- 547 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
MUSHAF-I ŞERÎF'e SAYGI
Büyüklerimizden bize intikal eden güzel hasletlerimizden birisi Kur’an-ı Kerîm’in kitap haline de saygı göstermektir. Millet olarak belki de hiçbir toplumda olmadığı kadar değer verir, en güzel mahfazalar içinde evin başköşesinde en yükseğe koyar, başımızın üstünde tutarız. Osman Bey’in Kur’an-ı Kerîm bulunan odada yatmayıp sabaha kadar ayakta durduğunu menkıbe olarak dilden dile anlatır, hac veya umreye gidildiğinde bu düzene uymayan davranışları, yere koyuyorlar diye eleştiririz. Doğudaki illerimizde ise bulunduğumuz mekana Mushaf-ı Şerîf geldiğinde insanlar ayağa kalkarlar. Hepsi çok güzel hasletlerdir. Fakat aynı şeyi camilerimiz için söylemek mümkün mü?
Evlerde en üst raflarda, baş üstünde tutulan Kur’an-ı Kerîm’ler camilerde öylesine bırakılıveriyor, üzerine ne idüğü belirsiz kitap broşür, etek, örtü, ele geçmiş her ne varsa öylece atılıyor, Kur’an-ı Kerîm’ler okunduktan sonra üst rafa uzanma zahmetine katlanmaksızın elin yetiştiği ilk rafa öylece bırakılıveriyor. Cemaatin bu konuda dikkatsiz olduğu bir vakıa. Fakat oralardan sorumlu görevliler her kimse onlarında pek canları sıkılmıyor anlaşılan. Her karışıklık anında düzeltmek mümkün değildir ama en azından ara ara cemaate uyarılar yapılarak farkındalık oluşturabilir.
Bir camide; her bir rafta değişik yayın evlerine ait yine değişik boy ve ebatlarda bir hayli Kur’ân-ı Kerîm ve Yasin-i Şerîf cüzü sıralı olan dört raflık bir kitaplık düşünün. Camilerde çokça görmeye alışkın olduğumuz türden beş-on kitap ise özenle en üst raftaki Kur’ân-ı Kerîm’lerin önünde sıralanmış. Alt raflar da yine Kur’ân-ı Kerîm’ler bulunmaktadır. Bu manzara ile sık sık karşılaştığım için resim çekmek ilk anda hatırıma gelmedi. Aklıma geldiğinde ise o kitapları tekrar yukarıya koymaya vicdanım elvermedi. Yere indirdiğim kitaplardan birinin üzerine ’Hangi vicdan bu kitapları Kur’an-ı Kerîm’lerin üzerine koymaya razı olur?’ diye yazmakla yetindim. Söz konusu yerde bir de türbe vardı. A.. O da ne? Rafın üzerinde büyük boy bir Kur’an-ı Kerîm bulunmaktadır. Üzerine kabirlerin üzerine örtülen cinsten değişik örtüler katlanıp bir güzel yerleştirilmiş. Bunu cemaatin yaptığını zannetmiyorum. O örtüleri katlamak, kaldırmak o türbeden sorumlu görevlinin vazifesi olsa gerek. Biri gönüllü olarak yapmış bile olsa yine de buna dikkat etmesi gereken kişi oranın sorumlusudur. Aslında isim verip kendimi ihbar etmeyi çok isterdim. İtiraz etsinler bende içimi boşaltayım diye. Ama bu öyle bir aymazlık ki her tarafta rastlanabilir.
Hani namazın içindeki ve dışındaki farzları diye ezberlediğimiz kurallar vardır. Kur’ân-ı Kerîm okumanın adabı da içindeki ve dışındakiler şeklinde bize talim edilmiş olsaydı keşke. Dışındakiler diye sistematize edilmiş kurallar olsa bize neler söylenirdi? İlk akla gelenler şunlar olabilirdi:
1-Kur’an-ı Kerîm üzerine hiç bir şey konulmamalıdır.
2- Kur’an-ı Kerîm üzerine ancak ve ancak yine sadece Arapça’sını içeren Kur’an-ı Kerîm konulabilir. Meal aslı gibi olmadığı için, Türkçe veya herhangi bir dilde meal içeren Kur’an-ı Kerîm dahi konulamaz.
3- Yasin-i Şerîf cüzü ve benzerleri de aynı kurala uymalıdır. Tam ve sade Arapça olan cüzün üzerine içinde başka dillerde meal veya surelerin transkrip edilmiş hali bulunan cüzler konulmamalıdır. Allı güllü cüzler, tam olan Kur’an-ı Kerîm’in üzerine de konulmamalıdır.
4- Eğitim amaçlı olarak öğrenimde kullanılanlar hariç, Kur’an-ı Kerîm sayfalarına notlar yazılmamalıdır.
5- Üstünde yazı resim vb. bulunan ayraçlar kullanılmamalıdır.
Büyüklerimiz Kur’an-ı Kerîm okurken veya çalışırken kalemlerini, hatta ellerini dahi Kur’an-ı Kerîm’in üzerine koymazlardı. Onlar ellerini ya diz üstüne veya rahledeki mushafın iki yanına nizami bir şekilde koyarlardı. Belki dışına saygı göstermek kolay önemli olan gereğince amel etmektir diye düşünülebilir. ... Kolayı becerememişken zoru nasıl başarıp, gereğince amel edeceğiz? Önemli-önemsiz, caiz-caiz değil, tartışmasına girmeksizin, bu işi camii görevlilerinden de beklemeksizin, yurdumun insanları olarak bizler bu konuda farkındalık oluşturmaya niyet edebiliriz. Her Müslüman dininin görevlisidir diyerek gittiğimiz cami ve benzeri kamuya açık alanlarda rafları düzene koymaya özen göstererek küçük de olsa bir adım atmış olamaz mıyız?
YORUMLAR
Allahın selam ve rahmeti bereketi tüm inananların ve sizinde üzerinize olsun,
Kuranı Kerim en güzel rehber Allah a inanan iman edenler hatta herkes kutsal kitaba saygılı olmalıdır.Kuran ı Kerime karşı ayak uzatılıp uyunmaz üzerine de başka şeyler konmamalı..
İnsanlarda saygı yoksunluğu ya da düşünememekten veya görevli değilde o yerlere gidenlerinde uyması gerekli ..
Allah yardımcımız olsun..Allah Hak yolda yazan anlatanların sayısını artırsın inşaallah..Allah razı olsun..
Kula kul olmamayı Allah a kul olmayı bilenler Allah ın Kelamına da saygı duymalılar.Yoksa ya gaflet ya da idrak edememekten olan haller.
Allah a emanet olun selam ve dua ile..
Zeynepcavdaraydin
Zeynepcavdaraydin
Zeynepcavdaraydin
Zeynepcavdaraydin
Zeynep hanım, bir zamanlar ben de sizin gibi düşünürdüm, bazı şairlerimizin hac yolunda, Kabe'ye doğru ayaklarını uzatarak oturanları "edeb" e çağırdığına dair yazılan şiirler, mısralar bile vardır edebiyatımızda. anadoluda da bu böyledir, kıble ynüne tuvalet konulmaz, kıble yönüne ayak uzatılmaz gibi .. geleneklerimiz vardır..
Peki ne derece doğrudur bu gelenekler?
Bir anekdot antalatayım hafız bir arkadaşım aöf den sosyoloji bölümüne başladı, 1 sene sonra eşi o bölümü bıraktırdı. Niye? Çünkü, yıllardır, çocukluktan beri bize, topluma anlatılanların sadece bir yalan olduğunu öğrenmeye başlamıştı ve sorgulamaya girişmişti.
Eğitim durumunuz nedir bilmiyorum ama bizim y Kuşağına önceki x ve Patlama kuşağı ebeveynlerimiz malesef bilmeden din hakkında bize doğru söylediğini sanarak bolca yalan anlatmışlar.
Kuran anlaşılmaz bir kitaptır. Geçenlerde ünlü bir tarihçimiz (adı aklıma gelmiyor) dile getirdi, özetle mealen; dini düşüncelerin sığlığı yüzünden bir milleti düşünce, tefekkürde felçli hale getirdik demeye getirdi, daha doğrusu ben öyle anladım. Doğruydu.
Bakınız, Kuranı; Hz Muhammed bile kitap haline getirmemiş... Hem son din denilecek hem de oson dini anlatmakla görevli peygamber ölmeden kitap haline getirmeyecek, bu size; olağan koşullara uygun geliyor mu??
Gerçekler ve doğrular o kadar acı ki, maleesef ne zaman bir patlama kuşağına x kuşağına tabii müslümanlarının anlattıklarını tekrarlayan birini görsem üzülüyorum.
Kitao okunmak içindir, sarıp sarmalanmak için değildir, kitap okurken yeri gelir altını çizersiniz, kenar boşluklarına not alırsınız bu ilmin edebidir! Araştırmanın , okumanın edebidir!
Anlamını bilmediğimiz kelimeleri cümleleri yıllarca bizlere tekrarlatıp durdular. En büyük kötülüğü bizim milletimize Türkçe ezan, Kuran ve ibadeti tekrar araplaştırarak yaptırmışlar.
Fazla geriye gitmeden Hz İsa ve Muhammedden sonra toluma yayılan kilise ve camii sisteminin dünyayı ne hale getirdiğini incelediniz mi??
Din, insanları sürü gibi gütmek için bulunmaz bir nimet olmuş güç sahiplerince.. Mesela bizim seçim dönemlerimizi ele alalım, Chp nin cb adayları, belediye başkanı adayları bile cuma namazlarından resim verdi, türbede Kuran okuyarak dindarım görüntüsü vermeye çalıştı. sanki millet siyasilerin neye inandığı çok önemli.. Ki zaten son yüzyüzyılımızdaki muhafazakar partilerin dini nasıl kullandığına değinmek bile yersiz..
Menkıbe hikaye dediniz değil mi, hani meşhurdur; aklımda kaldığınca; İstanbulun fethinde, frenk şapkası görmektense islam kavuğu görmeyi yeğleriz diyen hristiyanların durumu..Niye böyle dediler?? Ne eskikti Bizansta da bizansın kendi halkı böyle bir söz söyledi..
Sanırım ülkemizin yeni nesli de diyecek ki; başımızda dindar görmektense, dinli, dinci görmektense adaleti ve hukuğu, ve eşitliği bilen deist, atesit görmeyi yeğleriz..
Hatta ben bir tık ileriye gidiyorum; insanları insanlar yöneteceğine, bırakalım yapay zekalı robotlar yönetsin. Hiç olmazsa rüşvet almazlar, ayrımcılık yapmazlar, hak yemezler, torpil yapmazlar, akraba kayırmazlar, hırsızlık ve yalancılık vb yapmazlar...
Keşke yeni bir kültürel düzen kurabilsek, dinlerden ve eski adıyla beş hilal yeni adıyla ortadoğu kökenli düşünüp kargaşa çıkaracağımıza, dinlerden azat yeni bir dünya mümkün..Ve gelece bırakabileceğimiz en büyük miras dinlerden azat insanların mutlu huzurlu olabileceği bir yaşam şekli olsa..
Kutsal kitapların kökenlerini lütfen araştırınız. Lütfen tevrat, incil ve bilhassa kuranın nasıl yazıldığını araştırınız. Hadislerin kimler tarafından nasıl yukarıdan inme düzenlendiğini araştırınız..
Siz de göreceksiniz ki; bizlere anlatılan dinlerin sağlam kaynakları hiç yok. Kanıtları yok, delilleri yok...
Sadece şuna karar vermelisiniz, eğer ben doğruluğu dürüstlüğü savunuyorsam, dinleri savunabilir miyim diye kendinize sorun ve kendinizle yüzleşin.
Beni ister engelleyin, ister küçük görün, ister hakaret edin hiç önemli değil. Lakin doğruluktan asla ama asla ayrılmayın sonu ölüm olsa bile doğru sözlü olun..
Size şunu itiraf edeyim mi, internet; tarihi ve dini bilgilerin ve anlatıların yüzde doksanının yalan olduğunu çoktan kanıtladı..
Ben ikna oldum yani.. Okuyup, araştıran, sorgulayan insanın dinlerin yalan olmadığına ikna olmaması mucize olur...
İnsan olmak, doğru sözlü olmak ve vicdan sahibi olmak, tüm dinlerden kutsallardan ve özlü sözlerden daha değerli olmalıdır.Son söz olarak şunu diyeyim: Kitaba saygı duyulmaz, insana saygı duyulur, canlıya saygı duyulur.
Saygı sağlık ve huzurla..
En sevdiğinize emanet olun efendim.
Zeynepcavdaraydin
yarsuad
Akıl iflas etti, fikrim tarumar
Tanrı zerreciğin, aslım bilince
Var yok olmaz, yokta var olmaz
İş değişir ‘emri kün’ olunca
Ölünce toprak ,toprağa karışır
Hava havayla, su suya ulaşır
Ruhi cüz iye, kül ile buluşur
’İrciğ’ hitabı;Dön,dön olunca
Tevhidiyem ,cümle can hak
Hak gölgesi eşya ,başka yok
Allah’ın ibadete ihtiyacı yok
Herkes Allah der,lisanınca
CAHİL OLAN DİNE, DÜNE SALDIRIR
SANIR Kİ ’İLERİCİLİĞİ’ DİN ÖLDÜRÜR?
İLİMSİZ DİN ’DÜNYAYI’ SOLDURUR
FERASET OLUŞUR;TIB,FEN BİLİNCE
Din ,din yanlış yaşanıyorsa?
Zalimin zulmü alkışlanır
Ahlaki değerler hep aşınır
Hamili kart yakınım olunca
atı pazar, adamı mezar bilir
iyimi kötü ’fiyatı’pazar bulur
mizanda;Nar, nur belli olur
Kul hakkı sahiplerin bulunca
Yarsuad,çalıp çırpmadıysan?
Haksızca köşe kapmadıysan?
Eğriye hak diye, tapmadıysan?
Senden ala kul yok ’’ölünce’’
Akıl iflas etti,fikrim tarumar
Tanrı zerreciğin, aslım bilince
Var yok olmaz, yokta var olmaz
İş değişir ‘emri kün’ olunca
Zeynepcavdaraydin
Yinsani
saygılarımla..
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim."
Buyuran Peygamberimiz (S.A.V.) vahiy yoluyla kendisine gelen ayetleri 23 yıl boynuca katiplerine yazdırarak, hafızlar tarafından ezberlenerek, vefatından sonra bir araya getirilmiş olup okuduğumuz Kur'an-ı Kerim bugüne kadar muhafaza edilmiştir. Anlayan için Kur'an-ı Kerim başlı başına İslamiyetin güzel ahlakıdır.
Zeynep Hanım, değindiğiniz gibi varlığını evlerimizde en üst yerlere koyarken, maalesef camilerimizde buna riayet edilmemektedirler.
Ben bir eğitimci olarak yaklaşık kırk yıl önce; "Acaba bir gün - İHL - dışında okullarımızda Kur'an-ı Kerim dersleri ve okutulması olacak mı?" diye düşünürken ve çevremizle tartışırken, nihayet kaç yıldan beri okullarda seçmeli ders olarak konuldu. İdarecisi olduğum okullarda Kur'an-ı Kerimi seçmeli ders olarak seçtik. Öğrenciler tarafından önce büyük saygı görüldü, aradan bir kaç yıl geçince maalesef bir Türkçe ve matematik ders kitabı gibi masaların üzerine fırlatıldı. "Ey vah... " dedim, Kur'an-ı Kerime gösterilen eski değer kalmadı. Allah bizi ıslah etsin.
Kanayan bir yarayı sarmaya çalışmışsınız, sağolun.