- 637 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Atasözü terazisi bozuk değil, ÖLÇENLER TARTMAYI BİLMİYOR
Şiir, edebiyat, sanat sitelerinden birinde rastladığım ve fazlasıyla rahatsız olduğum bir mesajın içeriğiyle ilgili görüş belirtmek istediğim için kaleme aldım bu yazıyı. Bu mesajların birisinde bir arkadaş, bazı atasözlerimizin yanlış duygu ve düşünceyi benimsetip yaydığını söylüyordu. Bir başkası da atasözlerimizin çelişkiler içerdiğini örneklerle anlatıyordu.
İyi de atasözlerinin çelişki içermesi, ya da yanlış fikirleri savunması seni ne ilgilendirir,ne rahatsız eder? Bırak isteyen istediği gibi anlasın, yorumlasın; bunu yapmanın bir sakıncası mı var? diyeceksiniz. Var efendim; çünkü biz dedelerimizin değer yargılarıyla yetiştik. Onların yanlış fikirler içermesi, bizim yanlış düşüncelere sahip olduğumuzu, kişilik ve karakterimizin düzgün olmadığını gösterir. Ayrıca insanlar konuşup yazarken fikirlerini kuvvetlendirmek ya da kanıtlamak için başkalarının görüşlerinden yararlanır. En çok da bu maksatla atasözlerine müracaat ederiz. Yani biz bu doğruları kaç milyon kişi ile kaç asırda oluşturduk… Doğrularımıza sahip çıkmayacak mıyız?
Atasözü milletlerin kültür hazinesidir. Bir toplumun - hatta insanlığın- ortak yaşamından doğmuş, ortak tecrübeleriyle kanıtlanmış; ortak aklının, kültürünün ve dilinin ürünüdür. Hatalı duygu ve düşünceler içermesi imkânsız diyebileceğimiz tek edebiyat verimidir. Elbet de duruma göre, kişiye göre doğrular değişir; ancak aklınıza en yatmayan atasözünün bile doğru olduğu yer ve durumlar vardır.
Kalıplaşmış, özlü, hoş ve etkili söylenmiş anonim sözlerdir. Denilebilir ki atasözünün ele aldığı bir fikri, duygu düşünce veya davranışı, kısaca anlayışı daha kısa, daha güzel, daha etki uyandıracak şekilde söylemek mümkün değildir. İşte bundan dolayıdır ki dikkat çeker, kıskanılır. Ve birileri kendi aklını ve söyleyiş ustalığını kanıtlamak için hepimizin ortak aklı ile alay etmeye kalkar.
Yani demek istiyorum ki atasözlerimize duyduğumuz güveni zedelemeye çalışan arkadaşlar, bu işi art niyetli olarak yapmıyorlar. Kendi aklını ve bilgisini kanıtlamak için pot üstüne pot kırıyorlar veya patavatsızlık yapıyorlar. Maalesef bu patavatsızlık da onlara has bir durum değil, radyo ve televizyonda birkaç kendini bilmezin de atasözlerimizle alay ettiğine şahit oldum.
Şu an elimin altında atasözlerindeki çelişkiyi anlatmak için hazırlanan mesaj var. Bu mesajda tam otuz üç maddede -kendi görüşüne ve yorumuna göre- bir biriyle çelişkili iki atasözü yan yana getirilerek çelişkiye dikkat çekilmek istenmiş. Yani altmış altı atasözümüzün tutarsız olduğu iddia edilmiş. Bakalım öyle mi? Ancak ben altmış altı atasözümüzün burada kısacık da olsa açıklamasının çok yer tutacağını düşündüğümden ilk on maddedeki atasözünü -yirmi atasözü ediyor- tek tek yan yana getirerek anlamlarını vereceğim. Bakınız atasözlerinde mi tutarsızlık var. Bu çalışmayı yapan arkadaşta mı? Maalesef imla kurallarına da uyulmamış.
1.a) Damlaya damlaya göl olur /Tasarruflu olmayı öğütlüyor.
b) Taşıma suyla değirmen dönmez-Küçük yardımlarla büyük ve önemli işlerin yapılamayacağını anlatıyor.
*Sonuç: Farklı hususlar vurgulanmış.Yani bir birini çürüten düşünceler üretmiyorlar.
2. a) İyi insan lafının üstüne gelir /İyi insanları her zaman yanımızda hissettiğimizi anlatıyor.
b) İti an, çomağı hazırla-Kötü insanların her zaman başa bela açacağını anlatıyor.
*Sonuç: Vurgulanan fikirde zıtlık, tavırda tutarsızlık yok, seçilen insan karakterlerinde zıtlık var. İnsana yaklaşım biçimleri farklı ve tutarlı...(Yani bir birini çürüten düşünceler üretmiyorlar.)
3. a) Bir elin nesi var iki elin sesi var / Aynı amaç doğrultusunda hareket edenlerin birlik ve beraberlik içinde mühim işleri daha kolay başarabileceği açıklanmış.
b) Nerde çokluk, orda bokluk… Adi kalabalığın işe yaramaz olduğu açıklanmış. Aynı amaç için bir araya gelen topluktan farklı olduğu söylenmiş.
*Sonuç: İşlenilen düşünce farklı değil, bir birini tamamlayıcı fikirler, aynı amaç için bir araya gelip birlikte hareket edebilmek gerektiği vurgusu ikisinde de var.(Yani bir birini çürüten düşünceler üretmiyorlar.)
4.a) Fazla mal göz çıkarmaz /Elde edilecek gelir ya da kazancın bugün olmasa da bir zaman sonra işe yarayacağına işaret ediliyor. Zamanı veya sermayeyi çarçur etmemeyi öğütlüyor.
b) Azıcık aşım, ağrısız başım.Mutlu yaşamanın zenginlikten geçmediğini, sağlık ve huzurun çok daha önemli olduğunu açıklıyor.
*Sonuç: Çelişkili bir durum yok, farklı yönlere vurgu var… Yani birisinde mal- mülk veya para pul gibi maddi zenginlikler çok önemlidir, diğerinde maddi zenginliklerin hiç önemi yoktur gibi bir sav yok bu sözlerde…
5.a) Kervan yolda düzelir / Birlikte hareket etmek zordur. Kaçınılmaz olarak bir takım eksiklikler, aksaklıklar ve sorunlar yaşanacaktır. Ancak bunların bir kısmı ortaya çıktıkça düzeltilir. Bu sorunlardan çekinerek yapılacak işten vazgeçmemek gerekir.
b) Balık baştan kokar.”Baş” sözcüğü burada tevriyeli kullanılmıştır burada düşünüldüğü veya anlaşıldığı gibi “ilk, önce” anlamı öncelikli anlamı değildir, birinci anlamı: liderdir… Yani bir toplulukta lider karakterini, şahsiyetini kaybederse topluluğun yüksek ahlak değerlerine sahip, sağlam ve sağlıklı bir topluluk olmasını bekleyemezsin anlamı vardır. Bozulma liderle başlar diye kısaltabiliriz.
*Sonuç: İki sözde farklı şeylere vurgu yapmıştır. İkisinde de topluluğun olması dışında bir ortaklık yoktur.
Aynı bakış açısını yansıtmaktan yorulduğum ve sıktığım için diğer sözlerin sadece anlamını kısaca vereceğim. Karşıtlık ya da tutarsızlık olup olmadığına siz kara verin
6.a) Söz gümüşse, sükut altındır /Dinlemenin konuşmaktan daha önemli olduğunu anlatır.
b) Sükût ikrardan gelir Susmak, itiraz etmemek hata ya da suçun kabul edildiği anlamına gelir.
7.a) Harama uçkur çözülmez. / Haramdan uzak durmak gerektiğini söyler, Eşinizin dışındaki kadınlarla yatıp kalkmayın diye uyarır.
b) Güzele bakmak sevaptır İnsanların güzellikten anladığını, kolay etkilendiğini anlatır. Güzellere bakmanın ötesine geçmemeyi hatırlatır. Yani bu söz de uçkur çözdürmez.
8.a) İki gönül bir olunca samanlık seyran olur /Sevginin zorlukları aşmak için güç vereceğini ya da problemlerin büyütülmeyeceğini sevgiyle mutluluğun yakalanacağını hatırlatır.
b) iki çıplak bir hamama yakışır Yoksulluğun büyük sıkıntılara sebep olacağını, cinsel arzuların evlilik için yeterli olamayacağını hatırlatır. Dikkat edilirse birinci birliktelikte sevgi var. Sevginin paradan puldan üstün olduğu vurgusu var. İkinci sözümüzde ise ortada sevgi yok yani yokluğun iyice rahatsızlık uyandıracağı vurgulanmış. Demek ki bu sözlerde de çelişki yok.
9.a) Bülbülün çektiği dili belası / (bu söz özdeyiş olsa gerek) Burada yerinde konuşmak gerektiği, gereksiz fikir beyan etmemek gerektiği fikri var.
b) Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp.Öğrenmek için harekete geçmeyen anlayış ayıplanıyor.
10.a) Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir / Kılık kıyafetin, mal mülkün insanın saygınlığını arttırmaya yetmeyeceği fikri var.
b)" Ye kürküm ye!" Kılık kıyafete değil insanın kendisine değer vermek gerekir, fikri işlenmiş. Yani birinci sözde vurgulanan fikre gönderme yapılıyor, Öyle düşünmeyen davranıştakilerle alay ediliyor.
Genel Sonuç: Hiçbir atasözü diğerinin söylediği fikri çürütmedi. Yani birisinin ak dediğine diğeri kara demedi. Dolayısıyla sözlerde çelişki olmadığı gibi mantık hatası da yok.
Bir de atasözlerimizin verdiği öğüdü yanlış bulduğunu söyleyenlerin fikrini irdeleyelim. Bu konuda en çok eleştirilen üç söz üstünde birlikte düşünelim:
1) ”Devlet malı deniz yemeyen domuz.”Bu söz devletin, milletin malını yemeye teşvik ediyor diyorlar. Çok yanlış bir anlayış... Biz bu sözü kullanırken ”Devlet malı deniz, yemeyen domuz değil ki… ” şeklinde kullanırız.Neden çünkü bu söz bu anlayışta olanları tasvip etmiyor; onlarla alay ediyor.Bu söz tariz sanatından yaralanılarak oluşturulmuştur.(Tariz:Birini küçük düşürmek ya da onunla alay etmek amacıyla söylenecek sözün tam tersi anlamda nükte yaparak anlatma sanatıdır.) Tariz de gerçek ya da mecaz anlam yerine doğrudan zıt bir anlam kullanılır.Böyle olunca bu sözün anlamı: Devlet malını bitmeyecek deniz gibi görüp (milletin malını, yetimin hakkını yiyip) bitirmek, ancak domuz gibi mundar olanların yapabileceği bir tavırdır.Bu kadar ahlaksızlaşmak domuz karakterine sahip olanların yapabileceği bir aşağılık durumdur diyerek devlet malını yiyenleri domuz olarak nitelendirmektedir.
2) ”Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.”Sözünde de benzer bir durum söz konusudur.Tarizden yararlanılmıştır. Dikkat edilirse bu da yanlış anlaşılmalara karşı ”Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı diyeceğiz? ” şeklinde yaygın bir kullanımı vardır. Yani bu sözde de tepkisiz davrananlarla bir alay vardır.
Sözün öğüdü: Kötülük er geç seni de bulur. Kötülük yapanlara karşı birlikte ve bir an önce tavır alın şeklindedir.
3) ”Bal tutan parmağını yalar” Bu söze maalesef birileri anlamının dışında birtakım anlamlar yüklemektedirler. Bu sözün anlamı hangi işle uğraşıyorsanız o işin sağladığı avantaj ve kolaylıklardan bilginiz ve ilişkileriniz sayesinde doğal olarak yararlanırsınız şeklindedir.
Dikkat edilirse söz “yalamak “ve “parmak” kelimeleri üzerine inşa edilmiştir. Siz eğer balı makineyle değil, elinizle bir kavanozdan bir başkasına boşaltırsanız bal muhakkak ki akacak ve bir yerleri batıracaktır. Elini temizleyen kişi eline yapışan balı ne yaparsa yapsın yeni kabına boşaltamayacaktır. Bu balın ziyan olmadan değerlenebileceği bir tek yol vardır yalayarak bütünüyle işe yaramaz olmasını engellemek. Dolayısıyla bu baldan tutanın yararlanması anlamına gelir.Fakat bu yararlanma ölçüsüz bir yararlanma değildir…
Bu sözün anlamını genişletenler veya değiştirenler, bu atasözüne balı parmaklamak anlamı yüklemişlerdir. Ki bu çok yanlıştır. Çünkü bal bulaşmış parmağı yalamakla, balı parmaklamak birbirinden çok farklı durumları anlatır. Bilgisinden, etkisinden, rüzgârından yararlanmakla; çalıp çırpmayı, kanunsuz iş yapmayı aynı ahlak anlayışının ürünü görmek hiç de insaflı bir davranış değildir.Birileri kanunsuz işlerine zemin hazırlamak için, bu sözün anlamını genişletmeye çalışmış olabilir. Ancak bu atasözümüz de hırsızlığa, kanunsuzluğa çanak tutmaz.
Son Söz olarak diyorum ki; görüldüğü gibi atasözlerimizde ne yanlış bir öğüt, ne de bir biriyle çelişen bir düşünce ya da tavır vardır. Yani Atasözü terazisi bozuk değildir, tartmayı bilmeyenler ölçüm yapmaya kalkmaktadırlar. Bizim ortak aklımızın ürünü olan atasözleri ahlak anlayışımızı ve kültürümüzü yansıtır. Dilimizin tuzu biberidir. Ve bizim hem akıl, hem de ahlak terazimizdir; kimse onlarla oynayarak bizim ÖLÇÜMÜZÜ bozmasın.
Necip Zeybek
Emekli Türkçe Dersi Öğretmeni
YORUMLAR
kendi günümün yazısı seçebilir miyim
çok mükemmel bir yazı kaleme almışsınız
emek var hem de çok emek var bu çalışmada kutluyorum sizi
"İsminden de anlaşılacağı gibi atasözleri geçmişte yaşanmış olan bir takım olaylar ve zorluklardan ders çıkarılarak söylenmiş, günümüzde aynı şeyler yaşandığı zaman ibret alınması ya da yaşanmaması için söylenen düşündürücü nasihatlerdir"
bizlere atasözlerimizin değerini anlatma çabanız için kendi adıma teşekkür ediyorum
saygılarımla efendim...