Müslüman Birine Tebliğ Yapılmaz
Bir insan eğer İslam’ı bilmiyorsa anlatmak ve tebliğ etmek gerekir. Zaten İslam dinindense, ona neyin günah neyin sevap olduğunu anlatmaya, yazmaya, dikte etmeye, suçlamaya, kusur bulmaya gerek yoktur. İslamı kabul eden kişi onu öğrenmek için Kur’an ve sünnete müracaat eder, okur, öğrenir ve yaşar.
Bizim en çok yaptığımız yanlış yol ise, kişi Müslümansa ona doğruyu anlatmaya çaba göstermektir. Kişi inancında samimi ise ve yaşamayı istiyorsa, bilen kişiye danışır, İnternet’ten araştırır ve en doğruyu bulduğunda ise onu yaşar. Müslüman kişi de hayâ vardır. Her şeyi Allah’ın gördüğünü bilir ve öldükten sonra ona hesabı vereceğine iman ettiği için, yaşamını en doğru şekilde yaşamaya gayret eder.
Bugün hiçbir kimsenin bilmediği şey yok. Herkes yapması gerekeni biliyor ve bile bile lades yapıyor. Günahı doya doya yaşıyor. Sonuçta, Müslüman olmayan kişinin bu görüntüyü görmesi durumunda kişileri eleştirmek yerine İslam’ı lekelemesine sebep oluyor. Oysa İslam ahlaki çöküntüye düşün mü diyor, yanlışa gidin mi diyor, günahla dolaşın mı diyor ki… İnsanın en mutlu olacağı yaşam şeklini sunuyor ama insan yaşamıyor. İnsan okumuyor ve öğrenmiyor. İnsan İslam’ı öğrenmek için harcadığı zamana ve onu yaşayana da acıyor. Çünkü yaşadığı dünyada her şey İslam dışı sunuluyor ve bunlar da insana hoş geliyor. İslam dışı yaşadığı zaman sonucunda tattığı acıları ve bedelleri doya doya yaşıyor. Bunlardan kurtulsa yaşadıklarını unutup yine hemen o yaşama geri dönüyor.
İslam fitne ile savaşın derken, etrafımızda bunların etkileri yok olduğunda insan günaha daha az gidecektir kanısı içindir. İnsan herkesin Müslüman olup da yaptığı hataya-fitneye bakarak kanıyor ve yaşam felsefesini buna göre düzenliyor. Vicdanen diyor ki, o yaşıyorsa bende yaşayabilirim demek ki… Günahı yaşayanı gördükçe her şeyi normalmiş gibi görüyor. Hiçbir zaman o günahın sonuçlarının ne olduğunu bilmiyor. Ancak kendi yaşadığında feryadı basıyor. Bir Müslüman Allah’ın emrettiği gibi yaşamak zorundadır. Toplumunu da ona göre dizayn etmelidir. Her yaşadığının veya tercihlerinin onu nereye kadar götüreceğini hesap etmelidir. Tıpkı ticarette elde ettiği kar zarar hesabı gibi…
Ne övülmeye, ne de zafer kazanmaya, ne elde ettikleri ile başkasına hava atmaya gerek yoktur. O yalnızca Allah’ın övgüsünü aramalıdır, kulun değil. Nihayet ölüm gerçeği ve ölümden sonra hesabın Allah’a verileceğini bilerek iman etmelidir. Biz insandan değil Allah’tan korkmalıyız ve utanmalıyız. İslam’ı yaşadığımız için aşağılanmış hissi ile utanç duymamalıyız. Yahut İslam’ı yaşadığımız da dünyalık kaygısı gütmemeliyiz…
Eğer İslam yaşanılır ve zenginlik içinde olmasaydı Rabbim bize bu öğütleri sunar mıydı? Allah annenin merhametiyle kıyaslanmayacak kadar rahmet sahibidir bize. Eğer yaptıklarımızdan dolayı bize rahmet etmeseydi, kim 80-100 sene gibi uzun yaşardı ki… Müslüman ezberci olmamalı, akılcı olmalı… Neden yaptığının bilincinde yaşamalı… İslam düşmanlarına işlediği günahlardan dolayı fırsat vermemelidir. Günahta gizli sevapta gizli olmalıdır.
Ey Müslüman Türkiye’nin kanunlarını, geleneklerini, kazancın ne olduğunu hesap ettiğin, yaşam seçeneklerini öğrendiğin ve önem verdiğin kadar dinini de öğren… Oku lütfen… Kendine senden başka dost yok. Sonuçta ne kadar çok dünyalığın olsa, sevenin olsa kabirde yalnız olacaksın, mahşerde de… İlk önce kendine acı… Son kelam hiç kimsenin cennete mi cehenneme mi gideceği belli değildir.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
okuyana faydalı olacak bir yazı kaleme almışsınız.
"Son kelam hiç kimsenin cennete mi cehenneme mi gideceği belli değildir."
evet katılıyorum. cenneti kazanmak kolay değil elbette
gayret ederek
korku ile umut arası bir orta yolda yürümeye devam edenlerden birisi olarak
yazınızı okuyunca kendi payıma düşenleri alarak teşekkür ediyorum size
selam ve dua ile