Biz Ve Çocuklarımız Nereye Koşuyoruz
Bu millet asla imanından vaz geçmemiştir, vaz geçmeyecek de…Her gaflet uykusuna yattığımızda Rabbimin verdiği Rahmetin sonucu acılarla seherinde uyanıyoruz. Hemen tövbe ediyoruz ve dosdoğru yola yeniden sapıyoruz…
.../
Yeni nesil geçmişte Bir Müslümanın geçmişte yaşadıklarına inanmıyor… Dinine tutkulu değil. Biz bu günleri görmek için mi yaşadık, acı çektik ki… Nerede hata yaptık?
Türkiye her alanda başarılı olmuş ne anlamı var ki eğer İslamı yaşamayan bir nesil baskın oluyorsa… Allah’ı seven, peygamberine aşık evlatlarımız neredeler? Hep başarıdan, çok kazançlı işinden bahsediyoruz… Söyleyin Ya Hu samimi olarak, çocuğunuz namaz kılıyor mu? oruç tutuyor mu? Hak peşinde ve etrafına adaleti sunuyor mu, yoksa hep bana mı diyor ve zalimlik peşinde mi? Size saygı duyuyor mu? annemi babamı üzmeyeyim diyor mu? Büyüklerini sayıyor küçüklerini seviyor mu?
Süper bir ülke olmuşuz ama dinimizi kaybetmişsek… Bu görüntü içinde hangi şehite, hangi atamıza hesap vereceğiz ki? Ayasofya açılmış, ya içinde namaz kılanda halis bir iman var mı? Ayasofya’nın ruhunu yaşayan biz büyükler miyiz yalnızca?
Bir araya geliyoruz, falanca makam, falanca ihale, falanca villa, falanca yatları konuşuyoruz… Bizimse oğul, yeğen, dayı, emmi ve üstelik zalimse o zalim olamaz diyoruz. Zalimliğine devam etmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Bir ağlasa, geçinemiyorum dese, ne isterse kendimiz için yapmadığımızı onun için yapıyoruz. Oysa tüm yaşadıkları Allah’a olan isyanından, yanlış yollara gidişinden kaynaklanıyor. Öğüt vermek yerine, istediğini veriyoruz. Sonra yeni nesi bozuldu, din iman yok diyoruz. Bunu demeye hakkımız var mı?
Eğer bir millet dinini, kültürünü, ananesini, dilini yaşatmıyorsa ruhunu kaybetmiş demektir. Biz kendi paramız ile düşmanımızın yapamadığı sapmışlığı yeni nesllerde başarıyoruz. Rahmetli Mehmet Akif’e gelmişler, falanca zeki öğrenciyi desteklersek ve yurt dışında okutursak büyük adam olacak, yardım eder misin demişler. O da, ben kendi paramla zındık mı yetiştireceğim demiş ve bu teklifi geri çevirmiş.
Çocuğumuz, yurt dışında çalışıyor ve çok para kazanıyor diye sevinirken, çocuğumuz sayesinde o devletler güçleniyor ve çocuğumuz o ülkenin renkli yaşamı içinde yabancı toplumun bir parçası oluyor, hani ülkemize dönse yine o devletler için çalışmaya, onları yüceltmeye devam ediyor. Ülkemde yabancı dille okuyan üniversiteler elle tutuluyor, kendi dilimizle okumak maalesef seçilmiyor. Bugün böyle bir üniversite de okuyan çocukla sohbet ederken, bazı Türkçe kelimeleri söyleyemediğini gördüm. Üzüldüm.
Çocuklar bilmiyor hangi mesleği seçeceğini ve nasıl bir geleceği düşleyeceklerini… Kolay iş bulmak başarının anahtarı olduğu için toplumsal tercih ve bölümlerde buna göre seçiliyor. Hani ölüm genci yaşlıyı mı seçiyor. Nihayet ölüm var, öldükten sonra da sorgu. Kendi yetiştirdiklerimizden de sorgulanacağız. Bu nihayet ve bu bildik gerçekten sonra hangi dünya hayatının peşine düşüyoruz ey Müslüman…
Elbette yaşamın tercihleri kulun kendisini bağlıyor. Ancak aynı ırmakta akıyoruz. Siz bunu seçtiğiniz de bizde bundan etkileniyoruz. Hani seçiminizden bana ne demek mümkün değil. Eğer o ırmak akacaksa tertemiz akmalı, kardeşlik içinde akmalı, dosdoğrular için ortak kararlar alınmalı ve soğuk akışının duşuyla gafletten de bir an önce uyanmalı… Nesiller de ve onların büyükleri de acilen uyanmalı. Bizi sevecekse yalnız Rabbim sevmeli ve onun yolunu inşa etme aşkı içinde yanmalıyız.
Başarı ve yücelik yalnızca Allah’a iman yolundadır… İmanımızı bir an önce kurtarmalıyız… Çocuklarımızın da!
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Hayırlı Sabahlar Hocam,
Hakikatli yazınızı kutlarım. Çok acı gerçek!
Nerden başlicamı tam olarak bilmiyorum ama buna dair bir anımı yazmak istedim.
Çocukluğumdan kalan bir esinti;
O zamanlar Türkiye’ye izinden izine gelen Elis ( yani 10, 11 yaşındaki ben ) hafta sonları camiye gidiyor.
Emmoğlum da benimle yaşıt. Dam üstünde sohbet başlar. Yemekten sonra sofra duası ettikten sonra kuzen sorar; “bunları nerde öğrendin?” “Camiye gidiyorum ben. Orada öğrendim!” derim.
Teyzem amcama bakarak;
“Gördün mü bak, cavırın memleketinde dua öğrenmiş bizim gız!” “Bizde yollayalım oğlanı” der.
Amcam ise soğuk bir surat ifadesiyle;
“Önce para kazansın, işini kursun, sonra öğrenir. Kuran lazım değil ona şimdi!” der.
Çok kızmıştım amcama, çok! O na acaba öldükten sonra kuzenimin duası mı önemli, yoksa parası mı diye sorduğumda büyük fırtına kopmuştu...
Uzun lafın kısası,
Kuzenim genç yaşta vefat etti,
Amcam da arkasından okuyor şimdi.
Çocuklarımıza sahip çıkalım,
Zaman kötü! Bizler de amelimizi kurtarmaya bakalım...
Saygı ile hocam!