Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
belkibirharfimben
belkibirharfimben
@belkibirharfimben

Ateistler de bir gelenek arıyor

18 Haziran 2020 Perşembe
Yorum

Ateistler de bir gelenek arıyor

5

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

970

Okunma

Ateistler de bir gelenek arıyor

Ateistler de bir gelenek arıyor

Hermann Hesse Bozkır Kurdunun Düş Yolculukları’nda ’geleneksiz bir maneviyatın tatmin edici olamayacağını’ söyler. Ben bunu kendi fehmime şöyle yaklaştırıyorum: Herşey maneviyatının üzerinde duruyor. Onu sırf bir marifete indirgediğinizde bile ’şey’lerin ilmî tarafını tezahürlerinden evvel (daha doğrusu aşkın) bir şekilde kabul etmeniz gerekiyor. Plansız bir mimari mümkün değil. Yazardaki tahayyülünden mahrum bir roman teşekkül etmez. Çay yapmasını arzulamayan çay yapamaz. Fiilerin ortaya çıkabilmesi için öncelerinde maneviyatlarının oluşması lazım. Bu zaman içre düşünürken bile böyle. Maddesellik daha sonra o maneviyatın üzerine kurgulanıyor. Senaryosu olmadan film çekilmiyor. Projesi olmadan eser yapılamıyor. Ve hakeza. İnsan sırf mantığıyla bile bu sonuca ulaşabiliyor: Mana maddenin öncesidir.

Bunu kendi gündelik yaşamımızdan alıp evrenin oluşum sürecine götürdüğümüzde kainatın kaderle ilişkisinin kaçınılmaz olduğunu görürüz. Zaman içinde varlaşan, varlaştığı için zamanlaşan şeyler varsa, o halde bunların zaman ötesi bir maneviyatı da vardır. Sana çay yapmam öncesinde sahip olduğum çay yapma bilgisine, iradesine ve kudretine dayanır. Kainatın varlığı da bir önceye dayanmak zorunda. Kaosla yönetilmiyoruz. Kaos yönetilemez. Yönetilemeyen süreç varolamaz. Bilinç kaos içinde yeşeremez. Newton’un kafasına elma düşmesinden milyonlarca yıl önce de kütle çekim kanunu fire vermeden işlemekteydi. Düzen, adı konulmamış olsa bile, oradaydı. Bize hâdiselerin plansız gerçekleşmediğini öğreten bilim/ilim dallarını evrene biz katmadık. Zaten olagelen şeylerdi. Dikkatimiz üzerindeki gübüre şöyle bir üfledik. Gözümüzün üzerindeki tozu kaldırdık. Olanı keşfettik. Ve olan bize şunu söylüyordu: Herşey bir düzenle işliyor. Fizik de öyle. Kimya da. Matematik de. Hatta psikoloji de.

Evet. Psikoloji de. Çünkü insan da. İnsan da kendisine ait yasalar içinde işliyor. Bu yasaların karmaşıklığı bazen "Aman kaostur canım!" deyip zihin yorgunluğumuzdan kaçmamızı sağlasa da, mantığımızı alıp sahaya geri döndüğümüzde, bunda da dikkat çekici tekerrürlerin yaşandığını görüyoruz. Aydınlanma çağında Firavunlaşmış beşer dini arkasında bıracağını sanrılamıştı. Hatta iddialaşmıştı. Nihayetinde ne oldu? Kızıldeniz üzerlerine kapandı. Firavun ayıldı. Stefan Zweig Günlükler’inde I. Dünya Savaşı üzerinden bu duruma şöyle çeker: "Ölüyor sandığımız dinler savaşla hayata geri döndü." Çünkü insanın da bir yasası var. Yaratıldığı gün fıtratına işlendi. Örtülüyor amma değişmiyor. Küfür, örtmek anlamıyla, geçici bir süreci ifade ediyor. Ki Kur’an’da da kısa bir mealiyle şöyle buyruluyor: "Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım!" Bizim kütle çekim kanunumuz da bu. İnsanın kalbi Rabbine doğru çekilir. Ne kadar şaşırırsa şaşırsın. Çekimi hisseder. Şirklerin bu zemindeki konumu dünyaya gelirken aya çarpan meteorlar gibidir. Şaşma ihtimali nübüvvet kanununu gerekli kılar.

İlk insanın bir peygamber olması bu açıdan bana çok mantıklı geliyor. Çünkü madde mananın üzerinde durur. Hatta, elhamdülillah, ’Levlake levlak....’ sırrını dahi bununla irtibatlandırabiliyorum. Evet. Kaçınılmaz. Tohumda ağacın ifade bulması gerek. Ağaç en nihayetinde ne yapacak? Ne olacak? Neye varacak? Tohumda özetle yazılı olmalı. Ondan aşağısı olamaz. Bu açıdan nübüvvet insanlığın en kemalde halidir. Elbette tohumluk olarak da bu kemal ayrılmıştır. Kader penceresinden seyredince zaten öncelik-sonralık kalmaz. Herşeyin başlangıcında Hakikat-i Muhammediye aleyhissalatuvesselam olmak zorunda. Çünkü nihayeti ona evrilecek. Hz. Âdem aleyhisselam bir peygamber olmalı. Çünkü neslinden/bağrından onlar da çıkacak.

Manevi olanın zamandan da aşkın olması gerektiğini hissediyoruz. Bu nedenle kendimize zamanın evvelinde kökler arıyoruz. Bunu bugün ateistler bile yapıyor. Bilimkurgu yapımlarına şu gözle baktığınızda tanrı tanımazlığın dahi putperestliği kendisine gelenek kılmaya çalıştığını görürsünüz. Yahut da mitolojiyi kendi inanışına masadak kılmaya çalıştığını. Sözgelimi: Marvel vb. yapımlara baktığınızda Yunan mitolojisi mutasyon geçirmiş insanların hikayesidir. Tanrılaştırılmasıdır. Yani o zamanın X-Man’leridir. Kendi kökleridir. Onlar da, her ne kadar hayale de dayansa, bir köke yaslanmak ihtiyacı hissederler. Köksüzlüğün hakikatsizliğini sezerler.

Bunların hâzâ hurafatını bir kenara atıp mahz-ı hakikat olan İslam’a baktığınızda ise herşeyin zaten gayet berrak bir şekilde ifade edildiğini görürsünüz. Zaman ötesiyle lüzumlu olan bağın sağlam bir şekilde kurulduğuna şahitlik edersiniz. Yine Kur’an-ı Hakîm’de kısa bir mealiyle buyrulur: "Hiçbirşey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin." İşte kainatı kuşatan gelenek. Evrenin yasası. Varlığın töresi. Ve arkadaşım, hatırlatırım, bu dine girdiğinde, sadece son peygambere değil, bütün peygamberlere iman edersin. Böylece nübüvvete ’bir kanun olarak da’ inanırsın. Küçük âlem olan insanla büyük âlemin tezahürlerini birbirine sararsın. İlmeklerini kavuşturursun. Düğmelerini iliklersin. Parçaları en uyumlu bir şekilde eklemlersin. Evet. Açlık varsa yemek de vardır. Arayış varsa hidayet de vardır. Tasarım varsa tasarı da vardır. İnsanlık varsa nübüvvet de vardır. Herşeyin manası/öncesi vardır. Hepsinin evvelinde de, öncesi olmayan Ezelî, sonrası olmayan Ahir, Kadîm, herşeye kadir olan Allah vardır. Âmenna.

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ateistler de bir gelenek arıyor Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ateistler de bir gelenek arıyor yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ateistler de bir gelenek arıyor yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Erlik Aldacı
Erlik Aldacı, @erlik-aldaci
20.6.2020 17:33:00
Zorunlu varlık olmadan olurlu varlık olunmaz...bu kadar net. Zamanda gidebildiği kadar gidilsin sonunda mutlak varlık olacaktır.

Bu, duyumlarüstü, profan bilime uymuyor diye inkar edecek değiliz. Ben inanıyorum geriside beni çok ilgilendirmiyor.
belkibirharfimben
belkibirharfimben, @belkibirharfimben
20.6.2020 12:54:12
Bana göre işin masalsı bir tarafı yok. Ezelî oluşu yaratışını açıklamak için gerekli. Daha doğrusu ilahlığın lazımı. İlah sonradan olan olamaz. Kendisi olamadığı gibi bilgisi de olamaz. İlah mükemmel olandır. Eksilmez-artmaz. Bilgisi de öyle. Bizim imtihanımızsa 'özgür irademizle' sınavımız. Şu hep kaderle ilgili olarak karıştırılıyor. Allah'ın bilmesi dayatması demek değildir. Birşeyi bilmek dayatmayı mecburi kılmaz. Allah herşeyi yaratan olduğu için herşeyin nasıl olacağını biliyor. Sense özgür iradenle seçim yapıyorsun. Seçimin Allah'ın bilgisinden hariç değil. Ancak Allah'ın dayatması da değil. İmtihan burada başlıyor. Yani orada senin mecburi gördüğün çelişkiyi ben hiçbir şekilde göremiyorum.
Epsilon Bir Ölüm
Epsilon Bir Ölüm, @epsilon-bir-olum
19.6.2020 11:20:42
Hocam bu yazının tamamını omumak için fırsat kolluyordum dünden beri. Fikir sunma bakımından tebrik ederim. Bence gayet hoş olmuş. Şahsi fikrimi söylesem çok uzun bir hikaye olur ama özetle Tanrı varsa muhakkak iyi olmalı. Şu haliyle iyi bir Tanrı'dan sözedilemez. Kötü Tanrı varsa da ona tabi olamayız. Ellbet iyilik de görecelidir. Bir matematikçi olarak Tanrı' nın ispatı teoride mümkün. Dedim ya uzun hikaye ama düşünce bakımından aydınlatıcı bir yazıydı. Tebrikler üstad..
Cliff Burton
Cliff Burton, @cliffburton
18.6.2020 16:30:28
Yazınızda bir çok mantık hatası bulunmaktadır,


Tasarım, fizik kuralları ve rastlantısallık konularında yazdıklarınız gerçeklik ihtiva etmemektedir,

ateizmin bir gelenek aradığı fikri meşru değildir, ben aramıyorum mesela evrenin benim için yaratılmadığı ve maymun familyasına ait gelişmiş bir homo sapien olduğum gerçeği yaşam için yeterlidir.
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
18.6.2020 15:06:22
İnsan güç yetiremediği şeyleri kutsallığa veya Tanrıya mal ediyor. Oysa Tanrıyı bilmiyor. Bir zamanlar şu şekilde düşünürdüm, Tanrı'yı veya Allah'ı kendi kelimeleri harici anlatmak veya anlatmaya çalışmak deliliğin ilk adımıdır. O yüzden Tanrı ve din savunucuları genelde hep vahiyle geldiğine inanılan kutsal kitaplara atıfta bulunur, kendilerine destek almak için Kuran, İncil ve Tevrat bazlı sözlerle desteklerler ve bunların Tanrı kelamı olduğuna inanırlar.İnanlar da a bak bu bizden diye onu sarmalar gibi..

Dünyada bu kadar adaletsizlik ve kusurlu bir döngü varken, Tanrı'nın kusursuzluğu veya ezeli ve ebedi olması düşüncesi beni artık sarmalayamıyor. Ya Tanrı veya Allah çok vahşi ya da plan programı orjinal değil, bozulmuş diye düşünüyorum.

Herhangi bir şeyin bilinmeden, bulunmadan önce var olmasını daha öncesinin gelişmemişliği veya düşünememişliği ile de açıklayabiliriz sanırım.

Şu konu üzerinde bir yazı yazarsanız sevinirim:
Nemrudun idarenin ve gücün başında olduğu dönemde, devlet gücü, din, ifade ve inanç vb özgürlüğü sağlayabilseydi, İbrahim'i yakar mıydı acaba?? Nemrut sınırlandırılmış ve kontrol edilebilir olsaydı farklı dine yönenlenler veya sistemin beğenmeyenler cezalandırılır mıydı?

İslamiyetin ilk yıllarında Tanrı turizmi olduğunu herkes biliyor. Ay Tanrısı olarak kabul edilen İlah'ın sonradan tek bir Tanrı olarak ve Allah olarak isimlendirildiği malumunuz olmalı. Ekonomik koşulları elinden giden insanlar, bu koşulları elinden alan insanlara elbette tepki gösterecektir. İlk başlarda ebu cehillerin ve leheplerin Muhammede gösterdiği tepkiyi, mesela ebubekir zamanında zekat vermek istemeyen kabilelere Muhammed inancına göstermiştir. Bu bakımdan yapılan savaşları yeniden düşünmek icap eder.. Güç, kendini kabul etmeyene her zaman baskı uygulamıştır.

Şimdiki dünya düzeninde veya son çağlardaki gidişatta da Nemrut, Firavun ve kral, oligark vb sistemlerini sınırlamaya çalışan bir gelişim mevcut olduğunu yadsıyamayız değil mi??

Elbette ister atesitler olsun, ister deistler, karmacılar vb bir kök arıyor kendilerine, aynı dindarların aradığı veya buldum dediği gibi.. Burada asıl mesele her türlü fikri veya inanışı özgürce ve huzurla, hukuk ile yönetebilmek önemli değil midir?

Dinlerde bu hukuğu göremezsiniz, çünkü Tanrı hukuku veya kaideleri insanları bir arada barışla yaşatmaya değil, tek tipleştirmeye ve kendi gibi düşünmeyeni lanetleme, aşağılama olarak irdeleniyor, söz ediyor, kutuplaştırıyor.

Bir din , eşit şartlarda yaşayan insanların arasında bile vergi adaletsizliği görür. Sen bu inançtasın vergin şu kadar, şunlar bizim dinden vergileri daha az gibi..Bu bakımdan peygamberler ve devletlerin sistemsel davranışlarına baktığımızda da vergi adaletsizliği var. Sadece vergi değil de birde bu bakımdan düşünmenizi istediğim için örneği bu şekilde verdim.

Bir ateist veya deist belki insanların inanç özgürlüğü savunur, söz gelimi camiyi, kiliseyi bile savunabilir ancak bir dindar onların gösterdiği civanmertliği asla gösteremez, gösteremiyor. Çünkü inancı buna engel oluyor. ve bu inançlar şimdiki çağda huzur ve genel dünya sistemini daha çok içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Her konuya kaderdir-nasiptir vb şekilde yaklaşmak da artık fazla ilgi çekmeyecektir.

Yapay zeka ve robotlar hayatımıza girdiğinde din konusu 1. dünya savaşından sonra veya dünya savaşları dönemindeki gibi yükselişe mi geçecek, yoksa dünyadan silinecek mi??? Ben silineceğini düşünüyorum. Çünkü çok boşlukları var..

Ademin ilk insan ve peygamber olmadığı konusundaki farklı düşünceler gibi..

Saygı sağlık ve huzurla..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.