0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
478
Okunma
“ Elif “ ve “ ﻮ “ ın hikayesi İlk harf. Vav kainatı Elif ise onun anahtarını temsil eder. Beyaz dişleri ile tertemiz gülüşü gelir hep aklıma. başını hafif yana yatırarak; bazen de “Nee” diyerek biraz öne eğilip gülüşleri. Sarı saçları gelir aklıma, hiç dokunamadığım. Kendine yakışan eteği ve boynudaki siyah fuları hatırlarım. Nasılda yakışırdı. Bu güzellik ve nezaket semtimize fazla derdim içimden. Pembe kot pantolonu, daha sert tekme atmasını sağlayan kalın tabanlı ayakkabıları… Sanırım ben de bir keresinde nasibimi aldım onlardan. Kesin haketmişimdir: Ukalaydım, asi ve yaşının ötesinde kaşları çatıktım :) Beğenildiğimi bilirdim ondandı ukalalığım, yaşımdan büyüktü yüreğim: korkmazdım, büyüdüğüm çevre zordu: o sebeptir ki kaşlarım çatık kaldı; başka türlü ne kendimi ne de sevdiklerimi koruyamazdım. Asiydi o da en az benim kadar, korurdu kendini (belki biraz daha zorlasa beni de koruya bilirdi :) Oysa bana kadardı asiliği garip bir etkim varı üstünde: surat asıp gitmeleri de olurdu ama geri gelirdi mutlaka; benimdi bilirdim. O herkesin peşinde olduğu unicorn bana kendi gelirdi. ilk harf dedim en başta! Ne kötü şey, kendinden başka herkes bildi, O’nun da benim ilk aşkım olduğu. Herkes hep bildi. O hariç! şimdi kızar belki ama O’da o halimi severdi biraz. Okul çıkışı eve dönerken gördüğüm ilk gün! Nasıl unutulur ki ? Dikkat çekmek için yol boyunca yaptıkları :) Konuştuğum başkaları olmuştu elbet ama başkası kırılmasın diye değil, kendi isteğimle, görünce kalbim çarptı diye yüreğimi pay ettiğim ilk kişiydi. Belki de ilk sevmenin acemiliği ile biraz kıt verdim sevgimi ama biz sevdiğini şımartmayan; hani mahallenizde anne ve babalarınızın bunlarla oynamayın dedikleri çocuklardandık birazda. O naifti - ben sokağın sert tarafı ile yoğrulmuştum, O gülerken - ben kaşlarımı çatardım. Çok zordu, gülüşüyle dağları eritirken öyle katı kalabilmek ama başarırdım işte; keşke dayanamasaydım. Kıyılamazdı ona: o ani çıkışlarıyla beraber masum haline nasıl kıyılırdı ki. Gençlik işte! dedim ya keşke dayanamasaydım. Herkes bilirdi bizi: onların mahallesindekiler ya da bizim mahallemizdekiler. komşu teyzeler gelinin derlerdi anneme, küçük kuzenime yengenim dedirdi O’da, orada olmasam da mahalleden geçtiğinden haberim olurdu. Ve o geçtiğinde bahar gelirdi sokağıma. gelirdi, gülerdi katı dursam da hiç bitmesin isterdim. Bir iki teneffüs arası, okul çıkışı eve kadar yürümeler ya da bir birimizin sokağından geçmeler… Belki o ilk dansa kadar elini bile tutamamıştım. O ilk dans! Belki de gerçek anlamda yüzünü güldürebildim tek an. Dokunmak hissi, en yakın olabildiğin an… Tarifi yok. Sadece en güzel anılarımdan diyebilirim. Her şey bu kadar güzelken, neden ? diye sordum kendime. Ayırmak isteyenimiz de çok muş be! (Onda gözü olan çukur arkadaşlar; bana takıntılın olup O’nu rahatsız eden manyak kızlar…) Sanırım çok sevince en basit hatasını dahi tolere edemiyorsunuz. Çünkü; kimse onun kadar açıtamıyor canınızı. Bir de hayat sınava benzemiyor: bazen tek yanlış tüm doğruları da alıp götürebiliyor. İkimizde, Asiydik, beğenilmeyi severdik ve en önemlisi yan yana kalamayacak kadar güzeldik. Ayrıyken çok kıymetli ama bir arada birbirine zararı olan iki element gibi. Aramızdaki tek fark ise etkimin farkında olmamdı: Belki ben onun için “VAV” idim ama O’da benim “Elif” im di. Ben söylemedim O da bilmedi. Hala ukala, asi ve kaşları çatığım ama ben de buyum işte. Pişmanlıklarımın hiçbiri bugüne isyan değil: Bugün haketmediğim kadar güzel bir hayatım var. Ama geçmiş daha güzel olabilirdi ve ilk’im hakettiğinde daha fazla seviledebilirdi; ne olurdu sanki biraz şımarsaydı 90’lardaki ilk aşkıma: Seni Seviyorum. Gülüşünü, yüreğini, bu denli doğal olabilmeni; sen, ve sana dair her şeyi seviyorum. "