- 670 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BABALAR GÜNÜ HEDİYESİ
BABALAR GÜNÜ HEDİYESİ
İki gün önceydi… 18 Haziran 2020 Perşembe sabahın ilerlemiş saatlerinde kapının zili çalındı, tesadüf bu ya kapıyı ben açtım. Otuzlu yaşlarda hafif sakallı, yorgunluğu yüzünden okunan ince yapılı bir kurye elindeki paketi nazikçe bana uzatarak;
“Mehmet Bey, T.C. Kimlik numaranızı alabilir miyim, adınıza bir paket var.” Herhangi bir siparişim olmadığı gibi, kimseden de paket beklemiyordum. Küçük kızım Minanur’un kitap siparişi olabilir tahminiyle;
“Mina… Kızım, istediğin kitaplar gelmiş olmalı.” Deyince
“Hayır, baba benim siparişim yoktur, gelen paket senindir.” Diye cevap verdi, ince genişçe paketi merak ettim. Eşime sordum,
“Paket senindir, açar mısın lütfen, bizi merakta bırakma?” Meğerse gelecek paketten ikisinin de haberi varmış. Paketi itinayla açtım, aman Allah’ım… gözlerime inanamadım, yıllardır isteyip de alamadığım gri renkli, ince zarif bir dizüstü bilgisayar… Kimlerin gönderdiklerini tahmin ediyordum artık. Bir dosya sayfasını dolduran bir de not buldum. Yeni bilgisayarıma sevindiğim kadar asıl beni duygulandıran kağıtta yazılı duygu yüklü cümleler oldu. İstanbul ve Ankara’da ikamet eden çocuklarım ortaklaşa alıp göndermişlerdi babalar günü hediyesi olarak. Sevinmez mi, duygulanmaz mı insan söyler misiniz? Uzun yazılan notlar içinde;
“Baba, bundan sonra yazılarınızı ve kitaplarınızı yeni dizüstü bilgisayarınızda yazma dileğiyle BABALAR GÜNÜNÜZÜ KUTLARIZ, ÇOCUKLARIN.” Şimdiye kadar herkes gibi çok hediyeler, başarı belgeleri ve ödüller almıştım, ama ömrümün en güzel hediyesi oldu, diyebilirim.
Evreni bir kenara bırakırsak, ülkemizde şükürler olsun kutlamakta olduğumuz o kadar çok günlerimiz vardır ki… Anneler günü, sevgililer, doğum günleri, öğretmenler günü… vb. gibi nice günlerimiz varken, babalar gününü de eklediler… Bunca kutlanacak günlerin içinde en değer verdiğim ve benim için en anlamlı olan ANNELER GÜNÜDÜR, şüphesiz. Kutlamakta olduğumuz günler kimisine göre belki zaruri olabilir, ama bana göre ticari amaçla planlanan tasarımlardan başka bir şey değildir. Mesela öğretmenler günü… Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı münasebetiyle 24 Kasım 1981 yılında Öğretmenler Günü kutlanmaya başlandı, ilkin memnun olmuştuk. Ne zamanki kutlamalar hediyelere bindirilerek iş büyütülünce, doğrusu bir öğretmen olarak Öğretmenler Gününden nefret etmeye başladım. Maddi durumu iyi ve gösteriş sahibi aileler sınıftaki diğer öğrencilerin durumlarını düşünmeksizin öğretmene görkemli bir hediye takdim ettikleri zaman, yoksul aile çocuklarının başlarını nasıl eğdiklerini ve getirilen hediyeye nasıl gıpta ile baktıklarını gözlemlediğimden beri kendi sınıfımda öğretmenler gününü kutlamayı yasakladım, idareciliğe başlayıncaya kadar. İlk yıllarda toplum içinde öğretmenlere verilen bir değer vardı ortada, sonra öğrenciler tarafından getirilen armağanlar öğretmenin değerini küçülttü.
Yazar Hasan Toptaş "Kuşlar Yasına Gider" adlı kitabında; "Babalar alnımıza yazılan kaderlerimizdir" der. Ben sayın yazara katılmıyorum, aksine biz babaların alnına yazılan kader olabiliriz. Kıskanmayan iki insan bilirim; anne ve babayı bir olarak kabul edersek, diğeri de şüphesiz ki öğretmendir. Bunlar asla hiç kıskanmazlar, anne baba çocuklarının güzel giyinmelerini, en iyi şekilde beslenmelerini, geleceklerinin parlak olmasını isterler ve çocuklarını hiç kıskanmazlar. Öğretmen ise dağarcığındaki bütün bilgilerini öğrencisinin belleğine yüklemeye çalışır ve başarılı olmasını ister, ama hiç kıskanmazlar. Baba gibi baba olmak kalay olmasa gerek.
Babalar gününün anlam ve önemini duygusal yönüyle ancak baba olanlar bilir. Babalarımızın zamanında baba çatık kaşlı, sert simalı olmalarıydı, çekinirdik babalarımızdan. Bizim zamanımızda baba olmak biraz daha yumuşadı sanırım, ya şimdi nasıldır artık sizler düşününüz. Çoğumuz baba olduktan sonra babalara daha çok değerler vermeye başladık. Ben babamın “Babalar Gününü” hiç mi hiç kutlamadım, çünkü babalar günü diye bir gün bilmiyorduk. Babam ise daha dünyaya gelmeden üç ay önce 1914 yılında Doğu Anadolu Bölgesi Rus işgali altına girince babası şehit edilmiştir, babasını ve dünyaya geldikten kısa bir zaman sonra da vefat eden annesini hiç görmeyince, ne anneler gününü, ne de babalar gününü ömrü boyunca bilememiştir.
Keşke; bunca günler kutlamak yerine evimizin önünde her gün akacak bir SEVGİ PINARINI yaratabilseydik ve her gün bir tas suyunu içe bilseydik. Malumunuz, keşkelerle işler yürümez sadece içimizde ukde olan bir umuttur, keşke… Sevgi Pınarını yaratabilecek miyiz, bilmem…
Sevgili okurlar; çetrefilli sözcüklerle anlaşılmazı zor dil kullanmaktan kaçınırım, sade dil ve anlaşılması kolay olan Türkçe’miz dururken, anlamları değiştirilmiş öyle çok gereksiz kelime buluyorum çok yazar ve şair arkadaşlarımızın eserlerinde, çünkü gerçekler çıplak gezmeyi sever, yazılarımız basit olabilir, amacımız eğitim yüklü mesajlar verebilmektir değil midir?
Bütün babaların BABALAR GÜNÜ kutlu olsun. Sevgi Pınarından selam var….
20 Haziran 2020
Mehmet AKIN
YORUMLAR
İşte idealistlik budur... Ne kadar benzeşiyoruz, Öğretmenler gününü yasaklamış olmanızı yürekten alkışladım, bende öğretmen olsaydım aynısını yapardım.
doğru olan ve de idealist öğretmene yakışanda budur dedim.
Sevgi PINARI çok yerinde bir tespit, Kurumasın çoğalarak aksın diyorum.
Babalar gününüz kutlu olsun.
Su gibi durulukta bir yazı idi.
Nice saygılarımla
Mehmet Burhan AKIN
Hani halk arasında derler, "Arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim, " bir de "Kişinin iştir aynısı" sözlerinin gerçekçiliğine inanıyorum. Buradaki; arkadaşınız ve işinizi gösteren kaleminiz olarak görüyorum. Yazılarınızda samimiyet, dürüstlük ve insanlara verdiğiniz değerler kendini apaçık göstermektedir. İnanır mısınız bilmem, her gün bu sitede en az elli tane yazıya göz atıyorum. "....... yazarın kişiliği hakkında ne düşünürsünüz?" diye sorsanız rahatlıkla karakteri ve dünyevi düşüncelerini cevaplarım desem yalan değil.
Üstadım, tam isabet bu gün konumuzu ilgilendiren bir makale kaleme aldım. Neden gerek duydunuz derseniz, okuduğum yazılarda - edebi - açıdan çok saçma yazılar görüyorum. Oysa yazılar beni güldürecek, beni düşünceye sevk edecek, bana mesajlar verecek nitelikte olmalıdır. Cümleler arasına sıkıştırılan şekli şimali değiştirilen sözcükler, öz Türkçe yerine kullanılan yabancı kelimeler insanımızı Anadolu kültüründen uzaklaştırmaktadır.
Üstadım kalem gevezeliği yaptım bağışlayın lütfen... Aynı tarz kalem kullanan sizin gibi birkaç yazar arkadaş daha vardır, sizin şahsınızda tümüne saygılarımı sunarım.