- 391 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Esat Dünki İle Gazileri Konuştuk
Esat Dünki, 30 yıllık bir gazi arkadaşım. Öğretmenliğe ilk başladığım gün tanımıştım onu. Mehmetçik Ortaokuluna atanmıştım. Kendisi de Mağusa’dan öğretmenleri götürüyordu okula. Taksi şoförüydü.
Ama taksi şoföründen çok bir dosttu. İyiliksever, yardımsever biriydi. Öğretmenlerin ve okulun tüm işlerine koşuyor, sanki de okulun bir çalışanıymış gibi canla başla hareket ediyordu.
20 Temmuz günü nedeniyle Esat Dünki’yi Hakikat WEB TV’de yayınlanan “Hakan Yozcu İle KKTC Güncel” programına davet ettim Esat Abi’yi. Gazileri konuşacaktık. 20 Temmuzu konuşacaktık. Anlatacak çok şeyleri olacaktı çünkü. Öyle de oldu…
1954 yılında Tekirdağ’ın Şarköy İlçesi’nin Tepeköyü’nde dünyaya gelmiş. Fakir bir çiftçinin oğlu imiş. Anlatıyor:
“Yokluklar içinde büyüdük. Fakirdik. Açlık vardı, yokluk vardı. Babam köyde bir kahve çalıştırırdı. 6 lira kazanırdı. Arada bir, gündelik iş çıkarsa ona giderdi. Kazandığı para az idi; ama yetiyordu. Tavuklarımız vardı. Bir ineğimiz vardı. Evin önüne domates, patlıcan gibi sebzeler ekerdik. Yiyeceğimiz çıkardı. Mutluyduk o zamanlar. Sevgi, saygı vardı. Sıkıntıları duymuyor, görmüyorduk bile…”
Babasının kahvede uzun köşeli, pilli bir radyosu olduğunu, haberleri buradan dinlediklerini, dünyadan haberleri buradan aldıklarını belirtiyor. Bir gün radyo ile oynarken, Komando Yüzbaşı Cengiz Topel’in Kıbrıs’ta şehit olduğunu öğrendiğini, bundan çok etkilendiğini ve o gün “Ben de komando olacağım” diye kendi kendine söz verdiğini söylüyor.
Askerlik zamanı da gelince gönüllü olarak komando yazıldığını, Eğirdir Dağ Komando Okuluna gittiğini söylüyor.
“Adnan Doğu, komutanımızdı. Çok iyi bir komutandı. Hep bizimle beraberdi. Eğitimlerde hep yanımızdaydı. Önce o yapar, sonra biz uygulardık. Uçaktan paraşütle önce o atlar, sonra sıra bize gelirdi. Bütün askerler onu çok severdik. Öl dese ölürdük. Yemeğini dahi bizimle yerdi.” diyor.
Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca, kendileri de hazırlıklara başlamışlar. Teyakkuza geçmişler. Taburlarında mevlit okunmuş. Namaz kılıp dualar okumuşlar:
“Büyük bir coşkuyla Kıbrıs’a geldik. İçimizde zerre kadar korku yoktu. Soydaşlarımıza yardım etmek için gelmiştik. Komutanlarımız bize ısrarla ‘Biz, oraya barış için gidiyoruz. Size kurşun sıkılmadıkça, siz de kurşun sıkmayacaksınız. Kadınlara, çocuklara ve yaşlılara dokunmayacaksınız.’ dedi. Biz de o nedenle bize kurşun sıkılmadan kurşun sıkmadık.
Ağırdağ ile Gönyeli arasına indik. İnerken bir şeyle karşılaşmadık. Rumlar, Beşparmak Dağlarında mevzilenmişti. Oraya gelince bize silah sıktılar. Biz de kendimizi savunmak için karşılık verdik. Birçok arkadaşım ya şehit oldu, ya da yaralandı. Kimisinin kolu, kimisinin bacağı koptu. Ben, ilk defa kanı ve ölümü burada gördüm.
Kıbrıslı Türkler, bize çok yardımcı oldu. Bize yol gösterdiler. Su verdiler. Özlem içindeydiler. Hasretle bizi kucakladılar. Rumlardan çok zulüm görmüşlerdi. Kurtuldukları için onları mutlu görmek bizleri de mutlu etmişti.
Rumlar, onlara hep ‘Bekledim de gelmedin’ şarkısını dinletiyorlarmış. Umutlarını yok edip onlara işkence ediyorlarmış. Ama biz çıkıp geldik. Umutları olduk.
Toplanma yerlerimize geçtik. Savunmamızı yapmak için eğitimlerimize devam ettik. Hem savaşıyorduk, hem de eğitimlerimize ara vermeden devam ediyorduk.
İkinci Harekâta katıldım. Serdarlı’ya geçtik. Oradan Mehmetçik Köyüne geçtik. Tepelerde kaldık. Mehmetçikliler bizlere çok iyi davrandılar. Bize sahip çıktılar. Çok yardımcı oldular…
Esir aldığımız Rumlara insanca davrandık. Onlara hiç kötü muamele yapmadık. Misafir gibi gördük onları.
Türk askeri, Kıbrıs’ta bir tarih yazdı. Kahramanca mücadele etti. Kıbrıs’a barışı getirdi. O gündür bu gündür Türkler kendi bölgesinde Kuzeyde, Rumlar da Güneyde. Hiç kimsenin burnu dahi kanamadı. Adaya barış ve huzur geldi. Şimdi herkes kendi yerinde huzur içinde, mutlu yaşıyor”
Esat Dünki, savaş bitince Türkiye’ye gitmiş. Terhis olunca, birkaç gazi arkadaşı ile anlaşıp Kıbrıs’a gezmeye gelmiş. Bir hafta sonra diğer arkadaşları dönmüş. Ama kendisi bir iki arkadaşıyla adada kalmış.
Ehliyeti olduğu için taksi şoförlüğüne başlamış. Sonra burada evlenerek vatandaş olmuş. O gündür bu gündür Kıbrıs’ta yaşıyor.
TBK Gaziler Derneği kurulmuş. Bu derneğin de yöneticiliğini yapmış. Türkiye’ye kültür gezileri düzenlemiş. “Şu an adada 800 kadar gazi kaldık” diyor.
Bu gazilerin sorunlarını, isteklerini soruyorum. Açık yüreklilikle cevap veriyor: “Şu ana kadar hükümetlerden bir yardım görmedik. Tüm gazilerimiz, kendi yağlarıyla kavruldu. Bazılarımız, sadece gazilik maaşı ile geçiniyor. Ama o da yetmiyor.
Artık yaşlandık. Sağlık sorunlarımız var. Hastanelerden tam olarak faydalanamıyoruz. Hastanelerin gazilere ücretsiz olması lazım. Ulaşım zorluğu çekiyoruz.
Elektrik, su parası, ilaçlar çok pahalı ülkemizde. Bunlardan gazilere belirli oranda indirim yapılmalı. Türkiye’de yüzde 40 oranında indirim var. Burada da yapılabilir. 800 kadar gaziye indirim yapılmayla devlet batacak mı? Yetkililerin bunu düşünmesi lazım. Bütün gazilere bunun yapılması lazım.
Türkiye’den misafir gazilerimiz geliyor. Onları tam olarak ağırlayamıyoruz. Otellere götürsek ücretler çok pahalı. Bunun ezikliğini yaşıyoruz. Bize ait binalarımız var. En azından Mağusa’daki binamıza 2-3 kat daha eklense ve odalar yapılsa, buralar kalınacak duruma getirilse biz de misafirlerimizi ağırlardık. Ağır bir yük sırtımızdan kalkardı. Yetkililerden bunu yapmasını diliyoruz.
Çocuklarımıza arsa verilmedi. Onlara iş imkânı tanınmıyor. Onların da geleceği söz konusu. Devletin çocuklarımıza da yardım etmesini istiyoruz.” diyor.
Gördüğümüz kadarıyla gazilerimizin de dertleri ve sıkıntıları oldukça fazla. Bu konuda bir dokunduk bin ah işittik.
Yetkililerden Esat Dünki’nin çağrısına kulak vermelerini, gazilerimize olan minnet borcumuzu en azından onları rahatlatarak yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Özellikle sağlık ve indirim konusunda onlara çok hak veriyorum.
Gazilerimiz ve şehitlerimiz olmasaydı, kahramanlıklarını ortaya koymasalardı bu gün biz böyle özgür, rahat ve mutlu olamazdık. Onlara çok ey borçluyuz diye düşünüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.