- 462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İLİÇ ALEKSANDR BEZİMENSKİ
Rus şair ve piyes yazarı İliç Aleksandr Bezimenkski 1898 yılında Zhitomir’de doğdu. Ukraynalı olan şair, Kiev Ticaret Enstitüsünde okumuş, on dokuz yaşında Rus Komünist Partisine girmiş ve Pedrograd’da devrim mücadelelerine katılmıştır. Gençlik örgütü başkanlığına getirilen ve genç yaşta ün kazanan şair, için Leon Troçki’nin, ’’Bezimenski Devrim’in canının canıdır’’ dediği bilinmektedir. ’’Sanat için sanat’’ görüşünü kabul etmeyen ve ’’Ben önce parti üyesiyim ondan sonra da şairim’’ diyen Bezimenski, Sovyet Ekim Devrimi’ni yüceltmek ve halka anlatmak için kurulan’’Ekim’’ adlı şairler grubunun üyesi olmuştur. Bezimenski, 1920 yılında yazdığı Genç proleter , isimli ilk şiir kitabında, genç bir işçinin komünizm düşüncelerini nasıl benimsediğini destan şeklinde anlatmıştır.Kısa şiirlerinde, kahramanlık ve romantizm duygularına yer veren şair, kendi kendini eleştirmekten de geri kalmamaktadır. Bu şiirleri Ekim Şafakları, Hayat böyle kokar, Küçük şehir ve İnsan kalbi isimli kitaplarında bir araya getirilmiştir. Mayakovski’nin etkisinde kalmış olan şair, serbest nazımla yazdığı şiirlerinde, kırık dizeler, konuşma cümleleri, etkileyici deyim sözcükler kullanmış, aynı zamanda, alaycı ve şaşırtıcı bir biçimde ele aldığı konularını benzetmelere, ve çarpıcı imgelere bol bol baş vurarak canlandırmıştır. Bezimenski şiirlerinde en sık ele alınan konular, çalışma sevgisi, Kızıl Ordu, kollektif çiftlikler, ve fabrikalardır. ’’Ruhumuz bir fabrikadır, yüreğimiz bir fırın’’ diyen şair, çiçeklerin bile fabrika pencerelerinde daha güzel göründüğünü söylemiştir.Şairin bu estetik anlayışı ile, eski şairane teşbih ve benzetmeleri aşmak ve yeni bir güzellik anlayışı yaratmak istediği görülmektedir. Devrimci Sovyet şairlerinin bir çoğunda ve özellikle Mayakovski’de görülen bu estetik anlayışı Bezimenski’nin şiirlerine de egemendir. Şairin 1929 yılında, Meyerhold Tiyatrosu için yazmış olduğu Bir el ateş isimli piyesi büyük bir başarı kazanmıştır. 1930 yılında yazdığı Şiirler çelik doğurur isimli eseri, şairin, sanatını sosyal amaçlar için nasıl kullandığını açıkça göstermektedir. Trajik gece isimli eserini ise Dinyeper barajının inşası zamanında yazmış ve bir Amerikalı mühendisin , sosyal görüşlerini nasıl değiştirdiğini dile getirmeye çalışmıştır. Bezimenski, , insanın duygu dünyasının , sosyal hayat ve dış dünya ile birlikte geliştiğine inanan bir şairdir. Bu düşüncesini ’’Dünya nın inşası ile birlikte heyecan ve duyguların inşası da gerçekleşmektedir’’ sözüyle açıklamıştır. Ustası Mayakovski’nin intiharını eleştirmiş olan Bezimenski, sınıf mücadelesi ve devrim düşüncesini gerçekten benimsemiş olanlardan başkasının doğru yolda olmadığını ileri sürmüştür. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar Rusya’ya hücum ettiği zaman , Bezimenski, uzaklaşarak Puşkin’e dönmüş ve klasik şekilleri kullanma yoluna gitmiştir.
Ne var ki bu dönüş, ünlü şairin öteden beri işleyegeldiği içeriğe yüz çevirmesine yol açmayacak; tam tersine bu içeriği yeni bir yaklaşımla değerlendirmesi sonucunu doğuracaktır.
Büyük sanatçıyı Parti Kartı şiiriyle selamlıyorum. Işık içinde yatsın.
İhtiyar, iyice ihtiyar anneler vardır...
Günlerimiz savaşlar ortasında yanıp giderken
Birden sıyrılıp fırtınalardan anılarımız
Ilık bir ateşe uzanır gibi onlara uzanır.
Omzunda tüfek elinde afişler taşıyan
Sans-culotteler anası, siz değilsiniz elbet sözünü ettiğim.
Yaramaz oğlunun süt içmeyişinden
Yüz devrimden ürkmediği kadar ürken
Analardan söz ediyorum ben.
Anne.
Yüreği durmadan ağzında...
Acılar içinde kıvranan...
Ve binlerce güneşle süslü olduğunu başka yolların
Bir türlü anlayamayan...
Üzerime nasıl titrediğini hatırlarım
Çocukluk yıllarımın kıvrımlarında.
Hele kardeşimle birlik olup
Çar’ın resmini deldiğimiz gün sapanla !
Ve hele açlık grevine başladığımda...
(Aşırdığım bir paket sigara için
Dövdüler diye yapmıştım ilk grevimi
Bir saatten fazla da sürmemişti üstelik...)
Sonra büyüdüm...Sızlanırdı durmadan geceleri:
Gözüne uyku girmiyor bu pis kitap yüzden !..
Ve nasıl rahatlamıştı içi
’’Makul’’ bir kitap okuduğumu öğrenince
SERMAYE isimli...
Ah anacığım ! Anacığım, nerede kompreslerin?
Alnıma sar da ayılt beni
O ’’makul’’ kitabın
Her satırın sonunda aklımı başımdan alan
Sonsuz sarhoşluğundan !
Günlerin gemi artık elimde şimdi,
Bir vakitler bizi sürükleyen azgın günlerin...
Dünya sahipliğinin mutluluğuyla sarhoş,
Evrene kafa tutuyorum anne, hatta sana !
Ama o günden beri...Oh! Ben ki bahardan
Bile canlı ve basit ve insanca
Bir gençliğin sarhoş ettiği delikanlı idim...
Hepten ayılttı beni o acımasız kitap!
Şimdi olduğu gibi görüyorum her şeyi,
Bütün örtüleri delip geçiyor bakışım.
Fabrikada gizlenen sevinçli geleceği,
Akan kanda gizlenen altını görüyorum.
Ve günlerin gemini tek başıma almadım,
Emeğin ordularıyla çekiyorum günleri güneşe doğru,
Ve kafa tutuyorum Evren’e, hatta sana:
Dünya sahipliğinin aklıyla akıllıyım...
Bir zaman önce
Yeni hücremde toplantı biter bitmez
Anamı görmeye gittim,.
Gene o sevecen ama yılgın bakışlar...
Ve yaş damlaları vardı gözünde.
Anam için, acılar gibi sevinçler de değişmez:
Pahalılaşan ekmek, iğne iplik bulaşık...
Sadece babam, o da yemeğin sonunda,
Yüksek politikadan söz açar çaktırmadan...
Ve annemin aklında daima kaynayan süt, pişen yumurta...
Bazan da birdenbire aşka gelip haykırır:
’’Bak oğlum iyi dinle, ben de Bolşeviklerdenim,
Ama komünist olmaya gelince...asla !
Yada bir köşeye oturmuş
Kolu sökük gömleğimi almış eline
Ani bir umutla gözlerinde parlayan
Mırıldanır:
Neye yarar, kazanmadıktan sonra, okumak SERMAYEyi!
Bu kafayla tek kuruş kazanacağında yok!
Oysa senin on parmağında on hüner asılıdır...
Bir defetsen başından şu parti üyeliğini!
Gel sen beni dinle, anan yanılmaz...
Yedi yıl o partiye kul olduğun yetmez mi!
Ne olur eve dönsen, şu teagahın başına?
Parti de kim oluyor , çalıver kartlarını kafalarına!’’
Ve bir gün hiç unutmam,
Kardeşimle birlikte aşırmışlar...
O gizli sevinci görmeliydiniz
Gözlerinde pırıl pırıl parlayan!..
Alıp ellerimin arasına ihtiyar başını
Göğsüme sımsıkı bastırarak:
’’Dinle ana demiştim, dinle bak yüreğimi:
Bilir misin nedir orda öyle uğuldayan?’’
Melil mahzun gidişini görür gibiyim şimdi...
Zavallı anacığım! Olanak var mı var anlamasına?
’’Delirdi bu oğlan, demiştir,
Tanrım sen akıl ver ona!’’
O ki bir küçük gölgesiydi mücadelemizin,
Nerden bilsin
Kartımı cebimde değil
Yüreğimde taşıdığımı !
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.