- 587 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKÇENİN TÜRETME GÜCÜ
Türkçe, dünya dilleri arasında matematik bir düzenlilikle oluşturulmuş, sistemli ve işlek ekleriyle türetmeye çok uygun bir dildir. Bu nedenle dış dünyaya ait somut ve soyut kavramları, oluş, kılış ve durumları ifade ederken Türkçenin bu özelliği güçlü bir söz varlığının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Max Müller, Türkçenin türetme gücü ve eğilimini “Türkçenin bir dilbilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile gerçek bir zevktir. Türlü biçimlerin belirtilmesindeki ustalık, ad ve eylem çekimi sistemindeki düzenlilik ve bütün dil yapısındaki saydamlık ve kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan zekâsının dil aracıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır… Türk dilinde her şey saydamdır, açıktır. Dilin iç ve dış yapısı, billur bir arı kovanı yapısını seyrediyormuşuz gibi ortadadır… Türk dili, seçkin bir bilginler kurulunun uzun bir çalışma ve oylaşmasıyla yapılmış sayılacak düzgünlüktedir” sözleriyle ifade etmiştir.
Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için, fiil ve isim köklerine işlek yapım eklerinin getirilmesiyle sözcük türetme oldukça kolay ve anlaşılır biçimde gerçekleşmektedir. Örneğin, bir “göz” kökünden yetmiş beş, “sür-” kökünden de yüze yakın sözcüğün türetilerek bir kavram ve sözcük ailesinin oluşturulması, ayrıca birleştirme özelliğine dayalı olarak “bilgisayar, delikanlı, akarsu, ayçiçeği, karaciğer” gibi yüzlerce kavramın karşılandığı görülebilir. Bu durum Türkçenin zengin bir kavramlar dünyasına sahip olmasını sağlamıştır.
Yeryüzünde insanoğlu konuşmaya, sözle anlaşmaya başladığından beri sürekli olarak yeni sözcüklere gereksinme duymuştur. Uygarlık gelişip kültür alışverişleri arttıkça yeni ve yabancı kavramlara karşılık bulmak gerekmiş, yeni dinler, yeni kültürler de yeni terimler, kavramlar getirmiştir. Bugün şöyle diyebiliriz: Her dil sürekli olarak yeni sözcükler yapmak zorundadır. Bu yola gitmezse, başka dillerden alacaktır.
Bilimde, teknikte ve öteki alanlardaki gelişmeler her gün yeni kavramları doğurduğu için her dilde bunlarla ilgili yeni terimler belirmektedir. Dilcilikte türetme dediğimiz şey, en yalın biçimiyle "dilin bir öğesinden çeşitli ekler ya da büküm biçimleriyle yeni sözcükler üreterek değişik kavramların anlatımını sağlamak" olarak tanımlanabilir. Dildeki sözcükler böylece yenilerini doğurur ya da başkalarıyla bir araya gelerek bileşik sözcük olup çıkar.
Bağlantılı diller ya da bitişken, eklemeli diller dediğimiz dil tipinde çeşitli kök ve ekler gerek çekim, gerekse sözcük yapımı sırasında birbirine sıkıca bağlanarak ek yerleri belli olmayan yeni sözcükler oluşturur. Türkçe, bu dillerin tipik ve güçlü bir örneğidir.
Aşağıdaki örneklerde, önce eylem kökleri, sonra da ad köklerinin çok değişik görevler yüklenen ve birbirine sımsıkı bağlanan çeşitli biçimbirimlerle birlikte, nasıl, değişik kavramların anlatımını sağladığı görülmektedir: Dön-dür-ül-e-me-dik-çe, koru-n-a-ma-ma-sı-ndan-dır, kuru-t-tur-ul-duk-tan vb. Yabancı sözcükle: hesap-laş-a-ma-ma-sı-yla gibi...
Eylem çekimlerinde de başka başka kiplerin ve zamanların anlatımında çeşitli görevler gören soneklerin art arda gelerek sıkıca kaynaştığına tanık olunur. Böylece, Almanca gibi bükümlü bir dile eksiksiz çevrilmesi gerektiğinde, Türkçe “yazmışmışım” gibi, tek bir sözcük durumundaki bir çekimli eylem “ich soll, wie es heisst, geschrieben haben” biçiminde, birbirinden ayrı altı öğeyle aktarılabilir. “Dinlemektesiniz” sözcüğü Fransızcaya “vous etes â l’ecoute” biçiminde, birbirinden ayrı beş biçimbirimle çevrilebilir; “Söylemelisin” çekimli eylemi de Farsçada ancak “tura mi bâyed goft” gibi dört biçimbirimle anlatılabilir.
Dilin bu değindiğimiz özelliği, ona, yeni kavramları yansıtan sözcüklerin türetilmesinde olağanüstü geniş yollar sağlar. Aşağıda bir tek sür (mek) kökünden türemiş olup bugünkü Türkiye Türkçesinde kullanılan sözcükler bir arada gösterilmiştir:
Sür-mek
Sürü
Sürgü
Sürgülü,
Sürgüsüz,
Sürgüle-mek
Sürgüleme
Sürgülen-mek
Sürgület-mek
Sürgülettir-mek
Sürgüleyiş
Sürgün
Sürgünlük
Sürme
Sürmecilik
Sürmele-mek
Sürmedan
Sürmeli
Sürmesiz
Sürmelik
Sürmeci
Sürdür-mek
Sürdürme
Sürdürüm
Sürdürüş
Sürdürt-mek
Sürdürül-mek
Sürdürülme
Sürücü
Sürücülü
Sürücüsüz
Sürücülük
Sürek
Sürekli
Süreksiz
Süreklilik
Süreksizlik
Sürüm
Sürümlü
Sürümsüz
Sürümsüzlük
Sürüm sürüm
Süre
Süreli
Süresiz
Süreğen
Süreğenleş-mek
Süreölçer
Süreaşımı
Süreyazar
Sürerlik
Süreç
Sürt-mek
Sürtme
Sürtük
Sürtüklük
Sürtüş
Sürtüşme
Sürtün-mek
Sürtünme
Sürtünüş
Sürtüştür-mek
Sürtüştürme
Sürttür- mek
Sürttürme
Sürüme
Sürüyüş
Sürüt-mek
Sürütme
Sürütül-mek
Sürüttür-mek
Sürüttürül-mek
Sürül-mek
Sürülme
Sürç-mek
Sürçme
Sürçtür-mek
Sürçtürme
Sürün-mek
Sürünme
Sürünceme
Sürüngen
Süründür-mek
Süründürme
Süründürül-mek
Süründürülme
Sürüş
Sürüştür-mek
Sürüştürme
Sürül-mek
Sürülme
Sürükle-mek
Sürükleme
Sürükleyici
Sürüklen-mek
Sürüklenme
Sürüklet-mek
Sürükletme
Sürükletil-mek
Sürükletilme
Sürsal
Sürgit
Süregel-mek
Sürebil-mek
Sürüver_ mek
Burada sür- kökünün yalnız bugün Türkiye Türkçesinde yaşayan yüz kadar türevi gösterilmiş olup başka lehçe ve ağızlardaki türevlerine yer verilmemiştir. Olumlu ve olumsuz en az dört zamanlı otuz üç eylemin çekim biçimleri eklenecek olursa bu sayı bin beş yüze yaklaşır...
Daha eski dönemlerdeki
Sürçitmek ’sürçtürmek’,
Sürçek ’gece toplantısı’,
Sürkülemek ’kovalamak, sürmek’,
Sürülgen ’her zaman, her yerden sürülen’
gibi örnekleri ve bugün Anadolu ağızlarında görülen
Sürtünürce ’sürünme, emekleme çağındaki (çocuk)’,
Sürecek ’okuma sırasında satırları izlemek için kullanılan mukavva ya da çubuk’, ’kar süpürme aracı’,
Sürelge, süreke ’ekilen alan, tarla’,
Süreğeç "harman toplamaya yarayan tahta araç’
gibi pek çok sözcüğü de katacak olursak sayı çok daha büyüyecektir.
Türkçenin ne denli doğurgan, ne denli güçlü bir türetme dili olduğunu gösterecek daha pek çok örnek vardır.
Maşaallah…
YUSUF BİLGE
* Doğan Aksan’ın Türkçenin Gücü kitabından yararlanılmıştır
YORUMLAR
İyi akşamlar, Yusuf BİLGE hocam!
Türkçenin türetme gücü yazınızı keyifle okudum. Yazınızı okuyup derinliğine daldıkça, aklıma; Türkçe felsefe yapılmaz diyen, Türklükten nasipsizler geldi gözlerimin önüne.
Ve içimden bir ses, bu yazı güne gelmeli, daha çok okuyucu ile buluşmalı diye düşündüm.
Sonra,
Pankartlara yazılmalı, TBMM girişinde direkler arasına asılmalı diye geçti içimden. Düşündüklerimi sansürsüz yazdım.
Sizi tanım keyifliydi.
Esen kalın.