- 685 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İLYA EHRENBURG
Rus yazar İlya Ehrenburg,1891 yılında Kiev’de doğdu. İnsanlar arası kardeşlik duygusuna dayanan ve militan bir hava taşıyan romanlarıyla dünya çapında ün kazandı. 1908-1917 yıllarında Paris’te bohem edebiyat çevrelerinde yaşadı; ilk sembolist şiirlerini de bu dönemde yazdı. Taşlama türündeki ilk düz yazı yapıtlarını da Paris’te verdi. 1930’dan sonra kavga edebiyatını daha köklü bir biçimde benimsedi ve özellikle halkların tarihsel ve toplumsal gelişimlerinin ortaya koyduğu sorunlar üzerinde durdu.Günlük ekmeğimiz; Paris’im, İspanya, Soluk Almadan, Yetişkinler Kitabı adlı romanları bu dönemin verimleridir ve yeni insanı yaratacak olan sosyalizmin yüceltilmesini amaçlar. Ehrenburg bu yapıtlarında, o yıllarda üzerinde durulan aile ve ahlak sorunlarına da eğilir. Fırtına ve Dokuzuncu Dalga gibi en ünlü romanlarında, dünya tarihinin tüm dönemini ele alır.Paris Düşerken, Fransa’nın 1939 yıllarından önceki görünümünün gerçek bir tablosunu çizer. Kısa ve yoğun bir üslup ve psikolojik karakter canlandırmadaki ustalık, Ehrenburg’un yapıtlarına netlik ve güç kazandırır. Buzlar çözülürken adlı romanı, Yıllar ve İnsanlar başlığı altında yayımlanan anıları ve Denemeleri, ünlüdür.
Ehrenburg, birbirinden güzel ve anlamlı şiirler de yazdı. İşte bunlardan biri olan Oğullarımızın Oğulları adlı şiiri:
Oğullarımızın oğulları şaşıracaklar
Tarih kitaplarını karıştırırken:
’’1914...1917...1919...
Yeni bir çağın çocukları savaşları okuyacak;
Neler çekmişler ? Zavallıcıklar !’’
Yazarların, generallerin adlarını öğrenecekler,
Ölülerin sayısını,
Tarihleri öğrenecekler.
Siperlerin üstünde ne güzel kokardı güller,
Bilmeyecekler.
Top ateşleri arasında ne güzel öterdi kuşlar,
Yaşamak ne güzeldi o yıllarda,
Bilmeyecekler.
Yıkılmış şehirlerin üstünde nasıl ışırdı güneş,
Öyle ışımadı ondan sonra bir daha,
Mahzenlerden çıkanlar nasıl da şaşırırdı.
’’Güneş mi? Hala tepemizde mi güneş?’’ diye,
O güneşi bilmeyecekler.
Sert söylevler çekilirdi,
Güçlü ordular yenilirdi,
Ama öğrenirdi askerler saldırıdan bir saart önce,
Hepsi öğrenirdi
Nasıl koktuğunu kar tanelerinin.
İnsanlar kurşuna dizilirdi şafakta,
Ama yalnız, yalnız onlar öğrendi
Nasıl olduğunu nisan sabahlarının.
Huzmeler arasında parıldardı kubbeler,
Rüzgar yakarırdı: Bekle! Bekle biraz! Biraz daha!
Öpüşenler bir türlü ayrılmazlardı yaslı ağızlardan,
Sımsıkı varırdı aşkın anlamı,
Yakmaya, yangına, fırtınaya varırdı,
Aramaya, aranmaya varırdı.
Bu öfkeli, bu ince yıldızın üstünde insanlar
Nası sevişirse öyle sevişirdi onlar da.
Yemiş yüklü bahçeler yoktu o yıllarda,
Tomurcuklar ve acılı bir Mayıs vardı.
Kimse ’’Hoşça kal!’’ demezdi sevdiğine,
Kesin bir kelime kullanılırdı: ’’Elveda!’’
Okuyun bizi şaşırın!
Üzülün bizim zamanımızda yaşamadınız diye.
Bir gece yarısında gelmiştik bu dünyaya.
Sevdik, yıktık, yaşadık-ölüm saatimizde.
Sözlerinizde isyanımız söylenir..
Geceye, çağlara, çağlara saçtık çünkü
Sönmüş hayatımızın kıvılcımlarını
Sönmemek üzere bir daha.
YORUMLAR
"Otomobilli Yaşam" adlı eserini okumuştum ki, otomobilin evrensel tarihinin ilk nüvelerini belgesel tarzda veren romanıdır
Evet, 20'inci asrın ilk yarısı dünya tarihinin acımasız koşulları ve acılarıyla öne çıkan kırılgan evrelerinden biri, başta geleni belki de
İki dünya savaşı, büyük ekonomik buhran ve totaliter rejimleriyle sanatı, edebiyatı, felsefeyi de bedbinlik, melankoli, saçmalık ve intiharlar üzerinde inşa eder
Psikiyatri bilimi yıkıcılık ve saldırganlık üzerine kuramsal çalışmaları vitrine koymaktadır
Ünlü yönetmen İngmar Bergman'da 20'inci yüzyılın ilk yarısında doğup yetişmiş bir sanatçı olarak, Ortaçağ Avrupa'sından karelerle bezeli o muhteşem filmi "Yedinci Mühür" de çerçevelediği insanlık yıkımı tasvirleri ve tasavvuruyla, gerçekte geçtiğimiz yüzyılın o ilk devresine göndermeler yapar, yapmaktadır
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...