- 477 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Okul Alışverişi!
‘Spor arabalı sırt çantası!’
Cumali, üniversiteye geri dönüyordu.
Yarın otobüse binip memleketten ayrılacaktı.
Duş sonrası aynanın karşısına geçti. Belgin kapıyı çaldı.
"Cumali! Bebeğim iyi misin?"
"İyiyim! Çıkarım birazdan."
"Çık da, alışverişe gidelim. Eksiklerini tamamlayalım tatlım!"
"Ne alışverişi ya? Şu yaşımda annemle mi çıkacağım çarşıya!"
Sessizlik oldu!
Bir omuz darbesiyle Belgin içeri daldı. "Ne dedin duyamadım?"
"Şey... Ben... Kem, küm!"
"Ha şöyle! Anayım ben ana! Sana bakmak benim görevim. Yürü, düş önüme!"
İlk durakları ’kırtasiye’ oldu.
Belgin, rafları; çocuğunu, okula yazdıran anne heyecanıyla geziyordu. Cumali ise, ’suluk’ alması için annesiyle kavga eden ufaklığı kesiyordu.
"Çizgili defter, kareli defter, kalem, kalemtıraş, silgi, kuru boya, pastel boya, cetvel takımı... Borcumuz nedir?"
Kasiyer hesabını yapıyordu. Cumali’ nin kesiştiği çocuk ise, aldıklarını ’cüzdan’ ından ödedi. Poşetlerini alıp çıktı.
Belgin, kasiyer kızın geçirdiklerini nasıl taşıyacağını düşündü. Çevresine bakındı.
"Aa! Bak burada ne varmış?"
Cumali, bunu yapacağına ihtimal vermiyordu. Ama annesi, aldıklarını tek tek ’sırt çantası’ na yerleştirdi: ‘Kırmızı spor araba’ lı sırt çantasına!
Kırtasiyeden çıktılar.
"Eveet! Bu işi de hâllettik. Şimdi doğruca pazara! Oğluma yeni ciciler alacağız!"
"Ciciler mi? Anne gitmeyelim! Kocaman adam oldum ne olur gitmeyelim!"
"Sokağın ortasında bağırtma beni! Allah’ ıma kitabıma, yere yatırır üzerinde tepinirim. Emi yavrum! Ah bebeğim, bebeğim! Yürüyün!” Belgin, Cumali’ nin elinden tuttu. Salı pazarına doğru yollandılar.
Salı Pazarı! Günlerden... Neyse!
Pazarın kuralıdır;
İlk tur, tezgâhları görmek için atılır. Dönüşte toplayarak gelinir. Bir de, yanınızda çocuk varsa asla eli bırakılmamalıdır!
Belgin:
"Bugün de amma kalabalık! Sakın elimi bırakma!"
Doncu Halil:
"Ee! Tezgâha kim bakacak?"
"Sen de kimsin be adam? Ne işin var burada?"
"Ne bileyim abla! Tezgâha sütyen diziyordum, tuttun götürdün!"
"Cumali!"
"Buradayım!"
"Neredesin sen?"
"Tişörtlere bakıyordum!"
"Sütyen lâzım mı ablacığım!"
"Yok kardeşim, kolay gelsin!"
Biraz gezindikten sonra, bir tezgâhın önünde durdular. "Ay, ne kadar güzel şeyler bunlar!" Cumali, annesinin beğendiklerine burun kıvırdı. Yan tezgâha bakarken kızlarla göz göze geldi. Bakışmalar sürdü.
"Çıkar bakayım şu şortu!"
Anasının, ani hareketiyle şortu yarıya indi. Donunun ’maviliği’ pazara ayrı bir renk katmıştı!
"Anne ya! Gitti bütün karizmam!"
"Çemkirme anneye! Allah baba taş eder! Buradayken dene işte. Eve git gel olmasın!"
Ahalinin gülüşmeleri yüzüne vuruyordu!
Annesinin verdiği şortları denedi. Diğer müşteri teyzeler etrafını sardı. "Ay oğlum, benim oğlan da senin bedende. Şunu da bir desene göreyim!" Belgin:
"Ne demek teyzesi, lafı mı olur! Dene bakayım şunu da!"
Memleketteki son günü de böyle geçmişti.
Hazırlıkları tamamdı. Cumali, üniversiteye dönmek için saatleri sayıyordu!
-SON-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.