- 504 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
karanlıktan gelen3
’’Hayır!Onları benden almana izin vermeyeceğim.Hey kötü adam onları bırak onlar benim ailem.Anne!Baba!Bana dokunma!Anne o adam bana dokunuyor. Canım yanıyor anne.
Casandra karanlığın yuttuğu tünelde diz kapakları ve yüzü yara içinde acıdan kıvranarak nefes nefese koşuyordu.Aldığı nefes minik göğsünde tıkanıyor yumru gibi oturuyordu.Arkasına defalarca bakarak emin olmaya çalışırken bir yandan koşan Casandra nın artık nefesi kesilmiş bacakları agrı ve acıdan hareket edemez hale gelmişti.Yorgun ve korku dolu gözlerle etrafı süzerken karanlıktan başka bir şey göremiyor artık kulağında çınlayan anne ve babasının da sesini duyamıyordu.Sessizce dudaklarını ısırarak ağladı içine doldurdu gözyaşlarını... Bir ses ile irkildi.Bu ses...Evet bu ses...Annesinin Casandra’ya olan çığlığından başka bir şey değildi.
’’Casandra kaç!Sana doğru geliyor bebeğim seni incitecek kaç!!!’’
Casandra tam koşacakken arkasına tekrar baktığında uzun iri ve kirli ellerini ona doğru uzanmış karanlığın içinden sıyrılan bir yaratığın ona doğru geldiğini görmüş ve ses telleri kopacak kadar bağırmıştı.
’’Anne korkuyorum o çok korkunç!’’
’’Koş Casandra koş!’’
Casandra nefes nefese koşmaya devam ederken tekrar arkasına baktığında o yoktu ama o koşmaya devam etti hiç yorulmamışcasına canı acımamışcasına tekrar tekrar koştu.Tünel Casandra koştukça sanki daha da uzuyor bitmek bilmeyen bir sonsuzluğun kapısıymıs gibi koştukça sonu gelmiyordu.Karanlık olan tünel bir an ışıkla dolmuş Casandra’nın iri gözleri işiga olan tepkisiyle bir anda kararmıştı.Tünelin ucunda eski ve fransız işlemelerini andıran süslemeleri ile eskı kahverengi ahşap bir sandık vardı.Casandra korku ve tereddütle koşmaktan aşınmış kırmızı ayakkabıları ile sandığa doğru yavaş yavas agır adımlarla ilerliyordu.Başını korku ile sağa sola sallarken dudaklarını ısırıyordu.O sandık orada hep duruyor muydu?Sessiz sessiz ilerlerken bir müzik duydu.Annesinin sesiyle söylenmiş tatlı güzel bir melodiden başka bir sey değildı bu.
’’Benim güzel küçük kızım şimdi ellerimde,
Benim güzel küçük kızım artık kucağımda.
Onu seviyorum.
Onu seviyoruz.
Casandra...Casandra...
Seviliyorsun.
Küçük kızım büyüyecek mi?
Benimle gezebilecek mi?
Ona oyuncak bebekler alacak mıyım?
Benimle yemek yapacak mı?
İşte benim küçük kızım seni seviyorum.
Seni seviyoruz.
Casandra doğdugun zaman sen...’’
Müzik durmuş tatlı ninni son bulmuştu.Casandra tatlı ninni ile gevşemiş ve rahatlamışken bir korku tekrar içini benliğiyle doldurmuş ve boğulacak gibi hissetmeye başlamıştı.Her yer bir anda soğuk olmuş ve Casandra kollarını sıvazlayarak soğuğa karşı güçlü olduğunu göstermeye çalıştı.O güçlü bir kabilenin kızının ruhunu taşıyan bir ışıktı babasının dediğine göre.Sandığa ilerlemeye devam etti önüne geldi ve tekrar duyduğu o tatlı ninni doldurdu kulaklarını ama bıraz daha fısıltı şeklindeydi ninni ve tekrarladı kendini.
’Benim güzel küçük kızım şimdi ellerimde
benim güzel küçük kızım artık kucağımda.
Onu seviyorum.
Onu seviyoruz.
Casandra...Casandra...
Seviliyorsun.
Küçük kızım büyüyecek mi?
Benimle gezebilecek mi?
Ona oyuncak bebekler alacak mıyım?
Benimle yemek yapacak mı?
İşte benim küçük kızım seni seviyorum.
Seni seviyoruz.
Casandra doğdugun zaman sen... ’’
Ninni yine aynı yerde durdu ve kilitli sandığın üstündeki paslı kilit Casandra ona dokunmadan aniden yere düştu.Casandra irkilmiş ve korkulu gözleri ile bir an geri çekilse de sandığın içindekini merak ediyordu.Sandıkta ne vardı?Yaratık neredeydi?Annesinin sesi neden kesilmişti?Onlar yaşıyor muydu?Casandra korkularını yenmezse sorularının cevabını bulamayacağını biliyordu.O zeki ve güçlü bir kızdı.Sandığı araladı ama açamadı.Derin bir nefes çekip tüm cesaretini topladı.Tüm cesaret toplanmış küçük bedeni cılız olsa da o en güçlüsüydu ve önündeki sandığın içindekini öğrenerek belki de gizemin perdesini aralayacaktı.
’’Tanrı ve İsa babam benimle’’diye fısıldayabildi ve minik elleri ile sandığın kapağını zorladı.Gıcırtı tüm tüneli dolduracak kadar baskındı ama kapak aralık olmasına rağmen açılmamıştı.Işıklar söndü ve sadece Casandra’nın bulunduğu yerde bir ışık huzmesi vardı. Casandra bu sefer derin bir nefes daha çekti ufak boyuna rağmen birçok yaşıtından daha korkusuzdu ve bu onun hayal gücü ve inanışıyla babasından ona geçmış bir emanetti.Ondan sonrada kuşak kusak diğer çocuklarına geçecek kadar değerli bir emanet.Annesinin onun kucağındayken sarı saçlarının bukleleri ile gülümseyerek oynadığını ve annesinin kulağındaki inci küpelerin ne kadar parlak ve ışıl ışıl olduğunu annesinin ince uzun parmaklarını minicik elleri ile tutarken annesinin ona mavi gözleriyle bakışını hatırlıyordu.Babası odanın köşesine geçmiş olan biteni hayranlıkla izlerken karısını ve kızını şefkatle izliyordu ve bunları Casandra iki yaşındayken net bir şekilde annesinin o gun üstünde yeşil dantelli bir elbise giydiğini hatırlayacak kadar net ve detaylı hatırlıyordu.Güzel anılarından bir film şeridi yapan Casandra sonunda rahatlamış ve sakın bir şekilde sandığın kapağını açmak için doğrulmuş ufacık parmakları kapağı kavramıştı.Tekrar o ninni duyuldu ama sadece son nakaratı.
’’İşte benim küçük kızım seni seviyorum.
Seni seviyoruz.
Casandra doğdugun zaman sen..’’.
Casandra kapağı açtığında karşısında annesinin inci küpelerinin olduğu bir kutu buldu ve yanında da büyük bir kutu vardı onu açmak için eğildiğinde tüneli inleten ses kulaklarını doldurdu.
’’Casandra doğdugun zaman sen...
Sadece ölmeliydin bebeğim
.Senin doğmanı istemiyorduk.
Neden ölmedin?
Sen iğrenç bir bebeksin.’’
Devamını duyduğu sesler, karşısında duran açılmış büyük kutunun içindeki iri korkunç annesine bile ait olmayan sonuna kadar açılmış ona gözlerini diken bedeninden kopmuşbir kesik kafadan geliyordu.Kutunun içinde durmus her an gözlerını kırpacakmış gibi duran gözler kızın içini korkuyla doldurmus duydugu sesler huzur yerıne dehset veren kesintili cızırtılı rahatsız edici şekilde tekrarlanıyordu.Kız tam çığlık atacağı sırada Casandra’yı yakalamaya çalışmakta olan o iri eller Casandra’nın boynunu yakalamış soğuk Casadndra’nın boynunu yalıyor Casandra ise gözlerini ve yüzüne yayılmış koca iğrenç gülümsemesi ile tekrar tekrar son nakaratı söyleyen annesinin kopmuş kafasına bakıyordu.
’’SENİN DOĞMAMIŞ OLMANI DİLERDİK BEBEĞİM’’
sesiyle Casandra nefesi kesilmiş vaziyetteyken yaratık onu kendine çevirdi.Yaratığın sadece ellerini, karanlıktan başka bir şey göremeyen Casandra iri kanlı tüyleri dökülmüş bir hayvan pençesine benzer daha önce hiç böyle bir şey görmediği için tanım yapamayacak kadar sessiz kalmıştı.O korkunctu ve elleri Casandra’nın minik boynunu tutuyordu.!
’’Baba yardım et!!’’
Suzanna telaşlı, odaya girdiğinde karanlık odanın ışığını ve perdesini açmıştı.Casandra’nın minik bedenini olduğu yerden kaldırırken çocuğun bedeni sıcak ama boynu buz kadar soğuktu saçları terden alnına yapışmış yüzü kızarmış sessiz çığlıklar atıyor sesini çıkarmaya çalışsa da çıkaramıyordu.Gözleri yatağın baş ucunda duran vazonun kırık vaziyette yere dağılmış parçalarına takılmıştı onu uyandıran aslında Casandra nın sessiz çığlıkları değil kırılan vazonun odada yankılanan sesiydi.Suzanna Casandra’yı kucağına aldı ve göğsune bastırdı.Ağlamaklı sesiyle konuştu.
’’Geçti meleğim geçti.Bebeğim uyan lütfen büyükannen yanından bitanem sakin ol benimle kal.’’
Casandra bu sefer bağırıyor sesi çıktığı kadar çığlık çığlıga buyukannenin kucağında sağa sola hareket etmeye calışıyordu.Suzanna Casandra’yı kucağından çekti ve ayağa kalkıp çocukla bırlıkte gecenin dans eden rüzgarıyla uçuşan perdenin altından geçip balkona çıkmıştı.Sağa sola dönen yaşlı kadın çocuğun şoku atlatıp uyanması için elinden geleni yapıyordu.Casandra bir an durdu ve ani soğukla gözlerini sonuna kadar açtı.Suzanna kucağındaki şirin kızın bir an başka bakan gözlere sahip olduğunu gördü sanki ama kendini topladı ve çocuğa sarıldı.Ağlayarak konuştu.
’’Geçti güzel yavrum benim, bebeğim her şeyi atlatacak. Hadi içeri geçelim dedi ve çocukla birlikte odaya geçti Casandra’yı yatağa oturttu ve ve çocuğun karşısına geçmişti.
Çocuk susuyor sadece Büyükanneye bakıyordu.Bakışları soğuk şokta ve anlamsızcaydı.Suzanna yaşlı buruşmus yüzük parmağındaki zümrüt taşıyla süslü yüzüğü ile çocuğun sıcaktan yanmış yüzünü okşadı.Gülümseyen gözlerle torununa bakan kadın nefes aldı ve cesaretini toplamış konuşmaya çabalıyordu.
’’Yine mi aynı kabus bebeğim?’’
Sessizlik olmuş rüzgarın camı tırmalayan sesi susmuştu.
’’Evet ama bu sefer yaratık beni yakaladı ve boynumu sıktı.’’
’’O sadece bir kabus bebeğim aslında yaratık diye bir şey yok ve sen sadece korkunç bir kabustan başka bir şey görmedin korkmana gerek yok büyükannen yanında biliyorsun.’’
Yaşlı kadın sıcak tuzlu gözyaşlarından ıslanmış gözleriyle torununa sarılmış kokusunu içine çekiyordu.Elleri boynuna kaymış kadın sıcak bedenin sadece neden orasının buz kestiğini bir türlü anlam veremiyordu.Tekrar Casandra’nın bedenini kendi hızasından biraz uzaklaştırdı ve avuç içlerinı minik kızın yanakları ile doldurmuştu.Casandra ise hala şokta sadece bomboş bakıyordu sonunda bir cümle çıkmıştı ağzından.
’’Annemin inci küpeleri sende duruyor mu büyükanne?’’
Hıçkırıkları kesilen kadın şok olmuş sonuna kadar açılmış gözleri ile çocuğun ne demek istediğini anlayamamıştı ve kekeleyerek sordu.
’’Hangi küpeler?’’
’’Annemin küpeleri büyükanne.’’
Yaşlı kadın afallamış çocuğa sarılmayı bırakıp ayağa kalkmıştı.
’’Onları nerede gördün Casandra?’’
’’Annem beni kucağında severken yeşil elbisesinin üstünde sarı sacları ile o güzel küpeleri gördüm kulağında...Onlar sendeyse bana verir misin büyükanne?’’
Kadın dehşetle olan biteni anlamaya çalışırken annesini hiç görmeyen bu kızın annesinin ölen eşinin ona hamileyken verdiği kıymetli inci küpeleri hatırlayabilmesi imkansızdı onlar kazada ölmüş Casandra doğmamış hatta kazada bir mucize olarak suni yollarla doğurulmuştu. Annesi onu hiç kucağına bile almamışken o gün kızının üstündeki kıyafete kadar bu küçük çocuk nasıl hatırlayabilirdi?
’’Onu nasıl gördün?’’
’’Annemin kafası kopmuştu.’’dedi soğukkanlılıkla
Yaşlı kadın olduğu yerde kalmış ve bir an her şey karanlık bir hal almıştı.
**************************************************************************************
’’Sevgilim sence de çocuğumuzun güzel bir kız olacağını sen de hissetmiyor musun?’’dedi genç bayan şişmiş karnını severken ve eşi gelip karısının karnını okşayarak konuşmuştu.
’’Bence o annesinden bile güzel bir kız olarak doğacak ben öyle hissediyorum.Hem genlerini yakışıklı babasından aldı.’’dedi sırıtarak
’’Bakıyorum çocuğumuz doğmadan benim pabucum dama atıldı sevgilim.’’dedi genç kadın dudaklarını büzerek
Adam bir kahkaha atmıştı.
’’Hadi ama bebeğim o mükemmel bir bebek sen de bunu bılıyorsun ve sağlıklı olarak doğacak.’’Genç adam kadının karnına eğilmiş dikkatle bebeğinin tekme atmasını bekliyordu.Çok guzel bir ortam....Bir akşam vaktı büyük holde koşuşturan çocukların birbirine karışmış şen sesleri eski 80lerden kalma bir plaktan yükselen melodinin naif sesi.....Güzel bir akşam yemeği.....Doğmamış çocukları biricik kızları için hazırlanılmış bir geleneksel aile yemeği.....
Roseanna nın babası holün kapısından bu mutlu aile tablosuna elinde bir kadeh viski ve diğer elinde bir kutu ile yaklaşıyordu.
’’Benim güzel kızım Roseanna dedi elindeki viskiyi masaya koyup diğer elindeki kutuyu tutarken.
’’Sevgili torunumu göreceğim için mutluyum.’’
’’Hepimiz mutlu ve heyecanlıyız dedi halası Pier söze karışarak
’’Evet o ailemize mutluluk getirecek biliyoruz dedi büyükanne Suzanna heyecanla
Hala Pier teyze Gatlin dayı Udell ve Xandra ailesinin soyu tüm üyeleri.
Büyükbaba elinde tutmuş olduğu kutuyu kızına uzattı ve
’’Benim annemden kalan bu inci küpeleri nesilden nesile sadece kız çocuğuna veriyoruz o da kendi kızına verecek ve diğer çocuklara bu senin bebeğinin hayatım.’’
Genç kadının gözleri dolmuş kutuyu heyecanla eline almıştı şimdi bunlar benim bebeğimin mi? Ama ...Ama bunlar çok değerli kabul edemem.’’diye kekelemişti Rose
’’Bebeğinden önce annesinin tabiki daha onları takmak için o çok küçük ama sen bilirsin saklayabilirsin de sana kalmış hayatım.’’
Genç adam kutuyu almış küpeleri eşine takmada yardım ederken kadın sevinç gözyaşları döküyordu.
*****************************************************************************************
’’Dikkat et Harry!Çarpacaksın!Bebeğim.......
Her şey karanlıktı......Soğuktu....Ölümün yaydığı soğukluk ve koca bir boşluk.....Siren seslerini duyuyorum.Karım nasıl acaba?Peki bebeğimiz?Ölüm ve hayat arasında ince çizgi var dedikleri bu mu oluyordu?Ruhum bedenden ayrıysa neden bir hafifleme değil başımda bir acı ve gögüs kafesimde yanma hissediyordum.Hepsi bir kıtabın bize olan duzmeceleri miydi?İsa neredeydi?Bu duyduğum bebek aglaması benım hayal urunumun de ustunde değil miydi?İroni mi yaşıyordum ölmek üzereyken ve Tanrı beni yukarıdan mudahale etmeden mi dinliyordu?Hissetiğim bu nefes Azrailın gülüşünden yayılıyor olabılır mıydı?Soğuk aynı zamanda kavurucu bır sıcaklık hissetmek bedenimin bana bir oyunu olanlir miydi?İnançlı katolik bir aileden gelmeme ragmen ölümün yüzüyle karşı karşıya gelmek insanı inancsız mı bırakıyordu?Güzel karımı ve tatlı küçük kızımı görmek istıyordum sadece.O da ne öyle?Karşımda duran parlak yeni cilalatılmış siyah ayakkabılar bir insana mı aitti?Yoksa yine hayal gücüm beni oyunlarına dahil mi ediyordu?Elimi uzatmak ve bizi kurtarsın istiyordum.Zorlukla konuştum.
’’Efendim ilk önce karımı kurtarın o hamile......’’
Siyah parlak ayakkabılar yavas adımlarla kaza yerinden uzaklaşıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.