- 424 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SPİNOZA DAN SEÇMELER
Baruch Spinoza, 1632-1677 yılları arasında yaşamış olan Hollandalı filozoftur. Spinoza Musevi bir ailenin oğludur. Din kitaplarının yanı sıra,İbn Ezra ve Maimonide gibi ünlü Yahudi düşünürlerinin eserlerini de okumuş ve bir Alman bilgininden Latince öğrenmiştir. Spinoza bir yandan da reformcu Hıristiyan çevrelerle dostluk kurmuştur. Hümanist kültürü ve bu türden dostlukları kendi dindaşlarınca tehlikeli görülen genç düşünür, 1656 yılında Yahudi cemaatı tarafından afaroz edilecektir. Bu arada bir dindaşı tarafından öldürükmek istenen ve güçlükle kurtulan Spinoza, bıçak darbesiyle delinmiş giysisini bütün ömrü boyunca sırtından çıkarmamıştır. Bu olaydan sonra düşünür, gözlük, mikroskop, teleskop camlarını tıraş ederek hayatını kazanmıştır. Genç sayılabilecek bir yaşta ölümü, cam tozlarının yol açtığı hastalık sonucuyladır. Spinoza’nın öğretisi, Tanrının bilgisine akıl yoluyla varılabileceğini ileri sürer.İşte Spinoza’dan bir kaç seçme:
En güçlü insan
Doğal hali içinde en güçlü be en bağımsız insan, kendini akıl tatafından güdülmeğe bırakan insandır. Ve insanı, akla uygun doğası içinde dile getirebilecek olan biricik rejimde, Hür İnsanlar Demokrasisidir.
Devletin hak ve hukuku üzerine
Devletin hak ve hukuku, yığının, öz ve özetini yasalarda bulan gücündedir. Devletin hak ve hukuku demek, Devletin etkin, işler gücü demektir;dolayısıyla da bu hak ve hukuk, hiç bir şekilde, mutlak bir hak ve hukuk olamaz.
Hürriyetin savunucusu
Eğer kralcı rejimin büyük sırrı ve baş çıkar kaynağı, insanları-sanki selametleri uğruna savaşırmışçasına< kölelikleri için savaşsınlar ve bir tek adamın keyfi uğruna kan döküp ömür tüketmeyi bir utanç değil da en büyük onur saysınlar diye-aldatmak ve onları gemleyecek olan korkuyu din adına yakıştırmaksa, hür bir cumhuriyette bu denli kahradici bir şey ne tasarlanabilir, ne de gerçekleştirilebilir,çünkü hür bir cumhuriyette insanın kendi hür düşüncesinin önyargılara bağımlı kılınması ya da baskı altına alınması, doğrudan doğruya kamunun hürriyetine aykırı düşer. Din kisvesi altında kışkırtılan ayaklanmalara gelince, bunlar sadece ve sadece, yasaların bir takım kimselerin çıkarları göz önüne alınarak yapılmasından ve düşüncelerin birer suçmuş gibi yargılanıp mahkum edilmesinden doğmaktadır. Yani burada, belirli bazı düşünceleri benimseyip savunanlar, Devletin selameti için değil, hasımlarının kin ve gaddarlığının kurbanı olarak kahredilmektedirler. Ama eğer genel hukuk kuralları, sadece edimlerin koğuşturulup fikirlerin asla cezalandırılmayacağını öngörmüş olsaydı, bu tür ayaklanmalar hak ve hukuk dayanaklarını o saat yitirir ve tartışmalar da hiç bir zaman ayaklanmaya dönüşmezdi.
Devletin ereği
...Devletin temelleri konusunda yukarıda yaptığımız açıklamalardan kesinlikle çıkan sonuç, Devletin en yüce ereğinin hiç bir şekilde yurttaşlar üzerinde egemenlik olmadığıdır. İnsanı korku içinde tutmak ve bir başkasına kul köle etmek amacıyla kurulmamıştır Devlet;tam tersine bireyi-elinden geldiğince güvenlik duyarak yaşayabilmesi, yani mümkün olduğunca başkasına zararı dokunmaksızın kendi doğal yaşama ve eyleme hakkını koruyup sürdürebilmesi için-kurtarmak amacıyla kurulmuştur. Yeniden söylüyorum: Devletin ereği, insanları akıllı varlıklar durumundan koparıp alarak birer vahşi hayvan ya da birer otomat durumuna getirmek değildir, hayır. Tam tersine Devlet, insanlar ruhları ve bedenleriyle kendilerine düşen tüm görevleri eksiksiz yerine getirebilsinler, hür bir Akıl’dan kendiliklerinden yararlanabilsinler ki, öfke ve kurnazlığa düşüp birbirleriyle mücadele etmek yerine karşılıklı iyiniyet ve barış içinde yaşasınlar diye vardır. Demek ki işin aslında Devletin ereği, hürriyettir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.