- 662 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÇALDIRAN - 7. BÖLÜM "Bitmeyen" bir savaşın gizli tarihinden...
ÇALDIRAN - 7. BÖLÜM
"Bitmeyen" bir savaşın gizli tarihinden...
(ulusal-ideolojik, tarihsel piyes / senaryo)
YAZAR: ELŞEN İSMAİL
K a r a k t e r l e r:
ŞAH İSMAİL SAFEVİ / HATAİ - Azerbaycan Safevi Devleti Hükümdarı, Türk asıllı Şah, şair, sanatçı
YAVUZ SULTAN SELİM - Osmanlı imparatoru, Türk asıllı Sultan
*** *** ***
MEHMET - Osmanlı istihbaratçısı, Kamber Ali`nin yardımcısı
BANUNUR - Erdebil valisinin kızı, “Bacılar” adlı gizli örgütün üyesi
KAMBER ALİ - Osmanlı istihbaratçısı, Yavuz Sultan Selim’in özel muhabiri
ŞEYH - "Kutsal Ali Ocak" adlı gizli bir teşkilatın önderi
"DİLSİZ" ŞAMAN - bir mağarada yaşayan bir Şaman
AĞA DERVİŞ – Tebrizli bir derviş
*** *** ***
TAÇLI BEGÜM - Şah İsmail’in eşi, “Bacılar” adlı gizli örgütün lideri
AYŞE HAFİZE SULTAN - Sultan Selim’in hanımı
*** *** ***
HÜSEYİN BEY ŞAMLI - Şah İsmail’in lalası, Safeviler devletinin ilk Emir-Al-Umarası (ordu komutanı) ve Vekili
MUHAMMED HAN USTACLI - Safeviler devletinin Diyarbakır beylerbeyi ve Emir-Al-Umarası (ordu komutanı) (1510-1514)
DURMUŞ HAN ŞAMLI - Safeviler devletinin İsfahan beylerbeyi
HERSEKLİ AHMET PAŞA – Osmanlı sadrazamı (1 Ağustos 1512 — 28 Kasım 1514)
KOCA MUSTAFA PAŞA - Osmanlı sadrazamı (6 Ocak 1512 — 23 Kasım 1512)
MALKOÇOĞLU TURALİ BEY – Osmanlı sancak beyi, ordu başçısı
ŞEHZADE SÜLEYMAN - Sultan Selimin oğlu, Şehzade, ordu başçısı
*** *** ***
HAMDULLAH FARSİ – Safevi devletinde yazı işlerinden sorumlu adam, genel olarak “Mirza” lakaplı adamlardan
ABDULLAH EL-VAHAP – Osmanlıda dini idarelerde çalışan adamlardan biri
FİRUZ HUMEYNİ – Safevi devletinde mali işlerden sorumlu memur
EBU HİLAF EL-BAĞDADİ – aslı Bağdatlı olan Osmanlı taciri
VENEDİK KRALI
ROMA PAPASI
*** *** ***
Not: Bu eserdeki karakterler ve olaylar tarihle ilgili olmasına rağmen, yazar tarafından da bazı eklemeler yapılmıştır. Piyes / senaryo tamamen tarihsel değil, ulusal-ideolojik tebligat ve eğlence için yazılmıştır. Olası yanlış anlamalar için şimdiden özür dileriz. Amacımız, ulusal birliğe çağırış yapmak ve görkemli tarihimizden ilham alarak güzel bir eser yaratmaktır. Hoş anlar geçirmeniz dileğiyle…
*** *** ***
(Okurken film tadı almak istiyorsanız, her sahnenin başında verdiğimiz linkte olan fon müziği eşliğinde okumanızı tavsiye ederiz. )
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=pSg1V7FgkZs
İSFAHAN… Bir zindan… Firuz Humeyni Durmuş Han ve adamlarının huzurundadır…
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (sinirli) sen Yüce Safevi Devletinin sana verdiği değere layık olamadın, Firuz Humeyni! Eminim, Şahımız ve Yüce Divanımız senin hakkında gereken kararı verecektir!
Firuz Humeyni büyük telaş ve korku içinde etrafına bakınır.
FİRUZ HUMEYNİ: (korku içinde) ben hiçbir şey yapmadım. Birileri bana tuzak kuruyor…
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (sinirli halde gülümsüyor) asıl tuzağı sen bize kurdun, Firuz Humeyni! Bilmiyorum kendini ne zannettin ki, bizi yok edebileceğini sandın, hem de beceriksiz adamlarınla…
FİRUZ HUMEYNİ: (sinirli bakışlarla) hiçbir şeyi ispatlayamazsınız. Siz sadece beni öldürmeyi kafaya koymuşsunuz. Sebebini bilmiyorum, ama eminim Şahımızın bundan haberi bile yoktur. (korksa da sert surat yapar)
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (sinirli halde gülümsüyor) şimdi bu taş duvar sana saraydan daha iyi gelecektir. Otur düşün. İtiraf edip edemeyeceğini düşünebileceğin kadar zamanın var. (ciddi) Ben Şahımıza haber ettim, her şey usulüne göre olacak – eğer itiraf edersen, belki daha makul bir ceza alabilirsin.
FİRUZ HUMEYNİ: (sinirli bakışlarla) benim konuşacak hiçbir şeyim yok, Durmuş Han!
DURMUŞ HAN ŞAMLI: öyle olsun madem! Safevi devletinin adaleti her şeyden üstündür! Bunu kendi gözlerinle er ya da geç göreceksin!
Bakışırlar… Durmuş Han ve adamları zindanı terk eder… Firuz Humeyni elini sakalına koyar ve düşünür…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=YmyZh6seqHQ
ŞİRAZ yakınlığı… Bir eski bina… Hamdullah ve birkaç adamı toplanmışlar…
HAMDULLAH FARSİ: (düşünceli) bunca yıllardır teşkilatımız Türklere hiçbir açık vermeden ilerliyordu, tabi ki ara sıra ufak aksilikler yaşanıyordu, ama Firuz Humeyni kadar amatörlük yaparak bizleri tehlikeye atan olmamıştı… Bu işi biran önce halletmemiz gerek, yoksa hepimizi falakaya yatırırlar…
Adamlardan biri: Firuz Humeyni’nin konuşup konuşmayacağını düşünerek zaman kaybediyoruz, bence…
HAMDULLAH FARSİ: önerin nedir?
Adam: onu kaçıralım. Biliyorum çok zor iş, ama bundan başka çaremiz yok! Aksi halde hepimizin hayatı ve bundan sonraki planlarımız tehlikeye girecek!
Her kes bakışarak düşünür ve sonda Hamdullah fikrini söyler.
HAMDULLAH FARSİ: doğru söylüyorsun, kaçıralım. Ama eğer beceremezsek, bir yolunu bulup onu Şah İsmail’in huzuruna çıkarılmadan öldürmemiz gerek! Ben kısa sürede başkanımızla da görüşüp bu işi enine boyuna konuşacağım. Siz şimdilik kaçırma işlemine geçin.
Adamlar baş eğerek kalkarlar. Hamdullah elindeki tesbihini çevirerek düşünür…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=YmyZh6seqHQ
BİRKAÇ GÜN SONRA… Durmuş Han ve Safevi görevlisi, askerler ve Firuz Humeyni Tebriz’e doğru yola çıkarlar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=EqnYvzFOhOE
TEBRİZ… Hamdullah Farsi’nin konağı... Hamdullah Saraya gitmek için hazırlanırken bir adamı odasına girer ve izin isteyip konuşur.
Adam: ağam, haber geldi. Durmuş Han Şamlı ve adamları Tebriz’e doğru yola çıkmışlar…
HAMDULLAH FARSİ: (sinirli ve bir o kadar sakin halde yüzünü karşı tarafa çevirerek düşünceli şekilde bakar) elbet bir yerde dinlenmek için duracaklar. O anı gözden kaçırmayalım. (yüzünü dönerek) adamlara söyle, fırsat kovalasınlar. Firuz’u kaçırmak için her an gerekli olabilir.
Adam “emrin olur, ağam!” tabiriyle baş eğerek çıkar.
HAMDULLAH FARSİ: (pencereden dışarıya doğru bakarak, kendi kendine) Türkler kendilerini çok akıllı zannediyorlar. Ama ne olur olsun biz farsların hilelerine, oyunlarına karşı daima savunmasız halde olacaklar. Bir gün fars elbet Türkü yenip bu devleti de ele geçirecek! O gün geldiği zaman onlara kendi dillerinde konuşmayı bile yasaklayacağız!
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=AhTE1-uvEtc
TEBRİZ yakınlığında bir köy… Gece birkaç haydut kılıklı adamlar Safevi ordugâhına baskın için harekete geçer… Durmuş Han ve adamları olası saldırı planı için önceden tedbir alırlar. Bu yüzden ilk saldırı sonucuna ulaşamadan bertaraf edilir. Sonra yine bir saldırı daha olur ve bu kez Firuz birkaç kilometre uzağa kaçmak imkânı bulur…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=zHfDixY1guE
ERDEBİL… Şeyh ve Banunur bir eski tapınakta görüşürler…
ŞEYH: (düşünceli ve bir o kadar sakin) önceleri “Bacılar”dan kimseler evlenmez ve tüm hayatını devlete, millete bahşederlerdi. Şimdi her şey değişmiş tabi ki…
BANUNUR: (duygusal) ben Mehmeti çok seviyorum, Şeyhim! Ama devletimize de canım feda! Gereken neyse ona uyarım, yıllarca kahrolmayı göze alarak…
Banunur yüzünü çevirerek içten içe ağlamaya başlar. Şeyh bunu fark eder.
ŞEYH: üzülmeni gerektirecek bir şey yok. Ama senin ve Mehmetin kutsal görevleriniz var. Onun için çok ama çok dikkatli olmanız gerek!
Banunur sevinir ve Şeyhe sarılır.
BANUNUR: (duygusal) rızanız olmasaydı ben bu aşkı kalbime gömmeğe çalışacaktım! Çok sağ olun!
ŞEYH: (nurani şekilde gülümsüyor) bizim temelimizde aşk var, kızım! Tarikatımız ve binyıllardır değişmeyen geleneklerimiz bunu emreder!
Ayrılırlar.
ŞEYH: biraz sabret! Bu aralar devletimizin güvenliği için çok dikkatli olmamız gerek! Sana da yeni görevler vereceğiz!
BANUNUR: (baş eğerek) emriniz olur, Şeyhim! Ne isterseniz yaparım!
Şeyh memnunlukla bakar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=pSg1V7FgkZs
TEBRİZ… Durmuş Han Şahın huzuruna çıkar…
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (tedirgin ve telaşlı) kusura bakmayın, Şahım. Haini elimizden kaçırdık.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (sakin kalmaya çalışıyor) sorun değil! Er ya da geç yakalarız! Şuan düşünmemiz gereken mesele farslarla ilgili ne karar vereceğimizdir.
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (biraz rahatlamış gibi) nasıl yani, Şahım?
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (bir noktaya bakarak ellerini tahtına yaslar) bu farslar yıllardır Kuzeyde de, Güneyde de türlü türlü oyunlar oynar. Bazı meseleleri bilsek de, çok şeyden habersiziz. Maalesef devletimizin kudreti onların şeytani düşüncelerini yenemiyor. Hilafet dağıldığı zamandan bu yana devlet kuramayan farslar bizlere karşı oldukça sinsi ve haince planlar kurarak ilerliyor. Amaçları devletimizi ele geçirip milletimizi esir almaktır. Ama tabi ki buna müsaade etmeyeceğiz!
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (kafa hareketiyle izin alarak) tedbirleri arttırabiliriz, Şahım. Ama Osmanlıyla şuaınki durumumuz göz önüne getirilirse, farslara karşı sert adımlar atmak devletin güvenliği konusunda çok tehlikeli bir durum olur. Her yerde isyanla çıkabilir, haçlıların denizden hücumu da an meselesi.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (düşünceli) biliyorum, Kenger Körfezini istiyor, şerefsizler! (yumruklarını sıkar)
DURMUŞ HAN ŞAMLI: o yüzden derim ki, Firuz’u meydanda – halkın gözü önünde – herkese ders olsun diye idam edelim! Hem Türkler, hem de farslar sizin kudretinizi ve adaletinizi bir daha görsün! O zaman en azından bir süreliğine kimse hainliğe kalkışmayacaktır.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (düşünür) bu meseleyi Yüce Divanda konuşacağım! Elbet makul bir karar alınacaktır!
Durmuş Han baş eğerek izin ister ve gider. Şah İsmail ayakları altına serilen harita şekilli halıya dikkatle bakar.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (kendi kendine, sert tonla) farsların son kalesi Şirvanşahlar’ı yok etmenin zamanı geldi de geçiyor bile!
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=Xt2R5JHtflQ
ŞİRAZ… Gece saatlerinde eski bir konakta iki kişi görüşür. Biri Hamdullah Farsi, diğeri ise siyah kapşonlu bir yaşlı adamdır…
HAMDULLAH FARSİ: efendimiz, son olarak kararınız ne? Firuz’u harcayacak mıyız?
Adam: (ağır ses tonuyla) Firuz Humeyni kendi ele vererek milletimize ve teşkilatımıza ihanet etmiştir. (sert) Onun için katli vaciptir. Ancak onu Türklerin değil, bizim öldürmemiz gerek ki, hem Türkler bizim hangi güce sahip olduğumuzu anlasın, hem de diğer adamlarımız ihaneti ve mağlubiyeti affetmeyeceğimizi iyice hatırlamış olsunlar.
HAMDULLAH FARSİ: (yalakalık yaparcasına) merak etmeyiniz, efendimiz. Büyük Selçukluyu nasıl yıktıysak, elbet Safevileri de alt etmenin bir yolunu bulacağız!
Bakışırlar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=xi0WYfklRVI
TEBRİZ… BİRKAÇ GÜN SONRA… Firuz yeniden yakalanmış ve meydanda – her kesin gözü önünde yargılanmak için getirilmiştir. Şah İsmail ve tüm devlet adamları halkla beraber oradadır…
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (sinirli ve öfkeli) sen devletine ihanet ettin! Yüce Divanımız ve asıl gücümüz olan Yüce Halkımız şimdi sene gereken cezanı verecektir. Son olarak konuşma hakkına sahipsin!
FİRUZ HUMEYNİ: (nefretle Şah’a bakarak) ey Türk, sanma ki, bu gün güçlüsün diye hep böyle kalacaksın! Ne zaman ki şahsi çıkarların milli değerlerinden, vatanından, milletinden öne geçecek, bak o zaman biz sizi yeneceğiz! Kendi devletimizi kuramasak bile sizin açıklarınızı kapatarak büyük bir ahtapot gibi sizi saracağız. Gaflete düştüğünüz an ölüm fermanınızı imzalayacaksınız. Bu gün bir Humeyni ölse bile, zaman gelecek yeni bir Humeyni doğacak ve o zaman siz kendi dilinizde bile konuşmak için izin isteyeceksiniz!
Şah İsmail sinirli halde ayağa kalkarak belindeki kılıcı çıkarır. Yürüyerek tam da Firuz Humeyni’nin önüne gelir.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (sinirli ve öfkeli halde kılıcını göğe doğru kaldırır) ve böylece tüm farslar bilsin ki, ben Ulu Hakanımız, Başbuğumuz Timur’dan daha gaddar olabilirim size karşı! Ant olsun bizi Yaratana, soyunuzu yeryüzünden silene kadar savaşır, son kişinizi bile affetmem! Siz, er ya da geç kabul edeceksiniz, Azerbaycan merkezli Türk imparatorluğunun topraklarında yaşayan küçük bir toplumdan başka bir şey değilsiniz! Siz farslar hiçbir zaman Türk’ü mağlup edemeyeceksiniz! Buna ben ve tüm hanedanım asla müsaade etmeyeceğiz! Çünkü ben Şah İsmail Safevi Türkoğlu Türk’üm!
Şah kılıcını Firuz’un kafasına doğru vurmak isterken uzaklarda bir yerden gelen bir ok Firuz’u öldürür. Meydanda kargaşa düşer ve ikinci ok Şahı kolundan yaralar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=rAY3r6gHFkk
AYLAR SONRA… 1513… Şah İsmail ve Sultan Selim Osmanlı-Safevi sınırında gizli bir geçitte görüşürler…
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (ciddi) artık her şeyi çözme zamanı geldi, Yavuz Sultan Selim!
YAVUZ SULTAN SELİM: (ciddi, bir o kadar sakin) evet, Şah! Seni karşımda görebildiğim için çok mutluyum! Elbet her bir şeyin çaresi var!
Karşılıklı gülümserler… Eski Türkler gibi yerde oturup ekmek bölerek, duz ve soğanla yemeye başlarlar. Sonra eski bir içkiyi karşılıklı içip sohbete devam ederler...
*** *** ***
7. BÖLÜMÜN SONU
YORUMLARINIZI VE TAHMİNLERİNİZİ BEKLİYORUZ.
İYİ EĞLENCELER…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.