- 311 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TUTMAYIN BENİ ÖZGÜR OLMAK İSTİYORUM
Hiç sanmıyorum diye başlayacağım yazıma. Kimse sonsuz özgürlük umudunda olmasın. Eğer oturup düşünürseniz siz de aynı kanaate varırsınız diye umuyorum,
Burada sosyoloji dersi verecek değilim, sadece serbest düşünüyorum,
Siz toplumun bir üyesisiniz ve bu insanlarla yaşamak zorundasınız. Madem öyle, o halde “ben kimseyi takmam” deme lüksünüz yok. Burada kimi özgünlük düşkünü insanlar adına söylemek isterim, keşke böyle bir yaşam olsaydı. Yanlış hatırlamıyorsam yetmişli yıllarda HİPİ’ler vardı, onlarda sonsuz özgürlük peşindeydiler.
Siz tabî olmak istemeseniz de sizi kısıtlayan toplumsal kurallar var. Örneğin kanunlara uymak zorundasınız. Vergi vermem, askere gitmem veya kırmızı ışık beni ilgilendirmez diyemezsiniz. Sizi kolluk güçleriyle yola getirirler, özgürlüklerinizi kısıtlarlar.
Örf ve adetler vardır. Uymadığınız zaman terbiyesiz olursunuz ve bir süre sonra etrafınız boşalır, dertleşecek, gerektiğinde yardım alacak kimseyi bulamazsınız.
Dini inançlar girer devriye üçüncü olarak. Bu kurallar aslında Allah’la sizin aranızdadır ama, uymadığınız zaman yine örfte olduğu gibi bu dünyada yalnız kalır, dışlanırsınız. Öte dünyayı da Allah bilir.
Elbette seçim sizin, isterseniz toplumun dışına çıkar, hiçbir beşeri kurala tabi olmadan yaşayabilirsiniz. Tarzan misali ormanda yaşamak ne kadar mümkündür, bu da başka bir konu. Zaten orada da orman kanunları vardı. Ve yine orada da çalışmak, karnınızı doyurmak, ısınmak, hastalanınca tedavi olmak gerekir.
Şimdi gelelim “bana kimse karışamaz” özgürlüğüne. Burada Tarzan tipi yaşamayı dışta bırakarak yolumuza devam edelim.
Sana devlet karışıyor. Vergi istiyor, vatan savunması diyor askere götürüyor, salgın var diyor evine kapatıyor. Hatta sana zararlı diyerek içkiye, sigaraya kısıtlama, uyuşturucuya yasaklama getiriyor. Sen de dur ki:” Bana kimse karışamaz.”
Yakın çevren karışıyor. Sen onları dışlamaya çalışsan da, toplumun otokontrolünü görmezlikten, duymazlıktan gelsen de bunu tam olarak başaramıyorsun. Ayıp diyorlar, günah diyorlar, sana bakıp bakıp gülüyorlar. Arkandan önce fısıltı ile sonra bağıra bağıra ayıplıyor, protesto ediyorlar. Selam vermiyor, alış veriş yapmıyorlar. Evlenmek istesen kız vermiyorlar…
Eğitimciler karışıyor. Seni en iyi şekilde eğitmek adına devletten aldıkları yetkinin yanına biraz de kendileri katarak giyimine, konuşmana, oturup kalkmana karışıyorlar. Karşı çıktığında ceza veriyorlar, eğitim hakkını elinden almaya kadar varan önlemler uyguluyorlar.
Akrabalar demeyeceğim ama en azından annen baban karışıyor. Şefkatle de olsa küçük yaşında daha yoğun olmak üzere her şeyine ama her şeyine karışıyorlar. Giyiminden, yemenden tut da arkadaş seçimine kadar onların onayını almak zorunda kalıyorsun. Uymadığında birçok şeyden mahrum kalıyorsun.
Arkadaşların karışıyorlar. Kimi karışmalar hoşuna gitse de, asıl etkili müdahaleyi de onlar yapıyorlar. Hayatında belki anne babandan çok etkili oluyorlar. Onlar onaylamadan bir şey almıyor, aldığınızı bile kullanamıyorsunuz.
Karşı cinsin karıştığı yerler de var elbette. Aslında doğrudan alma, yapma demese de; kimi zaman eşiniz, kimi zaman iş arkadaşınız bazen de hiç tanımadığınız bir insanın bakışları bile sizi etkiliyor ve yapmak istediğinizi yapamıyor vaz geçiyorsunuz. Ya da yapmak istemediğiniz, giydiğinizde yakışmayacağına emin olduğunuz bir kıyafete bürünüveriyorsunuz. Saçınızı sakalınızı ona göre ayarlamaya başlıyorsunuz.
Bu kadar çok karışanımız varken çıkıp da “ben özgürüm” demek, “bana kimse karışamaz” demek pek inandırıcı olmuyor. Sen ancak istemediğin, dişinin geçebileceğine inandığın insanları ringin dışına atmaya çalışıyorsun.
Yoksa, sen aslında özgür falan değilsin vesselam.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.