
-Evet. (Yok dışından. Puanım yetmedi, daha çok çalışıp 4 yıllık kazanacağım. Hasbinallah:))
-Hangi bölümü okuyorsun kardeş?
-Yazılım mühendisliği.
-Bizim müdürün bilgisayarını "hack"lesene.
-Ben bir lavaboya gidip geliyorum. (Normal adımlarla gözden kaybolur sonra da koşmaya başlar.)
Hayır yani arkadaş senin beynin "hack" lenmiş bence, oradan kalmış aklında:)
Hazır birkaç satır önce Elazığ muhabbeti yapmışken şehirler hakkındaki bir basmakalıp düşünceden de bahsetmemek olmaz. Size sadece diyaloğu yazacağım, hemen kafanızda canlanacak şüphesiz :)
-Sen nereliydin ya?
-Elazığlıydım, hâlâ da öyleyim değişen bir şey yok.
-Ya Elazığlılar da çok kıskanç olur.
ALTERNATİF DİYALOG
-Sen nereliydin ya?
-Kayseriliyim, hâlâ da öyleyim değişen bir şey yok. Şu geçmiş zaman kipini geçmişten bahsederken mi kullansak acaba?
-Tamam tamam kızma. Ya bu Kayserililer de eşeği boyayıp at diye satar adama vallahi.
Yahu ne alakası var doğduğu şehirle? Kurnazlık adamın içinde varmış demek ki. Muğlalı olsa kurnaz olmayacak mıydı yani? Ya da hasbelkader Çankırı’da doğmuş olsa kıskanç olmayacak mıydı?
Bu tespitle bağlantılı farklı bir tespit yapıp iki tespiti birbirine bağlamak istiyorum. Hep fark etmişsinizdir yıl muhabbeti yapanları.
(2020 yılında tesadüfen şanssızlıklar, can kayıpları, küresel sorunlar olmuştur.)
-2020 bit artık!!!!!!
2020’yle ne alakası var bacım? Şu an güncelleme gelse, aniden 2021’e gitsek her şey bir anda mı düzelecek?
Bu iki tespitin ortak özelliği hatalarımızı, eksiklerimizi ve karakter sorunlarımızı şehirlere ve yıllara suç atıp örtbas etmek için uğraşmamız. Kötü olaylar yaşıyorsak sorun bizde de olabilir mesela, bir düşünsek mi? Tecavüz, şiddet, can kayıpları, yangınlar, virüsler, eğitimsizlik, adaletsizlik 2021’e geçmekle ya da başka şehirli olmakla hallolacaksa ilk ben yapayım. Ama olmaz maalesef, çalışıp çabalamak lazım gelir. Oğlu sınava çalışmayıp da soluğu sınavdan bir gün önce türbede alan gariban anne durumuna düşmeyelim artık :)
Çalışmadan kazanmak konusu açılmışken kahve fallarına değinmezsem ayıp etmiş sayarım kendimi. Ben bir sürü insan tanıdım, uzak ara en yalancıları kahve falları olur hep. Polyanna’nın yazarı dirilip kahve falcılığı işine mi el attı acaba:) tabii entelektüel kesim de azalınca para kazanmak zorlaşıyor :) Ben yaşadığım senaryoyu size yazayım, bunu yaşayanınız mutlaka vardır.
KAHVE FALI SONUCUM
-Zengin olacaksınız, evleneceksiniz, şurada kedi çıkmış, bu kedi size uğur getirecek, üniversiteyi kazanacaksınız, sıkıntılarınızı aşacaksınız, evinize bolluk bereket gelecek.
----5 ay sonra----
KAHVE FALI SONUCUM
-Zengin olacaksınız, evleneceksiniz, şurada 8 rakamı çıkmış, bu 8 rakamı size uğur getirecek, 8 vakte kadar üniversiteyi kazanacaksınız, sıkıntılarınızı aşacaksınız, evinize bolluk bereket gelecek.
----10 ay sonra----
KAHVE FALI SONUCUM
-Zengin olacaksınız, evleneceksiniz, şurada kapı çıkmış, bu kapı size uğur getirecek, 3 vakte kadar üniversiteyi kazanacaksınız, sıkıntılarınızı aşacaksınız, evinize bolluk bereket gelecek.
----3 yıl sonra----
KAHVE FALI SONUCUM
-Zengin olacaksınız, evleneceksiniz, şurada bir T harfi çıkmış, bu T harfi size uğur getirecek, 8 vakte kadar üniversiteyi kazanacaksınız, sıkıntılarınızı aşacaksınız, evinize bolluk bereket gelecek.
----30 yıl sonra----
KAHVE FALI SONUCUM
-Zengin olacaksınız, evleneceksiniz, şurada bir kalp çıkmış, bu kalp size uğur getirecek, 8 vakte kadar üniversiteyi kazanacaksınız, sıkıntılarınızı aşacaksınız, evinize bolluk bereket gelecek. Bir de 150 yaşıma kadar yaşayacaksınız.
Ne olur yaşamayayım ya:) Lan hiç mi kötü bir haber yok? Herkese her zaman aynı şeyleri söylemekten hiç mi sıkılmazsın be falcı:) Her seferinde kahveyi içip kapatıyorum bu sefer kötü bir şey çıksın diye, yok arkadaş! Fala inanma, falsız kalma diye boşuna dememişler.
Konudan bağımsız, çok fazla düz adam var ya:( Enerji emerler, adamı candan ederler. Her şeye karşıdırlar. Günlük 50 kelimeyle yaşamlarını sürdürürler.
Mesela şu çok sinirimi bozuyor:
-Ya futbol ne ya. 22 tane adam bir tane topun peşinden koşuyor.
Yahu adam, memlekette de milyonlarca koyun bir adamın peşinden koşuyor, bir şey diyor musun?
Bu ülkede insan kalitesinin artmasını istiyorsun biliyorum. Herkes istiyor. Ama insan kalitesinin artması için insanın artması lazım. Koyun sayısı son 16 yılda fazlalaştı, şimdi insan sayısı artmaya başlarsa toplam zeka da artar. Biz de huzura kavuşuruz.
Ya da şöyle bir şey var:
-İcat çıkarma başımıza, sanat sepet de neymiş, git sigortalı iş bul çalış!
Sonra bu ülke niye depresyonda? Acaba niye:)
Felsefe yapma diyorlar mesela, edebiyat yapma diyorlar. Sanki bunlar birer suçmuş gibi.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim:) Ben GÖK MAVİSİ DENİZ. (Gerçek ismimi vereceğimi düşündünüz değil mi, pışık yağlı kaşık:) Yok ya, isterseniz özelden veririm:) ) Mizahsız gününüz olmasın efendim. Hayırlı günler :)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.