“biofeedback”
Beyin her zaman bulunduğu durumu tam ve hızlı algılamayabilir. Bazen öyle bir çıkmaza girer ki nasıl hissedeceğinize ve nasıl davranacağınıza tam karar vermeyebilir ve ne yaptığından emin olmayabilir. Bu durumu aşmak ve nasıl davranacağına karar vermek için ipucu arar ve bu bu ipuçları için etrafa bakar. Buna “biofeedback” deniyor. Yani biofeedback; beyninizin vücudunuzda neler olup bittiğini algılaması ve bu bilgilerin nasıl hissettireceğine karar vermesi için gözden geçirmesi gereken ön fikirdir. Bu durum biraz Platon’un "mağara alegorisine" benzese de aslında tam olarak öyle değil. Örneğin karanlık bir yerden güneşli bir yere çıktığınızda gözleriniz kamaşmaya başlar. Çünkü karanlık ortamdan sonraki bu yeni ortam için beyin henüz nasıl reaksiyon vereceğine daha tam karar verememiştir. Güvenliğinizi sağlamak, mutluluğunuzu garanti altına almak için size gözlerinizi kısma ve ortamı gözlemleme emri vermektedir. Ta ki beyniniz bu yeni ortamı algılamaya başlayıp zararsız olduğuna karar verinceye kadar. Daha sonra ortamı gözlemledikçe ve alıştıkça yavaş yavaş gözlerinizi kısmayı bırakıp, tam açmaya başlarsınız. Ancak bu süreç sizin için biraz eziyetli olabilir. İşte bu süreci kısa yoldan atlamak ve bu kadar eziyete katlanmak istemiyorsanız bir güneş gözlüğü bulur ve onu takıp, kendinizi rahatça dış ortama atabilirsiniz. Böylece o adaptasyon sürecindeki sıkıntılara katlanmak zorunda kalmadan dış ortama kolayca adapte olabilirsiniz. Yani güneş gözlüğü bir nevi işini kısa yoldan haletmek için seçilen bir yol olur.
Tıpkı bu örnekte olduğu gibi ruhsal olarak da çektiğimiz bir takım eziyetleri ortadan kaldırmak için kendimizi mutlu hissetmek veya kısa yoldan mutluluğa ulaşmak için yaptığımız bir çok kabuller vardır. Bunları alt alta sıralarsak sayfalar yetmez ama bu kabullerden belki de en meşhur ve benim için en iğrenç olanı "köprüyü geçene kadar ayıya dayı de" kabulüdür. Tıpkı az önceki güneş örneğinde olduğu gibi dış ortama atlayıp gözlerinin kamaşmasına tahammül edemeyenler bu kabul ile gözlerine bir güneş gözlüğü geçirip kendini kısa yoldan mutlu etmeye çalışmaktadır. Bu kabul sahipleri yüzünden insan ilişkilerinde menfaati için eğilip bükülmek, yalakalık yapmak, birine gereğinden ve hak ettiğinden fazla değer vermek, iki yüzlü davranmak gayet sıradan bir durumdur. Çünkü onların o köprüden geçmek için mücadele etmeye ne güçleri ne de zamanları vardır. Bu anlayışa sahip insanlar yüzünden ne insani ne de kurumsal ilişkilerimizde doğru dürüst bir denge kuramıyoruz. Bu tipler yüzünden daha düne kadar normal ve sıradan olan insanlar birden alleme-i cihan oluyorlar. Ve bu pragmatist gruplar yüzünden de "kral çıplak" diyenler toplumda hızlıca yalnızlaşıyor ve arıza tipler olarak görülmeye başlanıyorlar.
Bu yüzden gerek bizim insani gerekse de memleket gelişmişliğimiz "köprüden geçmek için ayıya dayı diyenlerin" sayısı ile değil, "ya o köprüyü ikimizin başına yıkacağım ya da ayıya ayı demeye devam edeceğim" diyen "kral çıplakçıların" sayısı ile doğru orantılıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.