- 875 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİLGİ YARIŞMASI
MAZİYE YOLCULUKLAR–255
Diyarbakır ili Lice ilçesinde Milli Eğitim Müdürlüğü yaparken, öğretmen olarak Mersin iline tayin istedim.
Mersinde yıllardır para akıttığım müstakil evimde oturma hayalimi gerçekleştirmek istiyordum.
Lice’de ecel başucumuzda geziyordu. Evimde ölmek istedim.
1402’lik olduğum dönemde ticaretle uğraştım.
Bu sırada bir arsa aldım.
Sekiz yıl sonra mahkemeden öğretmenliğe dönme kararı çıktı.
İşyerimi devir ettim. Aldığım para ile arsaya müstakil evimin birinci katını yaptırdım.
Avlu duvarını tuttuğum usta ile birlikte yarıyıl tatilinde ördük.
Lice’de öğretmenliğimin ilk yılında oturduğum barakaya sığmayan yeni mobilyalarımı sattım. Bankadan çektiğim kredinin üstüne ekleyerek müstakil evimin ikinci katını iki yılda bitirdim.
Müstakil evimin büyük bahçesinde güller, çiçekler, ağaçlar yetiştirmek hayalini kurmuştum.
Mersin’e tayinim çıktı. Evime geldim.
Yaptırdığım evin yakınında yeni bir okul yapılmıştı. Puanlarım yüksek olduğundan bu okulu istedim. Verdiler.
Okulun bahçe duvarı bile yoktu. Kesilen portakal bahçesine okul yapıldığı için bahçe çamur deryasıydı. Çamura çözüm arayan yoktu.
Yapım gereği ilgisiz kalamadım. Evimin balkonunda oturduğum bir Cumartesi günü, belediye kamyonlarının moloz taşıdığını gördüm. Hemen okul müdürünü aradım. Durumu anlattım. Onayını aldıktan sonra okulun bahçesine yirmi kamyon moloz döktürdüm.
Masrafım şoförlere birkaç paket sigaraydı. Benim için önemli değildi.
Pazartesi günü bir öğretmen arkadaşla belediyeye gittik. Durumu anlattık. Greyder istedik. Gönderdiler. İki gün içinde okul bahçesi düzeltildi.
Çamur deryasından kurtulduk.
Bu okulda bana birinci sınıfı verdiler: 1-B Sınıfı.
Müdür yardımcısı olan zat, Milli Eğitim Müdürlüğünden istifa edip geldiğim için beni rakip gördüğünü sonra ki olaylardan anladım.
Okul Müdürü emekli olacaktı. Müdür yardımcısı zat, emekli olacak müdürün koltuğuna oturmayı hayal ediyormuş. Benim tecrübem, aldığım takdirler ve teşekkürlerle kendisine rakip olacağımı düşünüyormuş.
Benim müdür olma hayalim hiç olmadı. Öğretmenliği daha çok seviyordum.
Beni rakip gördüğünü sınıf dağıtımı yapıldığı zaman net göstermişti. Ben sonradan fark etmiştim.
Müdür yardımcısı bu okulda yıllarca görev yapmıştı. Velileri, öğrencileri ve yeni kayıt yapan öğrencilerin ailelerini iyi tanıyordu.
Benim sınıfa problem olan öğrencilerin kardeşlerini, fakir, babasız ve ilgisiz velilerin öğrencilerini vermişti.
Evde Türkçe konuşan, maddi durumları iyi olan Sivaslı ve Yozgatlı öğrencileri arkadaşı olan öğretmene 1-A sınıfı olarak vermişti.
Benim öğrencilerim Mardin, Diyarbakır, Adıyaman ve Siirtli öğrencilerdi.
Dört öğrencimin babası yoktu. Babası ceza evinde olan vardı. Babası evini terk etmiş öğrencim vardı. Hepsi çok yoksul ailelerin çocuklarıydı.
Okulumuzda sabahçı ve öğlenci olarak iki dönem eğitim yapılıyordu.
1-A sınıfı öğretmeni beni tecrübemden yararlanmak için sınıfına davet etmişti.
Sınıfa girdiğimde “beslenme saati” vardı. Şaşırmıştım. Öğrencilerin masasında muzlar, elmalar, meyve suları vs vardı.
Mahalleyi çok iyi tanıyordum. Çocukları tanımak için sorular sordum. Çok büyük çoğunluğu maddi durumu iyi olan Sivaslı ve Yozgatlı ailelerin çocuklarıydı. Kalan öğrenciler de ağabeyleri, ablaları çok çalışkan olan ilgili velilerin çocuklarıydı.
Müdür yardımcısı öğretmen arkadaşına yorulmayacağı bir sınıf armağan etmişti.
Benim hiçbir öğrencim bunları getiremiyordu. Ekmek, bir salatalık veya domates, bazılarında ucuzundan peynir ve zeytin olurdu.
Yoksulluk sıraların üstünde kendini gösterirdi.
Öğrencilerin elbiselerinde, önlüğünde, yakasında, ayakkabısında kendini belli ederdi.
Yoğun bir çalışma ile sınıfım farkını gösterdi. Okuluma yakın müstakil evimin bahçesi, yüz elli metrelik balkonum okul bitiminde çalışma yeriydi.
Eşim öğrencilerime pasta ve kola vererek sevindirmekten zevk alırdı.
Evim, öğrencilerimin çalışma yeri olmuştu. Bahçede ve balkonda büyük masalar ve oturak yaptırmıştım.
Başka veliler para karşılığı çocuklarına ders vermemi teklif ettiler. Devlet maaşımı veriyor. Para ile ders vermiyorum, dedim.
Beş yıl bu sınıf bana takdir ve teşekkür kazandırdı. Müdür yardımcısının müfettişlere beni karalamasına rağmen başarımız görüldü.
Teftişte müfettiş sordu:
— Bu sınıf çok başarılı bir sınıf. Seni tebrik ediyorum. Milli Eğitim Müdürlüğünden sınıf öğretmenliğine gelmen başarını etkilememiş. Müdürlükten öğretmenliğe dönenler genellikle başarısız olurlar. Sen çok başarılısın. Müdür yardımcısı ile ne problemin var?
Cevap verdim:
- Başarılı olmam korkutuyor. Koltuğuna rakip görüyor. Yanlışlarını yüzüne söylememden rahatsız oluyor.
Bu sınıfla Mersin’deki kırk okulun katıldığı TRAFİK BİLGİ YARIŞMASI’NA katıldık. Yedek soruda Mersin birinciliğini kaçırdık. Soruyu bilmediğimizden değil bir öğrencimizin hatasından birinci olamadık.
Canlı yayında Mersin öğrencilerimin başarısını izledi.
Okulumuza ikinciliği kazandırdık. Birinci olamadığımız için benim ve öğrencilerimin gözlerinden yaş geldi.
Benden sonra okul yarışmalarda finale bile kalamadı.
Başarımız müdür yardımcısının çok zoruna gitti.
Bir bahane ile okula girer girmez bana saldırdı. Havaya çok kalkmış burnu kırıldı. Karakolda arkadaşların ısrarı ile davacı olmadım.
Mersin merkezde başka bir okula sürgün gittim.
Sınıflar dağıtıldıktan sonra sürgün gitmiştim.
Tek bir sınıf öğretmensizdi: 5. A Sınıfı
Bu sınıf beş senede 16 öğretmeni kaçırmıştı. Kimi tayin istemişti. Kimi istifa etmişti. Kimi de boşalan sınıfa gitmişti.
Sınıf yine öğretmensizdi.
“17. öğretmen olarak sınıfı alabilirsin. Sana verecek başka sınıfımız yok,” dediler.
Okulun mevcudu üç binden fazlaydı. Yirmi tane 5. Sınıf vardı.
Sınıfı aldım. İki ayda yoğun bir emekle düzene soktum.
Yazılı yaptığım bir gün, sınıfın kapısını açmış kapıda bekliyordum.
Okul Müdür yardımcısı önümden geçerken sınıfa baktı. Bana baktı:
—Ne yapıyorsun öğretmenim, dedi.
Cevap verdim:
—Yazılı.
— İnanmıyorum. Duvara tırmanan bu çocuklar, çıt çıkarmadan, sağa sola bakmadan harıl harıl sorulara cevap yazıyorlar. Sen bu sınıfta Ekim Devrimi yapmışsın. 16 kaçan öğretmen bu durumu görse gözlerine inanmaz.
Cevap vermiştim:
— Her öğretmenin yoğurt yiyişi değişiktir.
Sene sonunda yirmi 5. sınıfın katıldığı bilgi yarışmasında birinci olarak madalyayı aldık.
Bazı öğretmen arkadaşlar yenilgiyi kabul edemediler. Benim sınıfa soruların önceden verildiğini iddia ettiler:
— Her öğretmenin kaçtığı bu sınıf yirmi sorudan yirmisini nasıl bilebilir? İnanmıyoruz.
Ben hemen cevap verdim:
— Beşinci sınıf öğretmenleri kendi aranızda şimdi 20 soru hazırlayın. Yarışma tekrarlansın. Ben soru hazırlanmasına yalnız seyirci olacağım.
Kabul ettiler.
Yarışma tekrarlandı.
Yirmi sorunun hepsine canım öğrencilerim doğru cevap vererek madalyayı taktılar.
Öğrencilerim emeğimizin karşılığını aldılar.
Yüzleri gülüyordu.
Benim yüzüm elbet gülecekti.
Kıskanılan başarılarımıza son görev yerim olan bu okulda, bir yenisini ekledim.
Çok sevdiğim öğretmenlik mesleğimden, dilekçe vererek emekliye ayrıldım.
Madalyalı resim hatıra kaldı.