- 1707 Okunma
- 13 Yorum
- 9 Beğeni
GÜNÜMÜZDE MÜSLÜMANLAR YANLIZ AYASOFYA’YA DEĞİL, SOFİYA’YA DA SAHİP OLMALIDIR.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Son günlerin popüler tartışma konusu Ayasofya’nın müzeden camiye çevrilerek Müslümanların ibadetine açılması oldu.
Konunun tartışma boyutuna taşınması ise siyasi otoritenin ve bürokratların açılış öncesi ve açılış esnasında yaptığı siyasi içerikli açıklamaları oldu. Birde cami açılışını şova dönüştürmeleri ve aklı başında her Müslümanın tepkisini çekecek şekilde şarlatanlık boyutuna taşımaları bardağı taşıran son damla oldu.
Özellikle de Diyanet işleri başkanının açılış günü Cuma hutbesinde Fatih Sultan Mehmet’in bedduası diye bilinen(!) ‘’ Her kim Ayasofya’yı Müslümanların ibadetine kaptır veya yeniden kiliseye dönüştürürse (amacı dışında kullanırsa) ALLAH’IN, meleklerin, peygamberlerin ve tüm Müslümanların laneti üzerine olsun’’ sözüne ita fen Ayasofya’yı bin dokuz yüz otuz beş yılında müzeye dönüştürülme talimatı veren Mustafa Kemal Atatürk’ü kast ederek bu laneti gündeme getirmiştir. Gerçi diyanet işleri başkanı bir gazeteye verdiği röportajda –Ben Atatürk’ü ve Ayasofya’yı kast etmedim tüm vakıf mallarının amacı dışında kullanılmasını kast ettim dese de tartışmaların fitilini ateşleyen bu söz gündeme bomba gibi düşmüştür.
Geçmişten günümüze bazı radikal İslami çevrelerin yıldızı Atatürk ile hiç barışmamıştır. Bunun birçok nedeni vardır. Hilafeti kaldırması, hanedan üyelerini sürgüne göndermesi payitahtın siyasi işlevini sonlandırması vs gibi siyasi uygulamalarıdır, ama bilinen en temel nedenin Atatürk’ün bazı İslam alimlerini astırması olmuştur. İdam edilen insanların haklarını savunan radikal kesimlerin iddiasına göre, asılanlar gerçek İslam alimleridir. Atatürkçü çevrelere göre ise asılan insanların tamamı sahte alim gerçekte din tüccarıdır. Karşılıklı olarak yapılan suçlamalar ve tanımlamalar İslami kesimler ile Atatürkçü çevreler arasında sür gitsin bir tartışma konusu haline gelmiştir.
Radikal İslami çevrelere göre! Atatürk, İslam ve Müslüman düşmanı bir insandır(!) Atatürk’ün monarşiyi sonlandırması hanedan mensuplarını sürgüne göndermesi ve hilafeti kaldırması radikal kesimlerin Atatürk’e olan öfkelerini siyasi bir boyuta taşımıştır. Radikal İslami kesimlere göre Atatürk, üniformasını giydiği ekmeğini yeyip, suyunu içtiği devletine ihanet etmiş işbirlikçi biridir. Hatta resmen mason localarından emir ve destek alan bir İngiliz ajanı olmakla suçlanmıştır.
Görünen o ki, Atatürkçü çevrelerle radikal İslami çevrelerin kavgası hiç bitmeyecektir. Bu kavganın bir kazananı ve galibi olacak mı? Orasını zaman gösterecek ama bilinen bir başka gerçek var ki, bu iki kesimin fiilen çatışmasını isteyen bunun için siyasi ortamı kızıştıran muhafazakar kesimlerin sinir uçlarına dokunacak marjinal açıklamalar yapan ve sonrada dönüp gerçek Atatürkçüleri öfkelendirecek kışkırtıcı açıklamalar yapan olası çatışma için avucunu ovuşturan çok tehlikeli gizli ve gizemli bir kesim de vardır. Bu kesimler Türk tarihi boyunca hep olmuştur.
Radikal İslami kesimler şunu çok iyi bilmelidir ki, eğer bu gün Ayasofya cami olmuş ve Müslümanların ibadetine açılmışsa bu Atatürk’ün bin dokuz yüz otuz beş yılında Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi için verdiği talimat sayesinde olmuştur.
Çünkü Yunanlılar işkal altında olan İstanbul’daki Ayasofya’yı işkal süresince ve sonrasındaki süreçte de yani genç Cumhuriyet döneminde de süren siyasi bir baskıyla Vatikan gibi Ortodoks Hristiyanların siyasi bir merkezi haline getirme niyeti ve çabası içerisindeydiler.Üstelik bu konudaki ısrarlı tavırlarını kararlılıkla sürdürüyorlardı. Dünyada ki diğer Ortodoks Hristiyanları Türkiye’ye baskı yapması için açıkça örgütlemeye çalışıyorlardı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da keskin zekasını ve uzak görüşlülüğünü kullanan Mustafa Kemal Atatürk erken davranıp Ayasofya’yı müzeye çevirerek, başta Yunanlılar olmak üzere tüm Ortodoks Hristiyanları ters köşeye yatırmış ve bu sinsi uğraşlarını boşa çıkarmıştır. Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti devletini Yunanlıların Ortodoks Hristiyanların desteğini almaya çalıştığı dünya kamuoyunun siyasi baskısından kurtarmıştır. Günümüzde Ayasofya’nın cami statüsüne alınıp Müslümanların ibadetine açılmasının ve Yunanistan’ın bayraklarını yarıya indirip ulusal yas ilan etmesinin gerisinde Atatürk döneminden gelen bu hezimet yatar. Sırf bu nedenle bile tüm İslam toplumları ve Müslüman Türk milleti Atatürk’e minnet borçludur.
Eğer, Mustafa Kemal Atatürk iddia edildiği gibi İslam ve Müslüman düşmanı olsaydı. Ayasofya’nın da İtalya’daki Vatikan gibi ayrı bir statüsü olan İstanbullun sur içi bölgesini kaplayan Ortodoksların siyasi bir merkezi haline gelmesini sağlar veya en azından siyasi baskılara direnip engel olmazdı. O zaman da Atatürk’e iftira atan o zavallı radikal kesimler değil Ayasofya’da namaz kılmak yanına bile yaklaşamaz onlarca kilometre uzağında durmak zorunda kalırlardı.
Evet, Ayasofya da Müslümanların ibadet ediyor olması İslamın üstünlüğünü sembolize etmesi açısından ‘’Nicelik’’ olarak çok önemlidir. Ancak bu ne yazık ki günümüzde Müslümanların ‘’Nitelik’’ olarak da üstün olduğu anlamına gelmez.
Geçmişte okuduğum bir makalede (Türkiye hariç) diğer tüm Müslüman ülkelerin ürettiği ürün potansiyeli, sahip oldukları teknolojik altyapıları ve sanayi kalkınmışlık seviyeleri bir Almaya etmediğinden söz ediliyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devreye girinceye kadar o zaman denge biraz değişiyor. Hal böyleyken Ayasofya da gözyaşlarıyla namaz kılan insanlar, gözyaşlarını biraz da Müslümanların dünya üzerindeki zavallı haline akıt malıdırlar.
Müslümanlar geçmişte bilimde ve ilimde, matematikte fende, teorik bilimin mucidi ve fikir babası olmasına rağmen, günümüzde ilimden ve bilimden maalesef uzak kalmışlardır veya bir şekilde uzak kalmaları sağlanmıştır.
Yani başka bir ifadeyle Müslümanlar medeniyeti ve teorik bilgileri öğrettiği Hristiyanların gerisinde kalmışlardır. Doğal olarak teknolojik düzeyde de dünyanın çok gerisinden gelmekteler. İnsanı üzen bu geri kalmışlığın tek nedeni Müslümanları İslamın aydınlıkçı öğretilerinden uzaklaştıran, İslam dinini bilimden ve ilimden uzak ilkel bir şekilde yaşamalarını söyleyen bu konularda vaaz veren sahte din alimleri olmuştur.
Dolayısıyla Ayasofya’nın cami olarak kullanılması ve böylesine görkemli bir yapıya sahip olmak geçmişten günümüze
İslamın ve Müslümanların bir üstünlüğü olarak kabul edilir. Ancak çağımızda Müslümanlar için asıl üstünlük sanayi teknolojisini yönetebilmek güçlü ekonomiye sahip olup dünyanın en gelişmiş yapay zekası sayılan robot Sofiya’yı üretebilecek teknolojik alt yapıyı oluşturmaktan geçer.
Bunun içinde Ayasofya camine sahip olmak kadar günümüz itibariyle bilişim teknolojisinin geldiği son nokta sayılan robot sofiya’yı üretecek teknolojik güce ve bu gücü yönetecek akıllı Müslümanlara sahip olmak gerekir.
Serhat BİNGÖL.31.07.2020
YORUMLAR
Yaşanan büyük polemikten dolayı içinde sözcüğünün geçtiği hiçbir paylaşıma yorum yapmadım, çünkü içeriğin 'ismiyle müsemma' olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Yazı size ait olunca uzunca bir süredir polemiklerden uzak kalmaya çalışmanız dikkatimi çektiği için okumak istedim. Yorumlardaki polemikler çok ilginç geldi.
Herkes istediğini yazar, sayfa sahibi gerek gördüğü dönüşü yapar. Çünkü yorum yapan, paylaşım yapanın 'misafiridir'... Ev sahibini aşıp misafire tepki... çok üzüldüm açıkçası.
Yazınızın konusunun özünden uzaklaşılmış. ( belki de istenen bu!..)
Ben Sofia'nin gelişmişliğiyle insanoğlunun doğmatiklerden medet ummak gibi yüzyıllar önceki çaresizliğin 'tezahüründen' uzaklaşarak beyinlerini daha özgür bıraktıklarında asıl hedefe ulaşabileceklerini düşünüyorum.
Gecikmeyle de olsa, güne gelen yazınızı kutlarım.
Saygılarımla...
Serhat BİNGÖL
Serap hocam. Ayasofya ile ilgili konular da polemikten uzak kalmam önemli ölçüde yoğun çalışma saatlerimin sıklığı ve bundan dolayı da deftere aralıklarla girmek durumunda olmamdan kaynaklandı.
Bu yazıyı kaleme almama neden olan da ‘’Ayasofya özelinde’’ ülkücü siyasetten gelen ve sizinde meslektaşınız olan mevcut iktidarın neredeyse hemen her icraatını destekleyen oldukça dindar yakın bir akrabamla evimin balkonun da yaptığımız bir konuşma ya da başka bir ifadeyle yaptığımız bir tartışma neden oldu. Akrabamın iddiasına göre! Milliyetçi Müslüman kesimlerin mücadelesi sayesinde yakın bir gelecekte dünyada İslam birliğinin oluşacağı iddiası idi. Bende kendisine söylediklerinin kulağa hoş geldiğini ancak gerçeklerin hiçte öyle olmadığı anlatmaya çalıştığım bir konuşma ortamı oldu.
Yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi İslam toplumlarının dünya medeniyeti ve siyasetinde öne çıkmasının en önemli ölçüsü Müslümanların İslamın aydınlıkçı öğretilerine sahip olup, bilimle ilimle ilgili olarak teknolojiye sahip çıkmasıyla mümkün olacağıdır. Geçmişte kişisel gelişim üzerine kaleme alınmış bir kitapta okumuştum. ‘’İnanç sistemi’’ insanların ‘’düşünce sistemini’’ geliştirebilmeleri noktasında kozmosa olan merakını tetikleyip bilime konsantrasyonunu artırmasında etkili olduğundan bahsediyordu. Yani özgür düşünceye evet ama özgürüm öyleyse düşünmeme gerek yok anlayışı olarak algılanmadığı sürece…..
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
vay benim canım ! ülkem dedim,
vay benim ! insanım.
o insan ki evlatlarını katletmesiyle meşhurluğuyla tarihe de geçen.
sonra ben insanım dedim,
onlar ata, ced, her ne zıkkımsa oğlumun yanağına sıcak bir buse kondurup,
saçının her teline kurban olurum deyip bağrıma sardım.
dua ve beddua ha ! amannnn...
güneş olup mazlum, fakir yanında ışığa ışık katanı düşündüm sonra,
cık dedim, cık, ADAM gerçekten insanmış herkese " insan " gözüyle baktığından.
eyvallah.
Serhat BİNGÖL
Saygı ve sevgilerimle
Bayan Filiz Şahin
Yazınızı derin bir teessürle okudum...
Sizin linkini attığınız Murat Bardakçı beyefendiyi iyice dinleyiniz...
Öyle taassubi düşünceleriniz var ki Siz ve Sizin gibilerle yazışmak başlı başına bir dert zaten...
Evet çok sığ görüşlüsünüz...Bu cümlemle nezaket maskesi altında terbiyesizlik ettiğimi düşünmeniz de zatı alinizin bu kelimeye mütenasip olduğunuzu teyid etmektedir...
Sığlığınızı yeniden vurguluyorum, sığsınız sığğğ...
Göndermiş olduğunuz ((( https://youtube.com/watch?v=xVWANp37CTgn ))) bu elektronik adresten Murat Bardakçı beyefendinin söylediklerini baştan sona dikkatlice bir kaç kere izleyin...
Oğlunuzun tarihçi olması beni hiç ilgilendirmiyor...
Deliller zaten belli Murat Bardakçı beyefendi açıklıyor...
Ayasofya zaten cami diyor elektronik linkin 3,36 zaman diliminde...
Konuyu fetöcüluğa kadar getirdiğinize göre siyasi görüşümü de ifade edeyim...
Lise yıllarımda ÜLKÜCÜ sempatizanı idim...Rahmetli Alparslan Türkeş'in dokuz ışık kitabı hala durur evimde hem de aldığım gün ismimi ve imzamı attığım haliyle...Daha sonraları İslami bilgimi artırınca Üniversite yıllarında Milli Görüş çizgisine geçtim...Kocaeli İlinde Refah Partisinde görev aldım...Siyasi görüşleri ne olursa olsun karakterli insanlarla dostluğum her zaman üst seviyede oldu...Ne acıdır ki solcu arkadaşlar da, sağcı arkadaşlar da aynı Sizin gibi hep huninin dar kısmından bakıp konulara yüzeysel baktılar...
Şu yazınız :(((
Ayasofyadan önce sofiya'ya (bilgi) sahip olurlarsa ve bunu önemserlerse sabah yatağından her erken kalkan hadis uyduramaz vakfiye uyduramaz uydursa da aklı başında bilgi sahibi hiç kimseyi kandıramaz.
Bu yazınızla kimi kast ettiğinizi de açıklar mısınız...
Ben yazayım...
Bu hitabınızla Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş beyefendiyi aşağılama gayretkeşleğiniz ne edeple ne de adapla bağdaşmamaktadır...
Size cevap yazmam bile aslında züldür ya kendime...
Bulaştık bir kere...
Yazdığınız tüm çirkin ifadeleri misliyle Size iade ediyorum...
Benim tüm bilgilerim ''hakkında'' kısmında mevcut...
İsim ve soy ismimden tutun da telefon numarama kadar...
Sizler gibi saklı maklı değilim...
Sözümü de edep ve adap çerçevesinde değil Siz, feriştahı da olsa esirgemem...
Ayasofya, müzeden camiye çevrildi...
Hayırlı uğurlu olsun...
Sizin gibi düşünenler de ''çatlasın, patlasın''
Noktaaaaa...
Filiz Şahin.
Mehmet İmran Sevinç
Bir ''noktaaaaa...'' yetmemiş...
Noktaaaaa...
Noktaaaaa...
Noktaaaaa...
Öncelikle tebrik ederim sayın Bingöl
sadece bir detayı eklemek için geldin
"Fatih Sultan Mehmet'in vakfiyesinde Ali Erbaş'ın bahsettiği bir beddua yoktur. Tarihçiler de bunun uydurma olduğunu söylüyor."
şuraya da Murat Bardakçı yönetimindeki Tarihin Arka Odası programının elektronik adresini yapıştırayım
https://youtube.com/watch?v=xVWANp37CTg
çok haklısınız
Müslümanlar
Ayasofyadan önce sofiya'ya (bilgi) sahip olurlarsa ve bunu önemserlerse sabah yatağından her erken kalkan hadis uyduramaz vakfiye uyduramaz uydursa da aklı başında bilgi sahibi hiç kimseyi kandıramaz.
Vakfiye sergileniyor zahmete erinmeyen buyursun okusun.
Esen Kalın
Filiz Şahin. tarafından 8/3/2020 5:01:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehmet İmran Sevinç
Bir Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri ki...Vakfettiği yerlerin çalışanlarından ve tüm masraflarından bahsedecek ve de bunlarla ilgili konular için ''o bedduayı'' yazacak ama bu vakıf binasının hele de ''Ayasofya camisinin'' cami dışında başka gayelerle kullanılmasına hiç kelam etmeyecekti öyle mi sanıyorsunuz acaba...O kadar sığ görüşlüsünüz ki :((((( bu konuda ellerinize su dökmek bile mümkün değil...
Murat Bardakçı beyefendi öyle bir beddua yok demiyor...Ama kıvırtıyor...O bedduanın caminin müzeye çevrilmesi ile ilgili olmadığını, çalışanları ve tamir masraflarını ifade ettiğini söylüyor...
Ama arada şu cümleyi de farkında olmadan söylüyor ya da ağzından kaçırıyor..
Ayasofya'nın cami dışında bir amaçla kullanılabileceğini tahmin etmiyor diyor Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri...
İsteyen istediği gibi, işine geldiği gibi algılayabilir, istediği kısmını alabilir...
Gelelim sophia konusuna...Sophia konusunu siz ve sizin gibi düşünenler önemsesinler Ayasofya camisi konusundan önce...
''sabah erkenden kalkan'' hitabınızla da yazdıklarınızı teessürle okuduğumu ve de teessüf ettiğimi ifade etmek zorundayım...Bu hitabınızla Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş beyefendiyi aşağılama gayretkeşleğiniz ne edeple ne de adapla bağdaşmamaktadır...
Misli ile zatı alinize iade ediyorum...
Gelelim Murat Bardakçı beyefendinin kitaplarına...Hele de ''Şah Baba'' kitabını okumadıysanız hiç değilse giriş kısmını okuyunuz...
Kendiniz düşünenleri ''çok akıllı'', kendiniz gibi düşünmeyenleri de ''çok aptal'' zannetmeyiniz...
Hiç değilse ''hakkında'' kısmınız bu kadar gizemli olmasaydı...
Yine de hayatı gönlünüzce okuyunuz, gönlünüzce görünüz...Yoksa ölürsünüz ölürsünüz...
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ilginize teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Filiz Şahin.
Filiz Şahin.
BENİM OĞLUM TARİHÇİ kendinize gelin haddi aşacaksanız sükut etmenizde fayda görüyorum ya da siz devam edin sizin ayağınızı taştan esirgeyecek değiim.meydan sizin buyurun. Ben kimseyi aşağılamam aşağışık olan zaten kendini ifşa eder. Bir fetöcü için ise parmağımı kıpırdatmam.Delil sunamayanın varlığı da şaibelidir.(NOKTA)
Filiz Şahin.
Serhat BİNGÖL beyefendi...
Öncelikle selamlarımı sunarak sıhhat ve afiyetler dilerim...
Yazımı silebilir, beni engelleyebilirsiniz de...
Tabii ki tasarruf hakkı zatı alinizin...
Saygı da duyarım tüm tercihlerinize...
Başlık yazınızdan başlayalım...
Sophia...Hong Kong merkezli Hanson Robotics tarafından geliştirilen insanımsı robotun müslümanların sahip olması gerektiğini neden ''Ayasofya'' ile ilintiliyorsunuz ki...Ayasofya'yı müzeden camiye çeviren müslümanlar ''Sophia'ya'' sahip olsalar her şey düzelecek mi ki ''Ayasofya'' ile birlikte dillendiriyorsunuz...
Aslında pek önemli de değil ya...
Özellikle de Diyanet işleri başkanının açılış günü Cuma hutbesinde Fatih Sultan Mehmet’in bedduası diye bilinen(!)
Fatih Sultan Mehmet’in bedduası diye bilinen(!)
Fatih Sultan Mehmet’in bedduası diye bilinen(!)
Fatih Sultan Mehmet’in bedduası diye bilinen(!)
Vurgu yapmak için alt alta aynı cümleyi yazdım...
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin vasiyetinin (Siz bedddddd-dua diye addedin) sonuna neden (!) işareti koydunuz ki...
Çok mu üzüldünüz...
Çok mu acı çektiniz...
Çok mu hayret ettiniz..
Çok mu nefret ettiniz...
Kiiiii (!) ünlem işaretini koydunuz...
Kim olursa olsun bu vasiyete aykırı hareket edenin bu ''BEDDUA'' dan muaf tutulması söz konusu değildir, olamaz da...
Diğer yazdıklarınızla ilgili bir şey de yazmayacağım...
İsterdim ki ''hakkınızda'' kısmında biraz açıklayıcı bilgileriniz olsaydı..
Huninin DAR kısmından baktığınızı söyleyebilirim...
Edebiyatınızın da yetersiz olduğunu yazabilirim...Her ne kadar yazınız anlam olarak iyi görünse de...
Her halükârda gönül dünyanıza mütenasip bir ömür diliyorum...
Filiz Şahin.
Mehmet İmran Sevinç
''Şaka olmalısınız'' yazınız vesilesiyle...
Evet şakayımdır şaka...
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri gibi şakayım şaka...
İstanbul'un fethi gibi...
Ayasofya camisi gibi...
Ve de sizin gibi...
Şakayım şaka...
Sekiz köşeli ayna gibi, sırrını hiç kimsenin göremeyip manasını herkesin bildiği gibi... Şakayım şaka...
Esen kalmanız dileklerimle..
Mehmet İmran Sevinç
''Şaka olmalısınız'' yazınız vesilesiyle...
Evet şakayımdır şaka...
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri gibi şakayım şaka...
İstanbul'un fethi gibi...
Ayasofya camisi gibi...
Ve de sizin gibi...
Şakayım şaka...
Sekiz köşeli ayna gibi, sırrını hiç kimsenin göremeyip manasını herkesin bildiği gibi... Şakayım şaka...
Esen kalmanız dileklerimle..
Serhat BİNGÖL
-Orijinal adıyla Sophia, Türkçe ses vurgusuna göre! Sofiaya, içinde olduğumuz zaman dilimi içerisinde, insanlığın bilişim teknolojisinde ulaştığı seviyeyi gösteren en gelişmiş robot olduğu için, o örneği verdim. Ayasofya ve sofiya isimlerinin ses vurgusunun ve kelime benzerliğinin ima yollu hoş bir benzetme olduğunu düşündüğüm için tercih ettim. sizde çok güzel belirtmişsiniz zaten.''Sophia...Hong Kong merkezli Hanson Robotics tarafından geliştirilen insanımsı robot'' diye cümleyi kurarken bir Müslüman ülkenin adını kullanamamış ya da Müslüman bir bilim adamının ismini verememiş olmanız da benim anlatmak istediğime güzel bir örnek teşkil etmiş.....
Bilginiz üzre, ünlem işareti; sevinme, kızma, korku, mutluluk, şaşkınlık gibi aşırı heyecan bildiren ifadelerin sonuna konur. Ayrıca; çağrı, emir, hitap ve ''belirsizlik'' bildiren cümlelerde de ünlem işareti kullanılır. Bu arada ünlem işareti parantez içerisine alınmışsa o cümlede geçen öznenin belirsizliğini ifade eder.
Bu kısa dil bilgisi kuralını hatırlattıktan sonra asıl sorunuzun cevabına geçelim.
Çok mu üzüldünüz...
Çok mu acı çektiniz...
Çok mu hayret ettiniz..
Çok mu nefret ettiniz... şeklinde test sorusu gibi sıraladığınız sorularınızın cevabı! Hiç birisidir.
Bildiğim kadarıyla Fatih Sultan Mehmet hanın böyle bir beddua sının olduğuna dair yazılı bir kaynak yoktur. Eğer varsa beni bilgilendirirseniz memnun olurum.
Değerli Dostum. Büyük Selçuklu Türk devletinin kurucusu Tuğrul beyden Anadoluyu Türklere açan Alpaslan'a Osmanlı Türk devletini kuran Osman Gaziden İstanbullu alan Fatih Sultan Mehmet'e ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e kadar ismini saydığım sayamadığım bu toprakları yurt edinmemiz için canını ortaya koymuş, gelmiş geçmiş ne kadar devlet adamımız varsa hepsi mübarektir ve hepside sevgiyi ve saygıyı koşulsuz hak ederler.
Edebiyatımın iyi olduğunu iddia etmem gibi bir durum hiçbir zaman söz konusu olmadı.
huninin dar kısmından bakma alışkanlığım yoktur. Ama yinede sizce öyle bakıyorsam şu kadarını söyleyebilirim ki, huniyi kafasına geçirmiş Türkün Atalarını bir biriyle yarıştıran insanlardan olmaktansa huninin dar kısmından bakmayı tercih ederim.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder Bayramınızı gönülden kutlarım.
saygı ve sevgilerimle
Mehmet İmran Sevinç
Nazikliliğiniz yanında zarifliliğinizle, naifliliğinizle dönüşünüze ve de yorumumu silmeme lutfunuza canı gönülden teşekkür ederim...
Öncelikle sophia ya da sofiya ya takılıp yazmadım sitemimi...
Açık ve net olarak yazayım...
Sofiya teknolojisini Ayasofya'nın camiye çevrilmesini isteyenlerden, istemenizi takdir ederken ben de istiyorum aynı kişilerden aynı toplumdan bu teknolojiyi...
İyi de bu sofiya teknolojosini neden Ayasofya'nın camiye dönüşmesini istemeyen, müze olarak kalmasını isteyenlerden İSTEMİYORSUNUZ ki, İSTEMEDİNİZ ki..
Bana göre işin can alıcı noktası burası işte...
Diğer yazdıklarınızla hiç ilgilenmiyorum bile...
Aslında yan yana olabilsek sohbet babında konuşabileceğimiz çok konu var da burada yazıyla oldukça güç ve zor...
Gelelim o bedduaya...
Filiz Şahin Hanımefendinin yaptığı yoruma verdiğim cevapta yazmıştım..
Yine de Filiz Şahin Hanımefendinin verdiği Murat Bardakçı beyefendinin de https://youtube.com/watch?v=xVWANp37CTg elektronik adreste anlattığı TV programından dinleyebilirsiniz...
Şunu da bilmenizi isterim....Ben Sizin gibi Atatürkçü değilim...Sizin tarif ettiğiniz bazıları gibi koyu Atatürk düşmanı da değilim...Türk milletine mensup Laz kökenli müslüman birisiyim...Ecdadımın İslam dini için, milleti için,vatanı için, bayrağı için verdikleri mücadelelerden dolayı onur ve gurur duyarım...Hayat düsturum da aynı yol üzeredir...Ama müslümanlığım her daim en öndedir...
Şu tarihi ne zaman tarafsız yazarsak o zaman hepimiz rahat edeceğiz düşüncesindeyim...Solcusu kendi düşüncesine göre, sağcısı kendi düşüncesine göre yazarsa içinden çıkılmaz bir hal alır bu tarih...
Mesela şimdi desem ki...
Çoğu insanın hele de yazar çizer kesimin ''vatan haini ilan ettikleri son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin'' için Osmanlı Paşası Mustafa Kemal Paşa ''tanıdığım en dürüst insandı'' dediğini yazsam....
Ne dersiniz acaba...
Tarih böyle tezatlarla dolu...
Ben atalarımı yarıştırma seviyesizliğini yapacak kadar seviyesiz birisi hiç değilim...
Ama bazı konulara, mümkünse her konuya huninin dar kısmından bakmayıp enlemsel ve boylamsal olarak çok değişik ve çok geniş noktalardan ve perspektiflerden bakmak gerektiği düşüncesindeyim...
Ben de kurban bayramınızı candan kutlar, sıhhat ve afiyetler dilerim...
Sayın Serhat bey, çok teşekkür ediyorum.
Tarafsız, akılcı, akılda kalıcı ve bir o kadar da gerçekçi yazınız ile kimsenin muhalefet edemeyeceği çok yönlü anlatımıyla harika bir yazı sunmuşsunuz.
Her şeyden önce konuyu Atamızın bakış açısıyla ele almış olmanız bir çok art niyetli kişiyi susturmuştur. Ki yorumlardan da anlaşılacağı üzere Ayasofya'nın açılış şovuna şiirleriyle eşlik edenlerden hiç yorum gelmemiş yazınıza...
Tekrar teşekkür ederim.
Saygılarımla, esenlikler ve hayırlı bayramlar dilerim...
Sağlıcakla kalın.
Serhat BİNGÖL
Naçizane ben bu konularda tarafsız değilim. Benim tarafım bellidir o da Mustafa Kemal Atatürktür. Aynı şekilde karşı olduğum tarafta bellidir biri Atatürk' düşmanı radikal kesimler ve tabi ki, diğeri de Atatürk istismarcıları dır. Daha geniş ifade etmem gerekirse Atatürk'ün kurduğu demokratik Cumhuriyet rejiminin her türlü nimetlerinden faydalanıp sonrada Atatürk'ü İslam ve Müslüman düşman bir diktatör olarak göstererek atasına saygısızlık edenler. ikincisi de içlerindeki sapık ve sapkın İslam ve Müslüman düşmanlığına, Türkün kültürel değerlerine tarihine ve tarihi şahsiyetlerine Atatürkçülük üzerinden saldıran marjinal kesimlerdir.
Atatürk'ün siyasi icraatları sonuçları itibariyle demokratik düzeyde tartışılabilir bu açıdan kişisel olarak hiç bir kompleksim yoktur. Sonuçta bu tür tartışmalardan Mustafa Kemal Atatürk'ün galip çıkacağı kesindir. Ancak konun uzmanlarınca tartışılmayan konular tabu gibi görülünce doğal olarak Atatürk karşıtlarının yalan yanlış, abuk subuk söylemleri tarihi gerçeklermiş gibi sunuluyor olması kabul etmek gerekir ki bir biçimiyle taraftar bulabiliyor. Bu konuyu hafife alamayız çünkü bu gidişatın sonu geriye dönüşü olmayan totaliter rejimlere kadar gider.
Özetle Cumhuriyet sevdalıları her açıdan çok dikkatli olmak zorundadırlar
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Serhat BİNGÖL
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Tebrik ediyorum Serhat Bey, yazınıza benzer yazılar yazmıştım. Üretmek özgürlüktür, diyorum ve Ayasofya'nın Cami olarak kalması Sofyalarla olacaktır. Kaleminize sağlık.
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Değerli kardeşim, vizyon sahibi liderlerin en başta gelen özelliği çağını ve toplumunun dinamiklerini gerçekçi olarak analiz etmeleri, sonra da buna uygun politikayı kararlılıkla uygulamalarıdır...
Türk milleti rasyonalist (akılcı) ve pragmatisttir (yararcı)...
Yani, başka bir deyişle realisttir (gerçekçi)...
Yani, Türk ekmeğine bakar; bu özelliği onu Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı cephelerinde topladı...
Yani, yurdunun işgal edilmesinin sonunun ekmeğinden olmak olacağını anlayabiliyordu...
Elbette, ekmekten kasıt sadece somun değil...'İstiklali tam' bir memlekettir; bunu da anlıyor ve bunun için koşuyordu cepheye...
İşte, değerli kardeşim, Atatürk'ün o zamanki analizinin sonucu buydu: Türk önce ekmeğine ve/veya istiklaline bakar; bunun tek yolu da 'ilim ve fen'dir...
Gelelim bugüne... Ayasofya'nın cami olması, Türk'ün bugün ekmek ve/veya istiklal mücadelesinde geldiği yerin bilincinde olması, kendisinden beklenen meşru hamleleri korkmadan yapabileceğini bir kez daha göstermesidir...
Sofiya ise, inan ki Türk'ün aklından bir an bile çıkmıyor...:))
İyi bayramlar dilerim, değerli kardeşim...
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Hocam sanırım aslı sorun ülke ve dünya Müslümanların akıllarını kullanma becerisini ve yeteneğini geri plana atması oluyor. Görünen o ki,Mustafa Kemal Atatürk'te Müslüman Türk milletinin aklını ve yeteneklerini kullanmasını isteyip, buna engel olan kişi ve yapıları da etkisiz hale getirmek istemiş yada getirmiş! iyi mi yapmış?!'' Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerin halini görünce insanın aklına merhum Alpaslan Türkeş'in şu sözü geliyor. ''Olayları bu güne göre değil o günün şartlarına göre değerlendirmek gerekir.''
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Serhat Bey bu güzel yazınız için tebrik ederim.
Bu vesileyle iyi bayramlar dilerim.
Sağlıcakla kalın.
Serhat BİNGÖL
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Teşekkür Ederim Serhat Bey
İşte benim kıymetli hocam dedim kim bilir kaçıncı kez
Bin göle bedel bir göl dedim bir kez daha
Serhat boyları emin ellerde demeye yüz tuttum ki, yüzüm tutmadı açıkçası
İçimden bir ses, yeter loo bu kadar hamaset dedi
Kutlarım hocam içtenlikle
Nice yazılara dilerim
Kurban Bayramınızı tebrik eder; sağlıklı, huzurlu, bereketli bir ömür dilerim size ve ailenize
Saygı ve selamlarımla...
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Oldukça bilgilendirici
Akılda soru işaretlerine mahal bırakmayan
Üslup ile anlatım gücü dahi olsun gayet makul olan
Geçmişin ve günümüzün yapı taşlarını barındıran fevkalade bir çalışma olmuş.
Değerli Serhat Bingöl
Bu çalışmanızdan ötürü sizi kutluyor
Keyifle geçireceğiniz bir bayram diliyorum size.
Daima huzurla kalın lütfen
Serhat BİNGÖL
yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Bayramınızı en içten duygularımla kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.
Adnan Bilgiç
Ve zamanla inanıyorum ki
Yine bu güzel üslup ile yazıp
Yorum ve beğenimize sunacaksınız.
Bizler de bu emeğe karşılık vereceğiz, kattığımız yorumlar ile.
Tekrardan teşekkür ederim.
Daima huzur gölgeniz ve yol arkadaşınız olsun
Adnan Bilgiç
Günün seçkisi
Seçilmesi sebebi ile
Tekrardan kutluyorum sizi.
Huzurla, sevinçle kalın lütfen