- 425 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİ PINARI
SEVGİ & PINAR
Ben SEVGİ…
Gök babam ve Toprak anamın ilk göz ağrıları… Vakti saati gelince Toprak anamın ilk sancıları başladıktan kısa bir süre sonra açmışım gözlerimi dünyanın kirli yüzüne. Dedem İbrahim Kabe’den getirdiği Zemzem suyuyla yıkamış oldukları içindir adıma;
“SEVİGİ” demişler, insanların yüreğine yerleşen…
Atam Adem’in uğrak yeri, yeryüzüne ilk bina inşası, sonra da kayboluş..
Küçük İsmail’in ayaklarını vurduğu yerden fışkıran su.. Hacer Ninemin;
“Zemzem, zemzem..” Yani; “Yavaş yavaş ak, dur.”
Dediği Zemzem suyu adını aldı... İşte o durup akmayan suyla yıkadılar beni; içtiler, bana da içirdiler kana kana.
Gemisine binerken Nuh’un çağırdığı insanların, hayvanların arasında güvercinin kanatlarına konmuştum. Cudi de konaklayınca bir kuşluk vakti, beraber uçtuk ak güvercinle denizler aşırı yerlere, zeytin dalı bulup getirdik barışın ve sevginin ifadesi olarak bizi bekleyen Nuh’a..
Ama bu güne dek hiçbir âdemoğlu beni dünya gözüyle görmedi bir kere de olsa, çünkü ben görünmezim. Aşıklar, sevdalılar kalp gözüyle bakarlar bana.
Dağ meltemleri gibi sessiz ve yumuşak eserken yetimlerin, gariplerin, saçlarını ve yüzlerini yalar geçerim. Fakir fukaranın, kimsesizlerin sesi olurum her gün… Saçlarım rengini güneşten mi almış bilmem, belki de güneş rengini saçlarımdan almıştır. Eğer görünen olsaydım, hiçbir ademoğlu gözlerini benden alamazdı. Çiğ süt emmiş insanlar beni severler, benden konuşurlar, ama benden uzak yaşarlar nedense… Öyle ki herkes Sevgi aynasında kendini seyre dalmışken aşıkların yüreklerine ilk ben yerleşirim, adıma türküler yakmış sevdalılar, şiirler yazmış ozanlar ve yine de bi başıma kalırdım daru dünyada, Pınar kardeşim olmazsa…
“Adım Sevgidir bayım” diye şarkılar okudular meydanlarda.
Mevlana’nın yüreğinde yer edimdim,
“Kim olursan ol, yine gel” dedi.
Yunus’un dilinden hiç düşmedim,
“Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane.” Diye ağlaya ağlaya dolaştı dağı taşı..
Karacaoğlan’ın peşine takılarak adım adım önce Anadolu’yu, sonra uzak diyarları dolaştım durdum. Aslısı’nı ararken Kerem uğradığı Muş Ovasında;
“Açılmış laleler güller
Uzar gider Muş Ovası.” Diye haykırmıştı.
Niyazi’nin diline de dolanmıştım;
“Mescid- i meyhaneden
Haneden viraneden,
Nizazi’nin dilinden
Çağırırım dostu dost.”
Nesimi; yakamı hiç rahat bırakmadı, bilir misiniz?
“Nesimi’ye sormuşlar
O yar ile hoş musun?
Hoş olayım, olmayayım
O yar benim kime ne?” dediler, ağladılar, dolandılar divane divane…
Hiç kaybolmadım ki, hep vardım, burada gözünüzün önünde duruyordum. Hani olur ya, aramak isteyen olursa, yalnızlık yollarının üzerinde değil, hoş kokulu pembe güllerin yapraklarında bulun beni…
Hepten yalnız kalırdım, kız kardeşim PINAR olmazsa…
Ben PINAR…
Gök babam ve Toprak anamın son beşikleri… Toprak anamı biraz değil, epeyce uğraştırmış olmalıyım dünyanın kirli yüzünü görmeden. Anlattıklarına göre, -yalancısıyım - az daha ölümüne sebep olacakmışım, uzun süre kaybolmuşum, bulamamışlar kaç gün geçmiş aradan anamın rahminde… Bin bir meşakkatle gelmişim dünyanın orta yerine.
Göğsü çimenli dağ yamaçlarını bilirsiniz. Her yamaçta bir göze, her gözede ayrı bir haz buldum. Gözelerin suları birleşerek büyümemi sağladılar, erken geliştim, boylandım, serpildim, güzelleştim… SEVGİ ablam yalnız bırakmadı beni, nazlı büyüdüm, yürürken endamım bir başka kıvrak oldu. Her yanım yarpuz kesildi, yarpuz koktum, çimenler içinde çiçekler açtı rengârenk… İlk sabahların mavi dağ dumanları içinde keklik sürüleri kondu, ela gözlü ceylanlar su içtiler, dağ çobanları sevda türküleri çığırdılar… Ve adıma;
“PINAR” dediler…
Sevgi ablamla kol kola iç içe dolandık Anadolu’nun en güzel ovalarını… Temmuz sıcağında bağrı yanıkların serinlendiği pınarlar.
Aşıklar başımda oturup;
“Oy pınar eşme pınar
Derdimi deşme pınar.” Diye türkü yaktılar…
Kınalı kekliklerin konduğu, yarpuzların süslediği ve berrak akan
“SEVGİ PINARI “ olduk..
Hani, SEVGİ dolu güzel sözler ya da güzel davranışlar var ya; kökü yere sağlam yapışmış meşe ağaçlarına, dalları gökyüzüne yayılmış asırlık çınar ağaçlarına benzemez mi? Hele konuşulan söz " SEVGİ " ise akan suların durması gerekmez mı?
Her birimiz ayrı bir yola çıkmışız, “başımız selamet” mıdır, bilmem. Bildiğim tek şey aynı göğün altında yaşamlarımızı ikame ederken duygu ve düşüncelerimizi abartmadan, insanların inançlarına saygı duyarak, ırklar arasında ayırımcılık yaratmadan insan olarak fikirlerimizi paylaşabilmek değil mi, amacımız? Alemlerin yaradılışı sevgi hamuru ile yoğrulmuş olarak bilirim. Her ailenin temeli asıl olan karşılıklı sevgi ve anlayış üzerine atılmamış mıdır?
Hani nerede…?
“Ab-ı Hayat suyundan içenler ölümsüzleşiyor” demişler zamanın birinde. İnsanoğlu bir türlü söz konusu suyu bulamadığı içindir ki ölüme çare bulamamış olmalılar, tabi ki ilahi takdiri düşünememişler galiba. Ab-ı Hayat suyunu bulmamız imkansız olabilir, lakin evimizin önünde her gün akıp gidecek bir sevgi pınarını yaratabiliriz. Düşününüz lütfen, her gün sevgi pınarında yıkanan biri kirden temizlenmez mi, bir tas içen her kim; kinden, nefretten, ayırımcılıktan, yanlış düşüncelerden uzak durmaz mıdır, sizce? Anlayamadığım işin garip tarafı evimizin önünden akan sevgi pınarına kör gözlerle bakarken, Kaf dağının ardında Ab-ı Hayat suyunun peşine düşmüşüz. Sevgi Pınarından bir tas içerek geçmişin tüm kamburlarını sırtımızdan atamaz mıyız, acaba?
Haydi, toplum olarak birer SEVGİ PINARINI yaratalım...
Ve Sevgi diliyle sizleri selamlıyorum…
11 Temmuz 2020
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Yeryüzünde adına en çok şiir ve yazı yazılan kavramı birçok farklı yönüyle ele aldığınız yazınızı kutlarım Mehmet Bey.
Çağrınızın karşılık bulması dileğimle...
Saygılarımla...
Mehmet Burhan AKIN
İnşallah birileri farkına varır, sevginin...
Şiir tadında okudum ve doğrusu arada kontrol ettim şiir değil miydi diye. Kaleminize sağlık hocam.
Mehmet Burhan AKIN
Bazen kızarak, bazen yalvararak ve bazen de sevgi yoluyla mesajlar göndermek istedim, günümüzün ortamlarına...
Hocam Yusuf’u kardeşleri kuyuya atmayacaktı
Tüm günahlar kardeşlerin
Günah işleme hakkını kendinde gören görene nizamda
Siz dersiniz ki! Kapına sevgi Pınar’ı inşa ettim gör ve iç
Hem görecek hemde içecek amma velakin inkar gelecek
Fırat’ın nehri niçin kızıl akar
Suyun kaynağına bakmak gerekiyor bence
Ki balıklar yüzebilsin
Sevgi pınarından güzeller su içsin
Nice saygılarımla
Mehmet Burhan AKIN
Müslüm Bey,
Yorumlarınıza hayran olmamın en güzel yanı, doğruları dürüst bir üslupla yapmanızdır ve ben de size benzemeye çalışacağım.
Verilecek çok örnekler de, ibretler vardı, düşünmedim değil fesatlık yaratmak istemedim doğrusu Edebiyat Defteri yazarları arasında. Hafızam beni yanıltmıyorsa, "GARİP BİR AŞK HİKAYESİ" başlıklı yazımızda değindiğiniz Fırat nehrinin doğduğu yerlerin olaylarını hicvli bir sanatla, KORONA dahi gördükleri karşısında tiksinmiş, günlerce bir şey yememiş kendi ifadesiyle.. Ölmüş annesinin memesini emerken ateşe nasıl atılmış, Nemrut'tan daha beterler... Ne diyelim...
Sağolun uygarlıklar ülkesi Anadolu'nun mert ÇOCUĞU.....