- 371 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Takdir Etmesini Gerçekten Bilmek
TAKDİR ETMESİNİ GERÇEKTEN BİLEN DOSTLUK
Sevgili dostum,
Dostluğumuzu pekiştiren özelliklerden bir tanesi de kimi nasıl takdir edeceğimizi bilmemiz ve bunun da dostluğumuzun gelişimine artı değer katması. Ama insanların çoğu takdir etmeyi sadece “seni takdir ediyorum” demekten ibaret sanıyor. Bu mektubumda bunu anlatmak istedim.
Sevgili dostum,
Mesela sen bakkalına gidip de “falanca markette bakkaldan senin marketinden daha fazla fiyata şunu aldım, bunu aldım “ desen bakkal sana sempati besler mi? Sen de O’nu ucuz sattığını bildiğin halde O’ndan almayıp da başkasından aldığını anlatarak takdir etmiş olur musun? ”Olur mu öyle şey” dediğini duyar gibiyim. Bakkala denmiyor ama ne yazık ki yazara ve engelli yazara deniyor.O2nun kitabını para vererek almayıp da, O’nun yanında başka yazarların (engelli olmayan) kitaplarını alıp yazara nispet yapan ve bunu da marifet sanan sonra da “ Ben engelli yazarı takdir ediyorum ama o beni anlamıyor” diyen boşboğaz çok memlekette. Daha doğrusu kendi lavukluğuna bakmayarak kıskandığına lavuk diyen sözde Edebiyat öğretmenleri de az değil bu memlekette. Ne de güzel takdir ediyorlar O’na buna “lavuk” diyerek.
Sevgili dostum,
“Özü sözü bir olmayan” ama mangalda kül bırakmayan kül bitene kadar da köftesini, pirzolasını mideye atmaya çalışan insanımızın takdiri de böyle oluyor. Takdir ile tekdir arasında sadece bir harf fark var. O harfi şaşırınca insanlara güven vermekte de şaşıyorsun işte. Psikologların “kişisel bütünlük” dedikleri ve “kişisel tutarlılık “ dedikleri şey “sözde değil özde insan” olanların özelliği tabii ki. ”Oku” emrini anlamayan veya tersten anlamayan tabii ki “ ben okumayı sevmem” diye övünecek “ boş konuşmayı seviyorsun ama “ dediğin zaman da “doğru söyleyeni 99 köyden kovarlar” misali küfredecekler sana ve bana. Bunu marifet sanacaklar. Toplumda bu özelliklerde o kadar insan var ki, insanlarla bu yüzden son zamanlarda selamlaşmaya bile çekinir olduk.
Can dostum,
Tabii ki kötü insanlar da olacak hayatta. Maksat onları kötülüklerinden ibret almak ve onlara mesafe koyarak kötülüklerinin kötü davranışlarının yanlışlığını söylemek, olmazsa uzak durarak tavır takınmak. Takdir etmekte böyle sadece laf ile yapan toplum, kötü insanları ne yazık ki sadece laf ile eleştiriyor arkadan tabii ama onların mağdur olmaması için de çaba harcıyor. Sahip çıkıyor. Bunu sıkı gözlemlerimle ben de sen de görüyoruz.
Sevgili dostum,
Dizi izliyoruz. Güya kebapçı işletiyorlar. İnsanlar, sevdiği “gel” deyince işi bırakıp koşuyor. Sonra “kebapçı battı batacak” diyorlar. Tabii ki batar. İş başka, aşk başka çünkü. İş bırakılıp sevda peşinde koşulursa, gerçek üreten değil, laf üreten boş konuşana değer verilirse o zaman dükkanlarda, aile yapımızda bozulur. Mesela başka dizi adam peruk takınca tanımıyor en yakın arkadaşı, peruğu çıkarınca tanıyor ve çok şaşırıyor. O kadar saçma. Yanımdakine bu kadar saçmalık olur mu deyince “dizi bu, film bu “diyor. Bende sessizce “hayatımız film işte. Çevremizdeki insanların Güzel yazılmış kitaplarını okumayınca, saçma konulu dizileri saatlerce izleyince olacağı bu.” Lafta takdir eden toplum olmak”. “Dizini söyle senin içini ve izini söyleyeyim” misali. Vaktinde böyle bir yazı da okumuştum kişisel gelişim dergisinde. ”Dizini söyle senin kim olduğunu söyleyeyim” diye. Diziler ve filmler o kadar hayatımıza işliyor.
Sevgili dostum,
Güzel eser üreteni gerçek manada takdir etmesini bilmesek de dizilerde “saf ve temiz “ karakterlerle kendimizi aile fertlerini eşleştirmeye de bayılır bu toplumumuz. Diziler hayatımıza işler hatta kız der ki erkek arkadaşı ile buluştuğunda “dizideki ezelin sevgilisini sevdiği kadar seviyor musun beni?” Dizide padişahı oynayanı gerçek padişah sanır da o oyuncu bir dilenciyi oynasa hemen yadırgarız, rolleri gerçek sanır ama yalandan takdir etmeyi de severiz. Bunda rol yaptığımızı sanırız ama takdir edilen gerçek mi yalandan mı takdir ediliyor anlar.
Sevgili dostum,
Ama sen gerçekten takdir etmesini bildiğin için, hem maddi hem manevi tüm gücünü kullanır ve bunun gerçek mutluluğunu da yaşarsın. Bu da seni güvenilir, doğru sözlü yapar ve öyle tanıtır topluma. Bu yönün de benim dostum olmanı sağlar. Bu da sana olan güvenimi artırır ve seni daha çok severim. Sadece ben değil bu özelliğin seni ailende ve iş hayatında da sevgi ve saygı edinmeni sağlar. Sadece sen değil bunu yapan yani gerçek manada takdir eden tüm dostlarımı severim ve sayarım ben.40 sene sonra bana kitap hediye eden eniştemi unutmadığım gibi. O da bana ders vermişti. “Sana değer veriyor ve seni seviyorum. Bu kitabı oku ve kitapta anlatılan şahsiyeti sev, dersler çıkar, sonra sen de kitap alacak ya da yazacak olursan başkalarına hediye et. Böylece toplumumuz nesilden sonra gelen nesil daha çok gelişsin. ” 40 yıl önce aldığım bu mesaj bana öyle etki etti ki halen yazıyor ve her fırsatta anlatıyorum eniştemin çocuk ve torunlarına. Belki o zaman çocuk yaşta anlamamıştım ama okumanın önemini anlayınca şimdi o mesajı daha iyi anlıyorum.
Sevgili dostum,
Okunsa da okunmasa da yazarım, gerçek takdir edilse de edilmese de yayınlarım. Dinlense de dinlenmese de “çok konuşuyor” deseler de arada bu söz bana dokunsa da ben gene doğru bildiklerimi anlatmaya, yazmaya, kitap haline getirmeye devam edeceğim. Bugün anlamayan bakarsın 40 sene sonra anlarda benim yaptığım gibi gelecek nesillere anlatır. Gelecek benim için umut demek. Yoksa bir toplulukta insana veli diyen de olur deli diyen de. Takdir eden de olur tekdir eden de. Çünkü, bu iki kelime arasında tek harf farkı vardır. Bu harf farkını görecek kadar da kendinde olan insan çok şey kazanır. Sözümüz özümüzdür. Harfler benliğimizdir. Bir harfin önemini Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” demiş. Harfleri yerli yerinde eksiksiz kullanmak da insanı bilge ve aydın yapar. Aydın adam da çevresini aydınlatan demektir. Bunu bilmeyen de aydınlıkları karanlık yapar.
Sevgili dostum,
Maddi ve manevi takdirlerimizi gerçekten ona ihtiyacı olanlara verirsek o güzelliklerden bizde faydalanırız. Şöyle ki güzel eser üretene “ seni takdir ediyorum “ deyip geçmemek maddi imkanlarımız oranında kitaplarını alarak okumak faydalanmak sonrasında da imkanımız ölçüsünde faydalanacak insanlara hediye etmek eser sahibinden çok bizim çocuklar ve gençler nezdinde 40 yıl unutulmamamızı sağlar. Bunu yaşamayan bilmez. Yaşayan da tadına aldıkça faydalanacağına inandığı herkese kitap hediye eder. O kitabı okuyan çocuk çiçek gibi açar memleket lalezar ve Gülizar olur. Gül yürekler Gülizar’a döndürür memleketi çünkü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.