- 480 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Başbuğ Hakk’a Yürüdü
Günlerden 4 Nisan’dı...
Hava kasvetli, göğüsleri daraltırcasına basıyordu bulutlar insanların üstüne.
Ankara her zamanki gibi beton soğukluğunda insanlar ise o soğukluğun telaşında.
Ve bir çığlık kopar Ankara’da.
Başbuğ Hak’ka yürüdü.
4 Nisan’ın dağılmayan kasvetinin üstüne çöker tüm ağırlıyla gökyüzü.
Koşar adım gider insanlar Bayındır’a.
Kimisi ağlar gözyaşları hilal bıyıklarının ucundan toprağa dökülür.
Kimisi dualar mırıldanır daha dün ‘Başbuğ Türkeş’ diye bağıran dilinin ucuyla...
Ellerinde Kur’an-ı Kerim Yasin süresi okuyanlar ‘Selamün Kavlen Min Rabbin Rahim’ ayeti ile ferahlarlar azda olsa. Başbuğ yabana değil ya sonuçta sahibine gitti derler kendilerince.
Daha bıyığı terlememiş körpe ülkücülerde oradadır...
80’in zulüm dişlilerinde acı çekenler de.
Yaşlısından gencine nesillerin feryadı duyulur ötelerden.
Günlerden 4 Nisan’dı...
O feryat ötelerde duyulur...
Ruhi Kılıçkıran duyar önce , ‘hayrola der’ Dursun Önkuzu’ya ‘dünyadan bir ses geldi ne ola ki.
’ Dursun meraklanır iyice kulak kabartır gelen sese.
Selçuk ile Halil koşarak gelirler "Başbuğ geliyor" diye sevinçle.
"şimdi anlaşıldı" der Kılıçkıran .
Hemen doğrulur yerinden "haber salalım tüm berzaha, hazırlansın otağlar, toyumuz var" diye haykırır.
Herkesi bir telaş kaplar, dünyada feryat koparken, berzah da toy vardır.
Pehlivanoğlu toplar gelir mahpusta şehit düşenleri otağa, Mürüvvet abla kadınlarla hazırlanır toya.
Fendoğlu bir ağa edasıyla minderde zikri ilahi çekerken, Gün Sazak vücudundan çıkan kurşunları temizler toyda göğsüne madalya olsun diye.
Süleyman Özmen kazanları getirir toy yemeği için.
Dündar Taşer ’gardaşım geliyor’ diye mırıldanarak bir şeyler anlatır Yusuf İmamoğlu’na.
Ali Rıza Altınok gelir bir koluna hanımı bir koluna kızını takıp.
Serdar , Levent ve Uğur Erkenez ’biz üçümüz şehit olduk toyda da üçümüz karşılayacağız Başbuğu kimse aramıza girmesin ha’ der herkese .
Cümle şüheda akar toy meydanına.
Kimler yoktur ki orada.
Konya’dan Buyrukbilen, Trabzon’dan Çakıcı, Kars’dan Rüstem Kaya, Tunceli’den Alper Tunga Oytun, Bingöl’den Hikmet Tekin .
Tüm Anadolu vilayetleri oradadır.
Sadece Anadolu’mu, Kerkük oradadır, Gence, Tebriz...
Osman Batur atıyla gelir toya...
Gaspıralı yazdığı mersiyesinin son rötuşlarını yapar.
Resulzade oradadır.
Sadık Ahmet o hoş Trakya şivesi ile anlatır Başbuğu yanındaki Balkanlı şehitlere...
Öylesi bir toydur ki, Mete Han beş bin atlısıyla gelir meydana, Dede Korkut ak sakallılara baş olur.
Alpaslan Malazgirt’e girer gibi gelir toya.
Oğuz atam ‘evladım Alpaslan’ hoş geldin diye haykırır o gür sesiyle...
Son Başbuğ buyurur toya...
Ve Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun gönlünden tasvir edilir o toy dünyadakilere.
Burada baş sağlığı, orada gözler aydın;İki ayrı dünyada iki ayrı tören var.
Tanrı katından gelen bir yüce buyruk üzre
Aramızdan ansızın çadırını deren var.
Orada ecdat ruhu şadümanlık içinde
Burada tamu içre gönüllerde boran var.
Eksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep
Tanrı korusun, sanki Bozkurtluğa kıran var.
Yukardan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?
Kimsede ağız, dil yok; gözleriyle soran var.
Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt
Orada karşılayan binlerce Alp-Erenler var.
O gün Tanrıdağı’nda tan ağardığı çağda,
Dediler Oğuz Han’ın otağına giren var.
Töredir; konan göçer, doğan gün batar elbet
Tanrı zeval vermesin devlet, din ve Kur’an var.
Rahmet üzere olsunlar...
Başbuğun ve tüm şehitlerin anısına...
Gazeteci Yazar
Tankutalp Altunsoy