- 484 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
NE YAZIK...
Bazen sessizlesiyor tüm sesler, hatta anlamsız uğuldamalar sarıyor insanin etrafını. Kim ne demiş kime ne kadar var insan kime ses kime nefes oluyor bilinmiyor. Belki kendini saatlerce sorgular halde buluyor. Ama biliyor ki hiç birinin cevabı yok ama sorgulayıp duruyor işte çaresizce. Arkadas olanda sırdaş olanda hatta canım dediği insan bile hiçin arkasındaki tek anlam oluyor. Işte o anda o sessizliğin arasındaki uğultular aslında çığlık çığlığa yalnızlığın ta kendisi olup tasdığını hatırlatıyor ne yazık...
Bazen kapkaranlık oluyor etrafdaki tüm suretler insana. Hiç bir şeyi hiç kimseyi göremez oluyor gözler. Karanlığın arasından ara ara ışık huzmeleri yansıyor. Bazen yıldız şöleni gibi yıldızlar kümeleniyor. Sonra insan farkediyor kürek değil aslında o göz gözü görmez karanlıkta. Tek olmadığını varsayarak yıldız kümesine doğru gidiyor ama bir bakıyor ki kendisini yarı yolda bırakıp cekip giden sahte yüzlerden geriye kalan sahte ışıklara yine aldanmış. Yani yine sahte dostların ışığına kapılmış buluyor insan kendini. Ama bu kez aldanmamak için daha fazla kaptırmadan arkasını dönüp karanlıkta tökezleyerek düşe kalka yoluna devam etmeyi tercih ediyor ne yazık....
Bazen çok ağır bir koku sarıyor insanin etrafını. Etrafında dört dönüyor nerden geliyor bu koku. Kim nerede ne yaktı bu ağır koku nedir diye sorguluyor ama nafile cevap verecek kimse yok ki. Sakinleşip düşünceye dalıyor. Hiç bir şey yanmazken bu koku bu işkence edici esans nerden geliyor diye hayıflanıyor . Sonra fark ettiği bir zamanlar canım dediği insanların kendisini her yıprattığında, Her canını yaktiginda öldürmeden öldürdükleri duyguları düşüncelerinin kokmus cesedi olduğunu fark ediyor ne yazık...
( Akla gelen ilk kelimelerin buluşması kusur varsa affola)
~İP€K KA£KAN~