- 924 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Ateistler de bir gelenek arıyor
Hermann Hesse Bozkır Kurdunun Düş Yolculukları’nda ’geleneksiz bir maneviyatın tatmin edici olamayacağını’ söyler. Ben bunu kendi fehmime şöyle yaklaştırıyorum: Herşey maneviyatının üzerinde duruyor. Onu sırf bir marifete indirgediğinizde bile ’şey’lerin ilmî tarafını tezahürlerinden evvel (daha doğrusu aşkın) bir şekilde kabul etmeniz gerekiyor. Plansız bir mimari mümkün değil. Yazardaki tahayyülünden mahrum bir roman teşekkül etmez. Çay yapmasını arzulamayan çay yapamaz. Fiilerin ortaya çıkabilmesi için öncelerinde maneviyatlarının oluşması lazım. Bu zaman içre düşünürken bile böyle. Maddesellik daha sonra o maneviyatın üzerine kurgulanıyor. Senaryosu olmadan film çekilmiyor. Projesi olmadan eser yapılamıyor. Ve hakeza. İnsan sırf mantığıyla bile bu sonuca ulaşabiliyor: Mana maddenin öncesidir.
Bunu kendi gündelik yaşamımızdan alıp evrenin oluşum sürecine götürdüğümüzde kainatın kaderle ilişkisinin kaçınılmaz olduğunu görürüz. Zaman içinde varlaşan, varlaştığı için zamanlaşan şeyler varsa, o halde bunların zaman ötesi bir maneviyatı da vardır. Sana çay yapmam öncesinde sahip olduğum çay yapma bilgisine, iradesine ve kudretine dayanır. Kainatın varlığı da bir önceye dayanmak zorunda. Kaosla yönetilmiyoruz. Kaos yönetilemez. Yönetilemeyen süreç varolamaz. Bilinç kaos içinde yeşeremez. Newton’un kafasına elma düşmesinden milyonlarca yıl önce de kütle çekim kanunu fire vermeden işlemekteydi. Düzen, adı konulmamış olsa bile, oradaydı. Bize hâdiselerin plansız gerçekleşmediğini öğreten bilim/ilim dallarını evrene biz katmadık. Zaten olagelen şeylerdi. Dikkatimiz üzerindeki gübüre şöyle bir üfledik. Gözümüzün üzerindeki tozu kaldırdık. Olanı keşfettik. Ve olan bize şunu söylüyordu: Herşey bir düzenle işliyor. Fizik de öyle. Kimya da. Matematik de. Hatta psikoloji de.
Evet. Psikoloji de. Çünkü insan da. İnsan da kendisine ait yasalar içinde işliyor. Bu yasaların karmaşıklığı bazen "Aman kaostur canım!" deyip zihin yorgunluğumuzdan kaçmamızı sağlasa da, mantığımızı alıp sahaya geri döndüğümüzde, bunda da dikkat çekici tekerrürlerin yaşandığını görüyoruz. Aydınlanma çağında Firavunlaşmış beşer dini arkasında bıracağını sanrılamıştı. Hatta iddialaşmıştı. Nihayetinde ne oldu? Kızıldeniz üzerlerine kapandı. Firavun ayıldı. Stefan Zweig Günlükler’inde I. Dünya Savaşı üzerinden bu duruma şöyle çeker: "Ölüyor sandığımız dinler savaşla hayata geri döndü." Çünkü insanın da bir yasası var. Yaratıldığı gün fıtratına işlendi. Örtülüyor amma değişmiyor. Küfür, örtmek anlamıyla, geçici bir süreci ifade ediyor. Ki Kur’an’da da kısa bir mealiyle şöyle buyruluyor: "Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım!" Bizim kütle çekim kanunumuz da bu. İnsanın kalbi Rabbine doğru çekilir. Ne kadar şaşırırsa şaşırsın. Çekimi hisseder. Şirklerin bu zemindeki konumu dünyaya gelirken aya çarpan meteorlar gibidir. Şaşma ihtimali nübüvvet kanununu gerekli kılar.
İlk insanın bir peygamber olması bu açıdan bana çok mantıklı geliyor. Çünkü madde mananın üzerinde durur. Hatta, elhamdülillah, ’Levlake levlak....’ sırrını dahi bununla irtibatlandırabiliyorum. Evet. Kaçınılmaz. Tohumda ağacın ifade bulması gerek. Ağaç en nihayetinde ne yapacak? Ne olacak? Neye varacak? Tohumda özetle yazılı olmalı. Ondan aşağısı olamaz. Bu açıdan nübüvvet insanlığın en kemalde halidir. Elbette tohumluk olarak da bu kemal ayrılmıştır. Kader penceresinden seyredince zaten öncelik-sonralık kalmaz. Herşeyin başlangıcında Hakikat-i Muhammediye aleyhissalatuvesselam olmak zorunda. Çünkü nihayeti ona evrilecek. Hz. Âdem aleyhisselam bir peygamber olmalı. Çünkü neslinden/bağrından onlar da çıkacak.
Manevi olanın zamandan da aşkın olması gerektiğini hissediyoruz. Bu nedenle kendimize zamanın evvelinde kökler arıyoruz. Bunu bugün ateistler bile yapıyor. Bilimkurgu yapımlarına şu gözle baktığınızda tanrı tanımazlığın dahi putperestliği kendisine gelenek kılmaya çalıştığını görürsünüz. Yahut da mitolojiyi kendi inanışına masadak kılmaya çalıştığını. Sözgelimi: Marvel vb. yapımlara baktığınızda Yunan mitolojisi mutasyon geçirmiş insanların hikayesidir. Tanrılaştırılmasıdır. Yani o zamanın X-Man’leridir. Kendi kökleridir. Onlar da, her ne kadar hayale de dayansa, bir köke yaslanmak ihtiyacı hissederler. Köksüzlüğün hakikatsizliğini sezerler.
Bunların hâzâ hurafatını bir kenara atıp mahz-ı hakikat olan İslam’a baktığınızda ise herşeyin zaten gayet berrak bir şekilde ifade edildiğini görürsünüz. Zaman ötesiyle lüzumlu olan bağın sağlam bir şekilde kurulduğuna şahitlik edersiniz. Yine Kur’an-ı Hakîm’de kısa bir mealiyle buyrulur: "Hiçbirşey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin." İşte kainatı kuşatan gelenek. Evrenin yasası. Varlığın töresi. Ve arkadaşım, hatırlatırım, bu dine girdiğinde, sadece son peygambere değil, bütün peygamberlere iman edersin. Böylece nübüvvete ’bir kanun olarak da’ inanırsın. Küçük âlem olan insanla büyük âlemin tezahürlerini birbirine sararsın. İlmeklerini kavuşturursun. Düğmelerini iliklersin. Parçaları en uyumlu bir şekilde eklemlersin. Evet. Açlık varsa yemek de vardır. Arayış varsa hidayet de vardır. Tasarım varsa tasarı da vardır. İnsanlık varsa nübüvvet de vardır. Herşeyin manası/öncesi vardır. Hepsinin evvelinde de, öncesi olmayan Ezelî, sonrası olmayan Ahir, Kadîm, herşeye kadir olan Allah vardır. Âmenna.
YORUMLAR
Zorunlu varlık olmadan olurlu varlık olunmaz...bu kadar net. Zamanda gidebildiği kadar gidilsin sonunda mutlak varlık olacaktır.
Bu, duyumlarüstü, profan bilime uymuyor diye inkar edecek değiliz. Ben inanıyorum geriside beni çok ilgilendirmiyor.
Cliff Burton
böyle bi şartlı koşullu önerme kendi kanıtına muhtaç döngüsel mantıktır.
tıp kı shakira en güzel kadındır çünkü annesi öyle diyor...bu önermeden farkı yok kendi kanıtınızı kanıtlanının doğru varsayımı üzerine kuruyorsunuz
onun dışında bir gücün olması olmaması konusunda kişisel psikolojik bir çıkarıma yorum yapılmıyor bence dedikten sonra zaten.. bu bilimin sahası değil ,
ben inanıyorum gerisi ilgilendirmez doğru bir tavırdır, zaten bu konuda bir eleştirel yorum yok
Erlik Aldacı
Gerçek, modern zihniyetin amprik ve gozlemsel bilgileri ile ortaya konulamıyor diye. Gerçek olduğundan farklı konuma gelmez,getirilemez. Duyumlarustu alan (metafiziki bilgi) insanın bilgi alanından çıkarıldı, akıl analitik düşünceye yonlendirikerek. Oysa gerçek, sentezci yaklaşımla daha iyi anlaşılabilir olabilirdi. Son yazımda buna biraz değinmiştim.
Ben, Rönesans'tan beri diretilen modern insanın mantığına uymak zorunda değilim. Kaldı ki, modernizmin beraberinde geliştirdiği profan bilime de inanmak zorunda değilim. Bunu derken bir anlayışı ifade etmek için diyorum.
Geçmişten gelen şöyle söz vardır. Bilim halka ilkokul seviyesinde verilir, bilimin verileri halkın hizmetine açılmaz, çünkü halkın ne buna ihtiyacı vardır ne de halk için gereklidir.
Bunu şunun için söyledim. Bilimin sahipleri insanlık için çalışmaz, ancak halkı sömürmek için kullanılabilir eşya ve tamir edilebilir bir insan profili için uğraşır. Ayrıca bilim ortaya koyduğu her yeni sey için yeni sorunlar ortaya çıkarır, bunu çözmek için yeniden farklı sorunların ortaya çıkacağı sorunlar üretir.
Sonuç olarak sahipler emperyal güçler olan bilimin bize sunulus şekline inanmak ve onun getirdiklerine ide man etmek zorunda değiliz.
Teşekkür ederim düşüncenizi paylaştığınız için.
belkibirharfimben
Cliff Burton
bugüne kadar platondan tutun Hume kadar nerede ise metafiziki idealizm felsefesi hakim olmuştur, hala devam etmektedir, sorun şu bilimi hafife alıyorsunuz Pasteur'dan tutun Darwin'e kadar insanlık adına fizik kimya biyoloji adına hep bilimden yararlandınız,devam ediyorsunuz şu an aşı ilaç gibi ürünlerin hepsi bilimsel çalışmaların ürünüdür,bilimin size dayattığı bir şey yok olan tam tersi bilim düşmanlığı ülkemizde ve dünya da son derece büyük güçle devam etmektedir,
Cliff Burton
vagon anolojisinde Tanrıda durma sebebiniz nedir, başka bir tanrı daha olmaması için mantıksal olanaksızlığınızın dayanağı nedir ?
biri çıkıp ebedi tanrı ezeli tanrıyı yaratan bu sıfatları yükleyen bir üst tanrı daha var derse neye göre red edersiniz
belkibirharfimben
Cliff Burton
bunların hepsi öyle olmak zorunda olduğunu sandığınız şeyler, aynı şey evren için de geçerli tek bir evren de olduğumuzun bile kesin kanıtı yok
Bana göre işin masalsı bir tarafı yok. Ezelî oluşu yaratışını açıklamak için gerekli. Daha doğrusu ilahlığın lazımı. İlah sonradan olan olamaz. Kendisi olamadığı gibi bilgisi de olamaz. İlah mükemmel olandır. Eksilmez-artmaz. Bilgisi de öyle. Bizim imtihanımızsa 'özgür irademizle' sınavımız. Şu hep kaderle ilgili olarak karıştırılıyor. Allah'ın bilmesi dayatması demek değildir. Birşeyi bilmek dayatmayı mecburi kılmaz. Allah herşeyi yaratan olduğu için herşeyin nasıl olacağını biliyor. Sense özgür iradenle seçim yapıyorsun. Seçimin Allah'ın bilgisinden hariç değil. Ancak Allah'ın dayatması da değil. İmtihan burada başlıyor. Yani orada senin mecburi gördüğün çelişkiyi ben hiçbir şekilde göremiyorum.
Hocam bu yazının tamamını omumak için fırsat kolluyordum dünden beri. Fikir sunma bakımından tebrik ederim. Bence gayet hoş olmuş. Şahsi fikrimi söylesem çok uzun bir hikaye olur ama özetle Tanrı varsa muhakkak iyi olmalı. Şu haliyle iyi bir Tanrı'dan sözedilemez. Kötü Tanrı varsa da ona tabi olamayız. Ellbet iyilik de görecelidir. Bir matematikçi olarak Tanrı' nın ispatı teoride mümkün. Dedim ya uzun hikaye ama düşünce bakımından aydınlatıcı bir yazıydı. Tebrikler üstad..
belkibirharfimben
Epsilon Bir Ölüm
belkibirharfimben
Epsilon Bir Ölüm
belkibirharfimben
Epsilon Bir Ölüm
Cliff Burton
mesela Allah bir şeyi bilmemek isteyemez adı gereği her şeyi ezeli ve ebedi bilendir, o halde allah her seye kadirdir diyemezsin iyi okunursa sıfatlarının çoğu birbirleri ile çelişik orta okul düzeyi bir bilgi ile çürütebilecek şeylerdir,
zaten Allahın bilgisi ezeli ise cennet cehennem özgür irade anlamsızdır, bilgisi ezeli olan kendi bildiği şeyin başlangıcı olmadığı için bir şeyi yaratma fikri de başlangıçsız olacağı için a priori kendine dönen döngüsellik ihtiva eder ki bu özdeşlik ve mantık ilkesine aykırıdır,
her şeyi bilen test edemez test edilen de özgür olamaz.
belkibirharfimben
Cliff Burton
Böyle bir ihtiyacım yok.
belkibirharfimben
Cliff Burton
belkibirharfimben
Cliff Burton
benim varlığım benim istencime bağlı değil,bu benim tercihim değil ontolojik olarak tanrının keyfine kalmış bir durum benim bilmemem onun her şeyi bilmesi ile mantıksal bir ilişkide değil,bana göstermek istiyorsa bilgisini bu da benim tercihim değil benim için sıkıntı yok ama her şeyi biliyorum diye tanrı cennet ve cehennemlikleri bizi yaratmadan öncede biliyordu bu bilgi onda ezeliydi onun bilgisi ezeli ise biz nasıl olur da özgür irademizle cennetlik cehennemlik oluyoruz o bilgi onda ezeli dikkatini çekiyorum sen yoksun ama senin bilgin onda ezeli o ezeli olduğu için senin bilgin de onda ezeli,eğer dersen ki senin bilgini yarattı o da şu duruma yol açıyor yaratmadan önce bilmiyordu bu seferde ezeli ile çelişiyor gördüğün gibi özgür irade falan hikaye
belkibirharfimben
Yazınızda bir çok mantık hatası bulunmaktadır,
Tasarım, fizik kuralları ve rastlantısallık konularında yazdıklarınız gerçeklik ihtiva etmemektedir,
ateizmin bir gelenek aradığı fikri meşru değildir, ben aramıyorum mesela evrenin benim için yaratılmadığı ve maymun familyasına ait gelişmiş bir homo sapien olduğum gerçeği yaşam için yeterlidir.
belkibirharfimben
Cliff Burton
siz bana tanrı vardır dediğinizde tanrının varlığını göstermekle mükellefsiniz,bana o zaman sen olmadığını ispat et mantıksal olarak saçmalıktır,iddia sahibi iddasını kanıtlamak zorundadır,
ayrıca ateizm tanrıya inanmıyorum demek değil, tanrı fikrinin reddidir,
tanrı pozisyon olarak spekulasyondan öteye geçemez, öncelikle olabilirliliği tartışılmalıdır olasılığı değil eğer bir tanrı olasılığı var ise ( bu tanrının sizin kanıtlamanıza bağlı) bu tanrının hangi dinin ya da deizmin veyahut herhangi bir şeyin tanrısı hakkında konuşalabilir fakat bu durum olabilirlilikden çıkıp olasılık durumuna geldiğinde olur ( possibility /probability)
belkibirharfimben
Cliff Burton
evren burada tanrı nerede?
tanrı nerede diyorum
evren burada diyorsunuz evet burada ama tanrı nerede ???
belkibirharfimben
Cliff Burton
Gözün oluşumu 1 milyar yıldan fazla sürdü evrimsel olarak kademeli olarak nasıl oluştuğunu biliyoruz ayrıca ışıktan gelen tayfın kaçta kaçını algılıyor zaten kendiniz söylüyorsunuz mükemmel bir oluşum yok sayısız kusur var evrim kör saatçidir hedefi yok, yarın göze ihtiyacın olmayan bir durum oluşursa seleksiyon gözü de eleyebilir ,kuyruğumuzu elediği gibi,
skolastik mantık bu tanrı gözlerimizi bozdu çünkü gözlük takmamızı istedi,
dogrusu gözlerimiz bozuldugu için gözlük icat ettik.
lise düzeyinde evrim ve temel fizik kurallarını öğrenmek bile yeterli evrenin nihai nedeninin kati olarak tanrı olması fikrinin sadece tek bir neden olarak sunulmasının mantıksızlığına,
ben diyorum ki evrenin tanrısız açıklamaları mevcut iken neden illa bir tanrı ile açıklama gereği duyalım ve ispatından aciz kaldığınız bir durum olduğunu da unutmadan ??
belkibirharfimben
bilgeninelkitabı
gelelim yazıya, başlığa bakarak kendimi boşluğa bıraktım lakin ortada bir boşluk, hiç eksikliğini hissetmediğim amma içimdeki gelenek arayışına bir cevap bulamadım. çizgi film karakterlerini ateizm geleneği arayışına uyarlamanız ilginç bir düşünce ama bunu belirtmek isterim.
bu minvalde şuna da bakmak lazım, kadim dinlerin hepsinde mutlaka bir kahraman yaratılmıştır. bu toplumsal bir ihtiyaçtır, yani bir halifenin kahramanlıkları ne ise çizgi film karakterlerinden oluşan ateistlere gelenek yaratma çabanız da aynıdır.
bir yanda evrimin gelişmesi, bir yanda adem havva meselesi, mesele demeyelim de mitler diyelim. açalım hint mitolojisi, sümer mitolojisi okuyalım hiç şaşırmayacağımız hikayeler karşımıza çıkacak.
neyse, bilgim ve birikimi sizler kadar değil, karnımdakini anlattım hepsi o.
selamlar, sevgiler.
Cliff Burton
1) evren burada varlığı ortada nasıl oluştuğu konusunda da hem fikiriz bildiğimiz fizik kanunları sonradan olmadı hep vardı entropi 1 ve 2 hep vardı, kanun dediğiniz şey maddenin davranışlarının adlandırılması kütle çekim yasası hep vardı evrenin her yerinde görecelelik ve kuantum alan teorisi ile evrenin nihai olşumu açıklanıyor ? tanrı nerede ? bunları tanrı yaptı diyorsanız ben de sting yaptı diyorum beni yanlışlayabiliyor musunuz ?? ben de sizi o halde yanlışlanamauan hiç bir şey bilim değildir tanrıda bilimsel olamaz ben öyle inanıyıyorum demek haklı oldugunuz anlamına gelmediği gibi tanrının da varlığına kanıt değil
2) canlılık ve tasarım kademeli olarak oluştu , popülasyonların gen ve özelleklerinin nesiller boyunca değişimi ile bu güne geldik abiyogenez ile ilk hücrenin nasıl kendi doğal şartlarıyla oluştuğu ortada mutasyona uğrayan yararlı ve kararlı genler seçilime maruz kalıp canlılığı çeşitlendirdi ve türlerin bugüne kadar yüzde 99 u yok oldu evrim devam ediyor evrimin mekanizması belli mutasyon ve seçilim her yerde gözlemleniyor pek,i tanrı nerede ?? bunu tanrı yaptıysa ahmetin yapmadığının delili nerede ? bilim böyle işlemez
3) canlılık kendini kopyalayabilen bir mekanizmadır ürer ve yavrular ve her atom kararlılığı gereği birleşme eğilimindedir çoğu anlamsız olsa da böyle bir kararlıllık vardır hiç bir hidrojeni yalnız takılırken gördünüz mü evrenin nihai akışı bu yönde atomlar ve moleküller tek başına bir şey ifade etmez bazı bileşenler canlılığa yol açar biz de açtı mars da açmadı ?? ve milyar tane gezegen var sadece samanyolu hakkında konuşuyoruz tasarımö dediğin şey pat diye olmadı zaten onun adı tasarım da degil modifikasyondur,
yolda kendi kendine oluşan bir saat bulamazsınız ama deniz de kendinden oluşan bir bakteri kamçısı bulabilirsiniz (bakteri kamçısı milyon kere karmaşıktır saatten)
belkibirharfimben
belkibirharfimben
1) Evrenin hep varolduğunu, yasalarının da hep varolduğunu yazmışsın, şaşırdım. Termodinamik kanunlarıyla yaratılışçılar bunu çoktan boşa düşürmüşlerdi. Özellikle üçüncü kanunu bilirsin. Evren çok yoğundan az yoğuna doğru sürekli bir akış halinde. Sözgelimi: Güneş ısı-ışık dağıtıyor. Kendisini azaltıyor. Belli ki bir gün sönecek. Mantık da bunu söylüyor. Eğer ezelî olsaydı evren çoktan dengeye kavuşmuş olmalıydı. Yani çoktan bu süreçler tamamlanmış olurdu. Bunu bilim adamları söylüyor. Yani maddenin ezeliyeti çok eski, çok demode, ilk dönem ateistlerinin söyleyip sonra onlarla birlikte tarih olan birşeydir. Bugün bilim diyor ki: Bu madde/yasalar sonradan inşa edildi. Hatta Hawking falan big-bang diye birşeyler ortaya attılar. Uzatmayayım.
2) "Tanrı nerede?" sorusu, eğer bununla kastettiğin mekansa, abes bir sorudur. Çünkü Allah mekanı da yaratan olduğu için mekan-öte olmak zorundadır. Mekan dediğimiz şey aslında bizim sınırlılığımızdan doğan birşey. Sözgelimi: Sen üç şeyi birden yapamadığın için bir sıralama yapıyorsun. Önce şunu. Sonra şunu. Sonra şunu. Buradan zaman doğuyor. Aynen bunun gibi evinin bütün odalarında aynı anda varolamadığın için de mekanla muhatap oluyorsun. Kuşatabildiğin varlığı mekanlaştırıyorsun. Hareket-mekan-zaman ilişkisi üzerine Einstein'in dediği çoktur. Onlara da bakılabilir. Bu anlamda müslümanların Allah'ı her isim/sıfatı sonsuz bir ilah olduğu için bu sınırlara takılamaz. Sınırlar bizedir.
3) Bence bilim dediğin şeye fazla güveniyorsun. Çünkü hiçten vara çıkışı açıklayamadıkları gibi ilk canlının oluşumuna dair de hiçbir tutarlı görüşleri yok. En nihayet, yine birçok filmde konu edilen, "Bizi uzaylılar getirdi!" şeysi var. Halbuki, yine önce belirtmeye çalıştım, her fiilin ortaya çıkış süreci büyük bir ilim, irade ve kudret işi. Yahu bak, insanlık neler neler başardı, neler neler oluyor, otur balın sahtesini yap. Yapamıyorsun. Arı yapıyor. Bunca kimya fabrikasına şuna-buna rağmen. Ama arı bu fiilin ilim-irade-kudret tarafını kaldırabilecek yeteneklere sahip değil. Arı kimya bilmiyor. Arı irade edemiyor. Arının bal yapacak kudreti yok. Ama yapıyor. Buradan Cenab-ı Hakkın isimleri/sıfatları görünüyor işte. Sende senin haberin olmayan binlerce işlem dönüyor şu an. Sen yönetmiyorsun. Kim yönetiyor? Otomatik diyorsun. Her anı orijinal olan bu şeyde otomatiklik mümkün değil ama kabul ettik diyelim. Bu otomatığı ilk kim ayarladı? Yani bunlar cevap bulmuyor. Bilim bunları "Yav he he!" diye atlıyor. Sen de atlıyorsun.
4) Canlılığın evrimle oluştuğu bence safsatadır. Tamamen dogmadır. Eğer evrim bir yasaysa, bilim bu yasanın koşullarını tesbit etsin, bilimsel olan tekrarlanır olandır. Şartları oluşturup bir deneyle türden türe sıçramanın nasıl olduğunu göstersin. Tür içi çeşitlenmeleri gösterip türden türe sıçramaya inanmak, kusura bakmayın ama, bilim falan değil. Bir yerlerinin zorundan buna inanıyorlar. Buna dair Hani Tanrı Ölmüştü diye güzel bir kitap var. Okunabilir.
5) "Canlılık kendini kopyalayabilen bir makenizmadır!" sizde bir din gibi muhkemleşmiş halde. Fakat bazı boşlukların doldurulması lazım. Cansızlar kendilerini kopyalamazken ilk canlı neden böyle bir sürece girdi? Hangi saikle? Varolsundu sonra da yokolsundu? Zoru neydi? Kim zorladı? Neye zorladı? Üstelik canlı ile cansız arasında bir uçurum var. DNA dediğiniz şey bilmem kaç cilt kitap hacminde bir kodlama. Siz bize diyorsunuz ki. Taş vardı, kaya vardı, şu vardı, bu vardı. Eeee? Bekleye bekleye canlı oldular. Ya o zaman koysana mutfağa domatesi, soğanı, yumurtayı da bekleye bekleye menemen olsun. Yani bu masallarla daha ne kadar kendinizi uyutacaksınız bilmiyorum. Bunun için de Bediüzzaman'ın Tabiat Risalesi kitabını tavsiye edeyim. Burada son olarak şu ikirciğe dikkat çekerek bitireyim: Gündelik yaşamda böyle şeylerin mümkün olmadığını siz de kabul ediyorsunuz aslında. Oturarak yemek pişmeyeceğini biliyorsunuz. Çalışmayınca maaş olmayacağını biliyorsunuz. Ama yaratışa geldi mi Alice Harikalar Diyarında'ya dönüyor ortalık. Mümkünlü de herşey mümkün? Yok yahu. Değil.
Cliff Burton
evrende canlılık pat diye oluşmadı yani öyle ol dedik oldu denilen bir şey hiç olmadı dünyada 2,8 milyar yol oksijen yoktu atmosferin değişmesi,sıcaklığın artması ve okyanusların oluşması ile canlılık ilk rna prekambriyen canlılık oluştu ökaryot sisteminin 2 milyara yakın yılda oluştuğunu düşünürsek pek öyle kolay olmadığını anlarsınız,ayrıca artık canlı cansız çok önemli bir ayrımda değil mesela şu anda muhattap olduğumuz virüs canlı değil konakçı yani oksijen alıp karbondioksit vermeden bu rekasiyona tabi olmak öyle belirgin bir canlılık tanımı değil,
evren konusunda da çogu söyledikleriniz yalnış big bang in olması evrenin sonlu olması sınırsız olmayacağı anlamına gelmez zaten einstein içinde evren 3 d küre olarak yorumlar ama bir gercek var ki evrenin her yerini gözlemleyemediğimiz için bunlar sadece spekulasyon evrenin sonunun olması varlığının ezeli olmayacağı anlamına gelmediği gibi hiçlikten oluştuğuna dair hiç bir şekilde desteklemez evren big bang ile sonsuz hacimde bir genişleme ile başlamıştır.kozmik çorba dedikleri şey zaten kuantumdaki evrendir, bu konuda kuantum alan teorisi ve sanal zaman destekli evrenin oluşumu (hawking bebek evrenler) size yardımcı olabilir,
evrimin yasaları zaten tespit edild siz kaçırmışsınız sanırım mutasyon ve doğal seçilim ?
peki Tanrının bilimsel gözlemlenebilen yasası nedir ?
ben evrimsel gelişime ve seçilime uygun örnekler vereceğim peki siz ne örnek vereceksiniz ol dedi ve oldu mu ???
domates dediğin şey doğada yok biz onu yapay seçilimde 12 bi yıl önce tarım devriminde oluşturduk kahvaltıda yediğin her şey nerede ise yapay seçilim ürünü
neyse uzatmayayım evrim yasası öyle ben inanmıyorum kardeşim denilecek bir kavram değil tıp ki kardeşim kütle çekim yasasına inanmıyorum demen gibi bir şey ha dünyanın düz olduguna inananlar var belki de reddebilirsin.
belkibirharfimben
Cliff Burton
belkibirharfimben
İnsan güç yetiremediği şeyleri kutsallığa veya Tanrıya mal ediyor. Oysa Tanrıyı bilmiyor. Bir zamanlar şu şekilde düşünürdüm, Tanrı'yı veya Allah'ı kendi kelimeleri harici anlatmak veya anlatmaya çalışmak deliliğin ilk adımıdır. O yüzden Tanrı ve din savunucuları genelde hep vahiyle geldiğine inanılan kutsal kitaplara atıfta bulunur, kendilerine destek almak için Kuran, İncil ve Tevrat bazlı sözlerle desteklerler ve bunların Tanrı kelamı olduğuna inanırlar.İnanlar da a bak bu bizden diye onu sarmalar gibi..
Dünyada bu kadar adaletsizlik ve kusurlu bir döngü varken, Tanrı'nın kusursuzluğu veya ezeli ve ebedi olması düşüncesi beni artık sarmalayamıyor. Ya Tanrı veya Allah çok vahşi ya da plan programı orjinal değil, bozulmuş diye düşünüyorum.
Herhangi bir şeyin bilinmeden, bulunmadan önce var olmasını daha öncesinin gelişmemişliği veya düşünememişliği ile de açıklayabiliriz sanırım.
Şu konu üzerinde bir yazı yazarsanız sevinirim:
Nemrudun idarenin ve gücün başında olduğu dönemde, devlet gücü, din, ifade ve inanç vb özgürlüğü sağlayabilseydi, İbrahim'i yakar mıydı acaba?? Nemrut sınırlandırılmış ve kontrol edilebilir olsaydı farklı dine yönenlenler veya sistemin beğenmeyenler cezalandırılır mıydı?
İslamiyetin ilk yıllarında Tanrı turizmi olduğunu herkes biliyor. Ay Tanrısı olarak kabul edilen İlah'ın sonradan tek bir Tanrı olarak ve Allah olarak isimlendirildiği malumunuz olmalı. Ekonomik koşulları elinden giden insanlar, bu koşulları elinden alan insanlara elbette tepki gösterecektir. İlk başlarda ebu cehillerin ve leheplerin Muhammede gösterdiği tepkiyi, mesela ebubekir zamanında zekat vermek istemeyen kabilelere Muhammed inancına göstermiştir. Bu bakımdan yapılan savaşları yeniden düşünmek icap eder.. Güç, kendini kabul etmeyene her zaman baskı uygulamıştır.
Şimdiki dünya düzeninde veya son çağlardaki gidişatta da Nemrut, Firavun ve kral, oligark vb sistemlerini sınırlamaya çalışan bir gelişim mevcut olduğunu yadsıyamayız değil mi??
Elbette ister atesitler olsun, ister deistler, karmacılar vb bir kök arıyor kendilerine, aynı dindarların aradığı veya buldum dediği gibi.. Burada asıl mesele her türlü fikri veya inanışı özgürce ve huzurla, hukuk ile yönetebilmek önemli değil midir?
Dinlerde bu hukuğu göremezsiniz, çünkü Tanrı hukuku veya kaideleri insanları bir arada barışla yaşatmaya değil, tek tipleştirmeye ve kendi gibi düşünmeyeni lanetleme, aşağılama olarak irdeleniyor, söz ediyor, kutuplaştırıyor.
Bir din , eşit şartlarda yaşayan insanların arasında bile vergi adaletsizliği görür. Sen bu inançtasın vergin şu kadar, şunlar bizim dinden vergileri daha az gibi..Bu bakımdan peygamberler ve devletlerin sistemsel davranışlarına baktığımızda da vergi adaletsizliği var. Sadece vergi değil de birde bu bakımdan düşünmenizi istediğim için örneği bu şekilde verdim.
Bir ateist veya deist belki insanların inanç özgürlüğü savunur, söz gelimi camiyi, kiliseyi bile savunabilir ancak bir dindar onların gösterdiği civanmertliği asla gösteremez, gösteremiyor. Çünkü inancı buna engel oluyor. ve bu inançlar şimdiki çağda huzur ve genel dünya sistemini daha çok içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Her konuya kaderdir-nasiptir vb şekilde yaklaşmak da artık fazla ilgi çekmeyecektir.
Yapay zeka ve robotlar hayatımıza girdiğinde din konusu 1. dünya savaşından sonra veya dünya savaşları dönemindeki gibi yükselişe mi geçecek, yoksa dünyadan silinecek mi??? Ben silineceğini düşünüyorum. Çünkü çok boşlukları var..
Ademin ilk insan ve peygamber olmadığı konusundaki farklı düşünceler gibi..
Saygı sağlık ve huzurla..
belkibirharfimben
Yinsani
Saygı sağlık ve huzur dileklerimle..