- 313 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
WİLFERD OWEN
"1893 yılında dünyaya gelen İngiliz şairi Wilferd Owen, Londra Üniversitesine girmeyi başardı ama para sıkıntısı yüzünden öğrenimini burada sürdüremedi. Bir ara rahip olmayı tasarladıysa da, Hıristiyanlığa duyduğu inancı yitirerek kiliseden uzaklaştı. 1913’te Bordeaux’daki Berlitz Dil Okulunda öğretmenliğe başladı. Bordeaux’da tanıştığı Fransız şairi Laurent Tailhade’ın önerisiyle 1910’danberi sürdürdüğü şairlik uğraşına daha çok zaman ayırmaya karar verdi. 1915’te İngiltere’ye dönerek İngiliz ordusuna er olarak katıldı. 1917’de cephede yaralanarak Craiglockhart Askeri Hastanesinde bir süre tedavi gördü. Bu hastanedeyken savaşa karşı şiirleriyle ün yapmış Siegfried Sassoon ’la tanıştı ve onunla yakın bir dostluk kurdu. Sassoon’un özendirici düşüncelerine ve eleştirilerine büyük değer veren Owen, iyileştikten sonra cepheye döndü ve 1918’de savaş sırasında öldü. Owen, yayımlamayı tasarladığı kitabının ön sözünde şiirle ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyordu:
’Kahramanlarla ilgili bir kitap değil bu. İngiliz şiir şimdilik kahramanlar konusunda söz sahibi olacak durumda değil.
Bu kitap savaş dışında herhangi bir eylem, ülke, şan, şeref, güç, yücelik ve üstünlükle de ilgili değil.
Her şeyden önce beni ilgilendiren şeyin şiir olmadığını açıklamak isterim.
Benim konum savaş, Savaşın acımasızlığı ve boşunalığı.
Şiir işte bu boşunalığı duyuyor.’’
Savaşta yitirilen hayatların boşunalığını, ölüme giden genç insanların yazgıları karşısındaki dokunaklı aldırışsızlığını duygusallığa düşmeden, dramatik bir gerilimle yansıtan Owen, bazı eleştirmenlere göre Birinci Dünya Savaşının en başarılı İngiliz şairidir.
İşte onun Uğurlama adını taşıyan o güzel şiiri.
O kararan daracık patikalardan şarkılarla gittiler
İstasyon kulübesine
Ve gaddarca sevinçli yüzlerle doldular trenlere.
Göğüsleri dallarla, çelenklerle bembeyaz
Hani insanların olur ya öldüklerinde.
Yorgun hamallar baktı arkalarından ,rastgele bir serseri
Durup seyretti gidişlerini.
Onları kaçırdığına üzgün dağdaki kamp yerlerinde.
Sonra, duygusuz, işaretler verildi ve bir lamba
Göz kırptı hareket memuruna.
İşte böyle gittiler gizlice, örtbas eder gibi bir suçu.
Bizim oralı değillerdi:
Hiç öğrenemedik hangi cepheye gönderildiklerini.
Ne de onlara çiçekler veren kadınlarla hala
Eğlenip eğlenemediklerini.
Acaba dönerler mi çalınan çanlarla gene
Trenler dolusu, sevinçten çılgın?
Birkaçı, ancak birkaçı, trampet sesleri
Ve çığlıklara göre pek azı
Sürünüp sessizce dönerler, belki suskun köy kuyularına
Tırmanarak o yarı bildik yolları.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.