- 580 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Pahalı Takıntı
Ancak herşey mümkünken hiç bir şey olunabilirdi
herşey mümkündü ve hiç bir şey olmadan devam ediyordum
hiçlik gayret gerektirmiyor fakat yalnızlaştırıyordu.
Hiçlik sizi bir tarafa sürüklemezdi siz oldugunuz yerde dururdunuz
taraflar sizi yüzünüzle karşıladığında sıradışı olurdunuz
yüzümde ki bir sivilceye ağladığımı hatırlamıyorum.
herşey olanlar, yüzümde başka bir yara görüyor olmalıydılar.
kıçınız her zaman her yerde belki dik belki pörsümüş sıradan kalmaya devam ederdi.
Sırtımı döndüm o sabah ve tüm sıradanlıkları geride bırakacaktım.
Nihayet bir yola çıktım,rahatladım.
Üç defa ertelediğin bir alarmdan daha keskin bir uyaran varsa o da anne merhametinden duyabileceğiniz bir felaket korkusuydu.
- Uyan ! Oğlum uyan!
-Tolgaaa geç kalıyorsun işine Bir şey olacak.
Kahvaltıya ayırabileceğim vaktimi biraz fazladan uyku ile değerlendirirdim bu hep böyle oldu.
-Oğlum geç kaldın, patronun bişey der işinden olabilirsin...
Uyandım.
Uyanır uyanmaz açılırdı gözlerim.Öyle yarı baygın falan olmazdım çünkü panikle uyanıyordum rahatsız eden şey yağlı göz kapaklarım ve tepede kuş yuvasını andıran sağa sola savruk bir kaç tel saçım.. biraz vaktim olsa soğuk su ile de yıkayabilirdim. Yıkamadım geç kalıyordum.
Mutsuz, uykulu ve açtım.
Sakal traşımı gözlerim kapalıyken bile çiziksiz bir dakikadan kısa bir sürede bitiriyordum sakallarım pek sert değildi. Aklıma o sinir bozucu geliştire geliştire bir sona varmayan uzay mekiği teknolojisi gibi sunulan jilet reklamları geldi, cebimde ki paraya göz koymuşlardı bazen beyaz bazen mavi jeller, iki üç bıcaklı makineler...
maviyi tercih ediyordum.Dijital olan, teknolji barındıran şeyler mavi olurdu ya da mavi ışıklı.. Mavi jel sürdükçe beyazlanıyordu.Mavi köpükler umuyordum, kandırılmıştım cebimde ki parayı kaptırmıştım biraz boya yetmişti.
Biraz boya ile nelere para kaptırılabileceğini düşündüm değişeni olmayan her yeri boyalı otomobiller ve hiç beyazı bulunmayan 45 lik çıtırlar.. Hiç para harcamamıştım seks için ve karlı sayıyordum kendimi, korkaklığımı yıllarca böyle gizleyebilmiştim.
Dişlerimi yeterince sararmadan fırçalama gibi bir derde hiç düşmedim ama çürüyordu dişlerim.
Bazen bir felaketin yakınlığını göz göre göre karşılardınız ağzımın orta yerinde bir felaket büyüyüyordu yakınlığını aynada dişlerimi sıkarken gördüm. Gömleğimi hızla ilikledim ve pantolonuma kattım eteklerini. Kravatım akşamdan yapılmıstı zira boynumda baglamayı öğrenmişsem de unutmuştum. Kapıyı çetkim ve sessizce indim merdivenleri. Dış kapıya varmadan koridorda ki boy aynasında baktım kendime. Bunu her sabah yapıyordum bir dosta selam vermek gibi hala aynı şişman ve mutsuz ufaklıktım biraz daha yaşlanıyordum. Akşamları da gizlenerek önünden geçtiğim, başımı hep meraklı ve saygın bir işe adamışcasına diğer tarafa çevirirdim. Diğer tarafta posta kutuları vardı. Herkesin bişeyleri olurdu mutlaka faturalar market bröşürleri moda ve aktüel dergileri ve sahibine ulaşmamış haciz icra tebligatları... otomatik ödemede olan faturaları alırdım. Kaç m3 su ve doğalgaz tüketiyordum? Hatırlamaya çalışırdım evime girerken. Elektrik faturasına itirazım olmazdı; geceleri gündüzlere tercihe eden bir adamdım. Dün olduğu gibi bugünde bunun için çalışacaktım. Ekstreleri sevmiyordum sanki birileri beni gözetliyormuş gibiydi. Harcamasam çalışmayabilir miydim?
Dış kapıyı açtım ve çıktım. Dışkapı ağır düzeneğiyle gürültüsüz kapanırdı arkamdan. O kapıya özenirdim çıkıp gitmek istediğim çok yerler oldu agır agır gürültüsüz olmasını yeğrlerdim ama hiç olmadı.
Pınarı, Serabı bana ve insanlığa, kan emen sülükten daha yararsız olan eski patronlarımı ve kirli kalabalık işyerlerini düşündüm.Hepsi başka bi çılgınlıkla bitmişti çok gürültülü kapandı o kapılar.
Bir de hiç açılmayan bir kapı figen gelmişti aklıma benden onbeş yaş büyük bu kadın yanağımı okşadığında henüz 6 yaşımdaydım. Aşk, bir merhabadan alabileceğin yanakta bir makas, gözde sevecen bir bir gülümsemeydi. Çocuktum aşktan öğreneceğim çok şey vardı...Onu geride bırakalı otuz yıl oldu bu gün. Hiç kapanmyan bir kapı O’nunla yoluma devam ediyordum.
Yürürken sigara içmek hiç karlı değildi, yarısını rüzgar alır götürürdü; seks e varmayan tadımlık bir öpücük gibi yarım kalırdı ama tatlanırdınız, halka halka dumanlandım.
Yolum da hep “O” var oldu, herşeye dokunurdu. heryer de bulabilirdim onu ama ancak o isterse görebilirdim onu.
Görünmez bir sevdiğim vardı hiç sevgili olamadık. Beni sevdiğini biliyordum ama hiç sevgili olamadık, olmak için gayretimiz de olmadı. Uzaktık! Uzaklar yakınlaşabilirdi. Yakınlıktan korktuk yüzümüze söyleceyecek cesaretimiz olmadı. kendimize başka bahaneler aradık zor olmadı imanlı imansız bulduk onlardan yeterince.
Yetemediğini anlamak yıllarımızı almıştı.
“o” evlendi üniversite de aşık olduğu çocukla evlendi yıllar süren flört bir başarıya ulaşmıştı, tanıyanlar takdir ettiler, davetliler takı taktılar davetsizler de çok sonra öğrenmişlerdi. Davetsizlerdendim, çok sonra öğrendiğimde ben de takdir etmiştim. Takımı masada hazırlamaya niyetlendim karşılaşırsak söyleyebileceğim bir ezber şiir, bozdurulamayacak bir takı olcaktı. Takı çok pahalı geldi, yazamadım.Bozuldum, ucuza gelmiştim bir sigara yaktım,harcandım.
Herşey mümkündü ve hiç bir şey olmadan devam ediyordum
hiçlik gayret gerektirmiyor fakat yalnızlaştırıyordu.
Hiçlik sizi bir tarafa sürüklemezdi siz oldugunuz yerde dururdunuz
bozuldum, bir sigara daha yaktım. Kolayca uyudum hemen sonra.
YORUMLAR
Ucuz insanlarda ağır sevgiler sevdalar hatta hediyeler dem tutmaz mış
senin yüreğinin ağırlığını taşıyamayacak insanlara gölgeni bile gösterme demişti annem bu yazında bir kere daha anlamış oldum annemi
her yürek sevgiyi kaldıramaz
unutma insanlar ne verirsek verelim aldıkları sadece kendi çapları kadar dır tıpkı her şeyin bir darası olduğu gibi
harika bir yazı idi çok ca kendimi buldum
hatta bir ara uzanıp başımı okşamak istedim
ne kadar ötekileştirmiş hayat beni
Sahir Neva
Hz. İsa gibi çarmıhına çivilenmeyi dilerdim o kapıda,
Sevmeyi beceremeyen birisi olarak en büyük lütfum olurdu insanlık adına
Sizin için o kapı dilerim hiç aralanmasın, başınız mutluluklara uzansın, teşekkür ederim.
Hiçlik hiç gayret gerektirmedi ama gelen yalnızlık olasi hayretlerin hepsini sildi...
Kendi içinde mac kez ölür ki insan...her yeniden doğma sürecinde neresinden yırtılır ruhu...kalan ile giden arasındaki terazi ne kadar tarafsızdır..ki o terazisiydi tutan el yine bizken...
Kendi içinden kendini boşaltma çabasına dönünce hayat, ne birikebilir her şeyin fazlalık geleceği küçülmüş hücrelere...
Okurken kendine sormadan geçemiyor insan.
Kaleminiz dert görmesin dilerim..
Sağlıcakla
Sahir Neva
onun boynu bükük, sırtı nasırlı
sıktıkça sıkıyorum ellerimde
öyle ki kara bulanık akıyor kanı
kalemim kale(m)im diyebilsem keşke
Teşekkür ederim...