- 485 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Hiroşima
’’Aman tanrım biz ne yaptık’’
Bir insan düşünün, adı Robert Lewis koskoca bir şehre, masum insanların güne yeni uyandıkları saatte, normal yaşamlarına başladıkları anda gökyüzünden felaket indiriyor. Ve bulunduğu uçaktan attığı bomba sonrasında, gördüğü inanılmaz manzaradan sonra ilk tepki olarak bunları söylüyor.
Ve bu felaket bombanın üretimi için Amerika başkanına mektup yazan Albert Einstein, Hiroşima küle döndükten sonra şu cümleyi kurmuştur: “Bilseydim, bilim adamı değil çilingir ya da ayakkabı tamircisi olurdum!”
8 Ağustos 1945’te güne uyanan Hiroşima insanları İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuzluklarından uzakta gündelik yaşamlarına başladıkları sabah saatinde başlarına büyük bir felaketin ineceğinden habersizdi.
Sabah saat sekiz civarında Hiroşima radyosu şehre doğru gelen bir bombardıman uçağının duyurusunu yapıyordu. Hiroşima kenti savaş döneminde hava saldırısına uğramamış olduğundan önemsenmemişti. Hiroşima sakinleri savaştan uzak yaşamaktaydı. Belki de bu nedenle hedef olarak seçilmişti.
Sabah saatler 8.15’i gösterdiğinde önce gözleri kamaştıran çok parlak bir ışık oluştu. Ardından çok yüksek ısı ve basınç hızla yayılmaya başladı. Saniyeler içerisinde patladığı şehir merkezinden şehrin ücra noktalarına kadar ulaştı.
Hiroşima’daki evlerin çoğu ahşap ve kartondan yapıldığı için birkaç saniye içerisinde yok oldular. Bombanın merkezindeki insanlardan geriye kül bile kalmamıştı.
Üç metre boyundaki “Little Boy” lakaplı atom bombasının yıkımı düşünülenden büyük olmuştu. Yaklaşık 100 bin insan ve binlerce yaralı-sakat insan, ve çevre felaketi oluşmuştu.
Radyoaktif kirliliğin ve insana verdiği zararlarının yıllarca sürdüğünü de düşündüğümüzde atom bombasının verdiği zararın sadece patlama anında ölenlerden oluşmadığını, uzun yıllar boyunca çevreye, insanlara ve tüm canlılara zarar verdiğini ve yaşamı her şekilde yok ettiğini anlayabiliyoruz.
Ve atomun anlamı da ne gariptir ki, evrendeki fiziksel ve kimyasal özelliklerini bulunduran en küçük yapı taşı olarak bilinir. Atom, bölünemez, parçalanamaz anlamlarına gelmektedir.Oysa o küçücük yapı taşı dünyanın başına gelen en büyük bela oldu maalesef.
İnsan eliyle icat edilen, bilime, yaşamın devamlılığına katkı sunması beklenen ve gereken küçücük bir maddenin yüzyıllar boyu olumsuz etkilerinin silinmeyeceği de acı bir gerçektir.
2020 yılının başından bu yana yaşlı dünyamızı felakete sürükleyen yine insan icadı bir küçücük virüsün etkileri, zararları devam ederken yetmedi Beyrutta yaşanan felaketten sonra ’’pes, yeter artık ’’ demekten başka birşey gelmiyor aklıma.
Yaşamak hiç bu kadar zor olmamıştır insanlık için. Doğal felaketler, iklimsel olumsuzluklar olur da bir şekilde yaşama çıkış yolu bulabilir insanoğlu da; insan eliyle bilerek, isteyerek ve kasıtla yapılan sonu felakete giden eylemlerin sonu gelmeyecek sanırım.
Umut bu ya, bazen diyorum ki, atom bombasından etkilenerek kanser olan Japonya’nın sembol ismi Sadako Sasaki gibi yaşamın, insanlığın varlığına yürekten inanan insanlar bir araya gelse de turna kuşu mu yapıp uçursak gökyüzüne ? Hem de hiç bıkmadan her gün yapabidiğimiz kadar, binlerce rengarenk kağıttan kuşlar uçursak gökyüzüne bambaşka bilince uyanırmıyız ki acaba?
Ya da birileri yaşattığı tüm olumsuzlukları farkedip yaşam sevinçlerinden ve umutlarımızdan utanır mı acaba, utanır mı sizce?
Gülsen Dede- Ağustos 2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.