- 306 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞIN KAÇ
YAŞIN KAÇ
Yusuf Yılmaz
Evde kalmaktan iyice sıkılmıştım. Balkona çıktım, tatlı bir rüzgar esiyordu. Sanki beni dışarı çağırıyordu. Giyindim.
Yayla semtine doğru yollandım.. İnsanlar tedirgin. Yaklaşırken birden yanlıyor. Kimisi hiç aldırmıyor.
Bir yerden "kokoreç" kokusu geliyordu. Karnım da açtı. Dışarıda boş bir masaya oturdum. Soğuk bir ayran ve kokoreç.
Baktım bitişikte "ev baklavası " yazıyor. Ayaklarım beni oraya çekti.
Baklavayı da devirdikten sonra, çok tatlı hoş bir ses.
-Çay içer misin?
-Yahu kardeşim "Hiç çakala tavuk yer misin" diye sorulur mu.
Derken sohbete başladık.
-yaşın kaç?
-On sekiz.
Deyince, hafifçe gülümsedi.
- Ne gülüyorsun. Sen bana hangi yaşımı soruyorsun. En çok hoşuma giden "gönül yaşımı" söyledim. Biyolojik yaşımı soruyorsan o belli değil. Ama ben onu yıllar önce kırk beşte durdurmuştum. Azrail gelince onunla pazarlık ettim. Yirmi sene istedim. Allah razı olsun, verdi ama ne tez geldi geçti yıllar. Gelirse bir pazarlık daha yapacağım! Bir yirmi sene daha isteyeceğim! Bakalım ne der.
Ama gönül yaşımdan memnunum.
Kafamda olumsuz ne var yok kaldırıp atıyorum.
Elimde değil mi? Elimde.
Uyku mu? Kafamı yastığa koyar koymaz uyuyorum.
Sırası gelen problemleri gücüm yettiği kadar çözüyorum.
Çözemediklerimi sonraya bırakıyorum. Çözülürse çözülür, çözülmezse umurumda değil.
Yahu kardeşim bu güneş niye açar?
Bu kuşlar nereye uçar?
Şu denizin güzelliği bakar mısın? Yüzmesem ölürüm!
Bu adalar bu müzeler bu ekmek arası balık...
Niye var?
Bir arkadaşla karşılaşmak, geçmişi yad etmek, şakalaşmak, günlük politik hadiselere kızmak, çayları yudumlarken...
O arada telefonda bir ses "dede gelsene" daha çayı bitirmeden müsaade alıp kalmak.
- Nereye?
-Duymadın mı torunum çağırdı.
Ah gönlüm ah!...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.