- 877 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
SENİN İŞARETLERİN
Her yere işaretlerini koyan Birisi var. Bilinmek istiyor olmalı. Yoksa ne diye işaret koyup dursun? Olur da yerdekileri görmezlerse diye gökyüzünü bile işaretsiz bırakmamış. Tabi göğe ulaşacak fikri insana vermese olmazdı. Bazen bulutlardan inen suyu bir işareti oldu, bazen de her yeri beyaza boyayan karı. Ağaçların dallarına farklı zamanlarda ne çok işaretler taktı öyle. Baharla birlikte gelen çağlalar meyve ağaçlarındaki ilk işaretti. Sonrasında erik, kiraz, kayısı, şeftali, armut ve derken kupkuru bir çubuğa taktığı üzümler devraldı işaret sancağını. Çağlayla başlayan bahar-yaz yolculuğu aynı meyveden elde edilen bademle son buldu. Ne tuhaf, bir meyvede iki işaret; birinden bulmazlarsa diğerinden bulsunlar beni demek mi istedi? Toprağa gömülen nokta kadar tohumların iki ay içinde nasıl karpuza dönüştüğünü görünce anladım noktanın büyük bir işaret olduğunu. Kış ile birlikte görüş alanımıza giren bir sürü işaretten söz edemem ki, hepsini şekil olarak gözünüzde, tat olarak da damağınızda canlandırın. Her işaret, hakkında kitap yazılacak kadar büyük. Sadece yiyeceklerde mi işaretleri? Kedinin o kendine has tatlı oturuşunun kıvrımlarında, balığın pullarında, şehirlerde yaşayanların mahrum olduğu horozun ötüşünde de var. Bazıları sadece matematiktekileri görür diye oraya özel işaretler, fiziğe, kimyaya özel işaretler.
“Bir bebeğiniz olacak.” müjdesini aldığınızda önce havalara uçup anne karnındaki suyun içerisinde bebeğim aylarca yaşayacak düşüncesiyle sonra yere çakılıp “Su canlısı görünümünde bir yaratık doğarsa ne yaparım ben.” diye endişelendiniz mi? Bebeğinizin ultrasondaki resimlerini görünce korktunuz mu siz de? Nihayet 9 ayın sonunda size benzeyen o harika canlıyı ağzı açık bir şekilde izlerken “İşarete bak.” demediniz mi? Yusuf ismiyle özdeşleşmiş güzel erkek simasına koyduğu, kadının endamına yerleştirdiği, gizlemeyi pek de tercih etmeden çocuğun ter temiz görünümüne monte ettiği işaretleri görmediniz mi? İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu ve diğerleri sadece şarkı mı söylüyordu? O güzel seslerdeki işaretleri, kanun, ney, gitar, keman, piyano gibi aletlerden çıkan ve içimizi ferahlatan melodilerdeki işaretleri de not etmeliyim Onun işaretleri başlığının altına binbirinci işaret olarak.
......
İşaretlerin genel olarak sevgi temalı olsa da bazıları bizi korkutuyordu? Az kalsın böyle işaretlerinden söz etmeyi unutuyordum. Ansızın çakan şimşekler, semayı çatlatan gök gürültüleri, düşen yıldırımlar da neydi? Neden korku salıyordun kalbimize. İşaretlerini görmediğimizi mi ima ediyordun? Ardından çizdiğin gökkuşağıyla da her şeye rağmen bizi sevdiğini mi yazıyordun, renk renk, parabol parabol.
İşaretlerini fark etmeyenlerin tesadüf dediği Senin ise tevafuk dememizi istediğin bir şey var ki onu pek anlamadım. Hani sabah işe gitmek için evden çıkmıştım bir gün. Posta kutusundan gazetemi almış, servise bineceğim durağa yürürken gazetenin ilk sayfasına göz atıyordum. O günlerde ayağımızın altından yeri kaydırmıştın ve deprem bölgesine yapılan yardımı gazete “Bereket onların yüreklerinde” manşetiyle haberleştirmişti. Ben tam da bu manşeti okuduğum anda dıt sesiyle yanımda duran otomobilin şoförü “Bereket sitesi nerede? diye sormuştu. Gazete okuduğumu da okuduğum manşeti de görmeyen o adam neden ben bereket sözcüğünü okuduğum anda bereket sitesini sormuştu? Bu çakışmanın anlamı var mıydı? Sonrasında öyle çakışmalar fark ettim ki, unutmamak için onları yazmaya başladım. Baktım ki yazılacak gibi değil pes edip bırakmıştım yazmayı . Bu çakışmalar da bir işaretin miydi?
Tazecik bir çakışmadan söz etmesem olmazdı. Dün gece “Nerdesin” adlı bir yazıyı araştırırken başka bir “Nerdesin” yazısı buldum hani, “hani” adlı kullanıcı tarafından yazılmış. Bu yazı Edebiyat defteri adlı sitenin kapısını açtı bana. O defterde, öğretmenlerini dinlemeyi bırakıp tatlı düşlere düşmüş ders kaçkını öğrencilerin yazdıklarına göz atarken gördüm, “Yelkovan aceleciliği” diye çok güzel bir tabir yazmış bir öğrenci deftere. Biliyorsun bir yandan da müzik dinliyordum ve ben bu tabiri okuduğum anda sanatçı “Akrep gömecine bal işleyensin” deyiverdi. Yelkovan sözcüğüyle akrep sözcüğünü neden aynı ana denk getirdin? Zaman geçiyor, acele et, işaretlerimi bir an önce gör mü demek istiyordun?
Kendini bilmemizi ne çok istiyormuşsun. Bu isteği aslında en iyi söz ustaları anlar. Bir söz ustası güzel bir cümle yazınca o cümlenin hazzını ruhunda yaşar bir süre. Sonra da cümleleri bilinsin ve beğenilsin ister.
Ey her yere işaretlerini koyan. Seni bilirsek korkutucu olmayan güzel işaretlerinin gerçeklerini de bize verir misin?
VERMEK İSTEMESEYDİM İSTEMEYİ VERMEZDİM...
YORUMLAR
Aslında bakarsanız
Ben tamamı ile evrenin
Bolca işaretlerle dolu olduğunu
Ve gizemli bir kürede
İz bırakmak için
Çabalayan noktalar olduğumuzu
Hissediyorum.
Bir doğruyu oluşturan
Binlerce nokta.
"Yelkovan aceleciliği"pek tanıdık bana da☺️
Okurken hiç rahatsız etmiyor cümleler.
Bir bakmışsınız son cümledesiniz.
Ne güzel yazdınız.
Var olun.
Devamı gelsin o halde diyelim.
Sevgiyle.