- 847 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
REHİN YÜREKLER
REHİN YÜREKLER
Çok garipsiyorum bu hayatı, “cinnet geçiren insanları, acıyla boğulmuş ruhları, umutları sönmüşleri, hayatı kararmışları” düşünüyorum.
Her günün ardından, bedenlerin yorgunluğu “dibe vurmuş,” aradan saatler, günler, yıllar geçsede değişen bir şey yok! Güneşin kızıl tonu bile şifâ olmuyor yarınlara!.. “Bakışlar düşmüş, gözler seyre dalmış, duvarlarda asılı resimlerle
arzuhale çekilmiş geceler.”
Güneşin kızıl tonunda kuşlar uçmuyor artık,
her yer toz duman, bitmiş, gitmiş “kansızlaşmış insanlık! Nefs-i bozuk ruhlarla tükenmiş zaman,” merhamet yok, cennet bile satılık. Nutuklu kelimeler kafiyesiz, toprağın ağır zemini eşitsiz, dirençli vaziyetler kifayetsiz, hayatın tamamı kalıcı kıtlık.
Ah! Yedi veren mutluluk bu koca kentten göçüp gitmiş, kutuplaşmış hayatlarla haneler çıra gibi yanmış, “aşk iksiri” içilmiş, ruhi dengeler bozulmuş, paslı hançerler bedenimizi tümden
yarmış, “mayası bozuk sütten damarlar bile
tıkanmış,” hayatın ağır sancılarıyla sonuna kadar yaşanmış!
Çocuklar uykuya doyamadan “kömür gazından” nefesleri kesilmiş, hastaneler dolup taşmış, yaralar sarılamadan sabahlar bize küsmüş! Bu alemin “evsiz, barksız” gecelerinde, şu kara feleğin haksız diyarlarında, “suçsuz insanlar” acımadan ezilmiş!..
Sevgiyi menfaat için kullanan her zaman kaybetmiş! Beyinlerini sadece çıkarları için kullanmış, dostluğa “bir anlık” önem vermiş, çok sever gibi görünmüş, hep işleri ve bahaneleri olmuş, birilerini önemsemek için, hiç vakitleri olmamış!..
Patika yollardan korka korka geçmiş, kararan zamanla her şeyi bir gölge gibi yaşamış, “şu geveze insanlığın azgınlığından kurtulamamış!..” Katran yollarda buluşmuş rehin yürekler, aydınlığın yönünü bulamayan çocuklar, kadınlar “şiir gibi” ağlamış, durmuş!..
Odaların köşelerinde anılarımız canlanmış yüreğimiz siyaha bürünmüş, ağlamaklı olmuş sevgiler. “Dinlediğimiz şarkılar,” bizi çok uzaklara götürmüş, çığlıkların içinde etrafımızı hüzünler kaplamış, ruhumuzun derinliklerinde masum gülüşlerimiz ezilmiş, gitmiş!..
Mutluluk dediler bana ve ben geldim. Hayatı yaşa, hiç üzülme dediler! Güneş yüzüme çarparken, esen rüzgâr soğutuyordu bedenimi,
ruhum eski, bedenim yorgun, hayat bu alışılmaz dediğimiz zaman eriyor farkında olmadan, ömür kısaydı, tıpkı “bir anlık” düş gibi!..
Rüzgârın alevine sarılmıştı kırılmışlıklarım, işte tam o anda esip geçiyordu okyanusun hışırtılı sesi, mavinin derinliklerine akan yalnızlığımla “hücrelerime kadar” üşüyordum. Git gide gölgemden uzaklaşıyordu şifâlı sırlarım, denizlerin “sert dalgalarında” kaybolmanın adını taşıyordu dudaklarım. Yorgun bedenim taşımıyordu beni! Hayalini kurduğum uzaklara göçüp gitme vaktiydi, donuk bakışlarımla sonsuzluğa çoktan gitmiştim, ruhum üşüyordu engin denizlerde, hüzünlü gözlerim ürpertiyordu benliğimi, yakıyordu tenimi, içimi acıtıyordu, ve ben deli gibi ağlıyordum!..
Uçurumun kenarından uzaklaşmış, huzura yakın yaşamış, “engin denizleri vatan aşkıyla aşmış,” semaya “umutla bakmış” canların nefes alamadığını gören ruhumla, ağır adımlarla ilerledi bedenim, tüylerim ürpermişti, yorgun göz pınarlarım “kara hüzne” boğulmuştu!..
Artık, hiç bir çabam yoktu yarınlara dair!.. Umulmadık bir anda esen yeller, masum bir bebeğin feryatları, bir “annenin sessiz çığlıklarıyla” yankılanıyordu sabahım. Hüzünler kat kat artıyordu yüreğimde, mor bulutların asi rüzgârları sarmıştı bedenimi, yutkunamıyordum! Kaybolan sevinçlerimle içim buruktu, “sessiz çığlıklarımla” yapayalnızdım!..
Tir tir titriyordu vücudum, sırılsıklam ağlıyordum bitkin bitkin halime, kafamdaki bir bir donmuş hayallerimi düşünüyordum o an, “yüreğim ağlıyordu, gözyaşlarım dinmiyordu,” bir hıçkırıkla anlamıştım bunu, gülmeye suskun gözlerim, durmadan akıyordu, yüreğim ağlıyordu o an, sanki “dünyanın sonu” gelmiş gibi.
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Böyledir hayat kimi mutluluk kimi hüzün kırıntıları arasında yaşar gidersin... Geçmiş geride kaldı fazla da takılmamalı, gelecek muamma, anı yaşamak en güzeli... Kutlarım...