Duvarda martı var .!
Genişçe bir zamandan bahsediyordum. Oldukça geniş bir zamandan… Kimse kimseyi yargılamıyordu. Mahkemeler sadece hayvanlar için kurulmuştu. Ve ölmek pahasına yaşanılıyordu. Ölmek… Durup dururken ölmek kimsenin beyninde flaş gibi patlamamıştı daha. Mazide sadece çiçekler vardı.
Duvarda martı var. Ve ben her o martıdan içeri baktığımda yaşamı önemsiyorum. Meyveler dalında daha bir dolgun duruyor. Akşamı hissediyorum. Bulutun yağmur dökeceğini de. Eskiden yaz yağmurları vardı. Şimdi emaresi yok.
İnsanlar çiçekleri severken nazik olabilirler ancak. Kabaca çiçek sevilmez. Üstünkörü yaşanılmaz.
Sanırım birçok insanın yarası şu; küçüklüğünü çocukluğunu yaşamamış olmak.
Duvarda martı var. Bana beni sevdiğini söyleyen çok oldu. Zaman geçti üzerinden. Duvardaki martıyı taşlayabilirim. Bunu yapmam.
Duvarların dili olsaydı ilk ne zaman hüzünlendiğimi söyleyebilirlerdi. Ya da bir sezen aksu şarkısının hikâyesinden konuşurlardı. Muhtemelen dinleyeni olmazdı.
Bir çocuğunuz varsa onu çok sevin ve ona onu sevdiğinizi belli edin. Ona estetik değer aşılayın. Bu değer tabiattan gelen doğallıktır. İnsanın tabiatı bozulmamalı. İnsan robotlaştırılmamalı. Ve her şeyin bir zamanı olduğunu hissettirin ona. Ve deyin ki yaş almak güzeldir çocuğum. Zamanı geldiğinde seni sarmalayacak gizli ama çok güçlü bir duygun olacak. Bunu sana şimdi söyleyemem. Ancak sen keşfedebilirsin.
Duvarda martı var. Ne uçmaya yeterim ne de aşk beni bulur. Çağ bizi nerelere sürüklüyor. Elde var hayat. Hayır gezginci olan ruhum değil. Gezginci olan ellerim. Ve bugüne kadar ne söylediysem aksi ispatlanmıştır. Zaten hep bozulmak zorundadır yapılar.
Düşmek zorunda olan sen değilsin martı. Düşen benim.
28.06.2020
Mahvash
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.