- 1293 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
ÇILMO MIŞKO QUNDIR
MAZİYE YOLCULUKLAR - 204
Çılmo, Mışko, Qundır; sizler canım memleketimin topraklarında doğmuş insanlıktan nasibini almamış mahlûkatlarsınız… Bir acayip yaratıklarsınız…
Asalaksınız… Yalakasınız… Fesatsınız… Fitnesiniz… Dedikodu hastasısınız…
Ağzınızın kenarında tırşıkın kırmızısı, dört mevsim acemi kız çocuğunun roju gibi durur…
Kürtçe, Türkçe ve Arapça sözlüklerden sizi tanımlayacak kelimeler arıyorum. Argo sözlüğün sayfalarında layık olduğunuz kelimelere bakıyorum…
Tüm kelimeler sizi anlatmada zayıf, cılız, cüce, yetersiz, eksik kalıyor…
Bilmem ki sizi nasıl anlatayım… Kelime bulamıyorum…
Kişiliğiniz edep bahçesinden nasiplenmediği için edepsizsiniz…
Sizin için yeni kelimeler türetmek lazım.
“Çılmo, Mışko, Qundır sözlüğü” yazmam gerekir…
Sizi özel kelimelerle anlatacak bir sözlük çalışması yapmam şart…
İnsanlıktan her saniye gördüğünüz kırmızı kart…
Yazdıklarım size hafif geliyor yüzsüzler, inanmıyorsanız koyun kantara tartın…
Çılmo, sen benden iki üç yıl önce doğmuştun. Ben doğduğumda hala sokak kedisi gibi miyavlıyor, finolar gibi havlıyordun. Kâhta çayı gibi akan sümüğünü dilinle yalıyordun...
Mışko, benden iki yıl sonra doğdun. Sen de Çılmo gibi miyavlıyor ve havlıyordun. Birisi ayağını yere vursa, girecek delik arıyordun… Mışklerin meskeni deliklerdir.
Qundır, sen Mışko’dan iki yıl sonra bu dünyayı kirletmeye geldin. Bahçe Cıme’nın qundırlerine benziyordun. Hükümet konağının önündeki havuzun suyu, Kani Malanın suyu Cıme’nın qundırlarını gevende davulu gibi şişirirdi…
Kâhta Eski Çarşının alt taraflarında demirci dükkânları vardı.
Çok sonraları demirci dükkânlarını belediye yıktı. Eski çarşının boyu uzadı…
Ben sizi o dükkânların arkasında kurulan mezatta tanıdım. Üstünüzdeki fistanlarla mezatta dolaşırdınız… İneklerin taze pisliğini fistanların eteğine koyar, birbirinizin yüzüne sürerdiniz…
Pis yüzleriniz o günlerden kalmadır…
Biraz para görünce hemen o günleri unuttunuz…
Eski Çarşının alt tarafında Ulu Cami vardı. Ulu Caminin önünde Babam Demirci Mustafa’nın bütün masrafını karşılayarak yaptırdığı on dört oluklu bir çeşme vardı.
Ulu Caminin tuvaleti yüz metre aşağıda, bir derenin üstüne yapılmıştı. Çeşmenin on dört oluğundan artan su borularla bu tuvalete götürülmüştü. Tuvalete gidenler bu su ile temizlenirlerdi.
Tuvalete gidenlerin dışkıları dereye düşerdi. Üstü açık dereydi. O zamanlar Karşıyaka adını alan mahallenin yeri bağ ve bahçelerdi. Derenin suyu, pisliği YİBO’nun altına kadar götürürdü.
Çılmo, Mışko, Qundır; siz hemen tuvaletin altındaki derede, çıplak ayaklarla tuvalete gidenler cüzdan düşürmüşler diye define aradığınızı ne çabuk unuttunuz?
Derede bulduğunuz taraklarla az mı saçlarınızı taradınız?
Siz unutursunuz ama ben o manzarayı hiç unutmadım…
Bir de size gülle oynarken yaptığınız hileleri hatırlatayım. Çocukların kazandığı gülleleri vermediğiniz için yediğiniz dayakları unutmamışınızdır?
Babanızın, ağaların kapısında bir tırşık için el etek öptüğünü övünerek çocuklarınıza anlatıyor musunuz?
Utanıyorsanız ben gelip anlatayım.
Sözlü anlatırım. Yazılı anlatırım. Şiirle anlatırım.
İsterseniz “CANTEKİN’DEN MAZİYE YOLCULUKLAR” “Kahramanlar Çılmo, Mışko, Qundır” yazı dizisi yaparım.
Ağaların sayesinde ailenizden kaç kişinin işe yerleştirildiğini tek tek sayarım.
Geldiğiniz mevkileri de anlatırım. Buralarda yediğiniz rüşvetleri de anlatırım.
Eliniz üç kuruş para görünce, ağamız dediğiniz insanlara sırtınızı dönüp başka ağalar bulduğunuzu da eklerim.
İyiliğini gördüğünüz, tırşıklarını yediğiniz ağalara utanmadan, sıkılmadan arkalarından nasıl küfür ettiğinizi de anlatırım.
Nankör, vefasız, terbiyesiz olduğunuzu çocuklarınız bilsin…
Çılmo, Mışko, Qundır; ağalarınızın safında yer alırken, benim arkamda konuştuğunuzu duyar, güler geçerdim.
Ağaların gözüne girmek, bir sahan fazla tırşık yemek için konuşuyorlar, derdim.
Sizi hiçbir zaman ciddiye almadım.
Siz okumamışsınız ama ben şair Ahmet Arif’i okurum ve severim.
Ahmet Arif der ki: “Dostlukta, düşmanlıkta erkekçe olsun, isterim.”
Çılmo, Mışko, Qundır; sizin dostluğunuz da erkekçe değil, düşmanlığınız da erkekçe değil…
Ciddiye alınacak insan değilsiniz…
Son birkaç aydır tertemiz paçalarıma uzaktan salyanızı atmaya çalıştığınızı duydum.
Bu sefer kimin gözüne girmeye çalışıyorsunuz. Fesatlığın, fitneliğin, kahpeliğin sebebini merak etmeye başladım.
Yazdığım yazılar, şiirler mi zorunuza gidiyor?
Kazan altına dönmüş yüzünüzü, bana attığınız çamurla mı temizleyeceksiniz?
İtibarsız kişiliğinizi, beni itibarsızlaştırarak mı yücelteceksiniz?
Size tavsiyem, Kâhta mezadına gidiniz. İneklerin taze pisliğini çocukluğunuzda yaptığınız gibi birbirinizin yüzüne sürünüz.
Define arıyorsanız çocukluğunuzdaki dereye benzer dereler bulunuz. Orada kendinize kısmet arayınız…
Kara özlerinizle beni karalama çabanız size bir şey kazandırmaz…
Bizim çöplükte define bulamazsınız…
Çılmo, Mışko, Qundır; kendinize başka çöplük bulunuz…
İnsanlık eleğinin altındaki tortu bile olamazsınız.
Her havlayan ite kemik atsaydım, ben CANTEKİN olmazdım.
Benden uzak durun. Başka çöplüklerde sofra kurun. Belki kemik bulursunuz…
Çılmo, Mışko, Qundır, pis ağzınızda akan salya ile paçalarımı kirletmeyin.
Her uzun dilin yolculuğunun makasın ağzında bittiğini unutmayın…
Üç kuruş paranız oldu diye herkesin arkasından atıp tutmayın…
Büyük lokma yutmayın…
Boğazınızda kalır…
Nefesiniz kesilir…
YORUMLAR
İroni, realite ve çaresizliğin el ele verdiği, içi dolu bir yazıydı... "Derdi" olan; usta bir kalemden harmanlanarak çıkan ve haykıran bir yazıydı. Hele hele Çılmo, Mışko, Qundır ne iyi oturmuş "derdin" orta yerine...
Teşekkürler düşündüren kaleme... ve daim olsun gücü...
Saygılar,selamlar ve tebrikler, efendim...