- 1249 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALBİMİN SULTANI OLDUN
KALBİMİN SULTANI OLDUN
Uykusuz gecelerde düşünceler artmış, sabah olurken; gözler, gün ışığına kavuşamamış, geceler “hüznün karanlığına” sürünmüş, gündüzler gece olmuş, ama sen, farkına bile varamamışsın!.. İşte o zaman, gözlerinde gizlenen yaşları gösterememişsin, içinde yeşeren umutları haykıramamışsın, süveydanın değdiği gözyaşlarına dokunurken, ruhundaki sevgiyi güldürememişsin!
Dün gece rüyama girdin, gecenin düş saatinde için yanıyordu; uykundan bir anda uyanıyordun, bir uğultu “ürpertmişti” içini, titretmişti dokularını, hisettim!
Günün son saatleri yaklaşırken, içim kanamışken, hiç dinmeyen “sancım” oldun her nefeste!
“Bu kentin ağır taşları seni çok özlüyor yâr, ruhumda sakladığım sevginle, yavaş yavaş yaşlanıyorum.” Mavili gönül heybeme, “aşkın kokusunu” serptim; nefeslerdeki hasretin “soğuk hükmünü” giydim, senden çokça uzaklarda, dilrubâ-i mehtab-ı gördüm, “gözüm kimseye bakmadı, başımı yere eğdim, geçtim, gittim!
Unutma sakın!..
“Sana ait can sevgimin, gül kokan çiçeğisin, yüzümde sevginin kanıtı, sana ait hücrelerim var...”
Gecede, gündüzde mutluluğumun varisisin, beni mutlu edensin; yıkılmamış bedenimde, senli “efsane aşkım” yaşar, hazanım, her damlada ruhuma aşkınla akar. Ben sana, içten “sevgi bezeli” şiirler yazarken, her hecesini, senli yüreğime nakış nakış işledim. Ben sana, kalbi duygularla bakarken, dilrubâ-i mehtap ile, sevginin mehlikâ denizinde yüzdüm. Seninle sol yanımın tüm ağrıları giderken, tomurcuk güllerimizin kokusunu hissettim, gönül sarayımızın gül bahçesinde, mutluluğun rüzgârında kayboldum!
Varlığının sevinç çığlıkları, dünyamı aydınlatıyordu; her günün sabahında, huzurla nefesimi soluyordum, içimin derinliklerinde yüreğinin aydınlığı ışıldarken, ben senin, “mutluluk cennetinde” kayboluyordum. Sevinç çığlıklarım, senin varlığınla anlam kazanıyordu, içimdeki sıkıntılar, varlığınla yok olup gidiyordu... Ben, adım adım bedenimle sana doğru gelirken, “titreyen yüreğimin sana ait olduğunu” hissediyordum.
“Dünyamın rengini sevginle, gökyüzünün mavisini aşkınla boyadım,” nur gibiydi sevgin; hiç bitmeyen sevdaydın içimde. Gül gibi kokunla, can gibi isminle, “kalbimin sultanı” oldun. Ruhum seninle uçtu göklere, o eşsiz güzelliklerde, gökkuşağının büyülü rengi sevgimize şahitti, bilesin!
Kollarımda ol bu gece, mor bulutları izleyelim penceremizden; güneşin doğuşuyla uyanalım sabaha, o mis kokulu öpücüklerle kokla ellerimi...
Hadi! Gonca gülümüzü ekelim gül bahçemizde, bizim için yeşersin; aşkın tüm güzellikleri, mutluluk dolsun bedenimiz, hayata gülümsemek “sevdamıza” nasip olsun yâ rabb.
Rüzgârın estirdiği “aşkın şerbeti,” papatyanın narin gülüşleri gibi zârif; gökyüzünün mavisi gibi büyüleyici, mîs kokan çiçek gibi mutluluk serptim nazenin bedenine, mum ışığında ışıldayan aydınlığımız, sevda mahzeninde yanan gönlümüz, gül kokan sevda yolumuz var seninle.
Sen, her sabah doğarken içime; anıların canlanır, birden her şey tümüyle anlam kazanır, güneş mis kokan havayla aydınlanırken, umutlarım yeşerir, çiçeklerim sen kokar. Gün geçtikçe, aşkınla gönlümde taht kurulur, ufuklardaki sevgin kocaman dağ gibi olur, yüreğimdeki ölümsüz sevdanın tarifi sorulur.
Artık, her hücremde sen varsın; duvardaki resmimin ressamı sen, yazdığım romanın sebebi sen, mutluluğumun eseri sen, soylu gecelerimin “mutluluk feneri” sensin ey yâr!
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.