- 534 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Babam, ambulans.
Ambulans evimizin aşağısındaki söğüt ağacının altında bekliyordu...
Bende de bir umut doğdu. Cenaze arabası değildi bu, ambulanstı. Acaba dedim; babam, bizim bu kahırlı halimizi görüp, ey Azrail sen bir kaç yıl daha bekle hele, diyebilmiş olabilir miydi? Öğle namazına müteakip cenazesi defnedilecekti babamın. Öğleye doğru ambulans evimizin önüne kadar çıktı. Ama Kurban Bayramlarında babam, kurbanlığı getirdiğimizde arabayı bu yokuşa çıkarttırmazdı. Kurbanlıĝa yukarı çıkıyormuş hissi vermemek ve onu araba içinde sarsarak germek istemezdi... Taa o söĝütün altında arabayı durdurur, kurbanlıĝı indirir, o heybetli kurbanlıklar şöyle bir nefes alır, etrafı seyrederlerdi ve ne hikmetse sessiz sedasız evin altındaki kömürlüĝe kendiliklerinden girerlerdi...
Ama babamı ambulans yukarı, evin önüne çıkardı, çünkü babam nefes almıyordu. Kardeşlerim ve annem, babamı gördüler. Ağladılar avazları çıktığınca. Sonra ben de gittim. Babamı gördüm. Yüzündeki kırmızı damarlarını gördüm, yüzüme bir gülümseme geldi, bekledim, bir hareket yok, Azrail yapmıştı yapacağını.
Sonra indim ambulanstan, anlayamadıĝım duygular içindeydim. Mahallenin bebeleri benim o sessiz halimden çok ürktüklerini söylediler. Ama ben, babam öldüğünden o bozuk ruh haliyle ne yapacaĝımı, nasıl davranacağımı bilemediğim için öyleydim.
Ambulanstan indim, sonra bir baktım, gözlerimde yaş, ellerimde taş parçaları; ağlamaktayım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.