Burgu
Burguyu ekseri marangozlar bilir, hiç kullandınız mı? Kullandıysanız veya kullananı izlediyseniz, metalin ağacın delmesi ve ağacın içinden çıkan talaş denen malzemenin çektiği ızdırabı hissetmiş olmanız gerekir.
İşte bu ızdıraptır benim ızdırabım.
İşte durum bundan ibarettir, 2020 yılı felaketler yılının başlangıcıdır belki çağda. Çağın değişimi işte o metalik burgudur. İnsanlar kesilmiş, biçilmiş halde marangozun karşısında bekleyen bir mazlum. Oysa zalim de insandır, mazlum da. Bu ikilemi çözmek öyle imkansızdır ki..
O yüzden Tanrı veya Allah bilincine sahip kişilerin çok okuması, sorgulaması, işin künhüne ermesi, dinin; sosyolojik olarak, akıllıların fazla düşünmeyen ve sorgulamayan zihinleri nasıl robotlaştırdığını görmek nettir bende. O yüzden çok okuyup çok sorgulayan insanlar mutlaka deizme kayacaktır. Çünkü Tanrı veya Allah bir şekilde öldürülmüştür. Geriye dinden geçinenleri bırakarak. Tanrının işlevsizliği de Ateizmi şaha kaldıracaktır bir bakıma.
Lakin Tanrı iradesini göz önüne alınca, tarihsel dini anlatıları düşününce de bir şekilde felaketlerin ardı daha sandıkta diyebilirim. Depremler, salgın hastalıklar, zulümler, zenginlerin bedenine bebek derisi enjekte ederek genç kalma talepleri, mülteciler, yalanlar, insanları kullanan ve kul olarak gören bir devlet ve milletin başına gelenler ve hatta dünyanın yedi kıtasındaki aşırı kutuplaşmalardan çağırdığı Tanrı işkencelerini daha gelmedi diye de okuyabiliriz çağ başlangıcını..Hani tabiri caizse Tanrı gösterdi ucunu sadece.
O yüzden daha büyük felaketler ve acıların gelmesi şahsen an meselesi diye düşünüyorum. Ve bu geliş ayrım yapmayacak sonuçta. Çaresizliği ve zalimliği kuduz gibi karşımızda bulacağız. Ve bu zombilere dönüştürecek önce zihinleri, sonra ikili ilişkileri, sonra aile bağlarından tüm insanlığı saracaktır. Kehanet değil ki, görülen, gördüklerimiz açık değil mi?? Başını kuma sokanlar varsa bilemem.
Bir taraftan seller, hortumlar, bir taraftan covid belası... Ekonomiyi değiştirmeye hızla gidiyor. Bu gidiş ekseri şehirlerde toplanmış dünya nüfusunu daha da acımasızlaştıracaktır.
Çare aramayın, yaşama ve yaşatma idealiniz için kendinize bir neden bulun ve sadece hayatta kalmaya bakın bir müddet, daha sonra hayatta kalmanın da bir anlam ifade etmeyeceği bir kapı açılacak zihinlere.. Sonrası toplu cinnetler, toplu intiharlar, babaların ve annelerin kendi ailelerini katlederek ve habersiz öldürerek bu çileden kurtarmak istemelerinin ayak seslerini duyduk çoktandır ülkemizde. Dünyamız da farklı sayılmaz, artık saniyelik bir iletişim ve etkileşim devrindeyiz.
Lakin diyorum ya; lay lay loma devam ediyoruz. Çünkü yapacak her şeyleri alınmaya başladı ellerinden bireylerin. Bireysellik eşkiyalaştırılmaya programlanmaya başladı.
Daha çok nazi düşüncesi çıkacak karşımıza, çıkanlar zaten her gün haberlerde, gazetelerde, internette. En uzağı orta çağ olmak üzere, iki kutuplu dünyanın getirdiği çekişmelerin acımasızlığı, Çin ve Hindistanın baskıcı ve kast sistemiyle birleşerek daha çok umutsuzluğa sevkedecek düşünen insanları. O yüzden düşünen insanlar azaldıkça duyguların yönlendirilmesiyle; İskender, Roma, Cengiz Han, Osmanlı, Pers, Arap eşkiyaları, Çin zulümleri, Hint işkenceleri ve Afrikanın vahşeti, Avrupa ve Abdyle birleşerek VB ihtimal bir yokoluşa sürecek kalabalıkları..
Köleliğin hiç bir din tarafından yasaklanmaması, yasaklanAmaması kutsal emirler diye algılanırken de, paranın emrine girecek yapay zeka ve robot teknolojileri sayesinde cehennemi aratacak çoğunluğa.
O yüzden multimilyarderler, devleti ve merkez bankalarını parmağında oynatanlar daha çok uzayda yeni bir yaşam alanı oluşturmakla ilgilenecekler veya dünya nüfusunu azaltıp kendilerini ortaçağ benzeri feodal beylik ve kalelerini kuracak ve elbette teknolojinin getirdiği yeni güçlerle.
Bu kötü gidişi tek durdurabilecek kuşak olan Y kuşağı ise kendinden öncekilere benzerse; Z kuşağının farklı sürüncemeleri dünyada gün yüzü göreceğe benzemiyor.
Aklı fikri sadece huzuru ve mutluluğu ve insanlığı kucaklayan insanların azlığı ise daha çok karamsarlığa düşürüyor beni.
Saygılarımla efendim.
Kalan bir kaç damla huzurdan gönderiyorum telakki aleminize..
Sevenlerinize emanet olun.
YORUMLAR
Kendimi bildim bileli, gençlik başıma duman yıllarından bu yana elli yılı geçkindir kafamın içinde hep aynı yönde dönen bir BURGU vardır, hiç durmadan. Bugün de öyle...
Üstadım,
Edebi bir üslupla kaleme aldığınız yazınızda belirtilen din mefhumu düşüncesi hariç, diğer tespitlerinizin tümü kafamızda dönen burgudan çıkan talaşlardır. Sözlerinize katılmamak mümkün değildir.
Kardeşimden özel bir ricada bulunacağım; sizin gerek inancınıza ve gerekse ideolojinize sonsuz derecede saygım vardır, bu konuda ne sizinle ne de hiç kimseyle tartışmadım ve asla tartışma konusu yapmayacağım. Bu bilgisizliğim ya da korkaklığım anlamına gelmesin, aksine kişinin değerlerine saygılıyım. Bizim de kendimize göre değerlerimiz vardır; inancım gereği Allah'a inanıyorum, Kur'anı-ı Kerime , peygamberlerine, ölüme ve ahiret gününe inancım tamdır ve bunlar benim için birer değerdir, Öte yandan Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK benim için bir değerdir, Türkiye Cumhuriyet Devletinin Ay Yıldızlı Bayrağı, ülkenin bütünlüğü benin için vazgeçilmez değerlerdir.
Size yemin ederim ki bu güne kadar yukarıda saydığım değerlerin tümünü hiç bir zaman menfaat icabı kullanmadım. İslam dinini, Ulu Önder Atatürk'ü, Türklüğü ve Kürtlüğü kendi menfaatleri uğruna kullananları da her zaman lanetliyorum.
Dünyanın gidişatına gelince; size katıldığım gibi sayısını daha da artırabiliriz. Sizden ikinci bir ricada daha bulunacağım; zamanınız varsa, çünkü yazı biraz uzundur lütfen, "GARİP BİR AŞK HİKAYESİ " başlıklı yazımı okursanız sevinirim.
Ve son olarak; yaşadığımız dünya neden bu hale geldi? Tarafsız bir şekilde bilim ışığında uzun uzun düşünelim, bulduğumuz bulguları yan yana getirerek bakalım nereye varırız...
Hayırlı geceler Efendim...
Yinsani
Ben şahsen 35-36 yıl islami, sonradan da 3-5 yıldır da deist olarak yaşıyorum. Beni Deist eden gerekçeleri defaatle dile getirmişimdir. Bu konularda adap ile tartışmaktan çekinmem.
Lakin toplumun ve dahi sosyolojik olarak dile getirilen kuşak çatışmasının bu konuda ve bu yıllardan sonra daha sık kişilerin arasına gireceğine inanıyorum.
İslam hakkında ne biliyorsanız, hafızlık hariç bildiğimi düşünüyorum. O yüzden niyetiniz beni yaşamış olduğunuz yıllarda edindiğiniz tecrübeler itibariyle ötekileştirip, kutuplaştırıp karşı cephe de görmek dilemekse ben sadece doğrunun, dürüstlüğün, iyi niyetin, insanın ve gönlün tarafındayım. Din özüne inildiğinde yapmacıktır veya zalimdir.
Kuranda bir çok eksikler gördüm, (35-36 yıl kutsalımdı tartışmak yersizdir)
Peygamber hayatında, hayatın ve gerçeklerin olağan akışına aykırılıklar okudum, zihnim almadı yani. (35-36 yıl kutsalımdı tartışmak yersizdir)
Ölüm mutlaka karşımıza çıkacaktır, zihin veya ruh transferi noktasında daha alacak yolu var dünyamızın..
Ahiret, çok su götürür. Benim için dünya önemlidir, ben burada iyi güzel yardımsever doğru sözlü dürüst vb olayım da gerisi önemli değildir.
Allah konusunda veya Tanrı konusunun biz insanlara bir faydası yoktur. O konular insanlığın başını kandan sömürüden zulümden vb hiç kurtarmamıştır.Kimin Tanrısı veya Allah'ı daha büyüktür; deneme yanılma yolu, formül yolu, felsefe ve tasavvuf yolu bir cevap vermemektedir.
Yani bunlar benim için sizin bir değeriniz veya çevremin ve kültürümün bir değeri olduğu için benim nazarımda değerlidir. Arada siz gibi büyüklerim, atam anam vb müslüman çevrem olmasa bir değer ifade etmeyecektir.
Ki Tanrı ve Allah meselesi on binlerce yıldır çeşitli şekildel karşımıza çıkmış. Artık karşımıza çıkarmamalıyız idye düşünsem de zihnim en çok Tanrı, yaratıcı ile meşguldür. Niyedir bu bilmem..
İslam 1500 yıllık bir meseledir ve zorla ve zulümle baskı kurmazsa geleceğe kalamayacağını düşünürüm, daha doğrusu diğer tüm dinlerin de..
Atatürk meselesi, 100 yıl öncesinin meselesidir. Ülkemizin ortak değerlerindendir, tartışmaya gerek yok, zamanında vatan ve millet aşkı ile yapılabilecek en iyi şeyleri yapmıştır. Her inanç sahibi veya inançsızlar da minnettar olmalıdır. Tarihin yanlışlıklarını şimdimizde dile getirmekte fayda yoktur.
Bayrak meselesi, ayrılıkçılar hariç ortak değerimizdir, tartışılmaz.
Ülkemizin bütünlüğü konusunda, eksiğiz bütün değiliz, balkanlar ve musul, kerkük, kıbrıs ve egedeki adalar bütünlüğümüzü veya ülkemizi tamamlayacaktır. Lakin bu yüzyılda bu nasıl olacaktır, tankla tüfekle veya AB gibi estra bir ortak kader ve antlaşmalar ile mi düşünmek icap eder.
Sanırım Muşlusunuz, Nahçıvan size yakındır, oranın statüsü nedir, ne değildir bizlere bilgi verirseniz ekstra memnun olurum.
Değerli hocam yemin etmenize gerek yok, sözünüzde ve yazınızda geçenlere inanırım, yalandan nefret edersiniz sanırım siz de benim gibi.. Öyle demezler mi, kendi zararına da olsa doğruyu söyle.
Hikayenize gelince; okumaya başladım, bir kaç sefer denedim, bir kaç paragraf yol aldım lakin ya zihnim doluydu ya da giriş kısmınız beni hikayeye adapte edemedi..Söz vermemekle birlikte belki bir ara okursam, yorumumu yazarım.
Dünya neden bu halde geldi? Kamu yönetimi olarak mı açıklamaya çalışayım, Sosyolojik olarak mı açıklamaya çalışayım.. Lakin şu bir gerçek ki son 200 yıldır dünyaya bir haller oldu. Yaklaşık olarak son 200 yılda kendinden önceki onbin-yirmibin yıllık sürelerde katettiği yolu kattetti her konuda. Son 100 yıl ise bir başka hızlı gelişimdi. Elektrik, motor ve İnternet vb ise yeni bir dönemin kapılarını açtı.
Şimdi bu dönemdeyiz ve ne Tanrı ne peygamber olarak kabul edilenler ne de Atatürk günümüzden çok uzakta kalmıştır.
Tanrı veya Allah'tan bahsedenler neden bahsettiklerini asla bilemeyecek..
Dinden bahsedenler, çağa , bilimsel gelişmelere ve teknolojilere asla ayak uyduramayacak.
Atatürk konusu ise diğerlerine nazaran daha yakın bir tarihte olduğu için, vatandaşlık, kanunlar karşısında eşitlik, eril dişil haklarının modernize edilmesi, komşularla birliktelik ve anlayış, laiklik, hukuki güvenceler, toprak ağalıklarının sonlandırılması, insanın insana zulmünün bitmesi,her vatan evladının sağlığı, eğitimi, gelecek güvencesi, istikbalin göklerde diye yol göstermesi, vatan konusunda o zamanlar için olmayacak hayalleri, imkansız işleri başarmada milletin kaderini yine milletin azim ve kararlılığının belirleyecektir demesi, geldikleri gibi gidecekler demesi,... gibi daha bir çok konuda kıymeti yüreklerde, gönüllerde ve zihinlerde daha çok tazedir, cumhuriyet çınarı baltacıların balta darbeleriyle yıkılacak değildir, yine de umudumuz gençliktedir.
Değerli hocam, isterseniz her konuda 1,2,3 vb şekilde yazışabiliriz, siz bana hitaben her konuda sayfanızda yazı kaleme alabilirseniz, bildiklerinizi tecrübelerinizi aktarmak adına çok memnun olurum, gelinim sana söylüyorum kızım sen anla babında yazabilirseniz, dostlar da faydalanır, ben de elimden geldiğince almam gereken dersi almaya çalışırım,..
Lakin vakit, zihin ömür törpüsü dertler her birimizin başında...
Sanırım ana yazıdan daha uzun bir yazı oldu.
Saygı sağlık ve huzurla
En sevdiğinize emanet olun.
Mehmet Burhan AKIN
Gerçek değerlere sizler laiksiniz, Efendim..
Kusura bakmayın lütfen, edebi konular dışında bu sitede hiç bir tartışmaya girmeyi uygun bulmuyorum, kendi açımdan. Asıl amacım, yazma yeteneğimi geliştirmektir. 39 yıl boyunca küçük dostlarım için çaba harcadım, şimdi de toplum yararına anılarımızı hikayeleştirerek, roman yazarak katkıda bulunmaktır asıl niyetim.
Edebi açıdan ( Makaleler vb. ) gerçekten taktir ettiğim çok güçlü bir kaleminiz vardır. Siz yazınız, ben okurum...
Saygılarımla...
Burgu!..
Düşününce benzetmenize çok hak verdim. Kalan tozumuzu da attıracaklar… (
Yazdıklarınız bir ön görüden çok, saptamalar gibi bence. Çünkü ‘görünen köy kılavuz istemez.’ misali yaşadıklarımız, neler yaşayabileceğimizin habercisi gibi…
Deizmin dünya üzerine hiçbir dinin ulaşamadığı sayıya ulaştığı yazılıp çiziliyor. Koruyan ve kollayan kavramıyla kendilerine sunulanlarla yaşadıklarını kıyaslayınca çaresizliğe bir ad koyamayanlar çoğalıyor.
Asıl düşünmek bundan sonra zorlaşacak. ‘çipleme’ ile tüm dünyada şimdiye kadar istedikleri kadar etki altına alamadıklarını böyle kontrol edecekler. İşte orada kuşak farkı sanıldığı kadar işe yaramayacak. Çünkü ‘yenilik ve bilimsel’ diyerek ilk önce genç kuşaklardan başlayacaklar bu kontrole…
‘Ortaçağ’ daha çok Avrupa’nın yaşadığı bir dönemdi… oysa bu karanlık dönemi dünyada yaşamayan kalmayacak gibi…
‘çare aramayın’ diyorsunuz ya… Bulunanlar da insanlıktan saklanıyor zaten, haberimiz bile olmadan!... :((
Yine de ‘iyi düşünelim, iyi olsun gibi’ çaresiz cümleler dolaşıyor sadece beynimde şu anda!..
Saygılarımla..
Yinsani
katkılarınız için teşekkür ediyorum.
saygılarımla..
Kaygılarınız dalgalar halinde sahile vururken okuyucunun bundan kaçmasına ihtimal yoktur....
Saygılarımla ustam
Yinsani
teşekkür ediyorum hocam.
sağolun..
Sineğin öyküsü geldi aklıma.
Zavallı atılmış süt helkesine, şaşırmış beni kim attı bu süt cennetine, diye. Ama boğulmak da var işin içinde. Ters dön çalış cabala bir yağ topağı yapmış ki Erciyes ne ki(latife tabiki) çıkmış üstüne yorgun argın...
Oh be! Hayat var mı...derken, sahip gelmiş çömçeyle alıvermiş yağ topağını zahmetsizce.
Kader mi...kal huzurla.
Yinsani
saygılarımla.
teşekkür ediyorum.
Çoğu zaman kendimi bir sandalyeye bağlanmış ve o dediği aletle beynimi deşiyorlar gibi hissediyorum artık nesildaşım...
Burgu demişler alete ama sanki işkence yönetenlerinin sempatik gösterme çabası givi durmuş...gerçi işkence diye bir alette vardı..sanki artık aslımızı kabul etme sırası der gibi..
Karamsarlık gibi algılamıyorum hiçbir yazınını farkındalık gibi geliyor bana..ama sorun sorunlar için çaresiz kalışlarımızda.
Yüreğine sağlık nesildaşım.
Umuyorum sağlıcakla
Yinsani
zihinsel düşsel işkencelerle uğraşırken gerçek işkencelere dönmese bari iş..
teşekkür ediyorum
saygılarımla.
Yazıyı okuyunca yaratıcı güç suikaste uğradı da dünya kendi başına mı kaldı acaba diye düşündüm.
Yazdıklarının hiç biri komplo teorisi değil. Biz görür müyüz bilmiyorum ama çok uzakta olmayan senaryolar bence de...
İnsanlar günü kurtarma derdinde ayakta durmaya mecbur bırakılmış bir durumda. Varlıklı olanlar bir kenara, şartlar o kadar kanıksanmış ki varlıklı olanların dışındaki insanların hayalleri bile fakir artık...
Bak günü kurtarmak yazdım da aklıma geldi. Bazı çocuk çizgi filmlerinde "...... bilmem ne yaparız günü kurtarırız" diye şarkılar söyleniyor. Kiminde şarkı kiminde konuşma arasında geçiyor. Ve ben denk geldikçe korkarak irkiliyorum. Hemen kanal değiştirip Berke'nin duymamasına çalışıyorum. Ama her zaman yanında değiliz ki...
Bu sloganla büyüyen çocuklar hangi harf kuşağında ( x-y-z ya da iks iks larç) boy gösterecek bilmem ama günü kurtarmak için iyi şeyler yapmayacağı aşikar...
Şimdiki çocuklar böyle büyürken bize ne empoze ettiler kim bilir?
Ki gidişat senin de yazdığın gibi hiç parlak değil.
Tünelin ucu karanlık. Ve geri döneyim desen dönemezsin. Çünkü gerisi çökmüş halde... Hiç çıkış yok...
Tanrı mi yapar bilmiyorum ama doğa kesinlikle intikam için bileyip parlattığı BURGUlu kılıcını kuşandı ve dev bir filin üstüne oturup hızla üstümüze üstümüze geliyor... Biçip geçecek bizi...
Ki bu insan sülalesi uzayın neresine giderse gitsin değişmez. Bu kafayla kısa sürede orayı da yok eder....
Bir kez daha ufkuna ve bilgine hayran bıraktın beni...
Ama sen yine de telefonda dediğimi yap ve soluklan biraz... Beynin yanacak sonra....
Kalasın sağlıcakla...
Erkan Cem Arslan tarafından 6/26/2020 9:06:08 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
zihinler, olaylar, radyolardan televizyonlardan hazırlandı, şimdi internet daha ötesi de gelir ihtimal, hızını aldı gidiyor bir şeyler.. durdurmak zor olacaktır..
katkıların için teşekkür ederim.
saygılarımla.