- 341 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Gecede Türkiye'ye Bakış
Önsöz
Yazacaklarımı bir gecede yazdım ama bir gecede anlamadım; her gün içinde bulunduğum toplumu gözlemleyerek ve konuşulanları tartarak anladım.
İncelememde Türkiye’nin son yıllardaki birey, aile, toplum ve devlet yapısına; bu yapıların sorunlarına, yanlış işleyen yönlerine kendi birikimimle açıklık getireceğim.
Birey Yapısı
Kabul görür normlarda bireyi birey yapan fikirleri, hobileri, zevkleri ve ilişkileridir.
Türkiye’deyse kişinin bu rolünü toplum belirler. Birey olmak için toplumun önünüze koyduğu bazı sınavları geçmeniz gerek ;
medeni hâliniz, inancınız, eğitim seviyeniz ve yüksek maaşlı bir işiniz olması gibi.
Bunun gibi niteliklere sahip değilseniz toplum diliyle "adam" olamıyorsunuz. Eğer öğrenci, işsiz, eğitim seviyeniz ortalamadan az, kadın veya çocuksanız fikirleriniz dahi önemsenmiyor. Bu önemsememe durumunun en büyük nedeni geçmişteki "sakat" toplum yapısının üstüne bir toplum yapısı kurmaya çalışmaktır. Bu temeli zayıf toplum sistemi sadece statü sahibi kesime konuşma hakkı vermektedir.
Aile Yapısı
Kabul görür normlara göre aile, toplumdan daha küçük bir yapıdır; bu yapı bir çok cinsel kimliğin kendi cinsel görüşüne göre kendine bir eş bulmasıyla kurulabilir. Bu yapıyı sadece kadın - erkek diye sınırlamak doğru değildir.
Fakat Türkiye’de aile kavramı, kadın - erkek evliliği olarak sınırlandırılmıştır. Çünkü toplum sadece bu kimlikleri tanımıştır. Toplum (yoğunlukla) geçmiş yıllarda çift cinsiyetli bireyleri veya trans bireyleri topluma kabul etmemiş ve bu insanları hor görmüş, istisnalar her zaman ayıp karşılanmıştır.
Aile, bireyin bilinçaltı oluşum sürecinde en etkili kurumdur ve her ebeveyn bu durumu biraz kullanır ; çocuklarının istedikleri gibi olması hususunda. Ailelerin çoğu bilinçaltı gelişim süresince bireye dini, cinsi ve kendi tercihlerini yapması gereken konularda dayatma uygular. Bu dayatmalar bireyi yaşamının ileriki evrelerinde çelişkilere sürükleyebilir.
Normalde aile, eşit sorumluluğun ve eşit otoritenin olduğu bir kurumdur ; bu kurumda kimse kimseden fazla etmez fakat Türk aile yapısında kadına fazla sorumluluk yıkan ve otoriteyi erkeğe bırakan bir yapı vardır. Bu eşitsizliğin sebebi erkek bireyin bilinçaltı oluşurken ona öğretilenler. Buna dini inançlarda kadınların erkeklere emanet olduğu hitabının yanlış algılanması ve uygulanması da eklenebilir.
Toplum Yapısı
Türkiye toplum yapısı oturmamış bir ülkedir.
Bunun en büyük sebebi toplumun kendini siyasî değişimlere göre şekillendirmesi ve bir çok kültürün etkisinde kalmasıdır. Bu bozulumlar ağır etkiler bırakabiliyor çünkü tedavi edilmiyor. Toplumun konumu sorgulanmıyor, sadece eleştirilerde toplum yapısı bozuldu denip geçiliyor.
Düzelmesi için birey ve aile eğitiminin kaliteli düzeylere çıkarılması şarttır çünkü bireyin bilinçaltının temeli tamamen ailesi tarafından bahşedilir. Yetişkin bireyler aile olmak konusunda üst düzey eğitim görmelidir, eğitim almayan bireylerin çocuk yapması yasaklanmalıdır gerekiyorsa.
Bireyler de ilkokuldan üniversiteye kadar karalama hazırlanmış bir eğitim sistemiyle değil; bireye anlama, analiz etme, düşünme ve söz hakkı veren bir eğitim sistemiyle okumalıdır. Bunlar eksik olursa önce birey sonra aile ve en sonunda toplum eksik olur.
Devlet Yapısı
Türkiye, siyaseti yöneten değil siyasetle yönetilen bir ülkedir. Bunun nedeni toplumda "Sadece statüsü yüksek insanların konuşmaya hakkı vardır." algısı olmasıdır. Bu algıyı oluşturan da hep aile büyüklerinin bizim yerimize karar vermesi ve adab adı altında aile büyüklerinin hizmetçisi edilmemizdir. "Söz büyüğün su küçüğündür" diyerek bu durumu özetlemiştir atalarımız.
Bu teslimiyet hali birilerinin bizim yerimize konuşma hakkını kendinde bulmasına neden oluyor. Böyle bir ortam, insan kandırma sanatı olan siyasetin tıkır tıkır işlemesine sebep oluyor. Siyasetin yönettiği bir toplum kesinlikle bir bütün olamaz çünkü bütün partiler aynı fikir yolunda değildirler. Mesela İslamcı partiler dahi kendi içlerinde ayrılmaktadırlar.
Bu durumun çözülmesi, tüm bireylerin düşünebilir, kendini yetiştirmiş, sorgulayabilir bireyler olmasıyla ve kendine bir vizyon oluşturmasıyla çözülebilir. Bunu da ancak gelişmiş bir eğitim sistemi ve aile yapısı oluşturabilir.
Özet
Türkiye, bireyleri ve aileleri eğitmediği için medeniyetin diktiği bayrağın hep arkasında kalmıştır. Eğitim sisteminin yetersizliğine bireylerin kendini yetiştirmemesi de eklenince sosyolojik kaos kaçınılmaz oluyor. Çünkü doğru sayılan ve üzerine düşünülmeyen normlar teslimiyetçilik, cinsiyetçilik ve statü sahibi olmayan (?) bireyi hor görmek üzerine kuruludur. Bu normlar devam ettiği sürece bireyler depresif ve bohem olur ; kadınlar endişe duyar ; cinsiyet kimliği toplumca hor görülen insanlar kendini dışlanmış hisseder ve bazıları kadına şiddet uygulayınca kendini yiğit sanar. Bu cinsel ve fiziksel şiddetlerin sebebi erkeğin bu kadar özgür kadının da bu kadar baskılanmış yetiştirilmesi ve erkeğe çocukluğunda hayır denmemesidir.
Dipnot
* Öncelikle kendime bir gece süre verdiğim için bazı detayları atlamış olabilirim. Detayları yazmamamın bir sebebi de sosyolog değil 18 yaşında bir birey olmamdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.