Yeşilin Buğusu
#Çay
Yeşilin buğusu bir incelik öyküsüdür.Gün bu öyküyle başlar.Gecenin kızı Leyla saçlarını(kara çay) suya bıraktığı zaman bu öyküye merhaba der zaman. En alımlı güzeller(ince belliler) bu öykünün yolunu gözlerken iyiden iyiye nahifleşir.
Destansı ve buğu buğu manzara şair eder insanı. Nice şiire kapı aralanır. "Gece Leyla’yı, ayın on dördü Koyda yıkanırken gördü" diyen şair sırça sarayda ışıl ışıl bakan periyi kimin gördüğünü bilebilir miydi acaba?
Porselen demliğin gördüğü rüyanın tılsımını kim nerede ne vakit çözecek. En uzun gün ve en uzun gece yeşilin buğusundan habersiz mi geçer...
Ya İsli çaydanlık! O, hangi öyküye dahil. İsi Leyla’nın sürmesine mi, suya bıraktığı saçlarına mı esin?
Çayı şekersiz içmek Leyla’ya olan tutkunun emaresi mi dersiniz...
Duru su çay olmak ister
Yeşilin buğusu camda ter...
İnsan, bu öyküyü hem dinlemeli hem de eşine dostuna anlatmalı. Hele hele bencileyin hüzün mektebinden şehadetnamesi olanlar, çay mevzuuna daha bir dikkat ve rikkatle
yaklaşmalı. Kristalize düşler kurmalı çaya dair.
Çay şiirlerimize dudak bükenler, bir takım ekabir pozlar takınabilir, biz onlara sadece gülüp geçeriz. Bu davranışlar, bizim yeşilin buğusuna olan alakamızı asla ve kat’a inkıtaya uğratamıyacaktır.
Ayrıyeten, yukarıdan aşağıya anlattığımız hususlara ve yazdıklarımıza bigane kalan Çaykur’a
da selamlar yolluyorum. Dupduru sular daima sizin için çay olmanın hayalini kursun.
Ankara, 26/06/2020 İbrahim Kilik