4
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1363
Okunma
DENİZ YÜZLÜ YAĞMUR YÜKLÜ BULUT çocuklara .....
Unuttum sanma seni ...yüreği yunus, yurdu deniz, kanadı kırık, denizi mavi, mavisi sonsuz çocuk….
Ağaçların rüzgârına tutunmuştu uçurtman
Ellerin anneninkileri ararken
Kayıp giden bir kış yıldızının kuyruğuna takılıp düştün kıyısına yaşam denen o perçemleri siyah, yalnızlık kokan şehrin yamacındaki ovanın dipsiz kuyusuna… Obası kayıp vadilerin kuyularındadır gölgen şimdi….
Gölgen bulutlarda asılıdır, yağmur,gözlerinde !
Şimdi kuş kanatlı uçurtmalar uçuruyorsa zaman ,senin yerinedir, bilesin…
Anın gözlerimizin şeffaflığında yaşıyor, sen ölemezsin…
Yüreği kanatlı, rüzgârı kırık bir dünyaya doğmak senin suçun değildi…
Akrobat kılıklı, kamuflajlarına sarınmış adamlar peydahlandı buralarda sen gideli… İp cambazları, düzenbazlar, gözüpek görünen korkaklar, silahlarını kuşanmışlar,gözdağı verircesine ; üstlerine oturmayan garip bir kibir kisvesine bürünmüş göz açtırmıyorlar uçan kuşa… Dağa taşa göz açtırmıyorlar…
Sahi sen yaşamın kıyısında kuş kanatlı uçurtmanla uçuyorsun değil mi gökevinde, kuşlarla kardeş …
Doğrulttukları silahlar ve o kahpe kurşunların hedefi olanlara sıktıkları kurşunlar; içlerinde bir kas yığınından, boş bir kefenli kafesten ötesi olmayan kalp boşluklarından fırlayıp; kardeşlerinin serçe yüreklerinin ürpertisinde bekleyen su damlalarını dağıtmaktan vahşi ve yabanıl bir zevk alıyor görünüyorlar, gariptir nedense kan görünmez oluyor mavi berrak denize karıştığında…. Ve her çocuk öldüğünde, kuşlar doğuyor, kum tepelerinden havalanıp özgürlüklerine kavuşuyorlar sanki…
Güneş batmak üzere şimdi,annelerin çığlıkları gökyüzünün grisine kavuşurken ve elleri elerinizi ararken,Tanrı sessizliğinde ağlıyor olmalı kavak ağaçlarının gölgeleri…
Yüzü kumlara dönük, bakışları okyanuslar kadar engin çocukların kuşları vardır ya hani… Bilirsin…. Gönüllerinin avlularında besledikleri göçmen kuşların ayrılık vakti gelip çattığında hani ortalığı aniden kanat çırparak bir bayram havasına büründüren, dalgalanan denizde bin bir tufan doğuran kuşlar vardır ya hani ,o kuşlar… Şimdi sadece gökyüzünde dolaşıyorlar ve meleklerden ödünç aldıkları bedenlerinizi cennetin kapısına taşıyorlar… Dünya cehennem olmalı onlar için de… Hangileri kuş, hangileri melek, hangileri siz bilemiyorum… Cansız bedenlerine ölümün değil meleklerin kanatlarından çaldıkları tüylerden örtülerle sıcaklık bahşedilen bebelerin dudaklarında kahkahalar ve gülücükler çiçek açıyormuş söylediklerine göre… Ben yakamozların ve med-cezir fısıltılarının yalancısıyım…
Senin melekdenizbuluttoprak olduğun günü- annenin sessizliğinin böldüğü anı anlatıyorken bir tanrı zaman- suya fısıldanırken tüm sırlar-ben de oradaydım… Yırtıcı kuşlar pervane olmuş dönüp duruyor, gökyüzünde giderek büyüyen gölgelere dönüşüp yaklaşıyorlardı bize. Çığlıklarında gördüm annenin zamanı bölen sessizliğini… Annen anlattıkça su sessizleşiyor, annen sustukça deniz ağlıyordu… Balıkların kıyıya vuracağından dem vuruluyordu… Sessizliğin sesini duymak acı veriyordu bir şekilde…