Ah Kadınlar !
Ey cani!
Sen adam olamadın
Ve biz de insan.
*
Biz hem güneş hem de ay ile doğduk. Bu iç yaşamımız ve dış yaşamınız arasında uyumlu bir ilişki kurmamızı gerektirir. İnsan olmanın gereği budur. İş böyleyken; şu anda kabul edilmiş sosyal standartların ötesine geçmeden insancıl ve geniş görüşlü olmayı becerebiliyor muyuz?
Kendimizi ne kadar sorguluyoruz?
Esasen mantığın gereğini yapmak gerekirken, özellikle sürekli ayrıntı değişikliği varsa, bunlardan kaçınmaya mı çalışıyoruz?
*
Gizliliği seviyoruz. Nedense gizledikçe ayan beyan içimiz dışımız. Ayrıntılar (ev, evlilik) dilimize vurdukça gizemini kaybediyor uzaklaşan insanlığımızın gölgesinde. Ufukta yükselen şiddet yaşamımızın kurnaz, gizli, engelleyici, zorlayıcı, yıpratıcı ve zekice planlanmış eğilimlerine hapsedecek trajik olaylarımızı.
Şanslı da olabiliriz şanssız da…
Biyolojik ilişkinin patolojik yönlerinin hangi cephesindeysek;
Olumlu ve olumsuz kutuplar arasında içgüdüsel ve tatmin edici, reddetme ve baskılama ile ilgili psikolojik bir mücadele olduğu anlamında aktifliğimiz değişmez. Duygularımız çok yoğundur ve sevdiğimiz kişiye tutkuyla bağlı kalırız.
Oysa içselliğimizde psişik yenilenme için derin bir istek vardır.
Hayatımızın bir noktasında, bizi derinden etkileyecek önemli bir dramatik olay(şiddet)ın meydana gelmesinden sonra, egomuzun amacı ve ifadesi tamamen değişebilir.
*
Tam da bu nokta da; tutkunun yoğunluğu ve bolluğu her zaman sabit kalmasına rağmen hastalıklı ruh gizlice ne yapacağına, başkalarının ruh halini veya duygularını tam olarak tanımaya, bilmeye istekli olarak bir hareket planlama eğilimine girer.
Tutkularının üzerinde daha fazla kontrol sağlayamayan bu dışsal benlik; başkalarına karşı aşırı küstah olmaya başlar. İçselliğinde olumlu ve faydalı şeyler için güçlü istek duysa da dışsallığında bunu reddeder. Her kontrolü yitirdiğinde daha derin kaygıya kapılır ve olaylar yıkıcılığını arttırır.
Onun güneşi kaybolmuştur. Genel olarak araştırma ve soruşturma girdabına an be an çekilir.
Çok fazla kendi kendine kontrol uygulayamıyor hale gelen bu uyumsuz iç ve dış benlik çocukluk çağında edindiği tüm öğretilerden koparak en uç noktalardan da ha çok uzaklaşarak yaşamsal bir tehdit halini alır.
Her iki birey ve benlikler için de durum aynıdır.
Zira ezilen, diğer benliklere karşı işlenilenlerden ve suçluluktan suçlu görünenler için affetmeye karşı sempati besler. (İç benlik, belki doğruyu bu defa görür der.)
Tam bu nokta da felaket bağıra çağıra geliyorum der.
İnsanoğlu (aile, eş dost) herhangi bir şey yapmanın güçsüz olduğu şartlar üzerinden kolayca endişelenir ve sorumluluktan, ezileni güvenli bir dünyaya çekmeye çalışır.
Çözüm;
Ezilen, amaçsızca kendi hayatını gasp eden bireyden kurtulmak için ayakları yere basmış olan insanlarla ilişki kurmak ve yardım için elini uzatan hiç kimseyi geri çevirmemek zorundadır.
*
Dünya bizi engelleri aşma da test eder. Aldığımız sorumluluğun güvenirliliği kanıtlanmalıdır.
Kadınların (çocukların, mazlumların, masumların) olayı tam da budur.
Sağlığımızı bozan sorumluluklar ve yaşanan talihsiz durumlar böyle görülmelidir.
Benliklerin uçurumdan yuvarlanmasına izin verilmemelidir.
Bizler de el uzatmalıyız.
Avucumuzda korkudan ve ya öfkeden kıvranan bu elleri sıkı tutmak gerekir.
*
Ey İnsan (insansan)!
Korkusuz, kendine güvenen ve bu konular da detaycı ve meraklı olan oldukça sade bir akla sahipsin. Kendi mücadelesini sonuna kadar veren kadın ve ya çocuk, ezilen herhangi bir benliği yalnız bırakma. İnsan olmak cinsiyetçi ayrımı dışlar.
Azim et!
Seyirci kalma.
Vicdanını sorgula.
Özünü hatırla.
Mazlumdan medet umma.
*
Misal...
Emine Bulut;
Kendisi ve çocuğu için elini taşın altına koydu, hamileyken boşandı iç benliğini kullandı.
Aradan on yıl geçti; eski eşi dış benliğinin esaretinde insanlıktan uzaklaştı ve Emine yanıldı; talihsiz bu olaydan kurtulamadı.
Ne sistem işledi ne de insanlar insanlığını yaptı.
*
Ah Kadınlar !
Mustafa kemal’in kadınlara ilk seçme ve seçilme hakkı verdiği ülkede,
(Hz) Muhammed’in ilk medeni hakları tanıdığı kadınlar yalnızlaştı.
Ne devrimci kaldı ne de Müslüman.
Yazık…
*
Ey cani!
Ne sen adam oldun,
Ne de biz insan…
Habibe E. Ağaçdelen
YORUMLAR
goody
Dünyayı cennet yapmak varken bu zulmü zihnim almıyor.
Teşekkür ediyorum.
Selam ile....
Eminenin boğazından selfie yapsalarda biz çok yanılıyoruz. Mevcut hükümet öncesinde kadının adı bile yokmuş. Mehdi geldi hanımefendi Hz. Muhammed kim ola ki...
Hiç bu kadar eskitilmedik mi diyorsunuz. Yo, yo çok yanılıyorsunuz. O kız o minibüse şortla binmeyecekti!
Kadın diyorsunuz ya onlar dokuzundan sonrasına ''kadın'' diyorlar. Evlen diyor diyanet!
Ünzile insan dölü de biz kimin tohumuyuz da utanmadan yaşıyoruz hala.
Boşverin yahu aramızda üç beş Eminenin lafı mı olur...
Sevgilerimle
goody
Şimdiki dinler dind eğil, siyasi felfeler.
Akla, vicdana sığamayan nasil mükemmellikte yer bulur.? İmkansız...
Hele ensest,, hele mal gibi görünmek , değersizlestirilmek...
...
Emineler kanayan yaramız...
Güzel yoruma teşekkür ediyorum.