- 1489 Okunma
- 13 Yorum
- 10 Beğeni
TOLSTOY'UN BİSİKLETİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dünyada ve bizde birçok yazar ve şair, onları literatüre geçiren eserlerinin çoğunu en tecrübeli yaşlarında vermişlerdir. Bunu ilk kez yapanlar da vardır, en donanımlı eserlerini o yaşlarında verenler de…
Herkesin kendini anlatma şekli ve zamanı farklıdır. Bunun için şartlar olduğu kadar belki de birikimlerin zamanlaması ve yazarın / şairin cesaretini toplaması da önemlidir.
Yaşadıklarımızın bizi törpülemesiyle aynı olaya birkaç yıl önceki gibi bakmadığımız bir gerçektir, kendimizi aşmaya devam ediyorsak muhtemelen birkaç yıl sonra şimdiki gibi bakmayacağımız da…
İşte ilk eserlerini ‘geç yaşta’ veren yazarlardan birkaç örnek!..
……………………
Hoş sohbetiyle yıllarca televizyon programlarına katılan Aydın BOYSAN, 54 yıl mimarlık mesleğini çok aktif bir katılımla sürdürmüş, Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer almış, İTÜ’de 15 yıl öğretim üyeliği yapmıştır.
61 yaşında yazamaya başlayan BOYSAN, gazetelerde köşe yazarlığı da yapmış, 2018’de vefat edinceye kadar 32 kitap yayınlamıştır.
Rahat anlatım dili ve konulara günlük dille yaklaşmasından dolayı kitapları zevkle okunan BOYSAN, bir televizyon programında söylediği gibi, bu kadar ilgi göreceğini kendisinin de beklemediğini, bunun nedeninin olsa olsa kitaplarının çoğunun sohbet dilinde ve anılarından kaynaklandığı düşündüğünü belirtir.
………………….
Mina URGAN, İstanbul Üniversitesi’nde Fransız filolojisini bitirdikten sonra İngiliz Filolojisinde doktorasını yapmış ve 30 yıla yakın öğretim üyeliğini sürdürmüştür. Bu arada her iki dilden çeviriler de yapan URGAN, Türk Edebiyatında güçlü kaynak arasında sayılacak bir çok çalışmasını yayınladıktan sonra ilk ses getiren eseri "Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More" adlı çalışmasını kitaplaştırarak yaşamı özgürlükler ve barış çerçevesinde anlatmak istemiştir.
Virginia Woolf üzerine çalışmasını 1995 yılında 80 yaşındayken, ’D. H. Lawrence İncelemesi’ adlı çalışmasını da 1997 yılında 82 yaşındayken yayınlamıştır. Fakat geniş kitlelere ulaşması, çok sade ve akıcı bir dille anılarını aktardığı ‘DİNAZOR’UN ANILARI’ adlı kitabıyla ve 83 yaşındayken olabilmiştir.
2000’de vefat eden yazar, yaşamının son beş yılına en büyük yazarlık çıkışını sığdırmıştır.
………………..
Çok derin zigzagları olan bir hayat yaşayan ve bizim ‘Halikarnas Balıkçısı’ adıyla daha çok tanıdığımız Cevat Şakir KABAAĞAÇLI, ilk kitabını 49 yaşında yazmıştır. Belki yaşadıklarından onda çok derin izler bırakan ve herkesle paylaşmak istemeyeceği acıların ve yedi dil bildiği için farklı kültürleri de ‘birinci ağızdan’ okuma – incelemenin de ‘imbikten süzülen damlaların’ çoğalmasına katkısı olmuştur.
Hayatı okunmaya değer yazarımız, hayatının son 34 yılına öykü –roman – deneme olmak üzere 25 kitap sığdırmıştır.
……………………….
TOLSTOY, çok sevdiği kızı Vanişka’yı henüz yedi yaşındayken kaybetmiş ve bu acı onu çok derinden etkilemiştir. Onun için endişelenen komşuları bir süre sonra evinin bahçesinde bir hareketlilik fark ederler.
Ünlü yazar, altındaki bir alete düşe kalka hükmetmeye çabalamaktadır. Bu bir bisiklettir ve TOLSTOY bisiklete binmeyi öğrendiğinde 67 yaşındadır.
Günümüzde müzeye dönüştürülmüş olan Moskova’daki evinde sergilenen bu bisiklet insanlığa önemli bir mesaj verir:
“Hiçbir şey için geç değildir. Yeter ki hayattan vazgeçmeyin ve mazeret kabul etmeyin!”
Hangi gelişmenin, bitişin, acının, sevincin, övgünün, eleştirinin… bize hangi kapıları açacağını anahtarı çevirmeden bilemeyiz!..
Bu yaşananların benzerini sizler niye yaşamayasınız?... :))
Her yaşınız, gönlünüzden geçenleri gerçekleştirebileceğiniz enerjiyle gelsin, her şey gönlünüzce olsun.
Sevgilerimle… Saygılarımla…
Yazımı ’Günün Yazısı’ olarak taltif eden Seçki Kurulu üyelerine, okuyarak ya da yorum yaparak katkıda bulunan sayfa arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimle... Sevgilerimle... Saygılarımla.
09. 08. 2020 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
Serap Hocam!
Tolstoy'un bisikletini okumaya başlayınca, iki kişilik tahta sırada oturmuş, pür dikkat ders dinleyen lise öğrencisi gibi hissettim kendimi.
Konuya giriş, olayı anlatış, benim alışık olduğum öğretmen, öğrenci ve kara tahtalı sınıfta eğitimiyle
bire bir örtüşmüştü.
Anlatılan konu, verilen canlı örnekler ve Tolstoy'un bahçedeki bisikleti hali, gözlerimin önünde canlandı.
Ve hayata tutunmanın yaşı olmadığı düşüncem pekişti.
Dönen dünyayı durdurmak, Güneş’i batıdan doğdurmak hayalim tavan yaptı.
Nedenini bilmiyorum, lakin içimde toplum olarak ya da millet olarak bize yanlış format atıldığı düşüncesi, her geçen gün, beynimde daha çok yeşermeye başladı.
Güne düşen yazınızı okumak büyük keyifti. Bütün içtenliğimle kutlarım.
Saygılarımla…
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben şimdi öğrencilerime 'konferans yöntemiyle' kamera eşliğinde ve farklı görsellerden de yararlanarak anlatıyorum.
Mesleğe ilk başladığım yıllarda böyle bir anın karesini bir an gösterselerdi bana muhtemelen çok şeyi sorgulardım kafamda...
'canlandırma'... Yorumunuzun 'bam teli' burası bence Necati Bey.
Çok sevindin, çünkü, bunu başarabildiğimiz ölçüde yazdıklarımız / anlattıklarımız karşımızdakine geçebiliyor, onu etkileyebiliyor. Eğer bu yoksa, her şey 'suya yazılmış' gibi kalıyor.
Hissetmediğim hiçbir şeyi yazamıyorum. Bu yazı da öyle!..
Bunun herkes için her yaşta ve her alanda olabileceğini düşündüğüm için de sizlerle paylaşmak istedim.
'yanlış format'... Bu açıklamanızın geçtiği cümleniz çok düşündürdü beni... :((
Sizin yorumlarınızı okumak da öyle. Teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Kıymetli Serap hocam, sizin paylaşımlarınız deftere ayrı bir değer katıyor. Dolayısıyla sizin yazılarınızı okumak edebiyat adına insanı olumlu yönde etkiliyor. Bu bağlamda güne gelen yazınızı ve kaleminizi gönülden kutluyorum.
Hocam. Elbette edebiyat uçsuz bucaksız bir derya, nihayetinde kimi nereye getirir, kimi nereye götürür orası hiç belli olmaz. Ancak yinede gerçekçi olmak gerekirse dünyaca ünlü bir edebiyatçı olmak için, insanda doğuştan gelen bir yeteneğin de olması gerekir diye düşünüyorum. Sonuçta dünya klasiklerine ve ülke klasiklerine bakıldığında o eserleri ortaya çıkaran üstatların çok özel insanlar olduğunu görürüz . O eserleri üretmek öyle sırandan kişilerin yapabileceği şeyler değil gibi geliyor bana, çünkü o dahi seviyesindeki insanlar adeta o iş için yaratılmışlar.
Birde o eserleri kaleme alan dahi seviyesindeki edebiyat ustalarının yaşamlarının zorluk ve yoksunluk içerisinde geçmiş olması adeta sanatçı ruhlarını kırbaçlayıp daha bir öne çıkarmış gibi, aslında acıdan beslenmek farklı sanat alanları içinde yer alan başarılı insanlar içinde geçerli. Kısacası sanatın tüm alanlarında doğuştan gelen yeteneğin önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Hatta düşünmekle kalmayıp kendimden biliyorum.
Geçmişte, edebiyat defterinin üyesi olmadığım dönemde, defterin sahibi değerli kardeşim Habib Dağ ile bir mekanda oturmuş kahvemizi içerken bana –Abi şiir yazıyor musun? Diye sordu. Bende pek şiir yazmaktan anlamam ama bazı karalamalarım var dedim. O da bana - Abi hiç sorun değil, zamanla kendini geliştirirsin dedi. Bende duyduğum bu teşvik edici sözden güç alarak kendisine ‘’dan dan’’ İsimli şiirimi okuyabilir miyim diye sordum sağ olsun beni kırmayıp oku abi dedi. Bende şiirimi okudum. Şiirimi okuduktan sonra önce derin bir sessizliğe büründü ve sonrada yavaşça kalkıp gitti. Adam aylarca benimle konuşmadı. Telefonlarımı bile açmadı.
Kendi söylemine göre! Görüşmediğimiz o süre içerisinde şiirden soğumamak için psikolojik tedavi görmüş.
Kısacası demek istediğim. Evet,entelektüel seviyede sanatsal faaliyetler içerisinde olmak güzeldir.Ancak sanatın her alanında ve hatta spor gibi fiziksel faaliyet gerektiren uğraşlarda iddialı olmadan önce o alanlar da doğuştan gelen yeteneğin insanda olmasının önemini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Saygı ve sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Elbette!.. Yetenekler olmadan ( hiçbir alanda ) melekeler ortaya çıkamaz...
Her su mecrasını bulur diye biliriz ama bazılarının denize ulaşamadığını, bataklıklara aktığını da biliriz. O tertemiz su, artık bozbulanıktır.
İnsan yaşamında da böyledir bu... Ama en çok iz bırakan yaşamlar bütün bozbulanık yaşamlarına rağmen tortuyu dibe çöktürüp yüzeye yakın durulukta balık yaşatmaya çalışanlarıdır. İşte biz o balıkların lezzetini tadıyoruz şimdi onlardan.
Zorluk konusundaki fikrinize çok katılıyorum. 'Zorunluluk en iyi akıl hocasıdır.' sözü de bu şartlardan bir şeyler öğrenenlerin kendileri aydınlandıktan sonra çevrelerini daha iyi aydınlattığını düşündürüyor bana... Her alev aydınlatır ama önce yanar ya... onun gibi...
Değindiğiniz konular o kadar işlevsel ki onlara yorum yazmaktansa birer yazıyla fikrimi anlatmak gerekir diye düşündüm bir an...
Son paragraf: Gerçekten yetenekli ve başarılı insanlar 'iddialı' olmazlar zaten, onları gaza getirmeye çalışanlara da alet olmazlar. daha doğrusu 'başarılı' olduklarına onlar değil, çevreleri karar verir, orada da 'şirazeye' dikkat etmekte yarar var.
Kaş yaparken göz çıkarmamaya gayret etmeli...
Çok emek verdiğiniz samimi değerlendirmeniz için içtenlikle çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Güzel bir paylaşım dı tebrikler.
Sevgilerimle 😊
Baht-ı Siyah tarafından 8/12/2020 5:44:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgilerimle...
Hüznümün Hüznü
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Her zaman tüm istenenler olamasa da bu çaba, hiçbir şey yapmamaktan her zaman iyidir.
Çok değerli katkılarınız eşliğindeki değerlendirmeleriniz için ben teşekkür ederim Sayın yazarım.
Sevgilerimle...
-Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesidir. Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların teslim edilmesi ruhu buruşturur.-
sözünü anımsadım,kıymetli bir paylaşımdı efendim,,,tebrikle,çok hürmetle,,,
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu saydıklarımızın da yaşı yok!..
Sizin yorumunuz da çok kıymetliydi, teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Değerli Öğretmenim,
Kaleminizden bana ışık tutacak önemli bir yazı okudum, size hak vermemek mümkün mü? Bendeniz 61 yaşından sonra karalamaya başladım, kısa sürede iki kitap yazmak nasip oldu, kısmet olursa anılarımızdan oluşacak üçüncü kitaba başladık. Örnek verdiğiniz değerli yazarlar bizim için de enerji kaynağıdır.
Ama gerçek enerji kaynağım; kaleminin etkisinde kaldığım, yol göstericim, anlatım tarzı ve üslubunu kendime örnek aldığım dünyaca ünlü büyük yazar rahmetli Yaşar Kemal'ın eserleri sayesinde karalamaya başladık, Allah utandırmasın, derim. Koca Çukurova, kocaman bir Yaşar Kemal üstadı yaratıp dünya tanıttı, Üstat da eserlerinde Çukurovayı miras bıraktı bizlere. Üstadın yolundan hareketle Muş Ovasını karınca kadarınca kaleme alırsak çok mu?
Saygılarımı sunarım Efendim....
Mehmet Burhan AKIN tarafından 8/11/2020 12:20:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Merhaba Öğretmenim,
Yazıdaki örnekler de söz ettiğiniz yaşlarda yazmaya başladıklarına göre bu zaman diliminde başlamakla belki de zincirin bir halkası oldunuz... :))
Değil elbette... Her şey gönlünüzce olsun Mehmet Bey. Başarılarınızla kıvanmanız dileğimle...
Saygılarımla.
Baştan sona insana iyi gelen bir yazı...
Sanırım birçok kişinin da ihtiyaç duyacağı bir yazı hatta.
Çok güzel "ama" Serap Hocam diye devam edip içimize yerleşen o bitkinlik ve tükenmişlik ile yazıya gölge düşüren bir yorum yapmak yakışık almaz bu noktada...
Insan bazen gözünün önündeki çıkışı dahi göremeyecek duruma geliyor işte...baş döndürücü şekilde sürüklenip giden bu cağın hastalığıdır belki de...
Her şeye rağmen
Bir ışık oldu güzel yazınız ..
Kaleminize sağlık.
Sağlıcakla kalın dilerim.
Serap IRKÖRÜCÜ
'ama'lı bölüm benim içimden geçendi, siz yazıya dökmüş oldunuz, çok teşekkür ederim.
Hayata nasıl bakarsak öyle görürüz. Söylediklerimiz, düşündüklerimizin yansımasıdır zaten.
Bu örneklerdeki kişiler, yaşadıkları dönemlerdeki sosyal ve çevresel olaylara ( ki özellikle Cevat Şakir KABAAĞAÇLI ve TOLSTOY ) rağmen yazmayı sürdükleri ve bunları kitaplaştırdıkları içindir ki biz bugün o dönemlerden bu yana yaşanan tarihsel gelişimin ve değişimin farkındayız. Yazı bir içsel boşalımdır ama artık bir devir daim oluştuğu için yazarken düşündüklerinden de bir taraftan dolmaktır!..
Yazıyla bile okuyana geçen sıcacık bir samimiyetiniz var. Değerlendirmelerinizi için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Efendim, günümüz insanının tek değer ölçüsü para...
Parayı da hiç emek vermeden elde etmek istiyor...
Bu aslında acziyetin ve/veya dilenciliğin bir türü olsa da, günümüz insanı o noktada durmakla da yetinmiyor, parayı elde ettiğinde kendisi gibi parasızlara zulmetmeyi düşlemekten de geri kalmıyor...
[Tv'de bir işadamı z kuşağı hakkında gülerek bir yorum yapıyor, z kuşağının işe başlar başlamaz müdür olmak istediğini söylüyordu...:)]
İşte, böyle bir modelin, haklı bir şöhretin temelindeki uzun uğraşları anlaması çok zor...
Mesela, onlar savaşın sanal oyunlar gibi olduğunu sanıyor...
Her şeyi oturduğu yerden hallettiğine inanıyor ya...[Post-truth'un bir yüzü...]
Onun için de birçoğu anasının obez oğluşu olmaktan öteye gidemiyor...:))
Efendim, daha çok şey yazılır da... Bu kadarı yetiversin artık...
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
İnternet oyunlarında kazandığında kendilerini yaşamda da kahraman zannetmeye başlayıp ahkâm kesenlerden geçilmiyor ortalıkta. Hepsi uyuşturulmuş gibi bir hayal âlemindeler, ezberlenmiş şablon gibi birkaç cümle de eklendi mi söylemlerine... 'beyinsel obezite'nin tüm işlevleri kendini gösteriyor da farkına varamıyorlar!..
Yazıdan bağımsız yorumunuza ben de eşlik etmek istedim. Teşekkür ederim.
Saygılarımla....
Evet bizler veya siz neden olmasın
Ki zaten şiir de yazmaya başladık sayılır😂😂😂
Bir bakarsın eserlerimi dünya dillerine çevirmişler
Neden olmasın
Her şey istemek ve çok çalışmak ile olur der
Nice saygılarımı sunarım
Serap IRKÖRÜCÜ
'İstemek başarmanın yarısıdır.' sözü çalışmayı da kapsarsa, neden olmasın!...
Katılımınız ve değerlendirmenizi için teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
'Cesaret, öğretilemediği gibi unutulmaz da.'... Bu cümle senin tanımın bence Deniz!..
katılımın ve değerlendirmen için ben teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Hayatı ıskalamamak budur işte. Son nefese kadar dünyaya olumlu bir şeyler katmaya çalışmak. Örnekler çok güzel belki bunlara bir iki kişi daha eklenebilir hakeza Aziz Nesin mesela ilk kitabı 48 ya da 49 yaşında çıkmıştır, ceza evine girmiş defalarca orada bile yazmayı bırakmamıştır... 75 yaşa kadar artık denildiği gibi orta yaş kabul edilmektedir tabi ki stresten, sigara ve alkolden de mümkün mertebe uzak durmak kaydıyla... Yoksa yirmi otuz yaşlarına gelip de kendini yetmiş yaşında hisseden, hayatın anlamını çözememiş insanlarda var... Her gün hayattan bir şeyler kapmaya çalışmak ne güzel. Yeter ki içinizde öğrenme isteği olsun. Kutluyorum içtenlikle Serap Hanım saygıyla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Tıbbın gelişmesi ve insanların yaşam şartlarının düzelmesiyle yaş ortalamasının dünyada arttığı bir gerçek. Yan, dünya yaşlanırken nüfus ortalaması da yaşlanıyor bir taraftan... :))
Hayata dair, hayalleri olanlar hep bir proje ürettikleri için farkında olmadan çevrelerine olumlu enerji yayarlar. ben pesimist insanları kendimden uzak tutmaya çalışıyorum, çünkü onlarla enerjim uyuşmuyor.
Katılımınız ve değerlendirmeleriniz, için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla...
...ne gönülden geçen kaldı ne de enerji...
değerli hocam, ben sadece:) son ifadelerinizden üç beş dörtlük yazabilirim o da dünyevice..ve ihtimal bu yorumu yazarken o enerjimi de tüketeceğim..
bir kurgu kurabilir miyim izninizle; hemen şurada..yani biraz komedi olacak o da sizlerin ciddiyetinize yakışmaz o yüzden vazgeçtim hemen...
ünlü bir atasözü der ki noktalı virgül; başlamak bitirmenin yarısıdır, ilk adımını attı ve düştü uçurumdan.
ister hayat deyin, ister edebiyat veya ilim cemiyetleri, sanırım internet kuşakları için hayat absürd bir komedi..
eğer ben bir hiç olarak, apartmanların bilmem kaçıncı katından önce çocuğunu sonra da kendini intihara yollayan anne ile
daha bugün haberlere düşen, orta yaşlarında bir babanın ayrıldığı eşinden, gezdirmek için aldığı 7 yaşındaki kızını önce asıp, sonra kendini asan adamın haberini aldıktan sonra
başarının veya eser veya şaheserler vermenin anlamsızlığını anlatmakta zorlanıyorsam...
ve daha 40 yaşlarına yeni yeni yaklaşan ve giren y kuşakları olarak...
ortaçağdan kalan düşünceleri; cahilleri kandırmak için Allah ve din sosuna batırıp, bu batırmayı da onlara kanıp onları takip eden y kuşaklarının çoğuna yutturmayı başarıyorsa onlar...
ve atatürk'ü gençliğe hitabesindeki bir çok öngörü gerçekleştiyse ve
sigaraya zam gelecekmiş yine.. sanırım kızılderililer gibi kök tüttürmek için büyük davaların peşine takılsak iyi olacak..
ya da sonumuz kızılderililer gibi olacak malesef.
***
sürçi lisanda bulunmadığımı düşünüyorum ama
eğer bulundu isem de affınızı isterim..
eksik olmayın hocam
çok güzel bir yazı olsa da,
bu ülke umudunu kaybedeli çok oldu..
göz göre geliyor ki, geleni insanlar ya anlatmaktan korkuyor ya da herkes görmezden geliyor..
ve devamlı veya son 40-50 yıldır eski kral öldü yaşasın yeni kral tezahüratlarıyla ülkemiz, vatanımız sömürülmeye doğmuyorsa...
başarı veya dediğiniz gibi
"Her yaşınız, gönlünüzden geçenleri gerçekleştirebileceğiniz enerjiyle gelsin, her şey gönlünüzce olsun."
mümkün müdür??
hürmet saygı ve huzur dileklerimle..
Bir Dünyevî tarafından 8/10/2020 3:30:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
değerli hocam, ben sadece:) son ifadelerinizden üç beş dörtlük yazabilirim o da dünyevice..ve ihtimal bu yorumu yazarken o enerjimi de tüketeceğim.." cümlelerinizi okuyunca üzüldüm açıkçası...
Keşke kendinizi yorum yapmak için yormasaydınız, sebep olmak istemezdim. Gerçi hemen her gün paylaşım yapıyorsunuz, onları nasıl yazıyorsunuz bilemedim ama belki de yorum yapmak yoruyordur sizi!..
Yine de katılımınız ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Ekrem Bey.
Saygılarımla.
Verdiğiniz örnekleri okuyunca, kendimi daha yolun başında hissettim.
Çok pozitif bir yazı.
Doktorun birine, galiba yaşlanıyorum dediğimde, sus bir daha duymayayım, 75 yaşından önce yaşlanıyorum kelimesini ağzına alma demişti.
Hatta sanırım en üretken yaşlardayız. Verdiğiniz örnekler de bunun kanıtı.
Sanırım bir süredir tatildeydiniz. Ben de tatildeydim ve bitti.
Sizi yeniden okuma keyfine kavuştuğum için şahsım adına mutluyum.
Saygılar Serap öğretmenim...
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok severim bu sözü.
Biz, kendi sınırlarımızı belirlerken yaşı ilk sıraya alıyoruz ve bu nedenle çok daha üretken olabilecekleri kenara koyarken, mıymıntılıktan eli ayağı oynamayan, eleştirmekten başka hiçbir çözüm bile üretemeyenleri sadece yaş kıstasıyla taltif ediyoruz.
SONUÇ: Her yerde ortada!.. Görmeyi bilmek lazım!..
Doktorunuzun da yaşın önüne aldığı kriterleri sizde görmüş ki bunu söylemiş. Siz, onu dinleyin bence...
Evet, en üretken ve 'iz bırakacak' yaşlarımızda olabiliriz'... Neden olmasın!...
( Bazı sağlık sorunlarım nedeniyle süren tetkiklerim vardı, o nedenle sayfaya pek girmedim. Uygun olduğum zamanlarda da okuduklarımdan bir süre dışarda kalmamamın uygun olacağı kanısına kapıldım. 'Yakından tanımak istiyorsanız, uzaktan bakın.' denir ya... Onu uyguladım bir süre. Çok da işe yaradı açıkçası... Bu son iki günde de bilgisayarımda sorunlar çıktı. Yoksa en hassas olduğum konu paylaşımıma yorum yapanlara olabildiğince çabuk dönmektir. Bu sefer teknik bir neden engel oldu ne yazık ki. )
Değerlendirmeniz ve samimiyetiniz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla...