Temmuz Sabahına Düşen Vicdanın Kısa Gölgesi
Bu sabah Sıhhiye’den Kızılay’a yürüyordum
ara sokaklarda
aç, susuz ve uykusuz
sabah güneşi orantısız yakıyordu yüzümü, bedenimi
gözüme karşı kaldırımda yürüyen bir kedi ilişti
kirli beyaz rengine alacalı toprak katılmış
benim kadar dermansız açlıktan
benim gibi tekin tekin yürüyor tekinsiz bu yoldan
arada bir duraklıyor
etrafı kolaçan ediyor ve kokluyor havayı
umudu çeker gibi içine çekiyor
var mı ki yakınlarda bir parça ekmek, bir yudum su
yeni yapılmış asfalt kaldırımın
ve üstündeki kırmızı boyanın kokusu
setler çekiyor etrafa yayılmış ciğerin üstüne
kedinin yanından bir kadın geçiyor
endamlı, uzun boylu
--yanlara basa basa yürüyor
--pabuçları siyah uzun topuklu
iki yandan çapraz beyaz deri iplerle süslü
Giydiği ayakkabının burnu
dizlerinin üstünde eteği
temmuz sıcağı renginde
yeni yapılmış asfalt kaldırımda
kaldırım rengiyle uyuşmuş polo marka gömleği
sağ elinde tutuyor telefonunu
telefonu kulağında
dinlenmediğinden emin
sıcak yatağında bıraktığı sevgilisini çekiştiriyor arkadaşı Didem’e
sol eli ise boşta ve umarsız,
hafif hafif sallıyor elini
arada söylediklerini pekiştiyor ellerinin hareketleriyle
Kadın kendini gizliyor heyecanla devam ettirdiği konuşmaya
beni,
çiroz kediyi
görmeden uzaklaşıyor... Ruhunu uykuda bırakmış bedeniyle Sakarya’ya doğru
pasaklı ve de kirli sokak kedisi
ve ben karşı iki kaldırımda yürüyoruz beraber
fark etmiyor gibi beni
geceden yorgun gözlerim iz üstünde
göğsünün altında yeni emilmiş memelerine ilişiyor birden
daha bir üzülüyorum haline...
Mesaiye beş kala elimden gelen bu hüzün sadece
Ya da ben vicdanımı böyle avutuyorum
İleride Sakarya’nın sokaklarını mesken tutmuş bir evsiz
dalgalı küt saçları kirden ve pasaktan keçeye dönüşmüş
kederden mi hayatın kirinden mi bilinmez
yüzünde belli belirsiz bir gülümseme
sokak kedisini çağırıyor kendisine
dermansız sokak kedisi ok gibi fırlıyor tanıdık bu kart sese
kadın yaz ortasında giydiği kirli montunun içinden
bir somun ekmek çıkartıyor yanında ise bir bira şişesi
ekmekten bir parça bir kaç yudum da bira
koyuyor demir parmaklıkların dibindeki kirli tasa
hafiften cırtlak sesi duyuluyor
ben aheste aheste uzaklaşırken yanlarından
bugünkü nafaka bu yoldaşım
gün mübarek olsa da al iç biradan
biraz uyuşmadan
kolay kolay çekilmez bu dünya
Vicdanlarını telaşa kaptırmış diğer insanlar gibi
Çankaya’dan gelen esintiyle birlikte yürüdüm
Devam ettim yoluma sıcak Temmuz sabahında…
15.08.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.