- 937 Okunma
- 6 Yorum
- 9 Beğeni
KEKEME
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hala aramızda yaşayan temiz yürekli bir çocuk vardı. Hem cana yakın hem de mertti. Ancak gelin görün ki arkadaşları onun bu özelliğini suistimal ettiler. Nasıl mı? Çocuk arkadaşlarına bir konuda söz verdiğinde, sözünü tutar, onun gereğini de yerine getirirdi. Yemeğini, zamanını, duygularını, fikirlerini... Neredeyse herşeyini arkadaşlarıyla paylaşır ancak; arkadaşlarından hiçbir şekilde karşılık bulmazdı. Arkadaşları ise onun fikirlerine karşılık vermedikleri; eşyalarını, yemeklerini paylaşmadıkları gibi ona enayi, ahmak, saf dediler... Arkadaşlarının bu tavırlarını farkettikten sonra onlara yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya gayret gösterdiyse de bir sonuç alamadı. Hatta arkadaşları açık seçik bir şekilde ve daha saldırganca bir turum sergilediler.ne yaptıysa hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Böylesi hayal kırıklıkları, onun insanlara küsmesine neden oldu. Artık kimseye güvenemezdi. Bu güvensizlik onu yalnız kalmaya, özellikle yaşıtlarından uzaklaşmaya itti. Son derece akıllı bir çocuktu.kitap okumayı, insan dışındaki canlı-cansız varlıklarla arkadaş olmayı seçti. Bulutsuz geçelerde ay’ı seyredip onunla dertleşiyor, gündüzün gelmesini hiç mi istemiyordu. Bu durum annesini sevindirmiyor değildi. Çünkü; oğlu çocuk yaşında bir yetişkin insanın olgun yalnızlığını yaşıyordu. Böylece biricik oğlu insanlardan gelebilecek tüm tehlikelerden korunmuş oluyordu. Annesi ona böyle kalmasını tembihleyerek; bu kararının onu hayatta başarılı kılacağını düşünüyordu. -Annelik böyle bir şey herhalde biricik yavrusu zarar görmesin de varsın ne olursa olsundu? Bilmiyoruz tabi ki annelere bunu sormak lazım...-
Baba ise çok başarılı bir psikolog idi. Muayenehanesine gelen onlarca hastanın dertlerini dinlemekten, onlara çözüm bulmaya çalışmaktan belli ki kendine bile vakit ayıramıyordu. Ancak ne olduysa bir gece Başar’ın ay ile sesiz ve gizlice dertleşmesine şahitlik etmesiyle oldu. Biricik oğlunun bu davranışı babayı ürpertti. Başar’ın bu davranışı, kronik yalnızlığa, sonra da intiharla sonuçlanacak bir hayatın başlangıcına delalet ediyordu. Babanın tüyleri diken diken oldu, çocuğuna belli etmeden, sabaha kadar bir çözüm yolu aradı. Allah’a yalvarıyor bir çıkış yolu arıyordu. Hiçbir yol bulamadı. Zaten insan bir şeyi ehemmiyetinden ötürü aşırı isterse, durumu ve olayları yeterince ve sağlıklı gözlemleyemeyeceği için sorunun çözümünde veya istişeğin gerçekleşmesinde muvaffak olamıyordu. O bunu bildiğinden çocuğuyla vakit geçirmenin daha sağlıklı olacağını düşündü.
Baba, sabah erkenden uyandı, güzel bir kahvaltı hazırladı, ne de olsa gerçek ve sağlıklı bir aile olmak sofradaki birliktelik ile başlardı. Belki de bu yüzden insanlar hafta sonlarını, tatil günlerini severdi. Sonra baba oğlunun odasına gitti, oğlunu öperek uyandırdı. Daha sonra da oğul-baba birlikte, anneyi öperek uyandırdılar. Herkes şaşkındı. Kimse bu olanlara anlam veremedi, fakat gerçek herkesin çok mutlu olduğuydu. Baba, hem eşine hem de çocuğuna ciddi ve samimi bir şekilde bakıp onları ayrı ayrı işaret ederek şunları söyledi:
_ Bugün kimse bir yere gitmeyecek... ne sen işe! ne de sen okula! Tamam mı?
Kadın da çocuk da şaşkındı. Ama mutluluklarını da bozacak Halleri yoktu. Bu sebeple kimse bir yere gitmedi. Baba kararını verdi: Şehirden uzaklaşacaklardı, sesiz sakin bir orman mı, güzel bir dağ evi mi veya bir motel mi olur! detayları yolda belirleyeceklerdi. Canları, ne zaman sıkılırsa o zaman döneceklerdi. Anne:
_ Ne zaman canımız sıkılırsa...
_ Ne zaman sıkılırsa...
_ Randevular...
_ Hepsi iptal...
_ Benim işim
_ Yok...
_ Nasıl yok..?
_Hiçbir şey yok... Biz varız biz! Sadece biz!
Ailecek üst baş hiçbir şey almadan sadece ama sadece üzerindekilerle, koyuldular yola... Ben diyeyim günlerce siz diyin aylarca... dönmediler. Ama esas mesele çocuktu. Adam, hiçkimseye bu konuda tek kelime etmedi. Ailecek, gönüllerince gezip tozdular. Baba da çocuğunun sorununu nasıl çözeceğini buldu. Ve evlerine, eski Tanrı’larına geri döndüler, ara ara da böyle kaçamaklar yaptılar. Kimi zaman sorunlarını çözmek için kimi zaman da dinlenmek için...
Eve vardıkları ilk gece, baba, oğlunu karşısına alıp şunları söyledi:
_Hayatımızda insanlar olmalı; hem iyi hem de kötüler... Çünkü kötüler, kötüler için vardır; iyiler de iyiler için... şunu unutma ki iyiliğin ve kötülüğün varlığı ve savaşı sonsuza kadar sürecek... Biricik oğlum söylediklerimi harfiyen yerine getir. Yarın okula git, kekeme taklidi yap! Seninle alay edenleri hayatından çıkar! Diğerlerini hayatına dahil et! Hiç korkma! Sakın korkma... Hadi aslan oğlum...
_ Çocuk sabahleyin okula gitti, sınıfa adım atar atmaz:”mmmmmmemmmeeemmeeerhaba!” dedi. Sınıfta 3 kişi ona gülmedikleri gibi ve gülenlere de tepki gösterdiler. Bu üç arkadaştan biri: eşi oldu(sadakat) , diğer ikisi de, iş ortağı oldular( dürüstlük ve cesaret)
Ve çocuk hayatı boyunca bunu uyguladı. Her uyguladığında babasına saygı duydu.
YORUMLAR
güne yakışan çok anlamlı bir yazı olmuş .hayatımızında her anında yaşanan gerçekler finalde süperdi sonu iyi biten herşey gülümsetir insanı kutlarım yazan yüreği
Toprak Yaprak
Hayatınız boyunca
Mutlu olasınız.
İzninizle tartışma konusuna bir açıklık getireyim!..
Söz konusu cümlenin tamamı: "Hala aramızda yaşayan temiz yürekli bir çocuk vardı. "
Bu cümlede iki yargı vardır.
Temel yargı 'var' bir ad sözcüktür ve yüklemdir. Onun önündeki bütün sözcüler de cümlenin öznesidir. 'kim vardı' diye sorarsak, öndeki tüm sözcükler 'sıfat grubu olarak' cevap verir ve hepsi 'özne grubu' olurlar.
Yani bu cümlede temel yargının zamanı sorgulanmamış!
Bu cümlede bir de yan yargı vardır. 'yaşayan' bir sıfat eylemdir ve yan cümle oluşturur. Kendisine anlamsal bağı olan sözcüklerin (yan cümle olarak) yüklemi sayılır. Hâlâ sözcüğü yan yargının zaman kavramını açıklayan ' yan cümlenin zarf tümlecidir.'
"Hala aramızda yaşayan"
'nerede yaşayan'= 'aramızda' yan cümlenin dolaylı tümlecidir.
'ne zaman yaşayan' = ''hâlâ' yan cümlenin zarf tümlecidir.
Yani zamanı sorgulanan yan cümledir ve 'hâlâ' sözcüğü de cevap verdiğinden, buraya kadar olan bölümde de anlamsal ve kuruluş yönden bir kusur yoktur.
Bu cümlede saydığım dil bilgisel gerekçelerle ÖZNE - YÜKLEM ARASI UYUMSUZLUK DA YOKTUR.
'Çok emin olmadığımız' konularda 'hele de ilk kez paylaşım yapanları' zor duruma düşürmemiz burada bir süredir paylaşım yapam bizlerin tavrı olmamalı.
Saygılarımla...
Toprak Yaprak
Samimiyet ve liyakat ile yapmış olduğunuz tahliller için
Size şükranım.
Ayrıca; hayatınız boyunca muvaffak olmanız için duacıyım.
Toprak Yaprak
Teşekkür ederim.
Toprak Yaprak
Teşekkür ederim.
nehir_e
Zaman belirten sözcükle yüklem arasında uyumsuzluk var.
Eyvallah.
'Doğal Seleksiyon'...
Bunun doğada hayvanlar ve bitkiler arasında olduğunu, güçlü olanın doğada kalması için gerekli olduğunu yıllarca eğitimlerde öğrendik hatta öyle olmasının sağlıklı bir doğa için iyi olduğunu bile düşünmeye başladık.
İnsan olmanın yaratılış farkı, sahip olduğu melekeler de dikkate alınınca... gelişen bunca bilimsel çalışma da işin içine katıldığında... insanlık bunlardan yararlanıp neden daha ileriye taşıyamaz beyin ve ruh evrimini de... binlerce yıl öncesindeki ilkel yaşamının eleme taktiğini 'üstünlük taslamak' adına bugün tekrar kullanır?!?
Eğitim sistemi, çocukları birbiriyle yarıştırdığı için onlar arasında kurulabilecek sıkı arkadaşlık, eksikleri tamamlama, kusurları kapama… gibi olumlu ilişkiler tüketildi ve ne yazık k, küçücük yaştan itibaren çocuklar yaşıtlarını rakip olarak gördüler, onların eksiklerini ortaya koyup kendi güçlerini ispatlama derdine düştüler.
Bu sırada karşılarındakileri ne kadar üzdükleri akıllarına bile gelmedi. Onlar kendilerine yüklenen sistemsel doğruları uyguladılar. Sistem onlara birinin kazanması için diğerinin kaybetmesi gerektiğini öğretmişti ve onlar da öğretilenlerin hakkını veriyorlardı.
Sorun geç fark edilmiş de olsa delikanlının en büyük şansı, bu konudaki profesyonel bilgi donanımındaki bir babaya sahip olması diye düşündüm. Ona hayatının dersini vermiş:
“ Zor zamanlarında yanında olana sıkı sarıl, karşında olanı sil!..” hayatındaki doğru seçimler de o günün sınavını kazananlar olmuş!..
Üzerine çok şey yazılacak bir konuyu işlediğiniz başlığın yerine faklı seçenekler koyarak güncel hayatta birçok örneğinin bugün hâlâ olduğunu üzülerek belirtmek durumundayım. ((
Çok kayda değer bir anlatım ve güçlü bir kalem. Sizden çok güzel paylaşımlar okuyacağımızı düşünüyorum Sayın Yazar. İçtenlikle kutlarım.
Daha nicelerine...
Saygılarımla…