- 474 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
PROGRAM TASARIMI
PROGRAM TASARIMI
Üretim denilince, aklımızdan birbirinden farklı binlerce ürün geçer. Bu ürünler somut, elle tutulur olabileceği gibi, soyut, düşünsel ürünler de olabilir. Bu bağlamda düşüncenin öncelikle her türlü üretimin ilk kaynağı olduğunu söylemek olasıdır. Ancak buradan madde mi düşünceden, düşünce mi maddeden doğar gibi bir soruyu yanıtlamaktan ziyade, pratik olarak bizi hızla yükseltecek önermelerden hareketle doğrudan hedefe giden en kısa yolu ve bu yoldaki gösterilmesi gereken çabaları irdelemekte yarar var.
Somut ürünleri birincisi, doğadan doğrudan, ikincisi de doğadan aldıklarımızı işleyerek elde edebiliriz. Alet kavramı insanın üretim çabasından ortaya çıkmıştır, alet kullanma becerisi olmayan canlıya insan demek bile olanaksızdır.
"Alet işler, el övünür." atasözünü de anımsamış olalım. Alet yapımı giderek sanayi toplumunu ve makinalaşmayı beraberinde getirmiştir.
İnsanlığin gelişimini ilk evrelerden beri incelersek, toplayıcılık ve avcılık dönemi sonrasında toprağa dayalı üretim biçimini yani tarımsal faaliyetler içine girip, bitkisel üretimi geliştirdiğini görmekteyiz.
Etinden, sütünden, marifet ve becerilerinden yararlandığımız hayvanların evcilleştirilmesi de üretim faaliyetlerinin bir bölümünü kapsamaktadır.
İnsanlığın üretim faaliyetleri içerisinde öyle buluşlar vardır ki tüm bunlar düşünen beynin bedensel eylemi ile bütünleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında aklıma ilk geliveren ve tarihin akışında önemli kilometre taşı sayılan buluş ve keşifler, ateşin keşfi, tekerleğin icadı, yazının keşfi, suyun kaldırma kuvveti, gemi yapımı, yerçekimi kanunu, matbaanın icadı, buharlı lokomotiflerin icadı, telgraf, telefon , Mors Alfabesi, şifre aygıtları, barutun icadı, ateşli silahlar, mikroskop, teleskop gibi aletler, tren ve otomobillerin ulaşımda kullanılması, atomun parçalanması ve nükleer enerji gücünün keşfi ve nihai olarak da son Yüz yıl içinde başdönürücü biçimde Fizik, Kimya Tıp, Astronomi ve Genetik alanında ulaşılan ve her gün dev adımlar ile aşılarak katedilen merhalelerdir.
Her canlının hayatta kalabilmesi ve varlığını nesliyle sürdürebilmesi için yeme içme ve barınma gibi üç temel gereksinimini karşılayabilecek etkinliklerinin yanısıra, üreme işlevini gerçekleştirmesi şarttır. Kafeste yaşayan bir kuş sahibi tarafından bakılmak kaydıyla ancak bir ömür yaşar, fakat dişi ise erkeği, erkek ise dişisi yanında yok ise yaşadığı ömür ile hayatı biter. Bu noktada üretim bir anlamda doğurganlık ile benzer durum arzeder. Kendini üretmek becerisi de hem zihinsel hem de bedenen yavrulamak anlamında ele alınmalıdır.
Üretimin çeşitlenmesi ile birlikte işbölümü kavramı ve işçi, köylü, bürokrat memur, asker, gibi sınıfsal kavramlar da ortaya çıkmıştır. Yönetim erki olarak da devlet mekanizmasının geçirdiği aşamalar ayrı bir başlık altında irdelenmek durumundadır.
Tüm bu üretim faaliyetleri içerisinde hiçbir biçimde üretim ile ilgisi olmayan tek sınıf var ise o da ruhban sınıfı ve temsilcileridir.
Sürekli değişim ve dönüşüm içindeki bir sosyal çevre ve doğal çevre( kainat) içinde insanın değişmeden kalması olanaksız olduğu gibi değişime kayıtsız kalması da yokoluşa kapı aralamak olur. Bu nedenle çağdaş uygarlık, erişilmesi ve aşılması gereken bir hedeftir, düşünen insan, toplum , ulus ve tüm dünyalılar için..
Gel görki ülkemizde Sekseniki Milyon gibi azımsanmayacak bir nüfusun çoğu genç nüfus ve üniversite mezunu olmasına rağmen işsiz sayısı hayli yüksek, yurt dışında çalışıp iş bulmak için gidenlerin de sayısı hayli yüksektir. Kendi insan kaynaklarımızı da kendi doğal kaynaklarımızı da hiç de yeterince değerlendiremediğimiz açıktır.
Eğitim kalitesi son 20 yıl içerisinde giderek en alt düzeylere inmiş, üniversite özerkliği kavramı da ortadan kaldırılmış durumdadır. Soruları çalarak sınav kazanmış, sahte diplomalı mezunlar, yaşından, boyundan uzun sakal salarak, cübbe, fes giyerek sokaklarda nutuk atmanın, şeriattan sözetmenin islamiyeti yüceltmek olduğunu söyleyecek kadar şarlatan bir hale sokulmuşlardır. Ellerini kollarını sallaya sallaya şehirlerin en merkrzibyerlerinde dolaşmayı marifet addetmektelerdir, çünkü sorgu sual yoktur, kılık kiyafet devrimi diye bir kavram yetkili makamların umrunda değil artık..
Onların elbette tarihin her döneminde olduğu gibi sırtını sıvazlayan dış emperyalist mihrakların kuklası olduğu, satılmış aymaz hainler olduğu lâik Atatürkçü kesimin, gerçek aydınların gözünden asla kaçmamaktadır.
Ülkemizin ve ulusumuzun başına karadul gibi musallat olan bu dış sömürgen emperyalist devletlerin maşası olan mihraklarca ulusumuz uygarlık ve çağdaşlaşma yolunda hız ve zaman kaybettiği gibi, bu sebeple ortaya çıkan terör olayları ve bölücü çatışmalar bize kan kaybettirmekte ve oldukça ağır ekonomik bedeller, angarya faturalar ödememize neden olmaktadır!
Şimdi artık, uyanma, derlenip toparlanma, devletin yapısını, sosyal ve siyasal yaşantımızı, adaleti yeniden düzene sokma, elden çıkmış yıtirilmiş değerlerimizi yeniden hızla yerine koyma zamanıdır.
" Zaman geçen bir boşluk değil, yakalanıp kullanılacak bir cevherdir. Bizler zamanımızı, zamanın zerreleriyle doldurmadıkça, zamana yeniliriz!"
Bu sözleri Nizamettin SAV adlı bir aydınımız 1960 yıllarda bir dergide yazmiştı, hiç unutmadım.
Kuantum çağı dediğimiz ve zamanla insanları da klonlayıp ya da robota dönüştürerek uzayın derinliklerinde yeni uzak yıldızlara eriştirip orada yaşam arayışları tahâyyül eden modern çağdaş vizyona sahip ulusların karşısında 2020 yılında Ayasofya ile böbürlenmenin bir nevi ilkellik olduğunu kavrayabilmemiz, başkaca öğünç vesileleri yaratmamız gerekirken sayısal tarihler vererek beyinsel mastürbasyon yapmanın kendimize ne denli zararı olduğunu gerçeğin şamarını yemeden ne yazık ki idrak edemiyoruz, edemeyeceğiz(!) Oysa geçmişten, Kurtuluş Savaşı’ımizdan ve büyük önderimiz Atatürk’ün sözlerinden eylemlerinden almamız gereken çok ders vardır.
Hiç şüphesiz ki, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!’
"Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır"
Artık bu noktada yazımın başlığını niçin PROGRAM TASARIMI olarak belirlediğimi belirtmek isterim.
Albert Einstein, Nikola Tesla, gibi çağımızın dehalarının buluşları ile bir elektronik devrimi yaşadı tüm dünya. Bilginin yayılma hızı ışık hızına erişti. Evren daha geniş ölçek ve derin boyutta anlaşılır hale geldi. Yapay zeka teknolojisi iletişimde kullanılmaya başlandı. Bu aşamada yalnızca hâyâl ve ütopya üretebilen yaratıcı beyinler geleçeğimizı yönlendirecektir. Bu teknoloji ile iç içe olmayı gerektirmektedir.
Bu yolda amaçlarına ulaşanlar yalnızca pozitif bilimler sayesinde bu aşamaya gelmişler ve kendilerini zihinsel donanım ile teknolojiye entergre etmişlerdir.
Her şey bir enerji ve entegrasyon sorunu olarak açıklanıp, çözümlenecek bir aşamaya gelmiştir. Bunun için akıllı, çalışkan bireyler üretmek zorundayız. Bu öyle kutsal kitaplarda yazdığı gibi ayet ile anlaşılr, dua ile çözülür, bir sorun değil, hesaba, kitaba, bilime dayalı olarak uzayın derinliklerine yükselen bir ışık merdiveni, elektriksel, fotonsal bir zihin; düş ve düşünce akışıdır.
Işte bu noktada dünyada yeni yeni mühendislik dalları, yeni iş olanakları, yeni programlama teknikleri, ihraç ürünü olarak piyasalara sürülmekte akıl ürünü kullanıma en uygun olan yazılım programları hızla satın alınmakta, hızla daha yeni programlar ve yazılımlar üstüne AR-GE projeleri üstünde calışmalar sürmektedir..
Peki bizde neler var; din ve çocuk, istismarı, kadın cinayetleri, rüşvet yalan dolan, hırsızlık, yüksek enflasyon, hızla paranın değer kaybı, giderek iflas noktasına sürüklenen bir ekonomi batağı altında, bu hükümetin bu gidişatıyla altından kalkılamayacak bir dış borç ve faiz yükü, say Allah say.. Yerinde saymak şöyle dursun, geriye say!!!
Evet kimlerin aklını başına toplaması gerekiyorsa bir an evvel toplasın, her iş ehline verilsin, siyasi ayrımcılıktan, yandaş kollamaktan, ötekileştirmekten, mezhep ve çıkar çatışmalarından vazgeçilsin. Bilim adamlarında oluşan bir kurul kısa ve uzun vadeli kalkınma projeleri oluştursun! Bilim insanları atalete sürüklenmesin, beyin göçü durdurulsun! İşsize iş, aşsıza aş olanağı sunulsun!
Kendi aklımız kendimize, kendi toprağımız ulusumuza yeter, kendi tohumumuz bize yettiği gibi tüm dünyaya da yeter!
Birlik ve dirliğimiz ancak bilimin aydınlığıyla yola girer. Yapılan yanlışlar geri alınsın! Bizi robotlar değil, kendi ortak aklımız yönetsin!
Hak yiyenden, doğayı tahrip edenden adalet hesap sorsun! Popülist siyaset anlayışı ile bir ülke çağdaş biçimde yönetilemez! Yönetilir ise böyle olur!!!
Kaybedecek bir saniyemiz bile yoktur, uyan Türkiye, ayağa kalk!
" Sorumluyum ben çağımdan,
Düz ovamdan, dik dağımdan
Sömürgeni toprağımdan
Kovana dek yazacağım!" *
Şaban AKTAŞ
02.08.2020 - 2. 15
(*) Aşık İhsani
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.