- 2988 Okunma
- 11 Yorum
- 6 Beğeni
İNSANIN ÖTEKİ YÜZÜ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İNSANIN ÖTEKİ YÜZÜ
Her nefeste, bir yudum sevgi ile bütünleşen eller, hayatın tüm sıkıntılarını içine atan gönüller, her gece incinen yürekler, ağlayan gözler, kaybolan sevinçler, yitirilmiş güzellikler var bu yer kabuğunda...
Masum insanlar acımasızca öldürülüyor, insanların hayatı tümüyle tehlikede; “anneler, babalar, kardeşler, dostlar” isyanda! Zavallı bedenler kıvranıyor büyük acı içinde. Matemler büyüyor, ölümler anbean yaşanıyor ve durmadan insanlar ağlıyor. İçimizdeki hüzün hiç bitmiyor! Umutlar yok olup gidiyor! Kanayan yaralar, içimizde “çok derin” yarıklar açıyor!..
İstiyorum ki;
“Huzur, bize mezar olmasın bu güzelim dünyada!..”
_Sen siyahsın, ben beyazım,
Bu Kürt, şu Alevi, o Sunni, ben Çerkez,
Ah! Irkçılık yapan ruhlar içimizi hüzün damlacıklarıyla dolduruyor!...
_Nevzat Ermeni, Davut yahudi, Yusuf Musevi, Sultan da Arap olsa ne olur ki?
_Meryem Egeli, Mahmut Akdenizli,
Fatma Doğulu, Ceyda Batılı,
Kerem Karadenizli, Mehmet de Anadolulu olsa dünya mı batar?
Eşarplı teyze, türbanlı anne,
Şu kadın, bu erkek,
Şu evli, bu dul, o bekâr,
erkeğin dul olması doğalsa, kadının dulluğu neden doğal olmasın?
_Dul kalan kadına kötü gözle bakan,
eşcinsel diye dışlanan,
ateist diye horlanan,
dindar diye hakaret gören,
içki içer diye kınanan,
düşüncesi yüzünden, yıllar boyu hüküm giyen, ruhlar olmasın!
“Ayırımcılık yapanlar yok olsun istiyorum!..”
Bu neyin kavgası?
Yoksul düşüncelerin egemenliği tartışılırken, morarmış dengeler “kir tutmuş” yüreklerde. Sabit kara düşüncelerle insanlar nefeslenirken, azat et içindeki paslı günahları. Dert ettiğin yalnızlık cümleleri kat kat artarken, kelamların mutluluk neferlerini yaşat gönüllerde...
Yüreklerimiz derin yaralarla kanarken, umudunu yitiren insanlar çoğalıyor, hep akıl almaz eylemlerin içinde yaşarsak, biz “ölünceye dek” hep gururu ezik güne uyanacağız!
Yağmurun ıslattığı zeminlerde uyurken, “çürük yüreklerin” hançeri yüreğimize saplanıyor. Suçsuz yüreklerin ruhunu korumazsak, biz ebediyete kadar güzelliklerden yoksun olacağız. Zavallı bedenler, yürekleri sızlatırken, elleri nasır tutmuş annenin feryatları iç yakıyor.
“Biz, etrafa acı dolu pencereden bakarsak, şu kısacık ömürde hep karanlıklar içinde yaşayacağız!..”
Kahpe eller bedenleri kirletirken, ateşin düşleri yuvaları karanlıklara gömüyor. Bakışlar feryatlar içinde hırpalanırken, yankılanan ağıtlarla hayat ansızın duruyor. “Mısralar her nefeste ölüm kokarken, hasret prangaları göğüs kafesime vuruyor.” Acıyla masum bedenler kıvranırken, yüreklerde yaşayan minicik fidanlar kül oluyor...
“İnsanlar, ölümle eşitlenirken, sen yaşarken eşitle tüm insanları ey adem!..”
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Teşekkür ederim dost yazarım.
Edebiyata hakkını veren ve insanı düşünmeye sevk eden ve enginlerde yüzmenin güzelliğini bahşeden kaleminiz hep yazsın hep yazalım.
Dostlukla...
Mutlulukla kalın.
Ve de edebiyatla kalın ve güzelliklerle.
Yeter ki yüreklerdeki sevgi ve iyi niyet sonsuza kadar yeşersin ve asla solmasın sonlanmasın.
Mehmet Öksüz
Dilimizle söyleyemediğimiz, “nutuklu, nutuksuz, heceli, hecesiz” mısraların cennet bahçesinde yaşadı yürek dilimiz. Hayatın sihirli küresi yüreğimizin çığlıkları, an be an yaşamımızdaki nefes değil de nedir ki? Sevdadan, bahardan, zemheriden, ayazdan, şiir gönüllerin dinmeyen “fırtınası, yüreklerin, soğuk, sıcak nefesi, şarkıların güftesi, bestelerin titrek sesini” yazdık yarınlara... Gönlünüzün güzellikleri filizlenmiş bir çiçek gibi açıyor gönüllerde. Her anınız huzur dolsun güzel insan. Daim olunuz o muhteşem yüreğinizle.
Bir tek insana dar geliyor bu dünya. İnsandır insanın başbirinci düşmanı ve ne yazıkki yine insan tüm canlıların düşmanı. Ders niteliğinde güzel bir yazı olmuş. Kutluyorum kalemi.
Saygılarımla
Mehmet Öksüz
Dünyanın batışına ve artık güneşin doğuşunda dahi aydınlanamayan bu karanlık yerkürede yaşananlara haykıranlardan olduğunuz için tebrikler...
Eserinizi kutluyorum.
Mehmet Öksüz
Mehmet Öksüz
Mehmet Öksüz
Mehmet Öksüz
Bu topraklar ki 'kim olursan ol, yine gel!...' diyen Mevlana'nın vatanı... 13. yüzyılda büyük mutasavvuf:
"Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörürlükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. " diyerek çok büyük bir ders vermiş...
Doğayı gözlesek yeter barışçıl yaşamı görmek için. Gökyüzünde her cins kuş uçuyor. 'kanat gücü' oranınca... ama uçuyor!
Bir bahçede, aynı toprakta çeşitli çiçekler, ağaçlar yetişiyor. Hiçbiri öbürünün olmasında huzursuz değil...
Bu gözlemler, insan olmamızın en önemli vasfı 'nefsimizi' kontrol etmemizi sağlayabilr...
Ama bizim kadar okumaktan uzak bir toplum, 'kulaktan terbiye edilmeyi' seçtiği için art niyeti olanlar taraffından 'kulaktan zehirlendi' yüzyıllarca...
Bunun tarihsel nedenlerine girersek bu sayfalara sığmaz yazılacaklar. O nedenle sondan başlayarak yapacağımız hiçbir değerlendirme 'çıbanı' iyileştirmeyecektir. O 'irinin akması' gerekir ki çıban kurusun. Sonrasına izi kalsa da!..
Üzerine çok şey yazılabilecek, çok işlek bir konu...
Kutlarım Mehmet Bey.
Saygılarımla...
Mehmet Öksüz
barışa, sevgiye, saygıya, güzele ve doğruya ve kısacası insan olmaya çağıran yazınızı kutluyorum
tebrikler günün eserine...
Mehmet Öksüz
"_Sen siyahsın, ben beyazım,
Bu Kürt, şu Alevi, o sunni, ben Çerkez,
Ah! Irkçılık yapan ruhlar içimizi hüzün damlacıklarıyla dolduruyor!...
_Nevzat Ermeni, Davut yahudi, Yusuf Musevi, Sultan da Arap olsa ne olur ki?
_Meryem Egeli, Mahmut Akdenizli,
Fatma Doğulu, Ceyda Batılı,
Kerem Karadenizli, Mehmet de Anadolulu olsa dünya mı batar?
Eşarplı teyze, türbanlı anne,
Şu kadın, bu erkek,
Şu evli, bu dul, o bekâr,
erkeğin dul olması doğalsa, kadının dulluğu neden doğal olmasın?"
Sayın adaşım,
Yukarıdaki şu cümleleriniz ömrüm boyunca Anadolu köylüklerinde karşıma çıkan acımaz sözler ve akabinde iyi niyet taşımayan davranışlar oldu yıllarca. Mesleğim gereği köy köy dolaşmak zorunda kalan mesleğine sevdalı nice öğretmenlerden biri...
Geçmiş zamanda atamam yapıldığı orta Anadolu köylerinin birine ilk vardığım gün meraklı insanlar sordular;
"Nerelisin hocaa...?
"Muş'luyum ." dedim.
"Haaaa.... hımmmm..." diye homurdananlar oldu. Biri ileri giderek:
" Hocaaa... Kürt müsan, yoksa Müslüman mısan.?
Bu soru karşısında nevri dönmez mi insanın, bütün hayalleri bulanık akan Murat suyunda yok olmaz mı, yazın kurağında, kışın soğuğunda sertleşen yüzler asılmaz mı insanın?
Doğrudur anadilim Kürtçe, resmi dilim ve gururla konuştuğum dilim öz be öz TÜRKÇE' dir. Binlerce belki de milyonlarca anadili Türkçe olan insanlardan daha güzel yazabiliyorsan, ülkemize katkı sağlayan sayısını asla bilemediğim öğrenci yetiştirebilme imkanına sahip olabilmişsem, şüphesiz ki iki kültüre ve iki dile sahip olmamdan ötürüdür. Doğrusu kendimi çok şanslı görüyorum.
Üstadım, yazma cesaretinde bulunamadığım yazınızda beni ve benim gibi yıllarca ötekileştirilen insanların acılarını dile getirdiğiniz için, size müteşekkirim.
Mehmet Öksüz
Koşkoca dünya...
Yaratan çeşitliklerle doldurmuş.
Ama kendi yarattığı insanoğlu her şeye karşı...
Bu ne yaman çelişki....
:(
Mehmet Öksüz
evet bu neyin kavgası...''böl parçala yok et'' in tezahürü...
Başka TÜRKİYE yok..
kaleminiz daim olsun