- 364 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
HAYATIMIZ
Günler boş vermişlik faslını yaşıyor yaşatıyor çoğu zaman. İş ev , ev iş arası bir monotonluk işliyor tüm saaatlere. Nerede unutuluyor benliğimiz ondan bile haberimiz olmuyor. Sadece koşturmaca ilişkiler, kaptı kaçtı sevgi nöbetleri sarmış sarmalamış tüm serzeniş saatlerini. Erken kalkmayı vazife haline getirip kaç nöbet daha tutuyor gözlerimizdeki beklenti ışıkları ondan bihaberiz.İçinde bulunduğumuz kaç savaşın kaçıncı yenilgisine uğruyoruz da itiraftan kaçınıyoruz? Hangi bilmediğimiz sorunun çözümü bizi yaralayacak onu bilmeden kaçıyoruz tüm geleceğe saklanan yaşantımızdan. Stabilize bir hayat sürdürüyor tüm zerremiz. Kaç nefes soluduğumuz kaç mevsime daha fütursuzca hazırlık halinde buluyoruz kendimizi? Belli belirsiz günlere hiç onul mayan yaralar, sevgiler,yıkıntılar,mutluluk zannettiğimiz yaşanmışlıklar ekiyoruz. Bunları ekerken ne biçeceğimizi bilmiyoruz ama ne yazık ki beklentilerimiz çok büyük bir hediye ile taçlansın istiyoruz. Bu kez daha ağır oluyor yılgınlığımız yenilgimiz ne yazık....
Problemlerimizi, sıkıntılarımızı, acılarımızı kendimize bile itiraf edemezken hiç ummadığımız anda hüzne bulanmış bulutların arasından üzerimize yağıyor. Yağan her hüzün yağmuru ferahlatıyor sansak ta arkasından yoğun bir toprak kokusu hasıl oluyor burnumuzun direğini sızlatırcasına. İşte o koku ölümün elzem sonuçlarını seriyor gözlerimizin önüne ama nafile yine görmüyoruz. Bu döngüyü değiştirmek kendimizi bulmak, görmek istemediklerimizi görmek bizim elimizde değil midir diye bir senaryo çiziyor benliğimizdeki hiç büyümeyen o haylaz çocuk. Hatta bazen evet haklısın diyoruz ve yeltenip kalkıyoruz ayağa. İçimizden geleni yapmak için adım atmaya başlıyoruz ki bu kez aynı çocuk ya yine yanılıyorsan ya yine düşer bu kez dizini değil kalbinde kalan son kısmı da paramparça edersen diye gerisin geri adım attırıyor, kalktığımız gibi oturuyoruz öylece...
Dağınık bir düzenin monotolize hayatına mahkum edilen kurbanları olup olmamak bizim elimizde. Şimdi şu anda kalkıp üzerimizdeki veryansın nöbetlerini, her yanımıza sine o yılgınlık tozlarını kalabalıkların arasında sıkışıp kalan yalnızlığın kendine has kokusunu silkelemeye başlayalım. Yepyeni bir ben, yepyeni bir gülümseme şekli, yepyeni bir benlik vasfı ve yepyeni bir hayat resmi çizmeye daha ne kadar geç kalalım ki? (!)
BENCE KALMAYALIM.
Hemen fırçalarımızı , kalemlerimizi tuvalimizi hazırlayıp başlayalım masmavi gökyüzüne tonlama yapmaya, çiçekleri rengarenk boyama, grileşen dünyamızı gök kuşağı ile süslemeye ....
DE HAYDİ NE DURUYORUZ.....
...İPEK KALKAN...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.