ölmüş orman çocukları II
Sessizdi orman… uzun zamandır… peki kimindi bu çırpınışlar…
Çok fazla insan kaybedilmişti. Sevdiklerimiz, nefret ettiklerimiz, çocuklarımız, gençlerimiz ve tanımadığımız insanlar… gerçek bir o kadar acıtırken bir o kadarda ‘ayaklan ve kendine gel insanoğlu!’ diye bağırıyordu. Merih küçük bir gruba ormanda öncülük ediyordu. İki üç yaşlılar iki çift aile ve ikişer çocukları vardı. Birde aralarında hala şüpheyle yaklaştıkları bir genç oğlan vardı. Merih’in gözleri belli etmemeye çalışsa da gözlerini ona dikmesi grubun gözünden kaçmamıştı. Bu küçük grupla beraber bir ihtimal ormanda yaşam bulabilirler diye yola çıkmışlar ama bir kuş sesi, bir ağaç hışırtısı bile yoktu. Son bir şansları kalmıştı. Ölüm ormanı. Sonuçta dünya koşulları tersine dönmüştü. Madem güzel cennetlik yerler yaşamını kaybettiyse ölüm ormanında yaşam canlanmış olabilirdi. Grup tedirginlik içinde yol boyunca dinlene dinlene ormana doğru yola çıkmıştı. Çocuklar daha fazla dayanamayıp dinlenmek isteyince ormanın o boğucu girişinde çadır kurmuşlar zar zor buldukları bitkilerle çorba yapmaya başlamışlardı. Merih de güvenlikten sorumlu biri olarak etrafı kolaçan ediyordu. Yabani hayvanlardan değil, insanlar insanlardan korkuyordu. Gelen yemek kokusuyla Merih de ateş yanında yerini almış ama silahını yanından ayırmamıştı. Kokudan dolayı insanları buraya çekebilirlerdi. Çorbalarını yavaş yavaş içip rahatlamaya çalışırken uzakta kamburu olan birini gören küçük kız babasının arkasına değil de Merih’e sığınmıştı. Merih kim olduğunu düşünmeden silahı ile ona ateş edecekken onu durduran genç oğlan olmuştu. Silahını bir hışım elinden almış ‘ bunu yapamazsın kamburlu bir kadını vuramazsın’ diye ona kızmıştı. Yavaşça kadına yaklaşmışlar ve kadının sayıklayarak yürüdüğünü fark etmişlerdi. Tek bir kelime ‘SU’. Merih dayanamamış kadına şişesini uzatmıştı ama kadın suratına bile bakmadan sayıklayarak yoluna devam etmişti. Küçük kız Merih’in elindeki şişeyi kapıp kadının önüne geçmişti. ‘ kamburun acımıyor mu?’ kadın sesle irkilip geri sendeleyip düşmüştü. Babası özürler dileyerek kadını yerden kaldırmış kızına da kızgın bakışlarını yollamıştı. Kızın elinden şişeyi alıp kadına yavaşça içirmişti. Ama kadın ilk yudumunda suyu püskürmüş tekrar ‘su’ diye sayıklayıp kaçışmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlamayan grup kadının etrafına dört dönüyor onu durdurmaya çalışıyordu. Sonunda kadın bir anda durmuş bir koku almış gibi koklaya koklaya Merih’in önünde durmuştu. Merih şüpheli bakışlarla kıpırdaman duruyordu. Elinde silahı olmadığı için sinirle genç oğlana bakıyordu. Genç oğlansa silahı tetikte tutuyordu. Kadın elini Merih’e uzattı yüzündeki yarasına dokundu ve yüksek sesle bir kahkaha attı. ‘ onları yenemeyeceğinizi söylemiştim. Onları yenemeyeceksiniz pis ucubeler!’ bir anda dikleşti ve kamburu yok olmuştu. Herkes korkarak ne olacağını bekliyordu. Kadın simsiyah gözlerini açtı ve Mehir ile kısa bir bakışmadan sonra ‘su’ dedi ve çocuklar hariç hepsini hızlı bir şekilde öldürmeye başladı genç oğlan tetiği bile çekemeden cansız bedeni yerde öylece duruyordu. Çocukların ağlayarak kenarda durmuş ona baktığını görünce kadın önlerine durdu ve gözlerini bir anda kapadı. Mehir sessizce silahına yaklaştı ve kadının beynine hedef bile almıştı. o anın paniğiyle çocuklar minik elleriyle gözlerini kapamışlardı. Merih onlara "hayatta kalmanız için en önemli kural" diye onlara uyması gereken kuralları açıklamış ve büyük sorumluluk gerektiren liderliğin bir parçası olarak vahşi yaşamın pençelerinden onları korumak için ince ayrıntılı planlar yerine hayatta kalmak için ne gerekiyorsa kabaca içgüdülerine uymaları için onları yetiştirmişti. Hayatta kalmak için onları dinlemek zorundaydılar. Çıkan bir el ateş sesiyle kadının cansız bedeni yere düşmüş çocukların çığlık atarak birbirine sarılması bir olmuştu. Mehir çocuklara bakarken bundan sonra ne yapacağını bilemiyordu. Asla iyi bir yetiştirici olmamıştı. Bıkkınlıkla ormanın girişine baktı gördüğü manzara şoku atlatmaya yetmemişti. Kocaman dünyada bir başlarına kalmış gibi…
Ormanın girişinde bir ceylan … peki ya neden şimdi?
ONLAR KENDİ GEMİLERİNE BİNİP KURTULUŞU İÇİN SAVAŞ VEREN ZAYIF SAVAŞÇILARDI.
Bu yola çıkarken herkes kendinden sorumlu olsa da Merih kurtuluş için Nuh rolünü bile oynamaya hazırdı. Ama neden?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.